> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Dualar ve Zikirler > Dili Koruma
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dili Koruma  (Okunma Sayısı 2744 defa)
23 Haziran 2010, 16:10:29
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 23 Haziran 2010, 16:10:29 »



23- DİLİ KORUMA.. 2

Gıybet Ve Söz Gezdirmenin (Koğuculuğun) Haramlığı 5

Gıybetin Tarifi İle İlgili Önemli Şeyler. 7

İnsanın Gıybeti Kendi Nefsinden Kaldırması 9

Gıybetten Mubah Olanlar. 9

Birincisi: 9

İkincisi: 10

Üçüncüsü: 10

Dördüncüsü: 10

Beşincisi: 11

Altıncısı: 11

Hocasının, Arkadaşının Yahut Bunlardan Başkasının Gıybetini İşitenin Durumu. 12

Kalb İle Gıybet Etmek. 13

Gıybetin Keffareti Ve Ondan Tevbe. 15

Koğuculuk. 16

Bir Bozukluk Ve Benzeri Bir Korku Zarureti Olmaksızın İdarecilere Söz Aktarmanın Yasak Oluşu  17

Meşruriiyeti Sabit Olan Neseblere Dil Uzatmanın Yasak Oluşu. 17

Övünmenin Yasak Oluşu. 17

Müslümanın Musibetine Sevinmenin Yasak Oluşu. 18

Müslümanları Küçümsemek Ve Onunla Alay Etmenin Haramlığı 18

Yalan Yere Şahidliğin Ağır Haram Oluşu. 19

Bağış Ve Benzeri İyilikleri Başa Kakmamak. 19

Lanet Etmemek. 19

Kimliğini Belli Etmeden Günah İşleyenlere Lanetin Caizliği 21

Fakiri, Zayıfı, Yetimi, Dilenciyi Ve Benzerlerini Azarlamamanın, Nehyedildiği Ve Onlara Yumuşak Söylemenin Tevazu Göstermenin Emredildiği 23

Kullanılması Mekruh Olan (Hoş Olmayan) Sözler. 23

Kâfirin, Bir Müslamanı Küfre Zorlaması: 25

Müslümanların Emirine "Halife" Denmesi: 26

Seyyid Sözünü Kullanmak. 28

Rüzgara Sövmemek. 29

Sıtmaya Sövmek Mekruhtur. 29

Horoza Sövmek Yasaktır. 30

Cahilîyet Sözleri İle Duâ Etmemek Ve Onların Sözlerini Kullanmayı Kötülemek. 30

Cevaz Veren Şer'î Bir Sebeb Olmadan Müslümana Sövmenin Haramlığı 30

İki Kişinin Bir Şahıs Yanında Fısıldaşmalarının Yaşarlığı 31

Kadının Kocasına Yahut Başkasına Başka BirKadının Beden Güzelliğini Anlatmasının. 32

Yaşarlığı Ancak Evlenmek Gibi Meşru Bir Sebeb Olursa Anlatabileceği 32

Duâ Etme Adabı ve İsteme Şekli: 32

Alış-Veriş Ve Benzeri İşlerde Doğru Söylese Bile Çok Yemin Etmenin Mekruhluğu: 33

Günahın İfşa Edilmemesi: 33

Namazda İmamın Okuduklarını Tekrarlamamak: 34

Alış-Verişte Yasaklanan Sözler: 34

Allah Tealâ'nın Zatından Cennet'den Başkasını İstemenin Mekruhluğu: 35

Allah Tealâ'nın Adını Kullanarak Ve O'ndan Merhamet İsteyerek Dilenen Kimseye Vermemenin Mekruhluğu: 35

Hakaret Sureti İle Başkasının Sözünü Çürütmenin, Münakaşa Yapmanın Ve Davalaşmanın Da Kötü Sözlerden Olduğu: 35

İnsanı İlgilendirmeyen İşlere Karışmaması: 39

Şiir Söylemek: 39

Ana-babayı Azarlamanın Haramlığı: 40

Yalanın Yasak Oluşu Ve Kısımlarının Açıklanması 41

Münafıklığın Alâmetleri: 41

Yalan Söylemenin Caiz Olduğu Yerler: 41

İmam Ebu Hamid El-Gazali'ye Göre Mubah Olan Yalan Sözler: 41

İnsanın Bir Şeyi İyi Bildikten Sonra Anlatması Ve Sağlam Olduğunu Bilmediği Her Şeyi Başkasına Söylememesi 42

Tariz Ve Tevriye. 43

Çirkin Söz Konuşanın Yapacağı Tevbe Ve Dualar. 45

Aslında Mekruh Olmadıkları Halde Âlimlerden Birçok Kimselerin Mekruh Kabul Ettiği Sözler  45

 

23- DİLİ KORUMA
 

Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:

"İnsan bir söz söylerse muhakkak onun yanında hazır bir gözetleyici (melek) vardır."[1]

"Senin Rabbin (kullarının her yaptığını görüp) gözetleyendir."[2]

Allah Sübhânehu ve Tealâ'mn ihsanı ile geçen bölümlerde müstahab olan zikirleri ve bunların benzerlerini anlattım. Şimdi bunlara sözlerden haram yahut mekruh olanları eklemek istedim ki, kitab böylece lâfızlara ait hükümleri toplamış ve onların kısımlarını açıklamış olsun. Her mü­kellefin bilmek ihtiyacında bulunduğu hükümleri bunlar içinden seçip an­latacağım. Anlatacaklarımın çoğu bilinen şeylerdir. Onun için çoğuna ait delilleri terk edeceğim Başarı Allah'dandır.

Bil ki her mükellefe gerekli olan her konuşmada dilini korumaktır. An­cak bir ihtiyacı açıklayan söz söylenmelidir. Bir iş hakkında konuşmak ve susmak eşit durumda görülürse, sünnet olan konuşmayı terk etmektir. Çünkü mubah olan söz, bazan harama yahut bir mekruha götürmeye se-beb olur. Daha doğrusu adet gereği bu çoktur yahut çoğunluktadır. Selâ­mette kalmaktan daha üstünü yoktur.

881- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre Pey­gamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Allah'a ve âhiret gününe îman eden kimse hayırlı söz söylesin yahut sussun."[3]

Derim ki: Bu hadisi şerifin sahih olduğu üzerinde ittifak vardır. Hayır­lı söz olmadıkça konuşmamak, gerektiğine dair açık bir delildir. Bu da ihtiyacın doğması halinde konuşmanın icab ettiğini gösterir. İhtiyaç olup olmadığı üzerinde şüphe edilirse konuşulmaz.

İmam Şafi'i (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir: Bir insan konuş­mak istediği zaman, ondan önce düşünmelidir. Eğer ihtiyaç ortaya çıkı­yorsa konuşmalı, şübhe ediyorsa konuşmamalıdır. İhtiyaç duyuncaya ka­dar susmalıdır.

882- Ebû Musa El-Eş'arî'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde şöyle demiştir: "Dedim ki, yâ Resûlellah! Müslümanların hangisi en faziletli­dir? Peygamber (s.a.v): Dilinden ve elinden müslümanların selâmette bu­lunduğu kimsedir, buyurdu."[4]

883- Selh İbni Sa'd'dan (Radıyailahu Anh) yapılan rivayete göre, Re-sûlüllah Saîlallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Kim bana iki çene arası ile iki ayak arasını temin ederse (onları haramdan korursa) ben ona cenneti temin ederim, (o cennetlik olur)."[5]

884- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir. O, Pey­gamber Saîlallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu işitmiştir: "Kul (hayır ve şer olduğu) üzerinde düşünmediği bir söz söyler de onun sebebi ile (başı ve sonu) doğu ile batıdan daha uzak (mesafe kadar) bir ateş çu­kuruna düşer."[6]

885- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre, Pey­gamber Saîlallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur.

"Kul, Allah Tealâ'nın rızâsını kazanan bir söz söyler. Kul ona bir kıy­met vermez. Allah o söz sebebiyle kulun derecesini yükseltir. Yine kul, Allah'ın gazabını gerektiren bir söz söyler. Ona bir değer vermez. O (Al­lah'ı gazablandıran) söz sebebiyle cehenneme düşer, "[7]

886- Bilâl İbni'-Hâris El-Müzenî'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildi­ğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

"Kişi Allah Tealâ'nın rızâsına uygun söz söyler. Ulaşacağı sevabın ne olduğunu bilmez. Allah Tealâ ona, o söz sebebiyle, Allah'a kavuşacağı güne kadar rızâ yazar (ondan razı olur). Yine kişi, Allah'ı gazablandıran söz konuşur. Ulaşacağı günahın ne olduğunu bilmez, Allah Tealâ o söz sebebiyle kul için kendisine kavuşacağı güne kada gazab yazar (ondan razı olmaz)."[8]

887-  Süfyan İbni Abdulîah'dan (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde şöyle demiştir:

Yâ Resûlellah! Bana (faydası çok) öyle bir şey söyle ki, ona sarılıp ya­payım, dedim. Rabbim Allah'dır, de, sonra dosdoğru ol, dedi.

Yâ Resûlellah Benim en çok korkacığım şey nedir? dedim. Peygamber (s.a.v) kendi dilini tuttu sonra budur, dedi."[9]

888-  İbni Ömer'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Seliem şöyle buyurdu: "Allah'ı an-maksızın çok söz söylemeyin. Çünkü Allah Tealâ'yı anmaksızın çok ko­nuşmak kalb için bir katılıktır. Allah Tealâ'dan insanların en uzak kala­nı kalbi katı olanıdır."[10]

889- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre de­miştir ki, Resûlüllah SallaHahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Allah Tealâ kimi iki çene arasının (dilinin) kötülüğünden ve iki ayağının ara­sındaki kötülükten korursa, o cennete girer."[11]

890- Ukbe İbni Âmir'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde o şöyle demiştir:

"Yâ Resûlellah! Kurtuluş (çaresi) nedir? dedim.

Dilini kendine tut. Evin sana geniş olsun (ihtiyaçların için çalış, boşuna işler arkasına düşme). Günahlarına (tevbe edip) ağla, buyurdu.”[12]

Tirmizî, bu hasen hadistir, demiştir.

891- Ebû Saıd EI-Hudrî'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde de­miştir ki, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "İnsa­noğlu sabahlayınca, bütün azalar (organlar) dile boyun eğip: Bizim hak­kımızda Allah'dan kork; çünkü biz senden bir parçayız. Sen doğru olur­san, biz de doğru oluruz. Sen eğrilirsen biz de eğriliriz, derler.[13]

892- Ümmü Habîbe'den (Radıyalahu Anh) yapılan rivayetde Peygam­ber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "İnsanoğlunun her sözü aleyhinedir; ancak iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak yahut Al­lah Tealâ'yı zikretmek müstesnadır."[14]

893- Muaz'dan (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde şöyle demiştir: "Ey Allah'ın Resulü! Beni cennete koyacak ve beni cehennemden uzaklaştı­racak bir ameli bana bildir, dedim. Peygamber (s.a.v):

Büyük bir işten sordun. Bu iş Allah Tealâ'nın o işi ihsan ettiği kimse için kolaydır: Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmayarak O'na ibâdet edersin, namazı gereği üzere kılarsın, zekâtı verirsin, ramazan da oruç tutarsın, Kabe'yi hac edersin, buyurdu. Şöyle devam etti.

Ben sana hayır kapılarını göstereyim mi? Oruç (kötülüklerden ve ateş­ten koruyan) bir kalkandır. Sadaka, ateşin suyu söndürmesi gibi günah­ları söndürür. Bir de kişinin gece ortasında namaz kılmasıdır. Sonra şu ayeti okudu:

"(Gece ibâdet etmek için) yataklarından bedenleri uzaklaşır."[15] Sora şöyle devam etti:

İşin başını, esasını ve yüksekliğin üst, noktasını bildireyim mi?

Evet, yâ Resûlellah dedim. İşin başı İslâm'dır. Onun esası (dayanağı) namazdır. Üst kısmı da cihaddır, buyurdu...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dili Koruma
« Posted on: 28 Mart 2024, 17:58:19 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dili Koruma rüya tabiri,Dili Koruma mekke canlı, Dili Koruma kabe canlı yayın, Dili Koruma Üç boyutlu kuran oku Dili Koruma kuran ı kerim, Dili Koruma peygamber kıssaları,Dili Koruma ilitam ders soruları, Dili Korumaönlisans arapça,
Logged
23 Haziran 2010, 16:12:13
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #1 : 23 Haziran 2010, 16:12:13 »

Koğuculuk
 


Bunun haram olduğunu, delillerini ve buna dair sakıncaları anlatmış­tık. Gerçek tarifini de yapmıştık. Fakat kısa olmuştu. Şimdi ona ilâve ya­pıyoruz:

İmam Ebû Hamid EI-Gazali (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir: Dedi-kodu yapanın sözünü, aleyhinde söz seylenen kimseye iletmek ko-ğuculuktur: Adamın şu sözü gibi: falanca senin hakkında şöyle şöyle söy­lüyor. Koğuculuk yalnız buna bağlı değildir. Onun gerçek tarifi, açıklan­ması çirkin olan şeyi açıklamaktır. Onun çirkin görülmesi ister söyleyen­den, ister hakkında söylenenden ve ister üçüncü bir şahıs tarafından ol­sun eşittir. Çirkin olan o sözün açıklanması, ister dille, ister yazı ile, ister işaretle, ister hareketle, ister benzerleri ile olsun hüküm değişmez. Nakle­dilen şey söz olsun veya iş olsun aynıdır. Ayıp yahut başka bir şey olsa da değişmez. Koğuculuğun hakikati, gizliyi açığa vurmak ve açıklanması çirkin olan şeyden örtüyü kaldırmaktır. İnsan için uygun olan, insanlar­dan her gördüğü her hale karşı susmaktır. Ancak bir müslümana anlatıl­masında bir fayda yahut bir günahı önleme varsa söylemelidir.

Bir adamın kendisine ait bir balı gizlemekte olduğunu gören kimsenin bunu açıklaması koğuculuktur. Kendisine söz taşınan ve falanca senin ha-kında şöyle böyle söylüyor denen her kimse için altı şey gerekli olur:

Birincisi: Adamı doğruIamamaktır; çünkü koğucu fasıktır. Verdiği haber geçerli değildir.

İkincisi: Koğucuyu yaptığı işten engellemek, ona öğüt vermek ve yap­tığı işi kötülemektir.

Üçüncüsü: Allah için ona buğz etmektir, çünkü, o, Allah Tealâ yanın­da buğz olunmuştur. Allah Tealâ rızası için buğzetmek ise vacibdir.

Dördüncüsü: Kimden söz nakledilmişse, onun kötü maksadlı olduğu­nu sanmamaktır. Çünkü Allah Tealâ!

"Zandan çokça sakınınız," buyurmuştur.[53]

Beşincisi: Sana anlatılan şey seni tecessüs ve araştırmaya ve işin gerçe­ğini bulmaya götürmemelidir. Allah Tealâ!

"Tecessüs yapmayınız (başkalarının kusurlarını araştırmayınız), buyur­muştur."[54]

Altıncısı: Koğucunun sözlerini anlatmamak ve ona ettiği öğüte nefsi içinde razı olmaktır.

Anlatılmıştır: Bir adam Ömer İbni Abdülaziz'e (Radiyallahu Anh) bir adamdan bir şey söylemiş. Ömer: Dilersen senin haline bir bakalım. Eğer söylediğinde yalancı isen, şu ayet ehlindensin demiş:

"Bir fâsık size bir haber getirirse (onun doğruluğunu) araştırınız."[55]

Eğer doğru söylüyorsan, sen şu ayet ehlindensin: "Çok ayıplayanı, koğuculukla dolaşanı tanıma"[56]

Eğer dilersen bu durum karşısında seni afvedelim. Adam şöyle dedi: Avf edilmeyi istiyorum, ey mü'minlerin Emîri! Böyle bir hataya bir daha asla dönmeyeceğim.

Bir kimse Sahib İbni Ubbâd'a, bir yetimin malını almaya teşvik eden bir mektub yazdı: mal fazla bir maldı. Sahib İbni Ubbâd mektubun ar­kasına şunları yazdı: Doğru bile olsa, koğuculuk çirkindir. Ölüye Allah rahmet etsin. Allah yetimin halini düzeltsin. Mala Allah bereket versin. Mal toplayana da Allah lanet etsin.

 

Bir Bozukluk Ve Benzeri Bir Korku Zarureti Olmaksızın İdarecilere Söz Aktarmanın Yasak Oluşu
 

917- İbni Mes'ud'dan (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Ashabımdan hiç bir kimse bana bir kimseden (bir söz) ulaştırmasın; çünkü ben, huzurlu olduğum halde sizinle karşılaşmak istiyorum."[57]

 

Meşruriiyeti Sabit Olan Neseblere Dil Uzatmanın Yasak Oluşu
 

Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:

"Bilmediğin bir şeyin peşine düşme; çünkü kulak, göz ve kalb ondan sorumludur."[58]

918- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlülah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:    '

"İnsanlarda iki hal vardır ki, onlarda bunların bulunuşu nankörlük­tür: Nesebe dil uzatmak ve ölü üzerine çığlık koparmak."[59]

 
Övünmenin Yasak Oluşu
 

Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:

"Nefislerinizi (günahlardan arındırıp) temize çıkarmayın. (Günahlar­dan) korunanın kim olduğunu Allah en iyi bilendir."[60]

919- Sahâbî olan İyad İbni Hımar'dan (Radıyallahu Anh) yapılan ri­vayetde demiştir ki, Resûlülah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyur­muştur:

"Tevazu içinde olunuz diye Allah bana vahyetti. Öyle ki, bir kimse bir kimseye tecavüz etmesin ve hiç kimse de bir kimse üzerine övün­mesin."[61]

 

Müslümanın Musibetine Sevinmenin Yasak Oluşu
 

920- Vasile İbni'l-Eska'dan (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Kardeşi­nin musibetine sevinme, yoksa Allah ona merhamet eder de, seni belâya düşürür."[62]

 
Müslümanları Küçümsemek Ve Onunla Alay Etmenin Haramlığı
 

Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:

"Sadakalar hakkında (zekât dışı) gönülden bağış yapan mü'minlere ve güçlerinin yettiğini bulup verenlerle alay edenleri Allah maskaraya çevi­recektir. Hem de onlara acıklı bir azab vardır."[63]

"Ey iman edenler! Bir toplum bir toplum ile alay etmesin alay edilen­ler alay edenlerden daha hayırlı olabilir. Kadınlar da kadınlarla alay et­mesin; alay edilenler onlardan daha hayırlı olabilir. Birbirinizi ayıplama­yın ve birbirinize lâkab atmayın."[64]

"Azab olsun her ayıplayıcıya dil uzatıcıya.."[65]

Bu bölümle ilgili sahih hadislere gelince, onlar sayılamayacak kadar çok­tur. Ümmetin icmaı da bunun haram oluşu üzerindedir. En iyi bilen Al-lah'dır.

921- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

"Birbirinizi kıskanmayınız, birbirinizin zararına çalışmayın, birbirini­ze buğzetmeyin, birbirinize arka çevirmeyin (ve gıybetleşmeyin). Bazınız bazınıza tecavüz etmesin. Allah'ın kulları! Kardeşler olunuz. Müslüman müslümanın kardeşidir; ona haksızlık etmez, ona yardımı kesmez, ona hakaret etmez, takva buradadır- Üç kez göğsünü (kalbini) gösteriyordu-Müslüman kardeşini tahkir etmek, insana kötülük olarak yeter. Müslü­manın her şeyi müslümana haramdır: Kanı, malı ve şerefi."[66]

Derim ki: Bu hadisin faydası ne büyüktür, yararlan da ne kadar çok­tur!... Düşünüp öğüt alanlar için...

922- İbni Mes'ud'dan (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde Peygam­ber Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurmuştur:

"Kalbinde zerre ağırlığı kibir bulunan cennete girmez. Bunun üzerine bir adam:

İnsan elbisesinin güzel olmasını, ayakkabısının! güzel olmasını sever (bu kibir midir)? dedi. Peygamber (s.a.v):

Allah (her işi ile) güzeldir, güzelliği sever. Kibir hakka boyun eğme­mek ve insanları aşağı görmektir, buyurdu.”[67]

 
Yalan Yere Şahidliğin Ağır Haram Oluşu
 

Allah Teala şöyle buyurmuştur:

"Yalan sözden sakının."[68]

"Bilmediğin şeyin peşine düşme. Kulak, göz, kalb bütün bunlar ondan sorumludur."[69]

923- Ebû Bekre Nüfeyyi' İbni'l Hâris'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Size günahların en büyüğünü bildireyim mi? Üç defa (bunu söyledi). Biz.

Evet buyur, yâ Resûlellah dedik. Resûlüllah (s.a.v):

Allah'a ortak koşmak, anaya-babaya âsî olmaktır. Peygamber yaslan­mış bulunuyordu sonra oturup devamla: Dikkat edin! Yalan söylemek ve yalan yere şahidlik etmek. Bunu tekrarlayıp duruyordu, öyle ki, keşke tekrarlamasaydı demiştik."[70]

Derim ki, bu bölümle ilgili hadisler çoktur. Anlattıklarım yeterlidir. İcma da buna bağlıdır.

 

Bağış Ve Benzeri İyilikleri Başa Kakmamak
 

Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:

"Ey iman edenler! Sadakalarınızı başa kakmakla ve eziyet etmekle bo­şa çıkarmayın."[71]

Müfessirler demiştir ki, sadakalarınızı boşa çıkarmayın demek, onla­rın sevabını yok etmeyin demektir.

924- Ebû Zer (Radıyallahu Anh) den rivayet edildiğine göre Peygam­ber Sallallahu Aleyhi .ve Sellem şöyle buyurmuştur:

"Üç kimse vardır ki, kıyamet gününde Allah onlara kelâm etmez (on­lardan razı olmaz), onlara (merhamet nazarı ile) bakmaz, onları (günah­larından) temize çıkarmaz. Onlar için acıklı bir azab vardır. Ravi demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu üç defa okudu. Ebu Zer

sordu:

Bunlar perişan oldular, hüsrana düştüler, bunlar kimdir? Yâ Resûlel­lah! Peygamber (s.a.v): Kibirlik taslayarak elbise sürten, iyiliği başa kakan ve yalan yere ye­minle malını geçerli kılandır bunlar , buyurdu."[72]

 
Lanet Etmemek
 

925- Sabit İbni Dahhâk'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir. Kendisi (Rıdvan bey'atında ağaç altında Peygambere sadakat sözü veren) Seçere ashâbındandı. Demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

"Mü'mine lanet etmek, onu öldürmek gibidir."[73]

926- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre Resû­lüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

"Sadakati tam olan bir mü'minin çok lanet okuması uygun değildir."

 (Bazan lanet etmesi mubah olur. Kâfirlere, zalimlere ise Iânet caizdir.)[74]

927- Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre demiş­tir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Çok­ça Iânet okuyanlar kıyamet gününde şefaatçi olamazlar, şehidlik (yahut şahidlik) durumunda da olamazlar. "[75]       

928- Semure İbni Cündüb'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete gö­re, demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuş­tur: "(Allah ona lanet etsin, Allah ona gazab etsin, Allah onu Cehenne­me koysun şeklinde sözler kullanarak) Allah'ın laneti ile lânetleşmeyin, Onun buğzu ile birbirinize buğzetme...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

23 Haziran 2010, 16:12:49
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #2 : 23 Haziran 2010, 16:12:49 »

Duâ Etme Adabı ve İsteme Şekli:
 

Duâ ederken Allah'ım dilersen yahut istersen beni bağışla demek mek­ruhtur. Allah'dan kesinlikle istenir.

964- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Hiç biriniz: Allah'ım! Dilersen beni bağışla, Allah'ım! Dilersen bana merhamet et, demesin. Kesinlikle istesin; çünkü Allah'ı zorlayıcı bir güç yoktur." Müs­lim'in bir rivayeti şöyledir: "..Ancak kesinlikle istesin ve büyük rağbet göstersin. Çünkü verdiği şeyde Allah'a karşı büyüklenecek hiç bir şey yoktur.”[124]

965- Enes'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resû­lüllah SallallaTıu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Sizden biriniz duâ et­tiği zaman kesinlikle istesin, Allah'ım dilersen bana ver, demesin; çünkü O'nu bir zorlayıcı yoktur."[125]

Allah'ın isimlerinden ve sıfatlarından başkası ile yemin etmek mekruh­tur. Bunlar arasında Peygamber'in Kabe'nin meleklerin, emanetin, ha­yatın, ruhun ve bunlardan başka sözlerin kullanılması eşittir. Bunlar içinde kerahet bakımından en şiddetlisi Emanet sözü ile yemindir.

966- İbni Ömer'den (Radıyailahu Anhüma) yapılan rivayetde Peygam­ber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

"Allah babalarınızla yemin etmekten (babam hakkı için demekten) si­zi yasaklıyor. Yemin edecek kimse, Allah adına yemin etsin (Vallahi de­sin), yahut sussun." Buhârî'nin bir rivayeti de şöyledir: "Yemin edecek kimse, yalnız Allah adına yemin etsin, yahut sükut etsin."[126]

Emanet sözü ile yemin etmenin çok şiddetli bir şekilde yasak olduğuna dair rivayette bulunduk.

967- Büreyde'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir-ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu; "Emanet sözü ile yemin eden (emanet hakkı için deyen) bizden değildir."[127]

 
Alış-Veriş Ve Benzeri İşlerde Doğru Söylese Bile Çok Yemin Etmenin Mekruhluğu:
 

968- Ebû Katâde'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir. O Resûlül­lah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu işitmiştir: "Alış­verişte çok yemin etmekten sakınınız; çünkü yemin geçerli kılar sonra mah­veder. "[128]

Gök kuşağına "Kavs-i Kuzah" demek mekruhtur.

969- İbni Abbas'dan (Radıyallahu Anhüma) yapılan rivayetde Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "(Gök kuşağına) Kavs-i Kuzah demeyiniz. Çünkü kuzah, Şeytandır. Fakat Aziz ve Yüce Allah'ın (Yaratmış olduğu) kuşağı deyiniz. O arz ehli için bir güvencedir. "[129]

 
Günahın İfşa Edilmemesi:
 

İnsan bir günah yahut benzeri bir iş yaptığı zaman onu başkasına bil­dirmesinde kerahet vardır. Uygun olan Allah'a tevbe etmek ve derhal o işi terk etmektir, yaptığına pişman olmak ve asla o iş benzerini bir daha yapmamaya kararlı olmaktır. Bu üç şart tevbenin rükünleridir. Ancak bun­ların toplanması ile tevbe sahih olur.

Eğer yaptığı günahtan kurtulmak veya bir daha ona düşmemek niyeti ile insan hocasına veya büyüğüne işlediği günahı bildirirse, bunda bir sa­kınca yoktur. Hataya düşme sebeblerini öğrenebilir ve kurtulması için duâ isteyebilir. Bunu yapmak güzeldir. Ancak bu maksadlar bulunmadığı za­man anlatmak mekruh olur.

970- Ebû Hüreyre'den (Radiyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu işittim: "Üm­metimin hepsi bağışlanmıştır; ancak günahlarını açığa vuranlar bundan müstesnadır.

Adam geceleyin (günah olan) bir iş yapar sonra sabahlar. Allah Tealâ onun günahını örtmüş iken, o (başkasına) anlatır: Ey falanca, ben dün şu günahları işledim. Halbuki Allah onun günahını örtmüş olarak gece-lemişti. O ise, Allah'ın örtüsünü açarak sabahlamış oluyor. "[130]

İyiliği emreder ve kötülükten alıkor bir. öğüt bulunmayarak mükellef bir insanın iş ve düzenlerini bozacak şekilde başkasının kölesine, hanımı­na, oğluna, hizmetçisine ve bunlardan başkalarına söz söylemesi haram­dır. Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:

"İyilik ve takva üzerinde yardımlasın. Günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın."[131]

"İnsan bir söz konuşmaz ki, yanında bir gözetleyip yazan (melek) ha­zır bulunmasın."[132]

971- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Kişinin zevcesini yahut kölesini aldatan (aleyhine çeviren) bizden değildir."[133]

Allah'a itaat yolunda çıkarılıp harcanan mal için şöyle demek uygun­dur: İnfak ettim ve teberru ettim gibi.. Haccımda bin infak ettim, sava­şımda iki bin infak ettim, ziyafetimde misafirlerime şu kadar infak et­tim, Çocuklarımın sünnetinde, nikâhında ve benzer işlerinde, der. Halk sınıfından çok kimselerin söylediği gibi şu sözler söylemez: Ziyafetimde borçlandım, haccımda ziyan ettim, yolculuğumda kaybettim. Sonuç ola­rak infak ve benzeri sözler, hayır ve taat üzere harcamalarda kullanılır. Kaybettim, ziyan ettim, harcama yaptım ve benzen sözler hoş olmayan ve günah sayılan işlerdeki harcamalarda kullanılır, ibâdet sayılan harca­malarda kullanılmaz.

 
Namazda İmamın Okuduklarını Tekrarlamamak:
 

İmam namazda "yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım isteriz" mealindeki ayeti okuduğu zaman, birçoklarının yaptığı gibi bu ayeti aynen tekrarlamaları da yasaklanan şeylerdendir. Bunu yapmamak ve bundan sakındırmak gerekir. Âlimlerimizden "Beyan" sahibi şöyle de­miştir: Bu şekilde hareket namazı bozar; ancak tekrarı ile Kur'an-ı oku­mayı kasdederse bozulmaz. Bu hüküm her ne kadar sağlam değilse de, o böyle söylememiştir. Doğrusu buna uyulmaz. Onu yapmaktan sakın­mak lâzım. Çünkü bunu yapmak mekruhtur. Allah en iyi bilendir.

 
Alış-Verişte Yasaklanan Sözler:
 

Satmak yahut satın almak ve benzeri işlemlerde halk tabakasının ve em­sallerinin alınan vergi ve harçlarda kullandıkları şu sözler de şiddetle ya­saklanan ve sakındınlması gereken şeylerdir. İnsanlar verilecek harç ve vergiler için şöyle söylerler: "Bu, Sultan'ın hakkıdır yahut Sultan'ın hakkını ödemek senin üzerine olsun gibi, hak ve vecibe manalarını kapsayan bu gibi sözler... Bunlar en kötü bid'atlardan ve hoş olmayan çirkin sözler­dendir. Öyle ki, âlimlerden biri: Bunlara "Hak" diyen kâfirdir, İslâm di­ninden çıkmıştır demiştir; Doğrusu bunu söyleyen kâfir olmaz; ancak, zu­lüm olduğunu bildiği halde onun hak olduğuna inanmışsa kâfir olur. Doğru olan şöyle demektir: Sultanın vergisi yahut harcı yahut bunların benzeri sözleri... Başarı Allah'dandır.

 
Allah Tealâ'nın Zatından Cennet'den Başkasını İstemenin Mekruhluğu:
 

972- Câbir'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resû-lüllah Saüallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

"Allah'ın zatından ancak cennet istenir."[134]

 
Allah Tealâ'nın Adını Kullanarak Ve O'ndan Merhamet İsteyerek Dilenen Kimseye Vermemenin Mekruhluğu:
 

973- Sahih isnadlarla İbni Ömer'den (Radıyallahu Anhüma) yapılan ri­vayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyur­muştur: "Kim Allah'a sığınırsa, siz onu koruyun. Kim Allah adım kulla­narak isterse, ona verin. Sizi kim çağırır (davet) ederse, ona icabet edi­niz. Size bir iyilik yapana karşılık veriniz. Eğer ona verecek bir mükâfat bulamıyorsanız ona duâ ediniz tâ ki ona karşılıkta bulunduğunuzu anlarsınız."[135]

Allah senin ömrünü uzatsın, demek, meşhur olan kavle göre mekruh­tur. Ebu Cafer El-Nehhas, Sinaatü'I-Küttâb" adlı kitabında demiştir ki, bazı âlimler, "Allah senin ömrünü uzatsın" sözünü kullanmayı mekruh görmüşler, bazıları da buna ruhsat vermişlerdir.

İsmail İbni İshak şöyle demiştir: Yazışmalarda ilk önce "Allah ömrü­nü uzatsın" ifadesini kullanan Zındıklardır.

Allah kendisinden razı olsun. Hammad İbni Seleme'den rivayet edil­miştir; Müslümanların yazışmaları şöyle idi: Falancadan falana. Amma bundan sonra sana selâm ederim. Ben, kendisinden başka İlâh olmayan Allah'a hamd ederim. Muhammed'e ve onun ailesine Allah salât (rah­met) etsin. Daha sonra Zındıklar, başlangıcı" Allah ömrünü uzatsın" sö­zünü yazışmalarında ortaya çıkardılar.

Sahih ve muteber olan görüşe göre insanın başkasına: Anam ve babam sana feda olsun, yahut Allah beni sana feda kılsın, demesi mekruh değil­dir. Sahihayn ve başka kitablarda olan meşhur hadisler bunun caiz oldu­ğu üzerinde birbirlerini takviye etmektedir. Ana-babanın müslüman ya­hut kâfir olmaları bu hususta fark etmez. Alimlerden bazısı, ana-baba müslüman iseler, bunu söylemeyi mekruh görmüşlerdir.

El-Nehhas şöyle demiştir: Mâlik İbni Enes, "Allah beni sana feda kıl­sın "sözünü mekruh kabul etmiştir. Bazısı da caiz görmüştür.

EI-Kadı İyad şöyle demiştir: Âlimlerin çoğunluğu bunun cevazını ka­bul etmiştir; feda edilen ister müslüman olsun, ister kâfir olsun.

Ben derim ki: Bunun cevazına dair pek çok sahih hadisler nakledilmiş­tir. Müslim'in şerhinde bunların bir kısmına ben işaret ettim.

 
Hakaret Sureti İle Başkasının Sözünü Çürütmenin, Münakaşa Yapmanın Ve Davalaşmanın Da Kötü Sözlerden Olduğu:
 

İmam Ebu Hamid El-Gazalî şöyle demiştir: "El-mirâu", başkası üze­rine üstün olduğunu göstermek ve muhatabını tahkir etmek maksadı ile onun sözlerindeki bozuklukları ortaya çıkarıp ona saldırmak demektir. "Cidal" da, karşılıklı deliller getirerek insanların görüşlerini savunması ve isbata çalışmasıdır. "Husûmet" ise, mal yahut başka bir menfaattan kasd ettiği şeyi elde etmek için sözde ısrar etmektir. Bazan Husûmet ilk söze başlamakla da olur, itiraz ile de olur. "El-Mirâ" ise, ancak itiraz şekli ile olur. Gazalî'nin sözü bundan ibarettir.

Bil ki, mücadele bazan hakkı ortaya çıkarmak için olur, bazan da bâtıl için olur. Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:

"Kitab ehli ile en güzel bir şekilde mücadele edin "[136]

"Onlarla en güzel bi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

23 Haziran 2010, 16:13:34
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #3 : 23 Haziran 2010, 16:13:34 »

Tariz Ve Tevriye
 

Bil ki, bu konu, en önemli konulardan biridir. Çünkü bunlar çok kul­lanılan ve zaruret duyulan yaygın işlerdendir. Bu konuyu inceleyip gerçe­ği göstermeye özenmek bize gereklidir. Bunun üzerinde duracak kimse­nin de iyi düşünüp onunla amel etmesi uygun olur. Biz bundan önce yalan sözlerden ağır bir şekilde haram olanları ve gelişi güzel konuşmanın tehlikelerini anlatmıştık. Bu bölüm, bu tehlikelerden korunmak için bir yoldur ,

Bil ki, tevriye ve ta'nzın manaları şudur: Manası açık olan bir söyle­mektir ki, bununla anlaşılan başka bir mana kasdedilir. Fakat ikinci ma­na zahirdeki manaya aykırı olur. İşte bu iş aldatma ve yanıltmanın bir şeklidir.

Âlimler şöyle demişlerdir: Terviye ve ta'rizin yapılmasını meşru kılan bir ihtiyaç olur da muhatabı yanıltmaya tercih edilirse yahut yalan söyle­mekten başka çıkar yol yoksa, o zaman ta'riz yapmakta bir sakınca Yok­tur. Eğer bu sebebler olmadan ta'riz yapılırsa mekruh olur, haram olmaz. Ancak bâtıl olan şeyi elde etmek yahut bir hakkı engellemek olursa, o vakit haram olur. Bu konunun kuralı budur.

Bu husustaki nakillere gelince: Terviye ve ta'rizi mubah kılan ve mu­bah kılmayan nakiller olmuştur. Onlar da açıkladığımız ve anlattığımız esasların hükmüne girerler. Zayıf bir isnadla Ebû Davud'un Süneninde rivayet ettiğimiz, Ebû Davud'un ise zayıf gösterdiği, kendisine göre ha-sen olabileceği hadis, açıklamamız üzere terviyeyi yasaklayan nakillerden­dir.

996- Süfyan İbni Esed'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre de­miştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu işittim:

"Kardeşine bir söz söyleyip de o senin sözünü tasdik ettiği halde, senin o sözde yalancı olman büyük hıyanettir.”[168]

İbni Sirin'den irvayet ettik (Allah ona rahmet etsin). O şöyle demiştir: Kibar kimsenin yalan söylemesine gerek yok; konuşma yollan geniştir.

Mubah olan ta'rize örnek, Neha'i'nin (Allah ona rahmet etsin) şu sö­züdür: Söylemiş olduğun bir söz, bir adama ulaştınlırsa, (yalan söyleyip onu inkâr etmemek için) şöyle de: Bu konuda dediğim şeyi Allah bilir. Böylece dinleyen, söylediği sözü inkâr ettiğini anlar. Halbuki senin mak­sadın, Allah o sözü söylediğimi biliyordur, anlamıdır.

Yine Neha'î demiştir: (Çocuğa söz vermiş olmamak için) oğluna, sana şeker satın alacağım, deme. Ona şöyle söyle: Sana şeker satın alsaydım, ne dersin. Bir adam Neha'î'yi arayıp sorduğu zaman, cariyesine derdi ki, o adama söyle: onu mescidde ara (burada yoktur deyip yalan söyleme).

Başkası da demiştir: (Babasının nereye gittiğini bildirmek için evlâd söy­ler ki) babam bundan önceki bir vakıtta çıktı.

Sa'bi bir daire çizerdi ve cariyesine derdi ki, parmağını bu daire içine koy (ve beni aradıkları zaman) deki, o burada değildir.

İnsanların âdet edindikleri şu söz de bunlardan bir örnektir: Yemeğe davet edilen kimse (yememek için), ben niyetliyim der. Dâyetçi onun oruçlu olduğunu anlar; halbuki adamın niyeti yememektir. Bunun benzerleri çok­tur. Bu durumlardan birinde yemin ederek terviyede bulunan kimse, ye­minden kefferat ödemesi gerekmez. İster Allah adına yemin etsin, ister talak ve ister başka şey üzerine yemin etmiş olsun, hüküm birdir. Ancak bu, bir davada hakim ona yemin verdirmediği zaman geçerlidir. Eğer bir davada hakim ona yemin verdirirse, geçerli olan hakimin niyetidir, eğer Allah adına yemin ediyorsa. Talak üzere ona yemin verdiriyorsa, itibar yemin edenin niyetinedir (terviyesi geçerli olur.) Çünkü talak üzerine ye­min verdirmek hakim için caiz değildir. Hakim burada diğer insanlar gi­bidir. Allah en iyisini bilendir.

Gazali şöyle demiştir: Mübalâğa olarak adet edinilip fışkı gerektiren ve haram olan yalan sözlerdendir şunlar: Sana yüz defa söyledim, senden yüz defa istedim ve benzeri sözler. Çünkü bu ifadelerden maksad defa-larcayı anlatmak değil, mübalâğa vardır. Eğer adamın isteği bir kez ol­muşsa, o sözlerle yalancı olur. Eğer istemek âdet üzere olmayan pek çok defalar olmuşsa, o z aman istem yüz defaya ulaşmasa bile adam günah­kâr olmaz. Ta'riz yapabilecek arada bazı dereceler olsa, yine hüküm ay­nıdır.

Derim ki: Mübalâğa yapmanın cevazına ve yalan sayılmadığma delil. Sahihayn'da rivayet ettiğimiz hadistir. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "(Durumları sorulan iki kişi hakkında Pey­gamber şöyle bilgi vermiştir) Ebu'l-Cahm'e gelince, o (öfkelidir) sopayı boynundan indirmez. Muaviye ise, onun malı yoktur.

Gerçekte Ebu'1-Cahm sopasını uyurken ve bazı hallerde indiriyordu. Muaviye'nin de giyecek elbisesi olduğu da biliniyordu. Başarı Aüah'dandır.

 

Çirkin Söz Konuşanın Yapacağı Tevbe Ve Dualar
 

Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:

"Şeytandan bir dürtüş seni dürterse, hemen Allah'a sığın."[169]

"Allah'ın azabından korkanlara Şeytan'dan bir vesvese dokunduğu za­man düşünürler de, hemen onlar gerçeği aörüp vesveseyi atmişlar-dır."[170]

"O kimseler ki, bir günah işledikleri zaman yahut nefislerine zulmet­tikleri zaman, Allah'ı anarlar da günahları için Allah'dan mağfiret diler­ler. Allah'dan başka günahları kim bağışlayabilir. Bir de yaptıkları gü­nahlara bilerek ısrar etmezler. İşte onların mükâfatı Rablerinden bir mağ­firettir ve içlerinde ebedî kalıcı oldukları halde, altlarından nehirler akan Cennetler vardır. (Böylesine güzel) iş yapanların mükâfatı ne güzel­dir!.."[171]

997- Ebû Hüreyre'den (Radiyallahu Anh) yapılan rivayetde Peygam­ber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Kim yemin eder de, Lât ve Uzza (putları) adına yemin ederse, (tevbe ve istiğfar edip) Lâ İlahe İllallah, desin. Kim de arkadaşına: Gel seninle kumar oynayalım derse, (günahına keffareî) sadaka versin."[172]

Bil ki, haram konuşan yahut haram işleyen kimsenin hemen tevbe et­mesi vacib olur. Tevbenin üç erkânı vardır: Yaptığına pişman olup he­men günahı söküp atmak. Hiç bir zaman o günah işe dönmemeye kararlı olmak. İşlenen günahda kul hakkı da varsa, bu üç şart yanında dördün­cü bir şart daha ona vacib olur. O da hakkı sahibine geri vermek yahut o haktan kurtulmak için hak sahibinin rızasını kazanmak, helallik almak. Bunun açıklanması daha önce geçmişti.    ..

İnsan bir günahtan tevbe edeceği zaman bütün günahlardan tevbe et­mesi uygundur. Eğer yalnız bir günahtan tevbe edilirse, o günah için mak­bul olur. Bir kimse anlattığımız şekilde sahih bir tevbe ile bir günahtan

tevbe eder de sonra diğer bir vakıtta o günaha dönerse, ikinci dönüşle gü­nah işlemiş olur ve ondan tevbe etmesi vacib olur. Önceki günahtan ettiği tevbe batıl olmaz. Ehli Sünnetin mezhebi budur. İki mes'elede Mutezile­nin muhalefeti vardır. Başarı Allah'dandır.

 
Aslında Mekruh Olmadıkları Halde Âlimlerden Birçok Kimselerin Mekruh Kabul Ettiği Sözler
 

Bil ki, bu konu, boşuna söze aldanmamak ve ona meyletmemek için ihtiyaç duyulan şeylerdendir. Bilinmelidir ki, şer'i hükümler beştir. On­lar da Vacib (farz), sünnet, haram, mekruh ve mubahdan ibarettir. Bir delil olmadıkça bunlar üzerinde bir hüküm vermek geçerli olmaz. Şeria­tın delilleri de bellidir. Delili bulunmayan bir hükme değer verilmez, ona cevab vermeye de ihtiyaç kalmaz. Çünkü ortada bir delil yoktur; ondan dolayı ona cevabla uğraşılmaz. Böyle olmakla beraber âlimler, bu gibi hükümleri çürütecek delil göstermişlerdir.

Bu önsözden maksadım şudur: Bu işi mekruh gören vardır, diye anla­tıyorum sonra diyorum ki, bu mekruh değildir yahut bu batıldır yahut benzeri söz soyuyorum. İşte bunları ibtal için bir delile ihtiyaç yoktur. Eğer bir delil gösteriyorsam, ziyade bir iş yapmış oluyorum. Böyle batıl bir konu seçtiğimin sebibi böyle bir sözün isnad edildiği kimseye aldan­mamak için doğru ve yanlışı açıklığa kavuşturmaktır.

Bil ki, bu gibi sözlerin mekruh olduğunu söyleyenlerin büyüklüğünü düşürmemek ve onlara kötü zan beslememek için isimlerini vermeyece­ğim. Benim maksadım onlara çatmak değildir. İstenilen şey, onlardan nak­ledilmiş batıl sözlerden sakmdırmaktır; İster onlardan yapılan nakil sa­hih olsun, ister sahih olmasın... Onlardan yapılan nakil doğru ise, şanla­rını lekelemez. Bazan doğruya ihtimaliyeti olan sözlerini iyi bir maksadla kendilerine isnad ediyorum ki, görüşü benim görüşüme aykırı olan kimse baksın da, daha önceki imamın verdiği hükümle inancı kuvvetlensin. Ba­şarı Allah'dandır.

Bu tür sözlerden biri, İmam Ebu Cafer El-Nehhas'ın ' 'Şerhu Esmaillâ-hi Tealâ" kitabında âlimlerden birinin mekruh gördüğü şu sözü rivayet etmesidir,: Allah sana sadaka versin demek mekruhtur. Çünkü sadaka veren sadaka umar (halbuki Allah'ın sevaba ihtiyacı yoktur). Derim ki bu hüküm açık bir hatadır çirkin bir cehalettir. Yapılan istidlal da çok bozuktur.

998- Namazı kısaltma (kasr) konusunda Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğu sabittir: "(Sefer halinde namazın dört re­kâttan iki rekâta indirilmesi) bir sadakadır. Allah bunu size bağış olarak veriyor. O halde Allah'ın sadakasını kabul edin.”[173]

Yine El-Nahhas’ın, sözü geçen adamdan naklettiği şu söz de bunlar­dan biridir: Allah'ım beni ateşten âzâd et, demek mekruhdur. Çünkü se-vab bekleyen ancak âzâd eder. Derim ki bu istidlal ve iddia çok çirkin bir hatadır. Şeriat hükümlerini bilmemenin en düşüğüdür. Eğer ben, Al­lah Tealâ'nm yaratıklarından dilediği kimseleri âzâd edeceğine dair sahih ve açık hadisleri ortaya koyacak ve araştıracak olsam, kitab usandıracak şekilde uzar. Bunlardan biri şu hadistir: "Kim bir köle âzâd ederse, Al­lah Tealâ o kölenin her uzvu karşılığında ondan bir uzvu ateşten âzâd eder."[174]

Şu hadis de vardır: "Arefe gününde Allah Tealâ'nın ateşten âzâd eddi-ği kuldan daha çok âzâdda bulunduğu bir gün yoktur."[175]

Bazı kimselerin söylediği: Allah'ın ismi üzere şunu yap demek mekruh­tur; çünkü Allah'ın ismi her şeyin üzerindedir....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes