๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Dün Bugün Yarın => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 02 Ağustos 2012, 07:36:44



Konu Başlığı: Osmanlı Donanması’na Dair İki İlginç Anekdot
Gönderen: Zehibe üzerinde 02 Ağustos 2012, 07:36:44
Dün Bugün Yarın


Sadık Ilgaz | Haziran 2012 | DÜN BUGÜN YARIN   
   

Osmanlı Donanması’na Dair İki İlginç Anekdot

Osmanlı Devleti, gerileme ve dağılma sürecinde her alanda olduğu gibi denizcilik alanında da pek çok olumsuzlukla karşılaştı. Yükselme döneminde Akdeniz ve Karadeniz’i birer Türk gölü haline getiren ve bulunduğu her denizde mutlak egemen olan Osmanlı bahriyesi (donanması), 19. yüzyıla gelindiğinde eski parlak görüntüsünden hayli uzaktı. Bu dönemde çağın gereklerine ayak uyduramadığı için donanmalarını güçlendirmiş Batılı devletlerin deniz gücünün gerisinde kalan, girdiği mücadeleleri kaybeden Osmanlı donanması, nihayet 19. yüzyılın sonlarına doğru Haliç’e hapsolarak eski şanlı günlerini arar olmuştu.

Bu olumsuz tablo Osmanlı devlet yöneticilerinin hoşuna gitmediği gibi, devletin bekası açısından tersine döndürülmesi gereken bir tablo olarak ortadaydı. Özellikle Sultan Abdülaziz ve II. Abdülhamid döneminde donanmanın yeniden eski gücüne kavuşturulması için çeşitli faaliyetlere girişilmişti. Fakat bunlardan bir sonuç alınamadığı, Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesinden çekilmesiyle sabit. Bu yönüyle, Osmanlı Devleti’ni yıkıma götüren süreçte donanmanın etkileri tarihi doğru anlayabilmek ve bugüne dair dersler çıkarmak açısından büyük bir öneme sahip.

Buradan hareketle, Osmanlı donanmasının içinde bulunduğu bu acı manzaraya dair son dönemde yapılan en önemli ilmî araştırmalardan biri diyebileceğimiz Doç. Dr. Şakir Batmaz’a ait “Bilinmeyen Yönleriyle (19. Yüzyıl) Osmanlı Bahriyesi” isimli kitap (Yitik Hazine Yayınları)dikkat çekici bir eser olarak karşımıza çıkıyor. Osmanlı bahriyesinin 19. yüzyıldaki durumunu orijinal belgeler ışığında tüm detaylarıyla gözler önüne seren kitap, yedi önemli başlıkta bilmediğimiz pek çok konuyu gözler önüne seriyor. Donanmada personelin gündelik hayatı ve çalışma şartlarından gemilere isim konulmasına, Eyüp Sultan’da Buharî-i Şerif okunması ve gemilerin sancaklarına Mushaf-ı Şerif asılması sonrası sefere çıkışından, yaptığı savaşlara kadar pek çok detay esere konu edilmiş. Eserin tamamını konuya ilgi duyan okurlarımıza bırakarak çarpıcı iki bölümü burada nakledelim.

Dünyanın İlk Denizaltıları Osmanlı’da


“1885 yılında ilk torpido atan denizaltı gemisi George William Garret isimli bir mühendis tarafından icat olunmuştur. Bu denizaltı torpido gemisinin Kopenhag’a iki saat mesafedeki Landskröna mahallinde yapılacak olan tecrübesi için her ülkeden olduğu gibi Osmanlı’dan da gözlemci göndermesi istenmiştir. Bahriye Nazırı Hasan Paşa’ya gelen davet üzerine Berlin Ateşenavali Kolağası Halil Efendi İsveç’e yakın olması dolayısıyla bu denizaltının tecrübesinde bulunması için Abdülhamid tarafından görevlendirilmiştir. Halil Efendi tarafından bu deneme neticesinde gönderilen raporda geminin bu haliyle maksada kâfi olmadığı, tadil ve ıslahının gerekliliği ifade edilmektedir. Raporun devamında ise eksikleri tamamlandığı, torpilleri teçhiz edildiği ve sürati arttırıldığı takdirde birçok ülke tarafından büyük meblağ ödenerek satın alınabileceği üzerinde durulur.

Daha ilk denemesi yapılan denizaltının Yunanlılar tarafından satın alınması ihtimali II. Abdülhamid’i derin bir endişeye sevk etmiştir. Derhal Bahriye Nezareti aracılığı ile Nordenfeldt’le temasa geçilmiş ve iki adet denizaltı gemisi siparişi verilmiştir. Her biri 11.000 sterlin kıymetinde olan gemilerin paralarının Hazine-i Hassa’dan ödenmesi yönünde çıkan irade üzerine Nordenfeldt’in nam ve hesabına Osmanlı Bankası Direktörü Faster ile 23 Ocak 1886 tarihinde bir kontrat imzalanmıştır. Denizaltılar, mukavele hükümlerine göre iki buçuk ay içinde teslim edilmesi gerekirken taksitlerin ödenmesi rağmen teslimat 5 Mayıs 1886’ya kadar gecikmiştir. Bu ara denizaltıların içine konulan toplar için firma ile bir anlaşmazlık yaşanmıştır. Monte işlemlerinde birçok eksik ve hatanın olduğu görülmüş, İngiltere’den acele ile bu noksanlıklarına rağmen gönderildiği ortaya çıkmıştır. Denizaltılar beklenen vazifeyi hiçbir zaman yapamadan çürümeye terk edilmiştir.” (s. 134-135)

Londra’da Des Vignes ismini taşıyan firma tarafından inşa edilen ve Abdülhamid ve Abdülmecid ismini taşıyan tarihin bu ilk denizaltıları, çürümeye terk edilmek yerine maksada uygun kullanılabilseydi, kim bilir tarihin akışında nasıl bir rol oynarlardı?

Woods Paşa’nın İngiliz Personele İltiması

19. yüzyılda Osmanlı ordusunun modernizasyonu çerçevesinde çok sayıda yabancı personel Osmanlı ordusuna dahil olmuştu. Bu durumdan donanma da nasibini almıştı. Orduya dahil olan kimi personel özveriyle çalışıp tüm bilgi, birikim ve tecrübelerini donanma için harcarken, kimisi de beklentileri boşa çıkararak Osmanlı donanmasının güçlenmesine menfi tesirlerde bulunmuştu. Kitapta yer alan şu satırlar bu acı gerçeği ortaya koyması bakımından oldukça manidar:

“Sultan Abdülaziz döneminde Osmanlı Bahriyesi’ne hizmet için İngiltere’den getirtilen Amiral Sir Henry F. Woods da, Hobart Paşa gibi saltanat değişikliğinden sonra yeni padişah II. Abdülhamid’in onayı ile görevine devam etmiştir. [...] İngiliz Deniz Kuvvetleri politikasına göre bir İngiliz subayına görev yaptığı yabancı ülkede iki yıldan fazla vazife verilmez iken, Henry Woods’un Osmanlı Bahriyesi’nde tam kırk iki yıl çalışmasına müsaade edilmiştir. Amiral Woods, 1909 yılında emekli olmuş, vaktiyle İstanbul’un şöhretli tüccar ailelerinden Vitol’lerin kızıyla evlendiği için, emekliliğinden sonra da birkaç kez İstanbul’a gelmiş ve 18 Şubat 1929 tarihinde Montecarlo’da ölmüştür.

Abdülaziz ve Abdülhamid’in bahriyedeki ıslah hareketlerinin önündeki iki engel olan teknik personel ihtiyacı ile Tersane-i Amire’nin modernleştirilmesinde bu müşavirlerden azami derecede istifade etmek amaçlanmıştır. Kısa sürede yüzlerce İngiliz, Osmanlı gemilerinde ve tersanesinde görev almıştır. Özellikle Woods Paşa, teknik personelle ilgili olarak İngiltere ile Osmanlı arasında adeta köprü olmuştur. Ne var ki büyük masraflarla getirilen bu yabancı çarkçı, kaptan ve mühendisler bir türlü işi Türk personele öğretmemiş, hatta onları ezmeye çalışmıştır. Elbette bunda Woods’un büyük rolü vardır. Hatta hatıralarında bu durumu şu şekilde zikreder: ‘Yıllarca emek veren Türk makinistleri kolay kolay baş makinistliğe atanmıyordu. Onların yükselme yolunu İngiliz makinistleri tıkamıştı. Özellikle İngiliz makinistlerin bu görevlerinden dolayı özel ayrıcalığı vardı…’

Bütün her şeyin farkında olmasına rağmen bu sistemi değiştirmeye gayret etmediği gibi, bunların öğretilmesi için Bahriye Mektebi bünyesinde veya müstakil çarkçı, kaptan veya torpido okulu açmamıştır. Gerek Woods gerekse Hobart Paşalar Abdülaziz ve Abdülhamid’ten gördükleri iltifata mukabil bilgi ve tecrübelerini hiçbir zaman aktarmamış, ne yazık ki kendilerine gösterilenlere karşın bekleneni tam manasıyla verememişlerdir.” (s. 68-69)


Konu Başlığı: Ynt: Osmanlı Donanması’na Dair İki İlginç Anekdot
Gönderen: Pelinay üzerinde 01 Kasım 2015, 12:23:38
Osmanlı içten fethedilmiş ve yavaş yavaş gerileme ve dağılma dönemine girmişti.artık bu süreçte  hiçbir şey maalesef bu koca devleti yıkılmaktan kurtaramadı.
Allah razı olsun değerli paylaşımlarınız için.