๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Dün Bugün Yarın => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 07 Haziran 2012, 17:28:53



Konu Başlığı: ‘Yolunacak Kaz’ın Hikâyesi
Gönderen: Zehibe üzerinde 07 Haziran 2012, 17:28:53
Dün Bugün Yarın


Sadık Ilgaz | Nisan 2012 | DÜN BUGÜN YARIN   
   

‘Yolunacak Kaz’ın Hikâyesi

Kolay para kaptıranlar için, yolunacak kaz gibi adam, deriz. Acaba bu deyim ne zamandan beri kullanılıyor hiç düşündünüz mü? Rivayete göre hadise II. Mahmut zamanında olur. Sultan, zaman zaman yanına bir iki görevliyi alarak tebdil-i kıyafet eyleyip halkın arasına karışır, bizzat incelemelerde bulunurmuş. Yine bir gün iki görevliyi yanına alarak Sirkeci’ye gelir. Bir kayığa atlayıp Beylerbeyi’ne geçerler. Kayıkçı ihtiyar ve tecrübeli biridir. Muhtemelen Sultan ile daha önceden tanışmakta ama Sultan’ın yanındakilerle ilk defa görüşmektedir. Yolculuk esnasında Padişah kayıkçıya sorar:

– Baba, 32 ile aranız nasıl?

İhtiyar hemen cevap verir:

– 32’yi 30 vuruyorum, 15 çıkıyor.

Padişah devam eder:

– Son zamanlarda hırsızlar artmış deniyor, senin evine de hırsız girdi mi?
– İki ay kadar önce evime bir hırsız girdi. Bugünlerde birisi daha dayandı ya! Bakalım ne olacak?
– Babalık, sana iki besili kaz göndersem yolabilir misin?
– Elbette, ruhları duymaz, cascavlak ederim alimallah!

Sultan sandala bir kese altın bırakır ve karaya çıkarlar. Sultan’a eşlik eden iki görevli bu konuşmadan bir şey anlayamaz. Ertesi gün, meraklandıklarından fırsat bulunca Sirkeci’ye gidip yaşlı kayıkçıyı bulurlar.

– Baba sen dün Beylerbeyi’ne üç yolcu götürmüştün değil mi, derler.
– Evet.
– Onlardan ikisi bizdik, seninle konuşan da Padişahımız hazretleriydi.
– Bir hatamız mı oldu ağalar?
– Hayır, bir hatanız olmadı. Lakin konuşmayı merak ediyoruz. Pek anlayamadık da!
– Canım, gizli sırları ifşa mı edeyim şimdi?
– Hâşâ! Ancak…

İhtiyar nazlanırken, ağalardan biri bir kese akçeyi ihtiyarın avucuna sıkıştırıverir. İhtiyar konuşmaya başlar:

– Sultanımız bana sordu 32 ile nicesin! Yani ağzında 32 dişin var. Yeme içme işleri nasıl? Evinin geçimini temin edebiliyor musun? Ben de ay 30 gün ama ben 15 gün iş bulabiliyor, çalışabiliyorum, dedim.

– Peki hırsızlar çoğalmış, deyince ne demek istedi sultanımız?
– Bakın, der ihtiyar, bu kadarcık açıklama yeter. Gerisini söylemeyeyim.

İhtiyarın nazlandığını gören diğer ağa da bir keseyi çıkarıp ihtiyarın cebine koyar. Bunun üzerine ihtiyar devam eder:

– Sultanımız, son aylarda hırsızlar çoğaldı, sana da gelen oldu mu, deyince “kaşık hırsızlarını” kastetmişti. Son zamanlarda evlenmeler arttı. Evlere gelen gelinleri kastettiğini anladım. Benim oğlumun biri yeni evlenmişti. Bir diğeri de nişanlı idi. Cevabımdan ne demek istediğimi sultanım anlamıştı. İhtiyacım olduğunu ima etmiştim. Sonra üçüncü sualini tevcih ettiler.

– Üçüncü sualinde neyi kastetti sultanımız?

İhtiyar hafifçe doğruldu ve:

– Aman efendim kerem buyurunuz. Padişah efendimiz sana iki besili kaz göndereceğim. Sen onları yolup ihtiyacını temin edersin, dedi. Ben de sizi göndereceğini anlamakta gecikmedim, dedi.

İki görevli şaşkın bir şekilde birbirine bakakalır. Derken, bu hadise halk arasında meşhur olur ve kolayca para kaptıranlar için “yolunacak kaz” deyimi kullanılmaya başlanır.

İskender Pala, İki Dirhem Bir Çekirdek, Kapı Yayınları, 2004.


Buyrun Cenaze Namazına!


Sultan IV. Murad bir gün tebdil-i kıyafet edip, içki yasağına uyulup uyulmadığının kontrolüne çıkmıştı. Uzaktan kahveye benzer bir dükkândan ışık sızdığını gördü. Yaklaşıp pencere deliğinden baktı. Hem sigara içiliyor hem de hafiften demlenen vardı. Yavaşça içeri girdi ve masanın birine oturdu. Kahveci, gelenin de tütün ve içki tiryakisi olduğunu zannedip yanına yaklaştı. Padişah kahveciye:

– Tütün içmenin yasak olduğunu bilmiyor musun, dediğinde kahveci:

– Erenler, uzun etme, haydi çek, dedi. Padişah biraz daha sesini yükseltip:

– Padişahın emirlerine karşı gelmenin ne demek olduğunu bilmiyor musun, diye tekrar sorunca kahveci dayanamayıp:

– Beyzadem, adını bağışlar mısın, dedi. Padişah da:

– Murad, diye cevap verince kahveci:

– Sultanlığı da var mı, diye sordu. Padişah da “Evet!” deyince kahveci yandaki masaya yatıp bağırdı:

– Öyleyse buyurun cenaze namazına!

Avni Arslan , Ziya Demirel, Osmanlı Tarihinden İlginç Hikâye ve Anekdotlar, Akçağ, Ankara 2010, s. 112.

Öleni Oduncu Ahmet Ağa mı Sandın?

Şair Namık Kemal bir gün Sahaflar Çarşısı’ndan geçerken ahbaplarından biri yolunu çevirmiş ve:

– Namık Kemal, demiş, sen kitaplarında, makalelerinde, konuşmalarında hep imparatorluk ha battı ha batacak dersin. Onun ne battığı ne yıkıldığı ne de öldüğü var. Yaşayıp gidiyor işte! Senin bu telaşına sebep ne kuzum, deyince Namık Kemal:

– Ah benim dostum, demiş, sen bu koskoca imparatorluğu Oduncu Ahmet Ağa mı sandın ki birkaç saat içinde ölsün, cenaze namazı kılınsın, defnedilsin? Beş yüz senelik bir ömrü olan bu imparatorluğun hastalığı elli, ölümü elli, cenaze namazının kılınması ise elli yıl sürer. 150 yıl sonra bu imparatorluğu ortada bulamazsın!

Bir Söz


İstanbul’da eski bir hamam kitabesinden:

Tıynetin nâ-pâk ise, hayr umma sen germâbeden Önce tathîr-i kalb et, sonra tathîr-i beden.

(Kötü huylu isen hamamdan medet umma. Temizlik istiyorsan önce kalbini temizle, sonra bedenini.)


Konu Başlığı: Ynt: ‘Yolunacak Kaz’ın Hikâyesi
Gönderen: Hadice üzerinde 24 Haziran 2012, 17:35:05
Emeğine sağlık kardeşim...sayenizde onuda öğrenmiş olduk..


Konu Başlığı: Ynt: ‘Yolunacak Kaz’ın Hikâyesi
Gönderen: Kayin üzerinde 04 Haziran 2013, 00:38:50
cooook güzel....ne müthiş zekaları var,imanlarından olsa gerek...rabbim cüzlemize nasip eylesin böyle iman böyle zeka....


Konu Başlığı: Ynt: ‘Yolunacak Kaz’ın Hikâyesi
Gönderen: Pelinay üzerinde 20 Eylül 2014, 17:29:55
Esselamü aleykum..amin inşALLAH.. çok güzel hikayeler..hem ders verici hem neşelendirici...
bu esileyle yolunacak kaz ın da hikayesini öğrenmiş olduk..Allah razı olsun Reyyan abla..eemeğine sağlık