> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Dünya Hali > Türkiye Referanduma Kilitlendi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Türkiye Referanduma Kilitlendi  (Okunma Sayısı 791 defa)
13 Temmuz 2011, 07:35:37
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 13 Temmuz 2011, 07:35:37 »



Dünya Hali


Eylül 2010 141.SAYI


Sadık ŞANLI kaleme aldı, DÜNYA HALİ bölümünde yayınlandı.

Türkiye Referanduma Kilitlendi

Hatırlanacağı üzere Türkiye, geçtiğimiz yıl 13 Temmuz’da, Nabucco Doğalgaz Boru Hattı Projesi’ne imza atmıştı. Asya Kıtası’ndan Avrupa’ya doğalgaz taşıyacak olan ve en önemli ayağını Türkiye’nin oluşturduğu bu projenin imzalanması sonrası ortaya çıkan bir gerçek ise hepimizi şaşırtmıştı. Ülkemizin daha önce imzaladığı uluslararası ticarî anlaşmaların “risk” bölümünde yer alan “darbe riski tazminatı”nın bu projenin anlaşma metninden çıkarıldığını duymuştuk.

Meseleyi biraz daha açarsak: Ülkemizde son 50 yılda gerçekleşen askerî darbeler ve muhtıralar sonucu, dünyada Türkiye’ye karşı bir güvensizlik oluşmuş, her an yeni bir darbe olabilir endişesiyle Türkiye’nin imzaladığı uluslararası ticarî anlaşmalara bir “darbe riski tazminatı” içerikli madde eklenerek, Türkiye’den büyük oranlarda tazminatlar alınmıştı.  1980 yılında gerçekleşen 12 Eylül askerî darbesi sonrası ülke olarak muhatap olduğumuz bu madde sebebiyle devletin, dolayısıyla tüm halkın cebinden çıkan paralar dış devletlere ödenmişti. Bu tazminatın Nabucco Projesi’nde yer almaması ise ülkemizin son yıllarda gösterdiği sivilleşme çabasının önemli bir yansıması olarak kayıtlara geçmiş oldu. Şu bir gerçek ki, Türkiye’nin son 30 yılına 12 Eylül 1980’de gerçekleşen askerî darbe ve doğurduğu olumsuz sonuçlar damgasını vurdu. Bu darbe sonrası 650.000 kişi gözaltına alındı. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. 7 bin kişi için idam cezası istendi. 517 kişiye idam cezası verildi. Haklarında idam cezası verilenlerden 50’si asıldı. 388 bin kişiye pasaport verilmedi. 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı. 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti. 300 kişi kuşkulu bir şekilde, 171 kişi ise işkence sonucu öldü. 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hakimin işine son verildi. Yaklaşık 400 gazeteciye 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi, vs. vs...

Bu listeyi daha da uzatabiliriz. Fakat darbenin asıl önemli sonucu ise bu darbeyi yapanları güvence altına alan ve oluşturduğu kurumlarla tüm ülke halkına sayısız zararı dokunan 82 anayasasının yapılması oldu. Yıllardır Türkiye’nin en büyük sorununun sivil, demokratik bir anayasaya sahip olmadığı konuşuldu durdu. Bu ay 12 Eylül’de, bu darbe anayasasının az da olsa değişmesi ve yeni bir anayasa yapabilmenin kapısını aralayacağı için sandığa gideceğiz. Sandıktan bu değişime “Evet” mi, yoksa “Hayır” mı çıkacağını ise hep birlikte göreceğiz.

Değişim Zamanlarında Yaşamak

“Değişim zamanlarında yaşayasın!” Bu söz, söylendiğine göre Çin’de kullanımı en yaygın beddualardan biriymiş. İlk duyulduğunda “Bu nasıl bir beddua?” tepkisiyle karşılansa da, üzerinde birazcık düşünüldüğünde, bir insan için dilenecek en olumsuz temennilerden biri olduğu son derece açık. Çünkü toplumların kültürel, sosyal, politik, ekonomik, psikolojik vb. değişim süreçleri birçok sancıyı da beraberinde getiren, uzun ve sıkıntılı süreçler.

Günümüz Türkiye’sinden hareketle konuyu somutlaştırırsak; toplum olarak son birkaç  yıl içerisinde gazete, radyo, televizyon, internet gibi medya organlarından belki de en fazla görüp işittiğimiz kelimeler Türkiye’nin yaşadığı “değişim” ve “dönüşüm”.  Şu bir gerçek, ülkemizin siyasetten teröre, eğitimden adalete, sağlıktan ekonomiye kadar yığınlarca birikmiş problemi var. Bu problemlerin birçoğu da uzun yıllardır var olan, çözümsüzlükten dolayı adeta kangrene dönüşmüş sorunlar.

Haliyle toplum bu sorunların çözümünü istiyor, daha huzurlu, müreffeh bir toplumda yaşamak arzusuyla siyasetçiler ve devlet organları üzerinde bir baskı oluşturuyor. Devleti yöneten kimi siyasetçiler ve bürokratlar, bu sorunların çözümünü samimiyetle isteyip ortaya bir irade koyuyorken, yine bir kısım aktörler varlık sebepleri olan mevcut sistemin değişmesine şiddetle karşı çıkıyorlar. Karşı karşıya gelen bu iki gücün kavgasından ise ortaya toplumsal bir kriz çıkıyor. Bu kriz ise en fazla beklentileri karşılık bulamamış sade vatandaşı etkiliyor.   

Diğer yandan yaşanan bu değişim mücadelesi, gündemin hızla değişmesine, fertlerin ise bir bilgi bombardımanının altında ezilmesine sebep oluyor. Bu değişimin tamamına hakîm olabilmek neredeyse imkânsız. Üstelik yoğun gündemin peşine takılmak ufak ama önemli ayrıntıların atlanmasına ve/veya insanın kendini unutmasına, kendine yabancılaşmasına, dünyalık işlerden daha önemli birtakım içsel ve manevi gerçeklere, olaylara yüz çevirmesine, duyarsız kalmasına da neden olabiliyor.

İşte tüm bunlara neden olan bir değişim zamanında yaşadığımız aşikâr. Bu olan bitenler sizce de Çinlilerin sözünü haklı çıkarmıyor mu?

Kriz mi? Normalleşme mi?

1889 yılında Askerî Tıbbiye Mektebi’nde okuyan beş öğrenci tarafından siyasi amaçlı gizli bir örgüt olarak kurulan İttihâd-ı Osmanî Cemiyeti, 2. Abdülhamit idaresine Meşrutiyet ilan ettirmeyi hedefleyen Batıcı ve devrimci bir oluşumdu. Kısa zamanda Osmanlı askerleri ve aydınları arasında fazlasıyla taraftar bularak gelişen örgüt, başka dernekleri de bünyesine katarak, 1907 Eylül’ünde Paris’te düzenlenen bir kongre sonrası “Birlik ve İlerleme” anlamına gelen “Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti” ismini alarak partileşme yoluna gitti. 

Merkezi ve mensuplarının çoğu Selanik’te bulunan bu cemiyetin en örgütlü olduğu yer ise yine Selanik’te bulunan 3. Hareket Ordusu’ydu. Cemiyet kısa vadede hedefi olan Meşrutiyet’i 24 Temmuz 1908’de ilan ettirdi, ardından da 31 Mart 1325’te (13 Nisan 1909) İstanbul’da yönetime karşı yapılan ayaklanmayı (31 Mart Vakası) fırsat bilerek 27 Nisan 1909 tarihinde 2. Abdülhamit’i tahttan indirip yerine V. Mehmet Reşat Osmanlı tahtına çıkartarak amaçlarına ulaştı.

Bu olaylar sonucu yönetimdeki etkisini artıran Cemiyet ve üyeleri, 5 Kasım 1922 tarihinde Osmanlı Devleti’nin tarihe karışmasına kadar çeşitli dönemlerde devlet yönetiminde etkili oldular.

Sivillere oranla askerlerin daha baskın olduğu bu örgütlenme, yönetimde bulundukları dönemde “orduyu siyasete karıştırdıkları” gerekçesiyle gerek ordu içinden gerek ise halktan tepkiler aldılar. Devlet yönetiminde tecrübesiz olan bu örgüt üyeleri, özellikle Balkan Savaşları’yla Balkan topraklarının elden çıkması ve Osmanlı devletini parçalanmaya götüren 1. Dünya Savaşı’na girilmesinin de sorumlusuydu aynı zamanda. 

Ne kadar eleştirilseler de, devlet ve halk üzerinde oluşturdukları baskıyla yönetimi bırakmayan bu örgütün birçok mensubu, Cumhuriyet’in kurulmasından sonra da etkinliklerini sürdürdüler. Bu kadrolar, Cumhuriyet’i çoğunluğunu askerlerin oluşturduğu bir yönetici sınıfın kurması sebebiyle ülke yönetimini de kendi hakları olarak görüyorlardı.

Cumhuriyet tarihi boyunca olagelen askerî darbeler ve sivil siyasetin manipüle eden muhtıralar, işte bu anlayışın bir dönemle birlikte yok olmadığını, aksine kurumsallaştığını gösteriyor. Buraya kadar anlattıklarımızın özeti ise Türkiye uzmanı bir yabancı gazetecinin şu sözünde saklı: “Dünyada tüm ülkelerin ordusu vardır, Türkiye’de ise ordunun devleti vardır.”

Bu tarihî gerçeklerden yola çıkarak Türkiye’nin son birkaç yılına bakarsak, uluslararası sistemin de zorlamasıyla bu durumun nihayet değişmekte olduğunu gözlemliyoruz. İçeride de, ülke yönetiminin perde arkası güçlerde değil, halkın kendi seçtiği hükümetlerde olması gerektiği fikri yerleşiyor.

Sözü, geçtiğimiz ay Yüksek Askeri Şura toplantısında askerî teamülleri değil, yasal dayanaklar dikkate alınarak yapılan atamalara getirirsek, bu durumun değişmesinden pek hoşnut görünmeyen anaakım medyanın olan biteni kriz olarak sunmasına aldanmamak gerekiyor. Türkiye, diğer çağdaş ülkeler gibi askerin değil, sivillerin yönettiği bir ülke olmanın gereklerini yerine getiriyor. Kısacası Türkiye normalleşmeye doğru ilerliyor.

Şehit Aileleri İsyanda

Hakkari Dağlıca, Aktütün ve Hantepe sınır karakolları ile Tunceli Nazımiye’de bulunan Sarıyayla karakolu ve Tokat Reşadiye’de askerî bir araca yapılan saldırılar sonrası birçok askerin şehit düşmesi, ülke genelinde haklı bir tepkiye neden oldu. Son olayların öncekilerden çok daha fazla gündemi meşgul etmesinin ana nedeni ise, bu baskınlar sonrası bir takım askerî ihmaller olduğu iddiasıydı.

Geçtiğimiz ay medyada yer bulan bu içerikteki bir haber ise tam anlamıyla kan dondurucuydu. 20 Temmuz’da Hakkari Çukurca’da bulunan Hantepe üs bölgesine yapılan saldırıda 7 asker şehit olmuştu. İddialara göre saldırıdan 20 dakika önce bölgeye giden insansız hava uçağı Heronlar, teröristlerin görüntülerini elde etmiş, bu görüntüler Genelkurmay Başkanlığı başta olmak üzere 30 farklı birime saniyesi saniyesine iletilmiş, buna rağmen alınmayan önlemler sonucu baskın gerçekleşmişti.

Görüntülerin medyada yer bulması sonrası başta Hantepe’de şehit düşen askerlerin aileleri olmak üzere birçok şehit ailesi Genelkurmay Başkanlığı’nın önünde gösteri yaparak, baskınlarda ihmali olanlardan hesap sorulmasını istedi. Olayın ortaya çıkan gerçekler kadar acı olan tarafı ise şehit ailelerinin yetkililer tarafından muhatap alınmayışıydı. Sonrasında ise bu aileler şehit düşen evlatlarının hesabını sormak için Genelkurmay Başkanlığı hakkında hukukî mercilere suç duyurusunda bulundular. Böylece ülkemizde bir ilk gerçekleşmiş oldu.

Kamuoyunda tepkilerin yüks...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Türkiye Referanduma Kilitlendi
« Posted on: 25 Nisan 2024, 20:15:12 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Türkiye Referanduma Kilitlendi rüya tabiri,Türkiye Referanduma Kilitlendi mekke canlı, Türkiye Referanduma Kilitlendi kabe canlı yayın, Türkiye Referanduma Kilitlendi Üç boyutlu kuran oku Türkiye Referanduma Kilitlendi kuran ı kerim, Türkiye Referanduma Kilitlendi peygamber kıssaları,Türkiye Referanduma Kilitlendi ilitam ders soruları, Türkiye Referanduma Kilitlendiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes