> Forum > ๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ > Yaşamdan Seçmeler > Dua Arapça mı yapılmalı? Kendi dilimizle (Türkçe, Kürtçe, vs,..) dua edebilirmi?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dua Arapça mı yapılmalı? Kendi dilimizle (Türkçe, Kürtçe, vs,..) dua edebilirmi?  (Okunma Sayısı 568 defa)
22 Şubat 2017, 22:23:16
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 22 Şubat 2017, 22:23:16 »



Dua Arapça mı yapılmalı? Kendi dilimizle (Türkçe, Kürtçe, vs,..) dua edebilir miyiz? Allah bizi kendi dilimizde anlamaz mı?

Namazda okunan süre ve ayetler mutlaka Arapça okunmalıdır. Başka bir dille okunması namaza manidir. Namaz dışında ise dualarımızı Türkçe olarak yapabiliriz. Dua hangi dille yapılırsa yapılsın elbette kabul edilir. Çünkü bütün dillerin sahibi Allah'tır. Duayı Arapça yapmak şart değildir.

Ancak Arapça dualar başka bir dile çevrilirken anlam bütünlüğü muhafaza edilemediği için, Arapça şeklini bilenler orjinaliyle okuması daha güzel olur.

Bizi yaratan Allah, Kur'an-ı Kerim'i Arapça olarak bize göndermiş. Elbette ki manasını öğrenmek için Türkçe, İngilizce gibi mealleri okumamız gerekir. Ancak namaz ibadetinde okuduğumuzda mutlaka aslından orjinalini okumalıyız. Çünkü onun aslı Arapçadır. Allah Kur'an'ı Arapça olarak indirmiştir, rercümesi Kur'an yerine geçemez.

Örneğin bir çekirdeğin aslını bozarak parçalara ayırsak, sonra da toprağa eksek ağaç olamayacaktır. Çünkü özellikleri kaybolmuştur. Bunun gibi Kur'an ayetleri, kelimeleri ve harfleri birer çekirdek gibidir. Başka dillere çevrilince özelliğini kaybedeceği için Kur'an olmayacaktır.

"Manasını anlamıyoruz" düşüncesine gelince, ister aslıyla isterse mealleriyle Kur'an'ın manasını anlamak ve onun hükümleriyle yaşamak, her Müslümanın görevidir. Zaten Kur'an anlaşılmak ve yaşanmak için gönderilmiştir. İngilizce bir kitabı bile anlamak için İngilizce öğrenen bir Müslümanın, Kur'an'ı anlamak için neden Arapça öğrenmediğini de bir düşünmek gerekir.

Ayrıca biz anlamasak da onun bize faydası vardır. Örneğin, dili tad alma özelliğini kaybetmiş bir insan yediği yemek ve gıdalardan faydalanamayacak mıdır? Dili tad almasa da yediği gıdalar gerekli organlarına gidecektir. Kur'an okumak da bunun gibidir. Aklı Kur'an'ın manasını anlamayan bir insan, onu ruhunun midesine atınca aklı anlamasa da ruhunun diğer özellikleri onun manalarını alacaktır.

Diğer taraftan Allah Kur'an'ın her harfine en az on sevap vereceğini söylüyor. Meallerin mutlaka faydası var, ama Kur'an yerine geçmeyeceği için, Kur'an'ın her harfinden alınan sevabını da alamayacaktır.

Bütün bir tercüme tarihine baktığımızda görürüz ki, tercüme sanatı, fevkalâde asildir ve çok üstün bir maharet ve çok kapsamlı bir müktesebat ister. Tercüme sanatının gerektirdiği bir çok vasıflarla donanmış bir mütercim bile, bir metni asıl dilden farklı bir dile aktarırken, çoğu zaman, bir çok yerlerde, çok farklı zorluklar yaşar, çok çeşitli ve çetin problemlerle karşı karşıya kalır. Bu problemlerin en çözülmezi de, edebî yönden mükemmelliğe ulaşmış metinlerde gözlenmektedir. Eğer bir metin derin mânâlarla yüklüyse ve aynı zamanda da büyüleyici bir şiirsel üslup taşıyorsa, bu kabil bir yazılı eser elbette mütercimi zorlayacak ve onu oldukça sarp bir yokuşa veya gayet engebeli bir mecraya sürükleyecektir.

İşte yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim de, bu kabil eserler gibi, tarihi boyunca mütercim ve müfessirlerini böyle bir zorluğa sürüklemiş ve onların deha çapında olanlarını bile acze düşürmüştür.

Meselâ, Kur'an-ı Kerim'i anlamı anlamına tercümeye kalkışan her mütercimin karşısına her zorluktan evvel, Kur'an'ın geniş anlamlı kelimelerinin tercümesinde karşılaşılan bir zorluk çıkar. Fatiha sûresinin ilk ayetinde geçen "hamd" kelimesini tercüme ederken karşılaştığımız zorluk gibi. Bu ayette geçen "hamd" kelimesini biz ya sadece övgü ile karşılar, ya da bu kelimeyi aynen, olduğu gibi bırakırız, Yani, ya "Övgü Allah'ındır." ya da "Hamd Allah'ındır." şeklinde tercüme ederiz. Ancak, Kur'an'ın sibak ve siyakında hamdin o namütenahi mânâlarını tercümeye aktarmakta zorluk çekeriz. Çünkü hamd sûrenin bütünlüğü içinde Alemlerin Rabbı ile alâkalı olarak kullanılmıştır.

Bu alâka da bu kelimeye oldukça geniş mânâlar yüklemiştir. Öyle ki bu kelimenin bu bağlamda kazandığı mânâ, kadim ve yeni Arap dilinde bile mevcut değildir. Çünkü bir varlık övüldüğünde onun en güzel özellikleri, en güzel sıfatları söylenir. Bu yüzden, Allah'a ait bir övgü söz konusu olunca, O'nun güzel sıfatları, O'nda var olan güzel isimler akla gelir. İşte bu mütalaalardan sonra "el hamdu li'llahi" ifadesini "el esmau'l husna li'llahi" şeklinde, yani en güzel isimler, en güzel vasıflar, en güzel özellikler, hak bir ilahta olması gereken vasıflar, Allah'ındır, gibi anlamamız ve bu manaya göre de bu cümleyi tercüme veya tefsir etmemiz gerekir. Bu anlayış da bizi yalnız bu ayeti kerimenin tercümesi konusunda Allah'ın güzel isimlerini tek tek saymaya, sonra da bu kutsî isimleri ayrı ayrı tefsir etmeye iter. Dolayısıyla her isimle sonsuz mânâ alanlarına açılırız.

İşte görülüyor ki daha Fatiha sûresinin ilk ayetindeyken bile, müthiş bir tercüme zorluğuyla yüz yüze geliyoruz ve bu zorluk da bizi oldukça analitik, yani açıklayıcı, tefsirci bir tercüme yoluna itiyor. Bununla da kalmıyor, ayetin telmih ve çağrışımları bizi daha geniş manaları sıralamaya, sayıp dökmeye sevk ediyor. Meselâ bu kısacık cümlenin bütün bir şirk tarihine karşı ilan edilmiş bir muhtıra cümlesi olduğunu seziyoruz. Çünkü insanlık, tarih boyunca Allah'a ait sıfatları, yani uluhiyyet sıfatlarını putlara, ateşe, Ay'a, Güneş'e, yıldızlara; ciptlere, tağutlara, zaman zaman da despot krallara veregelmiştir. Bu ayette ise bu sıfatların yalnız Allah'a ait olduğu vurgulanır, tarih boyunca yapılan bu yanlış reddedilir. Zımnen, yaratmak, rızk vermek, rızkları taksim etmek, kader çizmek, yaşatmak, öldürmek, güç ve kudret gibi sıfatlar yalnız Allah'ındır, denmek istenir. Allah'tan başka hiçbir varlıkta bu sıfatlar hakikî olarak mevcut değildir, denir.

İşte bu ayeti okurken, onda böyle bir mânâ ve îlâm sezen mütercim, bu îlâmı da tercümede göstermek zaruretini hisseder ve anlar ki, ayetin bu anlam ve telmih sınırları, çağrışımcı, yani tedaisel güç hudutları fevkalâde geniştir ve bu kabil kelimeleri karşı dilde tek kelimeyle karşılamak fevkalâde zordur.

Yine, Arapçadaki şu özellik esas alınarak bir tercüme yapılmaya kalkışılsa, hiç şüphesiz yine aynı zorluğa düşülür. Meselâ Arap dilinde "fe" harfi ile başlayan her kelime, ayrılma, bölünme, yerden çıkma, kopma, ayırt etme ve çatlama ifade eder. Bu bilgi göz önüne alınarak Felak sûresindeki "Kul euzu bi rabb'il felak." ayeti tercüme edilmeye kalkışılsa, ayette geçen felak sadece sabah olarak tercüme edilemez. Gerçekten de sabah, bir ayrılma ifade eder. Aydınlık karanlıktan ayrılır, sonra aydınlık galip gelir ve sabah tebeyyün eder. Bu açıdan bu kelimenin "sabah" olarak tercümesi doğrudur; ancak noksanlıktan hali değildir. Çünkü "felak" kelimesi başında fe harfini taşıdığı için, akla gelen her türlü, biyolojik, sosyolojik, fiziksel ve jeolojik vs. ayrılmayı ifade edecek anlam genişliğine sahiptir.

Bu derece geniş anlamlar ihsas edebilen bir kelimeye, karşı dilde tek kelimelik bir karşılık bulamayınca da haliyle bu kelimeyi bir çok kelimeyle karşılamak zorunda kalırız. Bu durumda da meal veya tefsirde Kur'an'ın icazı gözlenemez olur. Yani O'nun çok az kelimeyle geniş mânâlar ifade eden hususiyeti tercüme metinlerde artık göze çarpmaz olur. Bu durum karşısında, Kur'an'ın aslından habersiz olan kimseler de zanneder ki, Kur'an-ı Kerim de, meramını bu kadar çok kelime sıralayarak anlatmış.

Konumuza dönecek olursak deriz ki, bu bilgiler ışığında biz bu ayeti, "Sabahın Rabbine, gündüzü geceden ayırt eden Rabbe, mitoz ve mayoz bölünmeleri gerçekleştiren, hücreleri bölerek çoğaltan Rabbe, atomu bölen, böylece ondan büyük bir enerji açığa çıkaran, toprağın derinliklerindeki tohumu çatlatan, artı ve eksi elektrik yüklü bulutları birbirinden ayrı tutan, ağacın gövdesinden dalları ayıran, dallardan, tomurcukları, tomurcuklardan yaprakları ayıran, yerden suları, kaynakları çıkaran, erkeği dişiden ayıran, ayrı ayrı, farklı farklı yaratan Rabbe, insanları farklı farklı huy ve mizaçlara ayıran, çiçekleri renk renk yaparak farklı kılan, haklıyı haksızdan ayran Rabbe, sığınırım de." şeklinde tercüme veya tefsir edebiliriz. Ancak yine de bu saydıklarımız "felak" kelimesinin geniş anlam ihsaslarını tam anlamıyla ifade etmez? Yani açıklamalarımız yine de noksan kalır.

Bu mütalaalarımız sadece iki örnekten ibarettir; oysa Kur'an'da böyle anlam genişliğine sahip binlerce kelime mevcuttur. Artık siz bu durumu göz önünde bulundurarak Kur'an'ın şimdiye kadar ne derece tercüme edilmiş olduğuna bakın ve gelecekte de ne kadar tercüme ve tefsir edilebileceğini tahmin etmeye çalışınız.

Yine, bir mütercim Kur'an'ın deyimsel ifadelerine baktığında dehşetler içinde kalır. Bütün dillerde anlamı kuvvetli ve hatta kalıcı kılmak için deyimsel ifadeler kullanılır. Her deyimin bir hikâyesi vardır. Bu hikâyeler deyimlerin anlamlarını daha da güçlü kılan en mühim sebeplerdendir. İşte biz bu deyimlerin yalnızca deyimsel olmayan karşılıklarını verdiğimiz ve onların çıkış hikâyelerini tercümeye aktaramadığımız zaman, anlam o kadar zayıflar ki, adetâ kuru bir ifadeye, yalın bir söyleyişe dönüşür.

Meselâ, "ödü kopmak" deyiminin karşılığı korkmaktır. Bunlar belki eş anlamlıdır; ama aynı kıymet ve vurgu değerinde değildirler. Ödü kopmak daha mübalağalıdır ve korkmak fiilinin şiddetini anlatır. Kur'an'da da böyle anlatımlar vardır.

Meselâ Bakara sûresinde geçen "Ve uşribu fi kulubihimu'l icle? (Onların kalplerine buzağı içirildi.)" ifadesi ile "Onlar buzağıyı çok sevdiler." ifadesi, aynı anlatım gücüne sahip değildir. Hatta "kalplerine buzağı sevgisi içirildi." ifadesi bile aynı ifade kuvvetine sahip değildir. Çünkü Alemlerin Rabbi öyle çarpıcı bir ifade kullanıyor ki, neredeyse "kalplerine buzağının ta kendisi içirildi."demek istiyor.

Bir heyecan sanatı olan mecaz-ı mürsel sanatını kullanarak mânâyı son derece kuvvetli bir hale sokuyor. Ama m...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dua Arapça mı yapılmalı? Kendi dilimizle (Türkçe, Kürtçe, vs,..) dua edebilirmi?
« Posted on: 24 Nisan 2024, 16:52:28 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dua Arapça mı yapılmalı? Kendi dilimizle (Türkçe, Kürtçe, vs,..) dua edebilirmi? rüya tabiri,Dua Arapça mı yapılmalı? Kendi dilimizle (Türkçe, Kürtçe, vs,..) dua edebilirmi? mekke canlı, Dua Arapça mı yapılmalı? Kendi dilimizle (Türkçe, Kürtçe, vs,..) dua edebilirmi? kabe canlı yayın, Dua Arapça mı yapılmalı? Kendi dilimizle (Türkçe, Kürtçe, vs,..) dua edebilirmi? Üç boyutlu kuran oku Dua Arapça mı yapılmalı? Kendi dilimizle (Türkçe, Kürtçe, vs,..) dua edebilirmi? kuran ı kerim, Dua Arapça mı yapılmalı? Kendi dilimizle (Türkçe, Kürtçe, vs,..) dua edebilirmi? peygamber kıssaları,Dua Arapça mı yapılmalı? Kendi dilimizle (Türkçe, Kürtçe, vs,..) dua edebilirmi? ilitam ders soruları, Dua Arapça mı yapılmalı? Kendi dilimizle (Türkçe, Kürtçe, vs,..) dua edebilirmi?önlisans arapça,
Logged
22 Şubat 2017, 23:25:50
Ramazan.
Forum Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 6.353



« Yanıtla #1 : 22 Şubat 2017, 23:25:50 »

Es Selamün Aleyküm . Herkes arapçayı bilemez dua edecek kadar . Bütün lisanlarla edilebilir dua fakat namaz sureleri mutlaka arapça olmalıdır .

ALLAH cc razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
23 Şubat 2017, 01:13:54
Ruhane
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.473


« Yanıtla #2 : 23 Şubat 2017, 01:13:54 »

Aleykum selam Namaz sureleri haric diger dualrimizi kendi lisanimizla yapabiliriz
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes