> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Dün Bugün Yarın >  Adam Kayırma ve İş Bilmezlik
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Adam Kayırma ve İş Bilmezlik  (Okunma Sayısı 1282 defa)
20 Ekim 2011, 20:20:23
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 20 Ekim 2011, 20:20:23 »



Dün Bugün Yarın



Eylül 2011 153.SAYI


Sadık ILGAZ
kaleme aldı, DÜN BUGÜN YARIN bölümünde yayınlandı.


Adam Kayırma ve İş Bilmezlik Üstüne Anekdotlar


Önceki aylarda köşemizde yer alan tarihî nakiller ve yorumlardan hareketle bugün için de önem taşıyan çeşitli meselelere değinmiştik. Bunlar arasında Osmanlı’yı bir cihan devletine dönüştüren başarılı politikaların yanı sıra, çöküşe götüren olumsuzluklar da yer aldı. Devlet yönetiminin bilgi, beceri ve ciddiyet istediği, işinin ehli olmayanların devlet kademelerinde yer bulmalarının çöküşe götürdüğü, rüşvet ve adam kayırmanın devletlerin en büyük felaketleri olduğuna dair çeşitli vakalar naklettik. Bu ay da Osmanlı tarihinden nakledeceğimiz üç anekdot ile devam edelim. Her biri birer ibret vesikası olan bu olayların bugün için de çok şeyler söylediği bir gerçek.

Devleti batıracak üç şey

Yavuz Sultan Selim, Mısır seferi dönüşünde Veziriazam Pirî Paşa’yı çağırır ve özetle şöyle der:

– Birçok memleketler aldık. Hadimü’lHarameyni’ş-Şerefeyn [kutsal toprakların hizmetkârı] olduk. Allah’ın yardımı ile muhalif kimse kalmadı. Böyle olunca, bu devlet için daha batma tehlikesi var mı?

Pirî Paşa cevaben der ki:

– İnşallah bu devlet böyle giderse batmaz; yalnız sizden sonra evladınız zamanında, sizde olmayan üç şey meydana çıkar ise devlet çöker.

Yavuz beklemediği bu cevaba öfkelenerek:

– Bre Kara Türk! Benim hazinemde hazine, kullarımda kul, sefere lazım alet ve hayvanlardan neyim eksiktir? Bu üç nesne ne ola ki, Devlet-i Aliyye’nin zevaline sebep ola, diye sorar.

Pirî Paşa şöyle cevap verir:

– Evet, şimdilik görünen eksik bir şey yoktur. İleride, şu sayacağım üç şey devlete musallat olacak olursa o zaman bu devletin ihtilali ve hercümerci kaçınılmaz olur:

• Devlet bir ahmak veziriazama [başbakana] düşerse;

• Rüşvet yolları açılır ve bu sebepten mevki ve makamlar ehli olana verilmez ise;

• Devleti idare edenler avratların muratları üzerine hareket ederlerse...

Osmanlı Devleti’nin sonraki dönemleri incelendiğinde görülecektir ki, devleti çöküşe götüren temel sebepler arasında Pirî Paşa’nın bahsini ettiği üç mesele büyük bir yer işgal etmektedir.

Arslan A., Demirel Z., Osmanlı Tarihinden İlginç Hikâye ve Anekdotlar, Akçağ, Ankara 2010, s. 244-245.


Tarihin kaydettiği en büyük ahmaklık


“32 yıl 7 ay 27 gün saltanat sürdükten sonra 1909 yılı 27 Nisan Salı günü [devlet tecrübesi olmayan İttihat ve Terakki Cemiyeti mensuplarının yaptığı darbe sonucu] tahttan indirilen İkinci Abdülhamid, hal’inden [tahttan indirilişinden] sonra tam 8 yıl 9 ay 13 gün yaşamıştır. (...)

Sultan Hamid, kendisini tahttan indirip devletin başına bir kâbus gibi musallat olan İttihatçıların o koskoca devleti on yıl içinde nasıl yele verip yıkılışa sürüklediklerini “mirsad-ı ibret’ten temaşa” ederek [ibret aynasından seyrederek] ölmüştür.

Birinci Dünya Savaşı’nda komutanlıkla Trablusgarb’e gönderilmiş olan rahmetli dostum İshak Paşa’nın anlattığı bir hatırayı burada tarihe aynen vermeyi görev bilirim [Hatıra, ülkemizin yetiştirdiği önemli tarihçilerden İsmail Hami Danişmend tarafından nakledilmektedir].

O uğursuz savaşın en buhranlı günlerinden birinde, devletin hayatı ile ilgili çok önemli bir mesele hakkında Sultan Hamid’in bilgisinden faydalanmak için her nasılsa fikrini almak isteyen Talat ve Enver paşalar, İshak Paşa’yı Beylerbeyi Sarayı’na göndermişlerdir. O zamanki tabiriyle “hakan-ı sâbık”ın [önceki padişahın] verdiği cevap aynen şöyledir:

“Bu durumda artık benim verebileceğim hiçbir fikir ve tavsiye edebileceğim hiçbir tedbir kalmamıştır. Çünkü bu zavallı devlet, umumi savaşa sürüklendiği gün yıkılmıştır! Sizi bana gönderenler o çılgınlığı irtikâp etmeden önce gönderilmeliydiler. Bütün dünya denizlerine hakim olan devletlere karşı, Almanya ve Avusturya gibi kara sınırları içinde tutuklu yaşayan iki devletle beraber ateşe atılmak, tarihin kaydettiği en büyük ahmaklıktır!”

Sultan Hamid’in daha başka kimselere de buna benzer sözler söylediğini kızı Ayşe Sultan’dan işitmiştim. İkinci Abdülhamid’in son nefesine kadar yanında bulunmuş olan dördüncü eşi Müşfika kadınefendi de bir gün bana Beylerbeyi Sarayı’na fikir istemek için gelen Enver’e de “hakan-ı sâbık”ın aynı manada sözler söylemiş olduğundan bahsetmiştir. Herhalde yerden göğe kadar haklı olduğunu olaylar ne yazık ki bütün fecaatıyla isbat etmiştir.”

İsmail Hami Danişmend, Tarihî Hakikatler, Timaş, İstanbul, 2007 Kasım, s. 129-130.


Milletin menfaatine olacaksa...


Osmanlı Devleti’nin son sadrazamı olan Ali Rıza Paşa, sadrazam olunca, büyük bir tüccar olan eniştesini çağırarak:

– Enişte, ben bugün sadrazamlığa tayin edildim. Siz büyük bir tüccarsınız. Tabii, tüccarlığınıza devam edeceksiniz.

Fakat ne kadar meşru ve doğru kalırsanız kalın, halk sizin kazancınızı bizden bilecektir. Eski başarılı tüccarlığınızı hesaba katmayacaktır. Ben de bu şartlar altında otoritemi ve itimadımı kaybedeceğim. Bu itibarla ya ben sadrazamlıktan istifa edeyim ya siz tüccarlıktan vazgeçiniz, dedi. Eniştesi:

– Paşa, siz sadrazamlıkta kalınız. Ben ticaretten vazgeçeyim. Milletin kârı ve menfaati, şahsın kârı ve menfaatinden daha üstündür. Bu itibarla benim ticareti terk etmem daha isabetli olur, dedi.

Bugün pek abes gibi görünen bu konuşmadan sonra enişte bey ticareti terk etti. Ali Rıza Paşa da Göztepe’deki yalısını eniştesine tapuladı. Dahası var. Bir müddet sonra Ali Rıza Paşa sadrazamlıktan ayrıldı. Enişte, Ali Rıza Paşa’nın yanına geldi.

– Paşa, artık sadrazamlıktan ayrıldınız, ben de tekrar ticarete başladım. Göztepe’deki yalınızın tapusunu alınız, dedi. Paşa:

– Evet enişte, yeniden ticarete başlamak hakkınızdır. Fakat yalının tapusunu alamam. Çünkü siz benim sadrazamlığım zamanında ticareti terk etmekle onun gibi birkaç yalı parası zarar ettiniz, dedi ve tapuyu geri almadı.

Sağlam ve metin ahlâk, iyi ve sağlam yetişenlerde bulunur. Birkaç kuruş menfaat için karşısındakinin gönlünü ve kalbini kıranların gönül gözleri kör, kalpleri paslanmış demektir.”

Osmanlı Tarihinden İlginç Hikâye ve Anekdotlar, s. 179-180. 


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Adam Kayırma ve İş Bilmezlik
« Posted on: 28 Mart 2024, 11:29:30 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Adam Kayırma ve İş Bilmezlik rüya tabiri, Adam Kayırma ve İş Bilmezlik mekke canlı, Adam Kayırma ve İş Bilmezlik kabe canlı yayın, Adam Kayırma ve İş Bilmezlik Üç boyutlu kuran oku Adam Kayırma ve İş Bilmezlik kuran ı kerim, Adam Kayırma ve İş Bilmezlik peygamber kıssaları, Adam Kayırma ve İş Bilmezlik ilitam ders soruları, Adam Kayırma ve İş Bilmezlikönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes