> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Dünya Hali > Dört Yıl Sonra Irak
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dört Yıl Sonra Irak  (Okunma Sayısı 700 defa)
16 Eylül 2011, 04:33:25
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 16 Eylül 2011, 04:33:25 »



Dünya Hali


Nisan 2007 100.SAYI


Halil AKGÜN kaleme aldı, DÜNYA HALİ bölümünde yayınlandı.

Dört Yıl Sonra Irak


20 Mart 2007, Irak’ın işgalinin dördüncü yıl dönümüydü. Bush yönetiminin Irak’ı getirdiği nokta, Ortadoğu tarihinin en büyük yıkımlarından biri. Yarım milyonu aşkın ölü, onbinlerce yaralı, sakat, yetim, evinden barkından edilmiş insan... Irak savaşının maddi maliyeti trilyon dolara ulaşıyor. Bu savaştan sonra Irak ekonomisi uzun bir süre ABD ipoteğinde olacak. Zira tıpkı Baba Bush’un birinci Körfez Savaşı’nın faturasını Suudi Arabistan ve Kuveyt’e ödetmesi gibi, bu yönetim de Irak’ın petrol ve diğer gelirlerine uzun bir süre el koyacak.

Fakat asıl yıkım, manevi alanda oldu. Iraklılar bundan sonra kendilerini güvende hissedebilecekler mi? Bu kadar kan dökülmesinden sonra Sünnîler, Şiîler ve Kürtler birbirlerinin yüzüne bakabilecekler mi? Şu anda açılan derin yaralar kaç yılda, kaç nesilde sarılacak acaba? Adalet adına girişilen intikam operasyonları, Irak’ın uzun vadedeki güvenliğini garanti altına almayacak. Tersine, husumet ve nefret duygularını daha da derinleştirecek.

Bu çerçevede Saddam Hüseyin’in yardımcısı Taha Yasin Ramazan geçtiğimiz ay idam edildi. Sonu Saddam’ınkiyle aynı. Zira cürmü de en az onunki kadar çok. Halepçe başta olmak üzere Irak içindeki pek çok katliamın operasyonel sorumlusuydu Taha Yasin Ramazan. Baas siyasetinin ve Arap milliyetçiliğinin ürettiği canilerden biri.

Ramazan’ın Irak’ın işgalinin dördüncü yılı olan 20 Mart günü idam edilmesi manidar. Saddam’ın idamının tersine, Ramazan’ın idamı sakin ve olaysız gerçekleşti. Zalimlerin hak ettiği cezayı görmesi adaletin bir gereği.

Fakat şimdi Irak’ın bu kanlı ve karanlık geçmişi bir kenara bırakıp geleceğe bakması gerekiyor. Bugün Irak’ta yaşanan iç savaş, Irak toplumundaki yaraların ne kadar derin olduğunu gösteriyor. Geçmiş yöneticileri zafer edalarıyla idam etmek güvenli bir gelecek inşa etmek için yeterli değil. Hele ki bunun Saddam’ın idamında olduğu gibi adalet değil de intikam güdüsüyle yapılması, büyük bir vicdan zaafına işaret ediyor. Bu zaaf, Iraklıların birbirlerini hunharca katletmesinde tekrar ortaya çıkıyor. İster iç ister dış mihraklı olsun, onlarca insanı sokakta, pazarda, cami çıkısında, iş kuyruğunda havaya uçurmak, siyasi hesapların ötesinde derin bir çöküşün gün yüzüne çıkması.

Kanlı Baas döneminin karanlık mirasını temizlemek için Irak’ın yeni silahlara, tanklara, panzerlere, hele Amerikan askerlerine değil, vicdana, insafa, duaya, affa ve tevbeye ihtiyacı var.

Çin Silahlanıyor


Çin, askeri harcamalarını yüzde 17.8 oranında arttıracağını açıkladı. Resmi açıklamaya göre Çin’in 2007 yılındaki toplam askeri harcaması 45 milyar dolar olacak. Bu bütçenin önemli bir kısmı 2.5 milyonluk Çin ordusunun maaşlarını ve yaşam şartlarını iyileştirmek için kullanılacak. Gözlemciler ise her iki izaha da şüpheyle yaklaşıyorlar.

Öncelikle 2007 askeri bütçesinin resmi rakamların iki katı olduğu söyleniyor. 2.5 milyonluk büyük bir ordunun silah harcamalarıyla beraber 100 milyar dolara yakın bir ödeneğe sahip olması şaşılacak bir şey değil. İkinci konu paranın nereye harcandığı meselesi. Çin, ileriye dönük bir takım stratejik-siyasi hedefleri olduğunu gizlemiyor.

Bütün bu konularda Çin’in en büyük muhalifi ABD. ABD, Çin ekonomisinin dünya piyasalarını ele geçirmesinden de rahatsız. ABD’deki küreselleşme karşıtlarının bir kısmı aslında Çin’in bu büyümesine karşı çıkıyorlar. Fakat dünyanın en büyük silah üreten ve askeri harcama yapan ülkesi ABD’ye artık kimse inanmıyor. Silahsızlanma, eşit pazar hakkı, vs. konularında ABD’nin bir itibarı yok. O yüzden Çin büyümeye devam edecek.

Asıl İslâm dünyasının bu büyük dönüşümü görüp hazırlık yapması gerekiyor. Doğu Türkistan bölgesindeki siyasi ve kültürel baskıların tedrici olarak kaldırılması da diyalog sürecinin iyi yönetilmesine bağlı. Türkiye’ye bu alanda önemli görevler düşüyor.

Latin Amerika, Fakirlik, Özgürlük


Latin Amerikalı liderler geçtiğimiz ay Guyana’da bir araya geldiler. “Rio Grubu” diye bilinen topluluğun gündem maddesi fakirlikti. Grubun 20 üyesi bulunuyor. Rio Grubu, 20 yıl önce ABD’nin kontrolü altındaki “Amerikan Devletleri Teşkilatı”na alternatif olarak kurulmuştu. Rio Grubu 20 yıldır bir kazanım elde edemedi. Fakat sembolik olarak Latin Amerikalı liderlerin bir araya gelip kendi sorunlarını tartışması önemli.

Somut öneriler çıkmadı toplantıdan, çünkü hiçbir ülkenin tek başına sorunları çözebilecek gücü yok. ABD sayesinde pek çok Latin Amerika ülkesi birbirine düşman olmuş durumda. Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez’in ABD-karşıtı söylem ve politikaları bazı aktörleri cesaretlendirdi ama bunun yeterli olmadığını herkes biliyor. Latin Amerikalıların ABD ile olan ilişkisini şu söz veciz bir şekilde özetliyor: “Latin Amerika: Tanrı’ya uzak, Amerika’ya yakın.”

Kuzeylerinde bir heyula gibi duran ABD, bugün Latin Amerikan ülkelerinin kaderinin bir parçası haline gelmiş durumda. ABD’de yaşayan milyonlarca Latin Amerikalı (onlara “Hispanik” deniyor), milyonlarca aileye bakıyor. Bağımlılık, fakirlik, özgürlük, ulusal onur, vs. hepsi içiçe geçmiş durumda.

Bir Uzak Diyar: Abhazya


Karadeniz kıyısında, bugünkü Gürcistan devletinin sınırları içinde bir ülke Abhazya. 15. yüzyılda Osmanlı’nın sınırlarına dahil ettiği Abhazya, 19. yüzyıla kadar Osmanlı coğrafyasının bir parçasıydı. Çarlık Rusyası tarafından ilhak edilince, Osmanlı doğu Karadeniz’de önemli bir kalesini kaybetti. Müslüman olan Abaza’lar Türkiye’ye göç ettiler.

Bugün Abhazya, Gürcistan içinde özerk bir cumhuriyet statüsüne sahip. Nüfusu 250 bine düşmüş. Buna rağmen Abazalar bağımsızlık istiyor. Rusya da Gürcistan’ı kontrol altında tutmak için bu talebe destek veriyor.

1992 yılında Gürcistan’la yapılan savaştan sonra Abhazya nüfusunun yarısını oluşturan Gürcüler göç ettiler. Gürcistanlılar bunu büyük bir yara hatta “etnik temizlik” olarak görüyorlar. Bütün bu gerginliklerin ortasında Abhazyalılar geçtiğimiz ay bir seçim yaptılar. Seçimlerin siyasi yaptırım gücü yok. Çünkü Abhazya’nın bağımsızlığı hiçbir ülke tarafından tanınmıyor. Fakat buna bağımsızlık yolunda atılmış sembolik bir adım olarak bakılıyor.

Türkiye’nin bu bölgeyle çok köklü tarihi bağları olduğu için doğu Karadeniz’deki gelişmeleri yakından takip etmemiz gerekiyor.

Bir Zihniyetin İflası


Mehdi Zana geçen ay bir dergiye verdigi mülakatta “Kürtler İslâm’a girince kaybettiler” demiş. Zana’ya göre İslâm’a giren Kürtler, ümmet bilincine dahil olduklarından etnik-ulusal benliklerini yitirmişler. Herhalde Zana’ya göre (diğer uluslar gibi) Kürtlerin geri kalmışlığı da müslüman olmalarının bir sonucu.

Şimdi bu zihniyeti nasıl ele almak gerekir? İslâm’ın şerefini bırakıp modern milliyetçiliğin zilletine razı olan bu kafa yapısını nereye koymak gerekir? Öncelikle bu cümlenin, Kürtlerin varlığıyla, geçmişiyle, bugünüyle bir ilgisinin olmadığını ifade etmek gerekiyor. Kürtler müslüman toplumların önde gelen topluluklarından biridir. Onları tarih sahnesinde önemli kılan, tıpkı Türkler, Araplar ve Farslar gibi, İslâm’la şereflenmiş olmalarıdır.

Mehdi Zana gibi günümüzün “beyaz Kürtleri” bu gerçeği görmeyebilir. Fakat milyonlarca müslüman Kürt bunu görüyor. O yüzden etnik milliyetçiliğe prim vermiyor. Etno-seküler milliyetçiliğin bir virüs olduğunu biliyor. Kim tarafından ve ne adına yapılırsa yapılsın, etno-seküler milliyetçiliğin birlik ve beraberlik değil, ayrılık ve düşmanlık getirdiğini görüyor. Bunu aklında ve vicdanında hissediyor.

Mehdi Zana gibi kişiler ise Avrupa, Amerika ve Türk Kemalizminin seküler milliyetçi dilini kullanarak güya Kürt halkına öncülük yapmaya kalkışıyor. Bu zihniyet iflasına en güzel cevabı yine Kürt halkı veriyor. Bunu görmek için o kadronun siyasi performansına bakmak yeterli.

Cumhurun Başı Geliyor

Siyaset aylardır cumhurbaşkanlığı seçimine kilitlenmiş durumda. Herhalde yakın tarihimizde hiçbir cumhurbaşkanlığı seçimi bu kadar konuşulmamıştır. Tartışmanın kilitlendiği soru şu: Kim olacak? Sorunun bir değişik şekli şu: Başbakan Erdoğan Köşk’e çıkacak mı çıkmayacak mı?

Bu soru güncel siyaset açısından önemli bir soru olabilir. Zira başbakan ya da AK Partili bir ismin Köşk’e çıkması durumunda, Özal’ınkine benzer bir ikinci dönem yaşanacak Türkiye’de. Kasım 2007 seçimlerinden AK Parti’nin galip çıkacağını varsaydığımızda, önümüzdeki 5-6 yıl boyunca Meclis ve Köşk uyum içinde çalışacak.

Fakat gözden kaçan soru şu: Cumhurbaşkanlığı neden bu kadar önemli? Parlamenter bir demokraside cumhurbaşkanlığı makamının onursal ve sembolik olması gerekir. Nitekim 1924 ve 1961 anayasaları böyle bir cumhurbaşkanı tanımı yapıyor. Cumhurbaşkanına verilen geniş yetkiler, Meclis’in yani halkın seçtiği vekillerin yetki alanını sınırlamak demektir. Bu ise Meclis’e “sen uslu uslu çalış; düzeni biz Köşk üzerinden koruruz” demektir.

Şimdi bizim tartışmamız gereken konu, uzun vadede memleketin hayrına olan şey nedir sorusudur. Cumhurbaşkanının yetkileri sınırlandırılmadığı müddetçe Türkiye’deki parlamenter demokrasinin bir ayağı topal olmaya devam edecek.

Kısa Kısa


Bir konuşmanın ücreti ne kadar olabilir? Dünyanın en pahalı konuşmacısı Bill Clinton’a en yüksek konuşma ücreti teklifi bir Türk inşaat şirketinden geldi. Kızılay için düzenlenen bir gecede konuşması istenen Clinton’a, kabul etmesi halinde Aşçıoğlu İnşaat’ın Selenium Twins adlı binasında bir daire ver...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dört Yıl Sonra Irak
« Posted on: 23 Nisan 2024, 09:55:34 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dört Yıl Sonra Irak rüya tabiri,Dört Yıl Sonra Irak mekke canlı, Dört Yıl Sonra Irak kabe canlı yayın, Dört Yıl Sonra Irak Üç boyutlu kuran oku Dört Yıl Sonra Irak kuran ı kerim, Dört Yıl Sonra Irak peygamber kıssaları,Dört Yıl Sonra Irak ilitam ders soruları, Dört Yıl Sonra Irakönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes