> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Dünya Hali >  Milli Egemenlik ve Çobanın Oyu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Milli Egemenlik ve Çobanın Oyu  (Okunma Sayısı 771 defa)
26 Ağustos 2011, 16:17:13
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 26 Ağustos 2011, 16:17:13 »



Dünya Hali



Mayıs 2008 113.SAYI

Halil AKGÜN kaleme aldı, DÜNYA HALİ bölümünde yayınlandı.

Milli Egemenlik ve Çobanın Oyu


Sonunda Beyaz Türklerimizin en beyazlarından biri baklayı ağzından çıkardı: Bir manken arkadaşımız, kendi oyuyla dağdaki çobanın oyunun aynı değerde olmasını anlamakta zorlanıyormuş. Daha doğrusu bunu hazmedemiyormuş. İfadesinden bu anlaşılıyor. Bu söz, bütün Cumhuriyet elitlerinin ruh halini ele veriyor. Onlar yıllarca bu devletin ve milletin tek sahibi, tek efendisi oldular. “Köylü milletin efendisidir” dediler ama bunun “aslında efendi biziz; herkes bizim hizmetçimiz” manasına geldiğini herkes biliyor.

Devleti yönetmek, eğitim, sağlık, siyaset, dış politika hakkında laf etmek, kültür üretmek, gelir pastasından adil pay istemek… Bunlar köylünün, çobanın, Haso’yla Memo’nun neyine? Bu işleri yapmak için asil kana sahip olmak lazım. Devlet yönetmek öyle her önüne gelenin işi olabilir mi? Çoban çobanlığını yapacak, efendi efendiliğini. Biz üreteceğiz, onlar yönetecek. “Adalet istiyoruz” diyenlerin başı ezilecek. Onlar aşağılanacak, hor görülecek, masadaki artıklarla yetinecek.

Öyle demokrasi, eşitlik, temsil falan gibi laflar edecek olurlarsa “siz rejimi mi değiştirmek istiyorsunuz” diye üzerlerine gidilecek. İrticadan, bölücülükten, düzen bozuculuktan mahkemeye çıkartılacak. Uslanmayanlar hapse atılacak. Ne yapıp edip bunların sesi kesilecek. Memleketi muasır medeniyet seviyesine bir avuç köylü mü ulaştıracak?

23 Nisan her yıl Türkiye’de Uluslararası Çocuk ve Milli Egemenlik Bayramı olarak kutlanıyor. 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni bir başlangıç yapmak için açılmış ve genç Türkiye Cumhuriyeti’nin en temel kurumu ilan edilmişti. Sonraki yıllarda ne oldu? Meclis tek parti iktidarının, keyfi politikaların, elitist siyasetin, adam kayırmanın, devlet pastasını yandaşlara dağıtmanın aracı haline geldi.

Devletin başka kurumları öne çıkartılırken, Meclisin itibarı, güvenilirliği özel bir çabayla yıpratıldı. Sivillerin tamamının güvenilmez, sahtekâr, ihale peşinde koşan adamlar olduğu propagandası yapıldı. Şüphesiz bu profile uyan pek çok sivil siyasetçi, milletvekili, bakan geldi geçti Meclis’in sıralarından.

Ama bizim atanmışlar bürokrasimiz çok mu temiz? Diğer kurumlar sütten çıkmış ak kaşık mı? Oralarda hiç yolsuzluk, adam kayırma, haksızlık olmuyor mu? Bürokrasideki ataletin, verimsizliğin, iş bilmezliğin hiç mi hesap verilecek yanı yok? Bugün egemenlik kavramını yeniden tartışıyor Türkiye. “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” ve “Adalet mülkün temelidir” ilkeleri üzerine kurulu Cumhuriyet rejimini birileri kendi dar dünya görüşleri, elit ilişkileri, küçük çıkarları, imtiyazları için kullanıyor.

Millete, onun değerlerine, dinine, diline, kültürüne, tarihine ait ne varsa bunların Mecliste, devlette, kurumlarda, eğitimde, kültür politikalarında bir karşılığının olmaması için her tür tedbir alınıyor. Bu nasıl bir halk hakimiyeti diye sorması gerekiyor insanın. Milleti karşısına almış bir zihniyet, hakimiyeti kayıtsız şartsız millete verir mi?

Sessiz Tsunami: Gıda Krizi


Küresel çaplı bir gıda krizi yaşanıyor. Gıda fiyatlarındaki artış Mısır’dan Latin Amerika’ya bütün dünyada kaygı uyandırıyor. Dar gelirli vatandaşlar sokaklara dökülüyor. Çünkü gıda fiyatlarındaki artıştan en fazla onlar etkileniyor. Büyük karteller, uluslararası şirketler spekülatif hamlelerle kârlarını azami düzeye çıkartıyorlar. Ama dünyada yaklaşık bir milyar insan, günde bir dolar ile geçiniyor. Daha doğrusu yaşam mücadelesi veriyor.

Kriz Türkiye’yi de vurdu ve artış pirinç fiyatlarıyla başladı. Fakat diğer gıda kalemlerinde de artışlar var. Zaten bir müddettir devam eden ekonomideki yavaşlama, Adalet ve Kalkınma Partisi aleyhindeki kapatma davasıyla beraber piyasaları da büyük bir belirsizliğe itti. Oysa ekonomik performans, geleceğin öngörülebilir olmasına bağlı. Önünü görmeyen hiçbir iş adamı, yerli olsun yabancı olsun, yatırım yapmak istemez.

Dünya çapındaki gıda krizini The Economist dergisi “Sessiz Tsunami” başlığıyla verdi. Yerinde bir ifade. Zira gıda krizi, daha büyük bir ekonomik daralmanın ve belki büyük bir krizin habercisi. Zengin ülkeler dünyada böyle bir kriz yokmuş gibi hareket ederlerse, sonunda kriz onları da vuracak. Çünkü küresel ekonomide artık her şey birbirine bağlı. Mısırlı yahut Endonezyalı işçinin karnına iki lokma gıda girmediği zaman bundan Avrupa ve Amerika da etkilenir. Çünkü bu büyük ekonomiler son tahlilde Çin, Hindistan, Endonezya, Brezilya gibi nüfusu büyük, iş gücü ucuz ülkelerin yaptığı üretime bağlı.

Economist dergisi bir noktaya daha dikkat çekiyor: Ucuz gıda devri bitti. Yani bundan sonra insanlar iki lokma ekmek için daha fazla çalışacaklar. Ya da devletler ve küresel şirketler, daha adil bir ekonomik düzen kurmak için kolları sıvayacaklar. Tsunami geldiğinde zengin ile fakir arasında ayrım yapmaz.

Bayburt Muasır Medeniyet Seviyesine Ulaştı!


Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Bayburt’ta bir konser verince o ünlü sözü tekrar hatırladık: “Bayburt Bayburt olalı böyle bir zulüm görmedi”. Rivayete göre bir klasik Batı müziği konserinden sonra Bayburtlu vatandaş söylemiş bu sözü. O gün bugündür herkes bu zulmün ne menem bir şey olduğunu anlamaya çalışıyor.

Müzik nasıl zulüm olur? Hele Batı müziği? Bu nasıl bir yobazlık, gericiliktir böyle! Yüzlerce yıllık müzik geleneğine sahip bir milletin Batı müziğine bir türlü ısınamaması bu milletin karakteri hakkında bir şeyler söylüyor olsa gerek. Ama kulak veren var mı? “Ah bu yobaz köylüler” diye hayıflananlar biraz yakından dinleseler Bayburt’tan Muğla’ya, Sivas’tan Trabzon’a, Manisa’dan Erzurum’a ne muhteşem tınıların, melodilerin, yakarışların olduğunu duyacaklar. Birileri Batı müziğini tepeden inmeci bir modernleşme projesinin parçası olarak empoze etmeseydi, Mozart’ın, Beethoven’ın, Bach’ın Türkiye’de belki daha fazla dinleyicisi olurdu bugün.

Bayburt Konseri bu defa öyle olmamış. Salon tıka basa doluymuş. Bayburtlular isimlerini temizlemişler. Beethoven’ın eserleri çalınırken vecd haline geçip “aha biz de moderin olduk” diye pozlar vermişler. Böylece Bayburt muasır medeniyet seviyesine –biraz gecikmeli de olsa– ulaşmış. Böylece çarpık modernleşme tarihimize bir altın sayfa daha eklenmiş oldu.

Kim Kimi Kullanıyor?


Yıllardır sorarlar: Amerika mı İsrail’i kullanıyor, İsrail mi Amerika’yı? Basına düşen yeni bir casusluk olayı bu soruyu tekrar gündeme getirdi. Ben-Ami Kadish adında 84 yaşında bir Amerikalı Yahudi’nin uzun menzilli silahlar hakkında İsrail’e gizli bilgiler verdiği ortaya çıktı.

Buna benzer pek çok olay yaşandı ama kimse hatırlamıyor. Daha doğrusu birileri bunların hatırlanmasını istemiyor. Bundan yaklaşık yirmi yıl önce Jonathan Jay Pollard adlı Amerikalı Yahudi’nin de binlerce sayfalık gizli belgeleri İsrail’e verdiği ortaya çıkartılmıştı. İsrail devleti önce bu iddiaları yalanladı ve Pollard ile bir ilişkisinin olmadığını söyledi. Araştırma sonucunda Pollard 1987 yılında casusluk yapmaktan ömür boyu hapse mahkum edildi. Herkes olayın burada bittiğini sandı. İsrail devleti 1998 yılında Pollard’ın bir İsrail ajanı olarak çalıştığını itiraf etti ve Pollard’a aynı yıl İsrail vatandaşlığı verdi. Neden? Casusunu korumak için. Hem suçlu, hem güçlü olduğuna hiç bakmadan! Şimdi de 84 yaşında Ben-Ami Kadish ortaya çıktı.

Bunlar işin bilinen yüzü. Ya bilinmeyen, ortaya çıkartılmayan, bilinip de açıklanmayan casusluklar, gizli ilişkiler? Bunları ne zaman öğreneceğiz? İsrail’in bu tavrını bir başka ülke gösterseydi, herhalde Amerika o ülkeyle savaş noktasına gelirdi. İsrail olunca akan sular duruluyor. Çünkü İsrail olunca demokrasiden ulusal güvenliğe, nükleer silahlanmadan yargıya kadar her şey askıya alınıyor. Bütün bunlara bakınca kimin kimi kullandığı sanki biraz netleşiyor gibi.

Bunu da mı Duyacaktık Demeyin


Türkiye öyle ilginç bir ülke ki “yok canım artık daha neler” diyebileceğiniz bir şey yok memlekette. Son olarak bir CHP’linin “başörtüsü Nazi gömleğinden farksız” sözü gündeme geldi. Amerikalı bir gazeteciye verdiği demeçte CHP’li yönetici “Başörtüsü bir baskı sembolü; tıpkı Nazilerin gömleği gibi..” mealinde bir açıklama yapmış. Aynı kişi “Başörtüsünü Nazilerle eşit mi tutuyorsunuz?” sorusuna da “Evet; tabi ki..” demiş.

Haber, Türk gazetelerine yansıyınca CHP’li kişi haberi yalanladı ve “Yazar kendi görüşlerini benim görüşüm gibi vermiş.” dedi. Bunun üzerine Amerikalı gazeteci mülakatın ses kaydını yayımladı. Ve tahmin edeceğiniz gibi o sözlerin aynen söylendiği tescil edildi.

Türkiye’den birileri Amerikalılara konuşunca demek ki başörtüsü bir Nazi sembolüyle eşit hale geliyor. Yani bizim annelerimizin, eşlerimizin, kız kardeşlerimizin örtüsü, masum insanları hunharca katleden Nazi ideolojisiyle aynı değerde! En az Nazilik kadar insanlık dışı, baskıcı, cani bir şey!

Dini, dili, siyasi kimliği, dünya görüşü, yaşam tarzı ne olursa olsun, bu topraklarda doğup büyümüş birisi nasıl böyle bir laf edebilir? Bunun ardından ne gelecek? Alnı secdeye varan insanların doğuştan katil olduğu mu? Camiye gidenlerin intihar saldırganı olduğu mu? Oruç tutanların sadist olduğu mu? Bu nasıl bir zihniyet çarpıklığı, nasıl bir ahlâkî çöküştür?

Kısa Kısa

Ünlü Fizikçi Stephen Hawking, evrende yalnız olmadığımızı söylemiş. Hawking’e göre eğer bizim dışımızda başka canlılar varsa ve bunlar dünyaya sinyal gönderecek kadar zeki ise, aynı zamanda bizi nükleer silahlarla vurabilecek kapasi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Milli Egemenlik ve Çobanın Oyu
« Posted on: 02 Mayıs 2024, 13:16:23 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Milli Egemenlik ve Çobanın Oyu rüya tabiri, Milli Egemenlik ve Çobanın Oyu mekke canlı, Milli Egemenlik ve Çobanın Oyu kabe canlı yayın, Milli Egemenlik ve Çobanın Oyu Üç boyutlu kuran oku Milli Egemenlik ve Çobanın Oyu kuran ı kerim, Milli Egemenlik ve Çobanın Oyu peygamber kıssaları, Milli Egemenlik ve Çobanın Oyu ilitam ders soruları, Milli Egemenlik ve Çobanın Oyuönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes