> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Dünya Hali > Esed Yine “Ben” Diyecek
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Esed Yine “Ben” Diyecek  (Okunma Sayısı 635 defa)
01 Kasım 2014, 12:59:02
Rüveyha
Forum Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 6.764


« : 01 Kasım 2014, 12:59:02 »



Esed Yine “Ben” Diyecek

İbrahim Baran | Kasım 2013 | DÜNYA HALİ   


Suriye’de yaşanan insanlık dramı 3. yılına giriyor. Yaşananlara soykırım desek yeridir. Katledilen 200 binden fazla insan, yıkılan şehirler, karartılan hayatlar insanlık tarihine birer utanç tablosu olarak geçecek. Diktatör bir devlet başkanının zulmü sebebiyle evini yurdunu terk etmek zorunda kalan, başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu’nun çeşitli ülkelerine dağılan ailelerin sayısını tahmin etmek ise çok güç.

Ülkesinde tamamen kendi yönetiminden kaynaklanan nedenlerle çıkan savaşı İran, Rusya gibi devletlere müracaat ederek uluslararası bir kaosa dönüştürme cesaretinde bulunan Esed’in bazı emellerine ulaştığı söylenebilir. Hatırlayalım, Türkiye’nin başını çektiği bir süreçte Amerika ve Fransa Suriye’ye operasyon konusunu gündeme getirmiş, ancak Rusya’nın araya girmesi ve Suriye’nin kimyasal silahları BM yetkililerine teslim etmeyi kabul etmesinin ardından konu rafa kaldırılmıştı. Tarihî, dinî ve kültürel değerleri paylaştığı bir toplumu zalim bir idarecinin zulmünden kurtarmak için çaba gösteren Türkiye, Rusya ve İran’la gergin bir dönem yaşadı. Gerçi Türkiye’nin özellikle İran’la olan diplomatik ilişkilerinin genelde iyi olduğu da söylenemez.

Halkını katletmeyi marifet gören Beşşar Esed yönetimi ise ilginç bir şekilde hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam ediyor. Koltuğundan olmak ve halkını ülke yönetimine ortak etmek istemediği için yüzbinlerce cana kıyan, masum bebeklerin ölümünü bile gözünü kırpmadan seyredebilen Esed, söylemlerine bakılırsa bütün eylemlerini meşru gerekçelerle icra ediyor. Baas diktatörlüğü öyle konuşuyor ki, sanki her şey güllük gülistanlık iken, sebepsiz yere birden bire isyan eden bir halk ve bu isyana karşı ömrünü halkına hizmete adamış mazlum, masum bir lider var ortada. Esed, henüz daha yaşını doldurmamış bebeklerin vahşice katledildiği günlerde Şam’da bulunan bir çocuk esirgeme kurumunda eşiyle birlikte mütebessim bir çehre ile yemek dağıtabiliyor. Tıpkı Bosna katliamının mimarı Miloseviç gibi uluslararası kamuoyuna “masum yüzü”nü göstermeye çalışıyor. Uluslararası medyaya servis edilen görüntülerle de muhaliflerin her türlü vahşete imza attığı, bütün mücadelenin de bu nedenle gerçekleştiği yönünde dezenformasyon yapılmaya çalışılıyor. Hatırlarsak, kimyasal silah kullanıldığı ortaya çıktığında Esed “yavuz hırsız ev sahibini bastırır” dedirtecek cinsten bir iddiada bulunmuş ve kimyasalları muhaliflerin kullandığını öne sürmüştü.

İnsanlık tarihinin en acımasız katliamlarından birine imza atan Esed, hiç kuşku yok ki suçluluk psikolojisinin gereği olarak kendini haklı göstermeye çabalıyor. İç savaşın başladığı günlerde Türkiye’nin “koltuğu bırak, kan dökülmesin” şeklindeki teklifini reddeden Baas lideri, biraz da yaklaşan seçimler öncesinde zorbalıklarına kılıf uydurmaya çabalıyor. Evet, Suriye’de dökülen kanlara, söndürülen ocaklara, mahvolmuş hayatlara rağmen bir seçim yapılması planlanıyor. Dahası 200 bin kişinin katili Esed, yeniden aday olacağını söylüyor. Ülkede gerçekleşecek bir seçimin, yaşanan kâbusun ardından ne kadar adil olacağı ise merak etmeye bile değmez. Önce babasının, ardından da kendinin sürdürdüğü baskı rejiminin devamı için kendi halkını, kendi “kardeşlerini” bir an bile düşünmeden ezip geçen Esed’in, seçimleri yüksek oy oranıyla kazanacağı belli! Nereden mi biliyoruz, yakın tarih aynı senaryonun tekrar tekrar oynandığı örneklerle dolu. Hiçbir diktatör siyaseten desteklenme arzusu bir yana, alkışlanmamayı bile gururuna yediremez. Adolf Hitler’i avuçları patlayıncaya kadar alkışlayan kalabalıklar elbette onu çok sevdiklerinden yapmıyorlardı bunu. Binlerce kişinin içerisinde alkışı ilk keseni tespit edip idam ettiren bir zihniyetten bahsediyoruz. Maalesef bugün aynı zihniyet aynı senaryoyu Suriye’de sahnelemeye hazırlanıyor.

Acının ve gözyaşının ülkesi olan Suriye’de Esed’in koltuğundan vazgeçmeye hiç niyeti yok. Seçimi büyük ihtimalle, büyük bir oy çoğunluğuyla Esed kazanacak. Böylece, üstelik kendince meşru bir zeminde keyfî uygulamalarına devam edecek. Ancak şunu da biliyoruz ki hiçbir zalim ne dünyada ne ahirette hesaptan kurtulamayacak. Yaptıklarının karşılığını görecekleri bir gün elbette gelecek. Kur’an’da zalimlerin o günkü halini anlatan ayeti hatırlatalım bir kez daha: “O gün zalimlere özür dilemeleri fayda vermez. Onlara lanet vardır, onlara yurdun kötüsü, cehennem vardır.” (Mü’min, 52)

Bir Paketten Fazlası

Anayasasında “demokratik, sosyal bir hukuk devleti” yazdığı halde, özgürlükleri belli ideolojiye göre tanımlayan ve sınırlayan ülkelerden biriydi Türkiye. Mesela büyük çoğunluğu müslüman bir ülkede başörtülü hanımların kamu kurumlarında çalışamadığını hepimiz biliyoruz. 28 Şubat süreciyle birlikte daha da şiddetlenen baskılar sonucu eğitimini yarım bırakan genç kızların ve en temel insanî haklarını kullanamayan insanların dramına şahit olduk.

Cumhuriyetin kurulduğu günlerde başlayıp sonraki yıllarda devam eden, bazı il ve ilçelerin isimlerinin değiştirilmesi de halkın uzun yıllar kabullenemediği bir siyasî proje olarak geçti kayıtlara. Yapılan aslında bütün ülkeyi belli elitlerin anlayış ve ideolojisine göre şekillendirme politikasının yansımasıydı. Türkiye yıllarca yüzünü kendi toplumunun değerlerine çevirmekten imtina etti. Hayatını inancına uygun bir şekilde yaşamak isteyen bireyler hep ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördü. Sürekli “ötekileştirme” operasyonlarıyla karşı karşıya kaldı.

Demokratikleşme paketi, Türkiye’nin uzun yıllardır tartıştığı, kronik hale gelen bir takım sorunların çözümüne ilişkin önemli bir adım. 90 yıllık tarihinde yasaklarla yaşamayı adeta kanıksamış bir toplum için önemli bir gelişme. Paketle gelen yenilikler çok önemli olsa da, Türkiye’nin “normalleşmesi” bakımından ve çözüm bekleyen toplumsal meselelerin büyüklüğü karşısında yeterli değil. Sürecin ikmali ve net sonuca ulaşması için mutlaka yeni bir anayasa gerekiyor. Darbe döneminde hazırlanmış, defalarca değiştirilmesine rağmen vesayetçi ruhunu koruyan bir anayasa ile bu toplumun ayağına bağlanmış safralardan kurtulmak mümkün değil. Artık “meseleleri mesele yapmadığımızda ortada mesele kalmaz” cümlesi geride kaldı. Toplum belli bilince ulaştı ki artık Türkiye’de meselelerin farkında olan, çözmek için gerçekten çaba gösteren yöneticiler kabul görüyor. Trübünlere oynayan meydan siyaseti prim yapmıyor.

İçinde bulunduğumuz dönemde atılan adımlarla önemli bir mesafe katedildi. Ancak daha köklü hamlelerle toplumsal sorunlarını çözmüş bir ülke hayali o kadar da uzak sayılmaz. Türkiye’nin konjonktürel durumu bir kenara bırakarak milletinin geleceğini topyekûn yeniden inşa etmek için bir an önce anayasal zeminini sağlamlaştırması gerekiyor. Şayet daha katılımcı, daha özgürlükçü, bir arada yaşama iradesine sahip bir toplum hayal ediyorsak bunu yapmak zorundayız. Unutmayalım, Türkiye güçlü olursa İslâm dünyası da güçlü olacak.

Kaçırılan Pilotlar ve Satır Arasında Kalanlar


Türkiye son yıllardaki diplomatik ataklarıyla özellikle Ortadoğu’daki bazı ülkelerin hedef tahtasında yer alıyor. Komşularla sıfır sorun politikası, Arap Baharı sürecinin öncesinde oldukça başarılı bir şekilde yürütülüyordu. Arap Baharı’nın ardından Suriye başta olmak üzere, özellikle Şii’lerin yoğun olduğu ülkelerle arası açıldı. Komşularla sıfır sorun politikası, Cumhuriyet tarihinin en önemli diplomasi siyaseti olarak tanımlanıyor. Halbuki bugün adı geçen ülkelerle yaşanan problemin bu politikanın terk edilmesiyle alakası yok. Türkiye’nin kontrolü dışında yaşanan gelişmeler, Türkiye’yi farklı bir sürece dahil olmaya mecbur bıraktı. Büyük insanlık trajedilerinin yaşandığı topraklarda olan bitenleri, oralarda yaşayan toplumlarla kardeş olan bir ülkenin görmezden gelmesi olacak şey değildi. Onu tarihe ve kendi vicdanına karşı sorumlu hale getirirdi.

Suriye, Mısır, Yemen, Tunus gibi ülkelerde son yılların en önemli toplumsal hareketi olan devrim süreçlerine Türkiye’nin verdiği destek, başlangıçta iyi ilişkiler kurduğu bazı ülkelerle ve onların desteklediği bazı gruplarla arasının açılmasına neden oldu. Ortadoğu’nun haşarı çocuğu İsrail ile de “one minute” ile başlayıp Mavi Marmara olayı ile zirveye ulaşan kriz bu durumun tuzu biberi oldu. Kısacası Türkiye yalnızca doğruyu söylediği, zulme sessiz kalmadığı için bugün pek çok sorunla karşı karşıya.

Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta kaçırıldıktan sonra serbest bırakılan THY pilotlarının hikâyesi, Lübnan’ın Türkiye hakkındaki düşüncesi ne olursa olsun, zorda kaldıklarında Türkiye’den destek beklediklerini ortaya koyuyor. Lübnan’lı 9 Şiî hacının kaçırılmasının ardından, onları nasıl kurtarabileceklerini düşünen Lübnan’lı Şiî gruplar çareyi Türk pilotlarını kaçırmakta ve onlar üzerinden pazarlık ederek vatandaşlarını kurtarmakta buldular. Mevzu ile ilgili ortaya atılan iddialar bir yana, gerek serbest bırakılan pilotların ifadeleri, gerekse dışişleri yetkililerinin açıklamaları bu teorinin doğruluğunu ispatlar nitelikte. Pilotlar, kendilerini kaçıran grubun Türkiye’yi asla karşılarına almak gibi bir niyetlerinin olmadığını, amaçlarının sadece kaçırılan vatandaşlarının kurtarılması olduğunu söylediklerini vurguluyorlar. Grubun kendilerine iyi davrandıklarının, hiçbir şekilde esaretteymiş gibi hissetmediklerinin de altını çiziyorlar. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri de Lübnan’la kurdukları diplomasi trafiğinde pilotların serbest bırakılması noktasında herhangi bir zorluk yaşamadıklarını dile getiriyorlar.

Yaşananlar şunu gösteriyor, Türkiye ne şekilde algılanırsa algılansın Ortadoğu to...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Esed Yine “Ben” Diyecek
« Posted on: 29 Mart 2024, 07:53:28 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Esed Yine “Ben” Diyecek rüya tabiri,Esed Yine “Ben” Diyecek mekke canlı, Esed Yine “Ben” Diyecek kabe canlı yayın, Esed Yine “Ben” Diyecek Üç boyutlu kuran oku Esed Yine “Ben” Diyecek kuran ı kerim, Esed Yine “Ben” Diyecek peygamber kıssaları,Esed Yine “Ben” Diyecek ilitam ders soruları, Esed Yine “Ben” Diyecekönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes