> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Dünya Hali > Ortadoğuda Yeni Bir Dönem mi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ortadoğuda Yeni Bir Dönem mi  (Okunma Sayısı 730 defa)
20 Ağustos 2011, 15:42:37
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 20 Ağustos 2011, 15:42:37 »



Dünya Hali


Nisan 2009 124.SAYI


Halil AKGÜN kaleme aldı, DÜNYA HALİ bölümünde yayınlandı.

Ortadoğu’da Yeni Bir Dönem mi?

Gazze savaşının ardından Amerikan başkanlığı görevine gelen Barack Obama, Nisan ayının başında Türkiye’yi ziyaret edecek. Obama’nın bölgemize yapacağı bu ilk ziyaret öncesinde Ortadoğu’da bir takım kıpırdanmalar yaşanıyor. Filistin’de bir ulusal mutabakat hükümetinin kurulması için müzakereler devam ediyor. Obama yönetimi Hamas’la dolaylı olarak görüşüyor. Gazze savaşı ve Davos olayından sonra Suriye-İsrail görüşmelerinin yeniden başlayabileceği ifade ediliyor. İran konusunda bir sürpriz yapan Obama, Nevruz günü İran halkına bir mesaj göndererek Amerika-İran ilişkilerinin gözden geçirilmesi çağrısında bulundu. Körfez bölgesindeki Katar gibi ülkeler, Ortadoğu siyasetinde daha aktif hale geliyor. Amerikan askerlerinin Irak’tan çekilme tarihi giderek yaklaşıyor. Eş zamanlı olarak Irak merkezi hükümeti güçleniyor ve Amerikan sonrası döneme kendini hazırlıyor. Bütün bu süreçte Türkiye’nin rolü giderek artıyor.

Bölgede güven, barış ve istikrarın tesisi için bütün siyasi aktörlerin sürece katılması gerektiği konusunda artan bir mutabakat var. İsrail dışında bu gerçeği herkes kabul ediyor. Obama yönetimi de bunun farkında olduğu için İran, Suriye, Hamas ve Hizbullah’la dolaylı müzakerelere başladılar bile. Dolayısıyla Türkiye’nin 5-6 yıldır savunduğu “herkesi sürece katarak müzakere” politikası, artık herkes tarafından kabul görüyor. Fakat savaş ve izolasyona değil, diplomasi ve müzakereye öncelik veren bir dönemin başlaması, aynı zamanda Amerikan gücünün bölgede sınırlandırılması anlamına geliyor. Amerikan yönetiminin bu tip bir muhasebeye hazır olup olmadığını henüz bilmiyoruz. Ama bunun bir zaruret olduğu ortada. Umarız Obama’nın Türkiye ziyareti, bu gerçeği kavramasına vesile olur.

Dipsiz Kuyu


Devletin içindeki çeteleşmenin sembolü haline gelen Ergenekon davası, dipsiz bir kuyuya dönüştü. Her gün ortaya çıkan yeni deliller, günlükler, konuşmalar, yazışmalar dudak uçuklatacak nitelikte. Asker, sivil, bürokrat, gazeteci, iş adamı; kısacası her tür aktörün içinde yer aldığı karanlık ilişkiler olayın vehametini daha da arttırıyor. Kanunsuz eylemlerin nerede başlayıp nerede bittiğini kimse tahmin dahi edemiyor. Aktörler bu kadar çoğalıp ilişkiler bu kadar girift hale gelince “1 numara kim?” sorusu da anlamını yitiriyor.

Ergenekon türü örgütlenmeler Türkiye’de güç kullanımının ne kadar sorumsuzca ve tehlikeli boyutlar kazanabileceğini gösteriyor. Üzerinde durulması gereken konu da bu aslında. Hukuk devletinin esası, güçlüye karşı güçsüzü korumak ve herkesin hukuk ve adalet önünde eşit muamele görmesini sağlamaktır. Gücün en fazla toplandığı ana aktör devlet olduğu için, hukukun birincil hedeflerinden biri, toplumu ve bireyi devletin orantısız gücüne karşı korumaktır.

Devletin elindeki askerî, ekonomik ve bürokratik güce hiçbir vatandaşın ya da zümrenin sahip olması mümkün değildir. En azından teorik olarak bu böyledir. Devletin herkese karşı eşit mesafede olması, bu tür örgütlenmelere karşı tedbir almasını gerektirir. Devletin bu “nötr” konumunu garanti altına alına şey ise, hukuk devleti ilkesidir. Şeffaf bir hukuk devletinde herkes ve her şey yasalar önünde eşittir. Bu yüzden “devlet içinde devlet” niteliği arzeden her örgütlenme hukuk nizamına karşıdır. Buna herkesten önce devlet kurumlarının karşı çıkması gerekir.

Ergenekon örgütlenmesi, fiilî durumun hiç de böyle olmadığını gösteriyor. Kendilerini her tür ilke ve kanunun üstünde gören birtakım gruplar, “devletin menfaati bunu gerektirir” diyerek devletin gücünü vatandaş ve millet aleyhine kullanmaya kalkışabiliyor. Bu insanlar kendi kişisel çıkarlarını ve küçük menfaatlerini her şeyin önüne koyuyorlar ama bunu “devletin âlî menfaatleri” diye yansıtabiliyorlar. Dahası, devlet adına cinayet işliyor, haksız kazanç elde ediyor, darbe planları yapıyorlar.

İşte hukuk devleti burada iflas ediyor. Ergenekon davası da bunun için önemli. Türkiye’nin gerçek manada özgür ve şeffaf bir hukuk devleti haline gelmesi, devletin bünyesindeki bu tür hastalıkları söküp atmasına bağlı. “Güç yozlaştırır” ilkesi gereğince gücün sorumsuzca, hoyratça ve keyfî bir şekilde kullanımına hukukun sınır getirmesi gerekir. Fakat hukuku yaşatacak olan da toplumun şuur sahibi bireyleridir. Zira Hz. Peygamber Efendimiz “Siz nasılsanız öyle yönetilirsiniz.” buyurmuştur. Bu sözün derin hikmeti hakkında bugünlerde yeniden tefekkür eylemekte fayda var.

Nevruzun Ardından


Demek ki bazı şeyler isteyince değişebiliyormuş. Bu yıl ki Nevruz kutlamaları, Türkiye’nin bir toplum olarak olgunlaştığını gösteriyor. Düne kadar Nevruz kutlamak suçtu. Baharın müjdecisi olan ve Balkanlardan Orta Asya’ya çok geniş bir coğrafyada kutlanan Nevruz, Türkiye’de Kürt sorununun kronik sembollerinden biri haline gelmişti. Nevruzu kutlayanlar PKK’lı, Nevruza karşı çıkanlar Kürt düşmanı olarak gösterildi yıllarca. Şimdi bunlar geride kaldı. Bugün bakanıyla, askeriyle, bürokratıyla, gazetecisiyle, sade vatandaşıyla, Kürdü ve Türküyle isteyen herkes Nevruzu gönlünce kutluyor. Kimse Nevruz kutlayana “niye kutladın? Sen örgüt üyesi misin?” demiyor. Kutlamayana da kimse baskı yapmıyor. İşte İslâm’ın salık verdiği “iktisat” yani orta yol bu. Bu olgunlaşmanın bedeli hepimiz için ağır oldu. Ama nihayet ve çok şükür Nevruz bir fitne ve nifak aracı olmaktan çıktı. Balkanlardan Anadolu’ya, İran’dan Orta Asya’ya uzanan coğrafyayı birleştiren bir bayram haline geldi. Bu olgunlaşma süreci, pek çok sorunumuzu çözüme kavuşturacaktır.

Şimdi Nevruz’dan sonra diğer kronikleşmiş, fitne ve fesat aracı haline getirilmiş sorunların üzerine kararlılıkla gitmemiz gerekiyor. Türkiye Kürt sorununu da, özgürlükler sorununu da bu olgunluk ve özgüvenle aşacak. “Özgürlük devleti zayıflatır” diyenler ne kadar yanıldıklarını gördüler. Devleti korumak adına başvurulan her zorba yöntem, toplumu biraz daha böldü ve parçaladı. Şimdi yaraları sarma zamanı. İnşallah Nevruz hayırlı bir başlangıç olur.

Küresel Kriz ve Sıradan Vatandaş


Küresel ekonomik kriz giderek derinleşiyor. Ardı ardına gelen tedbir ve teşvik paketleri kötü gidişatı tersine çevirmeye yetmiyor. Son olarak Dünya Bankası Başkanı, 2009 yılının dünya ekonomisi açısından riskli ve kötü bir yıl olacağını söyledi. Başkana göre 2009’da küresel büyüme %1-2 civarında olacak. Yani dünya ekonomisi küçülecek.
Son altı aydır birbiri ardına iflasın eşiğine gelen finans şirketleri ve bankalar, devletler tarafından kurtarılıyor. Krizin en fazla hissedildiği ülke, aynı zamanda kapitalizmin en ileri aşamasına ulaştığı Amerika. Kapitalizm, devletin serbest piyasa şartlarına müdahale etmemesi ilkesi üzerine kurulu. En azından teoride bu böyle. Fakat gerçekte tek başına “serbest piyasa” diye bir şeyin olmadığını biliyoruz. Devlet, büyük sermaye, uluslararası şirketler, spekülatörler, “serbest piyasa” denen mekanizmaya her daim müdahale ederler. Üstelik bu müdahaleyi, ekonomik kaynakların adil bir şekilde paylaşımı için değil, tekel oluşturmak için yaparlar. Bu yüzden serbest piyasanın en büyük düşmanı, yine kapitalizmdir.

Nitekim son ekonomik kriz, finans sektöründeki tekelcilik hırsının ve sorumsuz yatırımların bir sonucu olarak ortaya çıktı. Dünya finans piyasasını kontrol eden bir kaç düzine şirket, şimdi kurtuluşu sıradan vatandaşların vergisiyle oluşan devlet bütçesinde arıyor. Yani bizim gibi sıradan vatandaşları sömürerek büyüyen kapitalizm, şimdi kurtulmak için yine bizim kapımızı çalıyor.

Irak Türkiye’ye Ne Kadar Irak?


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 33 yıl aradan sonra Irak’ı resmen ziyaret eden ilk Türkiye Cumhurbaşkanı oldu. Son iki yılda çok hızlı mesafe alan Türk-Irak ilişkileri bu geziyle yeni bir boyut kazandı. PKK ve sınır sorunlarından enerjiye, ticaretten eğitime kadar pek çok konu masaya yatırıldı. Gezinin en anlamlı yanı Iraklılara “yanınızdayız” mesajını vermiş olması.

Bütün dünyanın gün be gün takip ettiği Irak’a Türkiye’nin yeteri kadar ehemmiyet verdiği söylenemez. 2003’ten sonra bir müddet sürecin dışında kalan Türkiye, şimdi tekrar Irak’a özel bir önem göstermeye başladı. Buna şiddetle ihtiyaç var. Zira Kürt sorunundan Irak’ın iç istikrarına ve toprak bütünlüğüne kadar pek çok ortak konumuz var. Amerikan askerlerinin çekilmesinin ardından Irak’ta nasıl bir siyasi ve ekonomik tablonun ortaya çıkacağı bizi yakından ilgilendiriyor. 2003 işgalinin yaralarını sarmak için de Türkiye’ye önemli görevler düşüyor. Asıl önemlisi son yıllarda öne çıkan yeni coğrafî tasavvur, Irak’ı Türkiye insanî coğrafyasının doğal bir parçası ve devamı olarak görüyor. Türkiye’nin müslüman komşularıyla aralarında adeta sınır yokmuş gibi ilişkiye geçmesi, hem tarihî hem de coğrafî derinliğimizin bir gereğidir.

Abdullah Gül’ün Irak gezisi, bu tasavvuru güçlendiriyor ve Türkiye ve Irak toplumları arasındaki bağları kuvvetlendiriyor. Umarız Amerikan askerleri çekildikten sonra da bu ilişkiler güç kazanmaya devam eder.

Kısa Kısa


Almanya’daki son okul katliamı, Batı gençliğindeki cinnet eğilimini bir kez daha ortaya koydu. Kendi okuluna girip dokuz öğretmen ve üç öğrenciyi öldüren, kaçarken de üç kişiyi öldüren ve sonra kendisi de öldürülen 17 yaşındaki Alman gencini nasıl izah etmeli? Daha doğrusu böyle bir hadisenin izahı olur mu? Sözün tükendiği yer burası olsa gerek. Ne yazık ki Amerika ve Avrupa toplumları bu tür katliamların önüne geçemiyor. Hayatı anlamsız bulan gençler, ölümün de filmlerde izledikleri bir senaryo olduğunu zannediyorlar. G...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ortadoğuda Yeni Bir Dönem mi
« Posted on: 29 Mart 2024, 09:36:06 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ortadoğuda Yeni Bir Dönem mi rüya tabiri,Ortadoğuda Yeni Bir Dönem mi mekke canlı, Ortadoğuda Yeni Bir Dönem mi kabe canlı yayın, Ortadoğuda Yeni Bir Dönem mi Üç boyutlu kuran oku Ortadoğuda Yeni Bir Dönem mi kuran ı kerim, Ortadoğuda Yeni Bir Dönem mi peygamber kıssaları,Ortadoğuda Yeni Bir Dönem mi ilitam ders soruları, Ortadoğuda Yeni Bir Dönem miönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes