> Forum > ๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ > Yaşamdan Seçmeler > Alimlerin icması neden İslam hükümlerinin kaynağından sayılmaktadır?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Alimlerin icması neden İslam hükümlerinin kaynağından sayılmaktadır?  (Okunma Sayısı 323 defa)
25 Ocak 2017, 14:54:37
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 25 Ocak 2017, 14:54:37 »



Alimlerin icması neden İslam hükümlerinin kaynağından sayılmaktadır? Günümüzde içtihad yapılabilir mi?

Kur'an-ı Kerim, hadis ve müçtehid imamların görüşlerine zıt düşmemek şartıyla günümüz İslam alimlerinin verdiği fetvalarla amel edilebilir.

İslâm'ın ana kaynakları dörttür: Kitap, sünnet, îcma ve kıyasdır. Kitap'dan maksat Kur'ân-ı Kerîm'dir. Kur'ân-ı Kerîm'de herhangi bir meselenin hükmü belirtilmişse, o hükümle amel edilmesi kesinlik arzeder. O hükümden başkasına itibâr edilmez.

Sünnet ise, Resûlüllah (asm)'ın söz, fiil ve takriridir. Takririn mânâsı huzurunda yapılmış veya söylenmiş herhangi bir şeye Resûlüllah (asm)'in müdâhalede bulunmamasıdır.

İcmâ ise, herhangi bir asırda müctehid ve fâkihlerin herhangi bir husus üzerine ittifakları kastedilmektedir. Kıyasa gelince hakkında âyet, hadîs ve icmâ gibi hükümlerin olmadığı herhangi bir meseleyi, belirtilmiş bir meseleyle aralarındaki illet dolayısıyla benzeterek hüküm vermektir.

İslâmî hükümlere kaynak olan hususlar ve esaslar işte yukarıda belirttiğimiz bu şeylerdir. Ancak İslâm dini bunlara ilaveten örf ve âdetlere de yer vermektedir. Yani Kur'ân ve sünnette hükmü belirtilmemiş herhangi bir meselenin hükme bağlanmamasında Kur'ân ve Sünnet'e muhalif olmayan örf ve âdetlere müracâat edilir4(Usûl'ü Fıkh. Muhammet! Sevvid. c. 2 sh: 101 .). Dolayısıyla örf ve âdetle hükme bağlanan herhangi bir husus zaman geçip de örf ve âdet değişirse o hüküm de değişir.

Meselâ, bir zamanlar erkek için avret olmamasına rağmen örfe binaen baş açık gezmek çok çirkin ve kerih sayılmakta, hatta Şafiî mezhebine göre fıska sebeb olarak gösterilmekteydi. Ancak bugün değişen örfe göre bir erkeğin başı açık gezmesinde herhangi bir sakınca yoktur ve fiska sebeb teşkil etmez.

Yine fulus ve kağıt paralar zekâta tâbi tutulmaz iken bugün bunlar da aynen altın ve gümüşde olduğu gibi zekâta tâbi tutulmaktadır. Zamanın değişmesiyle hükümler değişir, sözünün mânâsı yukarıda belirttiğimiz mânâlara hamledilebilir, yoksa maazallah, zamanın değişmesiyle Kur'ân ve Sünnefin hükmü değişiyor, demek mümkün değildir.

Mü'minlerin Ortak Görüşü: İcma'

Kur'an ve Sünnet'ten sonra hüccet (dini bir delil) olmak bakımından nasslardan sonra icma' gelir. Fıkıh terimi olarak icma', Hz. Peygamber (asm)'den sonraki bir çağda ameli bir meselenin şer'i hükmü üzerinde, İslam müçtehidlerinin birleşmesidir. İslam alimleri icmanın hüccet oluşunda ittifak etmişlerdir. Ancak, icma' yapacak müçtehidlerin vasıflarında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Şiiler kendi müçtehid ve imamlarının icmaını, Müslümanların büyük çoğunluğu ise, alimler topluluğunun icma'ını hüccet kabul etmişlerdir. Sahabeler, hakkında nas bulunan konularda icma' yapardı. Karşılaştıkları yeni konular üzerinde de içtihad ederlerdi. Müçtehid imamlar döneminde ise Ebu Hanife kendisinden önce yaşamış olan Kufe bilginlerinin icma ettikleri hususlara zıt hareket etmemeye gayret ederdi. İmam Malik Medinelilerin icmaını hüccet sayardı. Fakihler sahabelerin icma' ettikleri konuları öğrenmek için çok büyük gayret sarf ederdi.

Hz. Peygamber (asm)'in,

"Müslümanların güzel gördüğü şey, Allah katında da güzeldir," ve "Ümmetim dalalet üzerinde birleşmez" hadisleri ile1
"Kendisine doğru yol açıkça belli olduktan sonra, Peygamberden ayrılıp mü'minlerin yolundan başkasına uyan kimseyi, yöneldiğine döndürürüz ve onu Cehenneme yaslandırırız. Orası ne kötü bir dönüş yeridir."2
ayeti, icma'ın meşruiyetine delil gösterilmiştir. Zira bu ayette "mü'minlerin yolundan başkasına uymak, peygamberin yolundan ayrılmak" olarak anlatılmaktadır. Mü'minlerin yolundan başkasına uymak haram olunca, mü'minlerin yoluna uymak vacip olur.3

Fakihlerin çoğunluğuna göre icma' dini bir delildir. Nitekim sahabeler de bir çok hususta icma' etmişlerdir. Sahabeler, bir kadının üzerine halası ve teyzesinin nikahlanamayacağı konusunda icma' yapmıştır. Baba bir erkek ve kız kardeşlerin, öz kardeşler bulunmadıkları takdirde, onların yerine geçmeleri üzerine icma' ettiler.

İcma'ı kimler yapabilir? İcma' yetkisi müçtehidlerindir. İyi bir müçtehid de fıkhi meseleleri, bunların delillerini ve hüküm çıkarma yollarını bilendir. Mu'teber icma bu sahada yetkili kimselerin yaptıkları icma'dır. İcma' için yetkili bir kimsenin itiraz ettiği bir icma', icma' olmaktan çıkar. "Bu kaide dışıdır" denemez! Çünkü yetkilisinin görüşü ona iştirak etmemektedir. İcma'ın şer'i dayanağı konusunda alimler, değişik ihtimallere yer vermiştir. Bunlardan kuvvetli olanı, icma'ın kıyas deliline dayanarak şer'i bir hüviyet kazanmasıdır. Çünkü kıyas nass'lardan hareketle yapıldığına göre, nass'dan ayrı sayılmaz. Kıyas kendi başına hüccettir. Öyle ise ona dayanılarak yapılan icma' da dini bir hüccettir.

İslam'ın anlaşılması ve yorumlanmasında sahabelerin görüşleri öncelik hakkına sahiptir. Fakihler, sahabelerin fetvalarını Kur'an ve sünnetten sonra üçüncü sırada yer alan şer'i birer hüccet olarak kabul etmişlerdir. Bunun akli ve nakli delilleri vardır. Nakli delil olarak Kur'an sahabelerden Allah'ın razı olduğunu bildirmektedir.

"Birinci dereceyi kazanan muhacirler ve ensar ve onlara güzelce uyanlardan Allah razı olmuştur; onlar da O'ndan razı olmuşlardır."4
Bu ayette, Rabbimiz Sahabelere uyanları övmektedir. Onların yolundan gitmek övülmeyi netice vermiştir. Görüşlerini delil olarak kabul etmek de bir tür onlara uymaktır.

Sahabeler Allah'ın vahyi kendisine inen Hz. Peygamber (asm)'a en yakın kimselerdi. Onların ihlas, sadakat ve dinin maksatlarını idrak derecelerine ulaşmak imkansızdır. Çünkü nassların inmiş olduğu şart ve durumları görmüşlerdi. Sahabelerin sözlerinin Hz. Peygamber (asm)'in bir sünneti olma ihtimali de vardır. Hz. Peygamber (asm)'in açıkladığı hükümleri anlatırken ona nisbet etmiyorlardı. Görüşleri kıyas ve içtihada dayansa bile uyulmaya daha layıktır. Çünkü Rasulüllah (asm), "Ümmetimin en hayırlısı, benim gönderilmiş bulunduğum çağdakilerdir." buyurmuştur.5

Yanlış Anlaşılan Bir Terim: İçtihad

Aslında içtihad sıralamada, icma' ve kıyastan önce gelir. Kamuoyunda sıkça gündeme gelen bir kavram olan içtihad reform ile karıştırılmıştır. Reform, orijinali ve aslı bozulmuş olanı tamir etmek, düzene koymaktır. İslam'ın böyle bir sıkıntısı olmamıştır. Orijinal kaynaklar elimizdedir. Mesele, bunları anlamak, değişen zamana göre hayata tatbik etmekte düğümlenmektedir.

İçtihad ile reform arasında ilişki kurmak farklı bir kıyastır. Bu, zıtların hayalde bir araya getirilmesine benzer. Ne yazık ki, İslamî bilimlerin tedvini ve bölümleri hakkında bilgi sahibi olmayanlar, dinin esasıyla ilgili olmayan konularda yapılan bazı yorum, verilen fetva ve yapılan içtihadları cehaletleri sebebi ile "dinde reform" diye sunabilmektedir. Özellikle içtihada böyle bir rol izafe etmek, İslam'ın, ameli ve hukuki yanını ilgilendiren fer'i hükümlerini anlamak ve hayata tatbik etmek için teşekkül eden fıkıh ilminin esaslarından gafil olmak demektir.

İçtihad, lügatte, maksadı aramak hususunda olanca gücü ile çabalamak demektir. Istılahta ise, bir müçtehidin, şer'i olan fer'i hükümleri tafsili delillerinden, kendisinde zan hasıl olacak şekilde çıkarabilmek için daha fazla araştırmaktan, acz hissedecek derecede gayret sarf etmesi demektir. Bu tariften içtihadda iki önemli unsur bulunduğu anlaşılmaktadır.

1. Hükümleri çıkarıp anlamakla ilgili içtihad,

2. Hükümleri tatbik etmekle ilgili içtihad. Alimlerin çoğunluğuna göre birinci türden içtihad zaman zaman kesintiye uğrayabilir. İkinci tür içtihadın her asırda bulunacağında ittifak vardır. İkinci gruba giren içtihad önceden çıkarılmış olan hükümlerin illetlerini yeni durumlara tatbik etmekten ibarettir.

Şeriatın ibadet ve muamelatla ilgili hükümleri sınırlı, vak'alar ve hadiseler ise sınırsızdır. Bu sebeple mahdut prensip ve hükümleri sınırsız hadiselere tatbik edebilmek için içtihad ve kıyasın zaruriliği şüphe götürmez bir hakikattir.

Binaenaleyh içtihad farz-ı kifayedir. Hakkında hüküm bulunmayan ilmi ve dini bir konuda ancak içtihad yaparak söz söylenebilir. Bununla birlikte içtihad bazı prensipler çerçevesinde cereyan eder. Öncelikle, hakkında nass bulunan bir konuda içtihad olamaz. "Dinin zaruriyatı" namaz, zekat, hac gibi kat'i hususlarda içtihad yapılmaz. Bu husus, Mecelle'nin 14. maddesinde, "Mevrid-i nass'da içtihada mesağ yoktur" şeklinde ifade edilmiştir. Bu sebeple, ancak hakkında kat'i bir nass bulunmayan şer'i meselelerde içtihad söz konusu olabilir.

Müçtehidlerin bilmesi gereken hususlardan bir kısmını şöyle özetlemek mümkündür:

1. Kur'an'ın nazil olduğu dil olan Arapça'yı bilmelidir. Kur'an lafızlarının özellikleri ancak Arapça'nın inceliklerine nüfuzla öğrenilebilir.

2. Kur'an ilmine sahip olmalıdır. Kur'an'da 500 kadar ahkam ayeti bulunmaktadır. Müçtehid bunların tamamını lafzi özellikleri ile birlikte bilmelidir.

3. Sünneti bilmelidir. Sünnet de kavli, fiili ve takriri olmak üzere üç kısımdır. Kur'an ayetlerinde olduğu gibi sünnetin de değişik lafzi özellikleri bulunmaktadır, amm-hass, nasih-mensuh gibi özellikleri bilinmelidir.

4. Üzerinde icma' ve ittifak edilen konuları bilmelidir.

5. Kıyas'ın, bütün özelliklerine vakıf olmalıdır.

6. Hükümlerin hangi maksatlar için verildiklerini bilmelidir. Kur'an ve Hz. Muhammed (asm) alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Bu umumi rahmet içinde emirlerin zaruriyat, haciyat, tahsiniyat olmak üzere üç ayrı kısmı vardır. Mesela, İslam'da güçlük ve sıkıntının kaldırılması, zorluk değil, kolaylığın tercih edilmesi, rahmetin icabıdır. Kur'an'ın teklif ettiği meşakkatler devamlı şekilde yapılması mümkün olan şeylerdir. Sürekli olarak yapılması mümkün ol...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Alimlerin icması neden İslam hükümlerinin kaynağından sayılmaktadır?
« Posted on: 26 Nisan 2024, 18:10:04 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Alimlerin icması neden İslam hükümlerinin kaynağından sayılmaktadır? rüya tabiri,Alimlerin icması neden İslam hükümlerinin kaynağından sayılmaktadır? mekke canlı, Alimlerin icması neden İslam hükümlerinin kaynağından sayılmaktadır? kabe canlı yayın, Alimlerin icması neden İslam hükümlerinin kaynağından sayılmaktadır? Üç boyutlu kuran oku Alimlerin icması neden İslam hükümlerinin kaynağından sayılmaktadır? kuran ı kerim, Alimlerin icması neden İslam hükümlerinin kaynağından sayılmaktadır? peygamber kıssaları,Alimlerin icması neden İslam hükümlerinin kaynağından sayılmaktadır? ilitam ders soruları, Alimlerin icması neden İslam hükümlerinin kaynağından sayılmaktadır? önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes