Bütün varlıkların hayâlu’l-Arş’dâ yaratıldığı anlamında bir rivayet var mıdır?
- Önce şunu belirtelim ki, soruda “hayâlu’l-Arş” olarak yazılan kelimenin doğrusu “Hıyalu’l-Arş” olmalıdır. Bu kelimenin ilk harfi “noktalı hı” değil ve kelime de hayal değildir. “Hıyal” kelimesi, bir şeyin mukabili, hizası, karşısı anlamına gelir.
- Göre bildiğimiz kadarıyla, “Hıyalu’l-Arş”, herhangi sabit bir âlemin ismi değildir. “Alem-i misal” gibi, “hıyalu’l-Arş” diye bir alem yoktur.
“Hıyalu’l-Arş” ifadesi, Arşın karşısı, hizası manasındadır. İbn Cerir’in İbn Abbas’tan rivayet ettiğine göre, Peygamberimiz (asm) şöyle buyurdu:
“Kıyamet günü, haksız yere öldürülmüş kimse, sağ veya sol eliyle başını tutar, diğer eliyle de kâtili tutar ve boyunun damarlarından kanlar fışkırdığı bir halde Rahman’ın Arşının karşısında (hıyale Arşi’r-Rahman) durur ve şöyle der: ‘Ya Rabb! Şu kuluna sor; niçin beni öldürdü?” (bk.Taberi, Nisa:93. ayetin tefsiri)
Muhakkik, Ahmed Muhammed Şakir, bu rivayetin sahih olduğunu bildirmiştir. Görüldüğü gibi bu sahih hadiste, “hıyalu’l-arş” terkibi, “arşın hizası, karşısı, mukabili” manasında kullanılmıştır.
- Özetlersek, sorudaki “hıyalu’l-Arş”la ilgili bilgiler doğru değildir.
- İslam Literatüründe “alem-i misal” diye bir alem vardır.
“Kâinatta Levh-i Mahfuz'un gayet kat'î bir delil-i vücudu ve bir numunesi, insandaki kuvve-i hâfızadır ve âlem-i misalin vücuduna kat'î delil ve nümune, kuvve-i hayaliyedir.” (Lem'alar, 355)
“Fakat âlem-i mana ve âlem-i misalde ve âlem-i berzah ve ervahta, (küremizi bir çamın çekirdeği hükmünde farz etsek) ondan temessül ve teşekkül eden misalî şeceresi, o çekirdeğe nisbeten koca bir çam ağacı kadar olduğundan, bir kısım ehl-i şuhud, seyr-i ruhanîlerinde, Arz'ın tabakalarından bazılarını âlem-i misalde pek çok geniş görüyorlar; binler sene bir mesafe tuttuklarını görüyorlar.” (Mektubat, 82 )
- Kur’an “alem-i gayb ve alem-i şehadet” olarak iki aleme işaret edilmiştir. Bu muhatabın aklına göre kullanılmış bir irşat üslubunu gösterir.
Ancak “alem-i şahdet”, insanlık alemini, hayvanlar alemini, bazı yıldızlar alemini, güneş sistemini ve benzeri pek çok alemi içine aldığı gibi, “alem-i gayb” alem-i esir, alem-i ervah, alem-i misal, alem-i berzah gibi bir çok alemi ihtiva etmektedir. Bunların birçoğu aynı yerde iç içe de bulunabilir.
Örneğin; “Âlem-i ziya, âlem-i hararet, âlem-i hava, âlem-i kehrüba, âlem-i elektrik, âlem-i cezb, âlem-i esîr, âlem-i misal, âlem-i berzah gibi âlemler arasında müzahame ve yer darlığı yoktur. Bu âlemler, hepsi de ihtilâlsiz, müsademesiz küçük bir yerde içtima ederler.” (Mesnevi-i Nuriye,138)
- Bilebildiğimiz kadarıyla, âlem-imisal Allah’ın ezeli ilmini temsil etmiyor ve varlıklar yaratılmadan o alemde yaratılmıyor. Bilakis, alem-i misal bir ayna gibidir. Şahadet aleminde yaratılan varlıkların suretleri o aleme yansımaktadır. Bediüzzaman hazretlerinin bizzat müşahede ederek aktardığı şu bilgiler konumuza ışık tutmaktadır:
“Gördüm ki; âlem-i misal, nihayetsiz fotoğraflar ve herbir fotoğraf, hadsiz hâdisat-ı dünyeviyeyi aynı zamanda hiç karıştırmayarak alıyor. Binler dünya kadar büyük ve geniş bir sinema-i uhreviye ve fâniyatın fâni ve zâil hallerini ve vaziyetlerini ve geçici hayatlarının meyvelerini sermedî temaşagâhlarda ve Cennet'te saadet-i ebediye ashablarına dünya maceralarını ve eski hatıralarını levhalarıyla gözlerine göstermek için pek büyük bir fotoğraf makinesi olarak bildim.” (Emirdağ Lahikası-1, 262)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
[
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın