> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Dualar ve Zikirler > Selam Vermek
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Selam Vermek  (Okunma Sayısı 1946 defa)
23 Haziran 2010, 16:27:14
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 23 Haziran 2010, 16:27:14 »



19- SELÂM VERMEK, EVE GİRMEK İÇİN İZİN İSTEMEK, AKSIRANA KARŞILIK DUÂ ETMEK VE BUNLARLA İLGİLİ MESELELER.. 1

Selamın Fazileti Ve Selamı Yaymanın Emredildiği 2

Selamın Şekli 3

Söz Söylemeksizin El İle İşaret Sureti İle Selâm Vermenin Mekruhluğu. 5

Selâmın Hükmü. 6

Selâmın Kelâmdan Önce Olması: 9

Selâmın Müstahab, Mubah Ve Mekruh Olduğu Haller. 9

Selâm Verilebilecekler Veya Selâm Verilemeyecekler Selâmı Alınanlar Veya Selâmı Alınmayanlar  11

Kadınlarla Selâmlaşmak: 11

Gayri Müslimlerle Selâmlaşmak: 12

Hasta Bir Gayri Müslim'i Ziyaret Etmek: 13

Çocuklarla Selamlaşmak: 14

Selâmın Edebleri Ve Meseleleri 14

Kişinin Kendi Evine Selâmla Girmesi: 15

Bir Yerden Ayrılırken Selâmlaşmak: 16

Evlere Girmek İçin İzin İstemek. 17

Selâm Üzerinde Çeşitli Meseleler. 19

El Öpmek: 19

Ölünün ve Yolculuktan Gelenin Yüzünü Öpmek: 21

Musafaha = Tokalaşma. 21

Aksırana Duâ Etmek Ve Esnemenin Hükmü. 24

(Bir Yahudi Aksırınca) 28

İnsanı Övmek. 28

İnsanın Kendini Övmesi Ve İyiliklerini Anlatması 30

Önceki Konu İle İlgili Meseleler. 32

 
19- SELÂM VERMEK, EVE GİRMEK İÇİN İZİN İSTEMEK, AKSIRANA KARŞILIK DUÂ ETMEK VE BUNLARLA İLGİLİ MESELELER
 

Allah Tealâ buyurmuştur: "Evlere girdiğiniz zaman, Allah katında mü­barek olan, Hoş olan bir sağlık dileyişi ile kendinizden olanlara (mü'min-Iere) selâm verin" buyurmuştur[1]

Yine Allah Tealâ

"Bir selâmla selâmlandığımz zaman, ondan daha güzeli ile mukabele edin, yahut aynen karşılığını verin."[2] buyurmuştur.

Yine Allah Tealâ:

"Kendi evlerinizden başka evlere sahihlerinden izin istemedikçe ve on­lara selâm vermedikçe girmeyiniz" buyurmuştur.[3]

"Sizin çocuklarınız bulûğ çağına erince, onlardan önceki büyük kar­deşleri izin istedikleri gibi izin istesinler (de odalarınıza girsinler)" buyur­muştur.[4]

Yine Allah Tealâ:         

"(Ey Peygamber!) Kendilerine ikramda bulunulan İbrahim'in müsa-firlerinin haberi sana geldi mi? Hani onlar İbrahim'in yanma girmişlerdi de selâm vermişlerdi. İbrahim de selâm ile mukabele etmişti" buyurmuş­tur.[5]

Bil ki, selâmın asli kitab, sünnet ve icmâ ile sabittir. Selâmın münferid olarak meseleleri bir araya toplanmayacak kadar çoktur. Ben İnşa Allah az bölümler içinde selâmın maksadlarını özetleyeceğim. Esası gözetmek, hakka isabet etmek, hidayet ve başarı ancak Allah'ın yardımı iledir.

 
Selamın Fazileti Ve Selamı Yaymanın Emredildiği
 

612- Abdullah İbni Amr İbni'l-As'dan (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre, "Bir adam Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e sor­du: İslâmin hangi işi sevab bakımından daha faziletlidir? Peygamber (s.a.v): Yemek yedirirsin, tanıdığına ve tanımadığına selam verirsin, bu­yurdu."[6]

613- Yine Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh), o da Peygamber Sal­lallahu Aleyhi ve Sellem'den anlatarak dedi ki, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: "Aziz ve yüce olan Allah (ilk peygamber) Âdem'i Kâmil insan şeklinde yarattı. Boyu altmış arşındı. Allah onu yaratınca, (kendisine) dedi: Git, şu oturmakta olan melekler toplululuğuna selâm ver de, sana nasıl karşılık vereceklerini dinle. Çünkü onların vereceği selâm karşılığı, hem senin, hem de gelecek evladlarının selâma cevab verme şeklidir. Âdem (o meleklere) Esselâmu Aleykum, dedi. Onlar da (karşılık olarak: Esselâmu Aleyke ve rahmetullahi, dediler. Böylece selâma "Ve rahmetullahi" sö­zünü eklediler"[7]

614- Berâ' İbni Âzib'den (Radıyallahu Anhüma) yapılan rivayette o şöyle demiştir: "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize yedi şeyi emretti: Hastayı ziyaret etmeyi, (define kadar) cenazeleri takib etmeyi, Aksırana (ve Elhamdü Hilali diyene teşmit yapmayı) Yerkamukellâh demeyi, zayıf kimseye yardım etmeyi, haksızlığa uğrayanın hakkını korumayı, selâmı yaymayı ve yeminde sadık kalmayı..."[8]

615- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

"İman etmedikçe Cennet'e giremezsiniz.Birbirinizi sevmedikçe de îman etmiş olmazsınız.Size bir şey göstereyim mi ki, onu yaptığınız zaman bir­birinizi sevmiş olasınız? Selâmı aranızda yayın. "[9]

616- Abdullah îbni Selâm'dan (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde o demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu işittim: "Ey insanlar! Selâmı yayın, yemek yedirin akrabaya iyilik yapın (onlarla ilgiyi kesmeyin) ve insanlar uyurken namaz kılın: böylece selâ­metle cennete girersiniz."[10]

617- Ebû ümâme'den (Radıyallahu Anh) rivayetimizde şöyle demiştir: "Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem selâmı yaymamızı bize em­retti."[11]

618- İshak İbni Abdullah İbni Ebû Talhâ'dan rivayet edilmiştir ki, Tufeyl İbni Ubeyy İbni Kâ'b İshak'a anlatmıştır. (Tabi'inden olan Tufeyl, yine Tabi'inden İshak'a bildiriyor ki,) kendisi (Ashabdan) Abdullah İbni Ömer'e gider ve onunla sabahleyin çarşıya çıkardı. Der ki, biz sabahleyin çarşıya girdiğimiz zaman, Abdullah bizimle uğradığı her eskiciye, her es­nafa, her miskine ve her kese muhakkak selâm verirdi. Tufeyl demiştir: Bir gün Abdullah İbni Ömer'e vardım. Beni arkasında yürüterek çarşıya götürdü. Ben ona dedim: Çarşıda ne yapıyorsun? Ahş-verişe durmuyor­sun, eşya sormuyorsun, eşya satınalmıyorsun, çarşı meclislerinde de otur-muyorsun? Dedi ki, burada oturup konuşalım. Sonra İbni Ömer bana dedi: Ey göbekli, (Tufeyl göbekli olduğu için ona böyle hitab etmiştir.) biz sadece selâm için çarşıya çıkıyoruz. Her karşılaştığımız kimseye se­lâm veriyoruz.[12]

619- Buhârî'nin sahihinde kendisinden yapılan rivayetde demiştir: Am-mar (Radıyallahu Anh) şöyle söyledi: "Üç şey vardır ki, onları toplayan kimse imanı bütünlemiştir: Kendi nefsinde adalet yapmak, insanlara se­lâmı yaymak ve kıtlık halinde iken yedirip harcamak."[13]

Biz bu hadisi Buhârî'den başka kitablarda Resûlüllah Sallallahu Aley­hi ve Sellem'e yükseltilmiş olarak rivayet ettik.

Derim ki, bu üç cümlede âhiret ve dünyanın bütün hayırları toplanmış bulunmaktadır. Çünkü adalet, Allah'ın bütün haklarını yerine getirmeyi ve Allah'ın emrini yapmayı, yasakladığı şeylerden kaçınmayı, insanlara haklarını vermeyi gerektirir. Aynı zamanda haklı olmayan şeyi de iste­mez. İnsan kendi nefsine de adalet yapmakla onu hiç bir zaman çirkin şeye düşürmez.

Âleme selâmı yaymak demek, bütün (mü'min olan) insanlara selâm ver­mektir. İnsan böylece hiç kimseye üstünlük taslamış olmaz ve kendisi ile başka bir kimse arasında selâm vermeyi engelleyecek bir kırgınlık sebebi

bulunmaz.

Darlık halinde harcamaya gelince, bu da Allah Tealâya itimadın ke­malini ve O'na tevekkülü, müslümanlara şefkati ve başka iyi hasletleri gerektirir. Bu güzel hallerin hepsine bizi muvaffak kılmasını Kerim olan Allah Tealâdan dileriz.

 
Selamın Şekli
 

Bil kî, selâm vermede en faziletli olan, müslümanın şöyle demesidir:

"Esselâmu ahyküm ve rahmetli'I-Hahi ve berekâtühû"

"Allah'ın selâmeti, rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun." Kendisine selâm verilen bir kişi de olsa, böyle çoğul zamiri ile hitab edilir. Karşılık veren de:

"Ve aleykümü's-selâmu ve rahmetuüâhi ve berekâtühû" der ve: "VE ALEYKÜM" atıf vavını getirir.

İlk selâm verenin "Esseiâmu Aleyküm ve Rahmettullahi ve Berekâtühû" demesinin en faziletli olduğunu söyleyen, Kadılar kadısı İmam Ebu'l-hasan el-Maverdi'dir. Bunu "el-Havi" adlı kitabının Siyer bölümünde söylen­miştir. Yine âlimlerimizden imam Ebû Sa'd El-Mütevelli" Cuma namazı" ve diğer bölümlerde bunu söyler.

Bunun delili, Darimî'nin Müsnedinde ve Ebu Dâvud ile Tirmizî'nin Sünenlerinde rivayet ettiğimiz hadislerdir.

620- îmrân İbni Husayn'den (Radiyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre, İmrân şöyle anlatmıştır: "Bir adam Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelip şöyle dedi: Esseiâmu Aleyküm. Peygamber de onun se­lâmını aldı. Sonra adam oturdu. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem (bu selâm için) on sevab var, dedi. Sonra başka bir adam gelip: Esseiâmu Aleyküm ve Rahmetullah, dedi. Peygamber de onun selâmını (aynen) ce­vapladı. Sonra adam oturdu. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v): (Bunun selâmı için) yirmi sevab vardır, dedi. Sonra başka biri gelip: Esseiâmu Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekâtühû, dedi. Peygamber onun da se­lâmını (aynen) cevabladı. Adam oturdu. Peygamber (s.a.v): (Buna) otuz sevab vardır, buyurdu."[14]

Tirmizî demiştir ki, bu hadis hasendir. Ebû Davud'un Muaz İbni Enes'-den (Radıyallahu Anh) bir rivayetinde bu ifade üzerine ziyade vardır. Ravi dedi ki: "sonra (dördüncü olarak) başkası gelip: Esseiâmu Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekâtühû ve Mağfiretühu, dedi. Bunun üzerine Pey­gamber buyurdu: Buna Kırk (sevab) vardır. Sonra dedi: Faziletler bu şe­kilde olur."

621- Zayıf bir isnadla Enes'den (Radıyallahu Anhu) yapılan rivayetde o şöyle dedi: "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in eshâbının hay­vanlarını güden bir adam v ardı. Peygambere uğrayıp Esseiâmu Aleyke Yâ Resûlellahi, derdi. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem de ona şöyle cevab verirdi: Ve Aleykesselâmu ve Rahmetullahi ve Berekâtühû ve Rıd-vânühu. (Ve sanada selâm. Allah'ın rahmeti, bereketlen, mağfiretine rı­zâsı olsun). (Peygambere) soruldu: Ey Allah'ın Resulü! Sen bu adama . öyle bir selâm veriyorsun ki, ashabından hiç kimseye o selâmı vermiyor­sun? Peygamber buyurdu: Bu kimse on küsur kimsenin hizmetini başar­maktadır. Ben bunu ne diye yapmayayım?"[15]

Âlimlerimiz demiştir: İlk selâm veren "Esseiâmu Aleyküm" derse, se­lâm vermiş sayılır. Eğer, "Esseiâmu Aleyke" derse yine selâm tamam olur. Cev...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Selam Vermek
« Posted on: 19 Nisan 2024, 02:41:00 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Selam Vermek rüya tabiri,Selam Vermek mekke canlı, Selam Vermek kabe canlı yayın, Selam Vermek Üç boyutlu kuran oku Selam Vermek kuran ı kerim, Selam Vermek peygamber kıssaları,Selam Vermek ilitam ders soruları, Selam Vermekönlisans arapça,
Logged
23 Haziran 2010, 16:28:43
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #1 : 23 Haziran 2010, 16:28:43 »

Evlere Girmek İçin İzin İstemek
 


Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:

"Ey îman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere sahiblerinden izin almadan ve onlara selâm vermeden girmeyiniz."[45] Yine Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:

"Sizden olma çocuklar da bulûğ çağına erince, onlardan öncekilerin (büyüklerin) izin istemeleri gibi (odalarınıza girmek için) izin İstesin­ler."[46]

651- Ebû Musa El-Eş'arî'den (Radıyallahu anh) yapılan rivayetde de­miştir ki, Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "(Evlere girmek için) izin istemek üçtür. Eğer sana izin verilirse (girersin), değilse

dön."[47]

652- Sehl İbni Sa'd'dan (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "İzin istemek, (harama bakılmasın diye) göz için meşru kılınmıştır. "[48]

Biz, çok yönlü rivayetlerden dolayı izin istemeyi üç kez olarak kaydet­tik. Sünnet olan, (bir eve gidildiği zaman) önce selâm vermek sonra evin içindekileri görmeyecek şekilde kapıda beklemektir. Şöyle yapılır: Esse-lâmu Aleyküm. Gireyim mi? Ona cevab veren bir kimse olmazsa, bu sö­zü ikinci ve üçüncü kez söyler. Yine cevab veren yoksa döner gider.

653- Sahih bir isnadla Tabi'in büyüklerinden Rib'î İbni Hiraş'dan ri­vayet ettik. O şöyle demiştir: Bize Âmir oğullarından bir adam anlattı ki, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem evde iken (eve girmek için) kendi­si izin istedi ve dedi: Gireyim mi? Bunun üzerine Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem hizmetçisine emretti:

"Çık, şu adama izin istemesini öğret. Ona deki: Esselâmu Aleyküm gi­reyim mi? söyle. Adam bunu işitti de: Esselâmu Aleyküm, gireyim mi? dedi. Peygamber de ona izin verdi. Adam içeri girdi."[49]

654- Sahabî olan Kelde İbni Hanbel'den (Radiyallahu Anh) yapılan ri-vayetde o şöyle anlatmıştır:

"Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Selleme vardım ve selâm vermeden içeri girdim. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Geri dön ve şöyle söyle: Selâmun aleyküm, gireyim mi?" buyurdu[50]

Ben derim ki, bu anlattığımız selâmın izin istemekten daha önce olma­sı sahih olan sözdür.

El-Mâverdi bu konuda üç şekil anlatmıştır. Birincisi bu anlattığımız şe­kildir. İkincisi, izin istemeyi selâmdan önce yapmaktır. Üçüncüsü, ada­mın arzusuna göredir. Eğer izin isteyen kimse eve girmeden önce ev sahi­bini görmüş olursa, önce selâm verir. Eğer görmemişse, önce izin ister. Bir kimse üç kez izin ister de ona izin verilmezse ve o kimse sesini duyu­ramadığını sanarsa, üçten ziyade olarak izin ister mi?

İmam Ebû Bekir İbnu'l-Arabî El-Malikî bu konuda üç görüş anlatır: Birincisi tekrar izin ister, İkincisi izin istemeyi tekrarlamaz. Üçüncüsü, eğer daha önce anlatılan izin isteme sözü ile izin işlenmişse, onu tekrarla­maz. Fakat başka bir ifade ile izin istemiş ise, buna ilâveten tekrar izin ister. Sonra demiştir ki, hiç bir halde izin istemeyi üçten fazla olarak tekrarlamaz. İşte onun söylediği ve doğru kabul ettiği bu söz, sünnet olan uygulamanın gereğidir. Doğrusunu Allah bilir.

Selâm vererek yahut kapıyı çalarak bir insandan izin istendiği zaman, ona: Sen kimsin? denilince, kendisini tanıtacak şekilde, ben falan oğlu falanım yahut falancanın falanıyım yahut şu isimle tanınanım demesi uy­gundur. Tam bir şekilde buna uygun sözlerle kendini tanıtır. Benim, hiz-metçisiyim, gençlerden biriyim, dostlardan biriyim yahut bunlara benzer sözlerle cevab vermek mekruhtur.

655- Meşhur İsrâ hadisinde rivayetimize göre, Resûlüllah Sallallahu Aley­hi ve Sellem şöyle buyurdu:

"Sonra Cibril beni (arza) en yakın semaya yükseltti. Sonra kapının açıl­masını istedi. Kim bu (gelen)? denildi. (Cevab verip) Cibril, dedi. Bera-beberinde kim var? denildi. Muhammed, dedi. Sonra beni ikinci, üçüncü ve diğer göklere çıkardı. Göğün her kapısında: Bu kimdir? deniliyor ve o da (cevab olarak) Cibril, diyordu"[51]

656- Ebû Mâsa'dan rivayet edildiğine göre Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem (Küba'da) bostan kuyusu üzerine oturunca, Ebû Bekir gelip (bos­tan kapısından içeri girmek için) izin istedi. Peygamber kim o? dedi. Ebû Bekir, cevabını verdi. Sonra Ömer gelip izin istedi: Kim o? dedi. Ömer, dedi. Sonra Osman gelip aynı şekilde izin istedi.[52]

657-  Câbir'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre o şöyle an­latmıştır: "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gittim de kapıyı çal­dım. Peygamber: Kim o? dedi. (Ben cevab olarak) ben, dedim. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) cevabımdan hoşlanmaz bir hal ile: Ben, ben.

Dedi."[53]

Muhataba kendini tanıtmak isteyen kimse eğer unvanından başka bir isimle tamtamıyacaksa, unvanında büyüklük ifadesi olsa bile onunla ken­dini vasıfîayarak tanıtmasında bir sakınca yoktur. Künyesi ile kendini ta­nıtır. Yahut ben falan müftiyim, ben kadıyım, ben falan şeyhim yahut bunlara benzer sözler söyler.

658- Ebû Tâlib'in kızı Ümmühânî'den (Radıyallahu Anha) (meşhur olan ismi Fahite'dir. Fatıma veya Hind olduğu da söylenir.) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: "Ben Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e git­tim. O yıkanıyordu. Fâtımada onu'perdeleyip örtüyordu. Bu (gelen ka­dın) kimdir? Ben, Ümmühânî'yim, dedim.[54]

659- Ebû Zer'den (Radiyallahu Anh), isminin Cündüb yahut (berr sö­zünün tasgiri) Büreyr olduğu söylenir. O şöyle anlatmıştır: Gecelerden bir gece (evden dışarı) çıktım. Bir de baktım ki, Rasûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem yalnız başına yürüyor. Ben ayın gölgesinde yürümeye başladım. Peygamber dönüp beni gördü. Kim bu? dedi. Ebû Zer, dedim.[55]

660- Ebû Katâde El-Haris İbni RibTden (Radıyallahu Anh) rivayet edi­len Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bir çok mucizelerini ve ilim çeşitlerini toplayıp bir araya getiren (Midaa = su kabı) olayı ile ilgili ha-disde Ebû Katâde anlatmıştır: "(Peygamberle bir gece yolculuğunda gi­derken o deve üzerinde uykuya dalmıştı. Bîr kaç defa düşecek gibi yana sarkmış ve onu uyandırmadan doğrultmuştum. Nihayet) Peygamber Sal­lallahu Aleyhi ve Sellem başını kaldırıp: Kim bu? dedi. Ebû Katâde, de­dim."[56] Derim ki, bunun örnekleri çoktur. İhtiyaç duyulduğu zaman övünmek kasdi olmaksızın böyle künye ile kendini tanıtmakta bir sakın­ca yoktur. (Katâde'niil rivayet ettiği bu Hadis-i şerif uzundur. Müslim: Cild 1. sayı 681. sayfa 472 bakılsın.)

661- Ebû Hüreyre'den rivayet edilmiştir. (Ebû Hüreyre'nin adı, Ab-durrahman'dır. Sahih olan rivayette babası Sahr'dır.) O şöyle anlatmış­tır: "Dedim ki, yâ Resûlellahî Allah'a duâ et de, Ebû Hüreyre'nin anne­sine hidâyet versin." Sonra şöyle deyinceye kadar olayı anlattı: "Nihayet (peygambere) dönüp dedim ki: Yâ Resûlellah, gerçekten Allah senin du­am kabul etti ve Ebû Hüreyre'nin annesine hidâyet ihsan etti.[57]

(Asıl ismi olan Abdurrahman sözü yerine künyesi olan Ebû Hüreyre lâfzını kullanarak tanıtım yapmıştır. Bu da işin cevazına bir delildir).

 

Selâm Üzerinde Çeşitli Meseleler
 

Mes'ele: Ebû Sa'd EI-Mütevelli demiştir ki, hamamdan çıkan adama: Hamamın (banyon) hoş olsun, demenin aslı yoktur. Ancak rivayete göre Hazreti Ali (Radıyallahu Anh) hamamdan çıkan bir adama şöyle demiş­tir: Temizlendin, kirlenmeyesin. Ben derim ki, bu yerde sahih bir daya­nak yoktur.

Bir insan sevgisi ve yakınlık sebebiyle ve muhabbet kazanmak maksadı ile: Allah sana nimetleri devam ettirsin ve benzerî duada bulunursa, bun­da bir beis yoktur.

Yürümekte olan bir insan uğradığı adama: Allah sabahını hayırlı yap­sın yahut mutlu yapsın, yahut Allah seni kuvvetlendirsin, Allah seni yal­nız bırakmasın, yahut bu sözlere benzer insanların kullandığı duaları söy­lerse, cevab almaya hak kazanmaz. Fakat bu sözlerin başında ona da duâ ederse güzel olur. Ancak selâmı geri bıraktığı ve ihmal ettiği için kendisi­ne ve başkasına bir ders olsun diye, onun duâsmı tamamen cevabsız bıra­kabilir. Böylece ilk defa selâm vermenin gereğine işaret edilmiş olur.

 
El Öpmek:
 

Başkasının elini öpmeyi istemek: Eğer el öpmek, adamm takvasından ve iyi halinden, yahut ilminden, yahut şerefinden ve düşük işlerden ko­runmasından, yahut bunlara benzer dinle ilgili işlerden ileri geliyorsa, mek­ruh olmaz, bilâkis müstahab olur. Eğer el öpmek, adamın zenginliğin­den, dünyasından, servetinden, güçlülüğünden, dünya ehline göre olan mevkiinden dolayı ise, bu şiddetli bir şekilde mekruhtur.

Âlimlerimizden El-Mütevelli demiştir ki, bu maksadla el öpmek caiz değildir ve bununla haram olduğuna işaret etmiştir.

662- Zari'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir. Kendisi (Basra'dan peygambere gelen) Abdülkays heyetinin içinde idi. Şöyle anlatmıştır: "Nihayet yolculuğa çıkmak için acele etmeye başladık da Peygamber Sallal­lahu Aleyhi ve Sellem'in elini ve ayağını öpmeye koyulduk.[58]

663- İbni Ömer'den (Radıyallahu Anhüma) bir olay anlatılmaktadır. Orada şöyle demiştir: "Biz, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e yak­laştık da onun. elini öptük.[59]

Bir kimsenin, küçük çocuğunun yanağını öpmesi, kardeşininkini öp­mesi, akralabalık sevgisi ile, şefkat ve merhamet duygusu ile yanaklar­dan başka azaları öpmesi sünnettir. Bu konuda sahih hadisler çoktur ve meşhurdur. Çocuk erkek olsun, kız olsun eşittir. Bu sayılan maksadlarla arkadaşının ve başkasının küçük çocuklarını öpmek de aynıdır. Ancak şehvetle öpmek haramdır. Bunda ihtilaf yoktur. Bu şehvet konusunda baba-ana da müsavidir. Akraba ve yabancıya şehvetle bakışta da haram işlemiş olur.

664- Ebû Hüreyre'den (Radryallahu Anh) rivayet edilmiştir: "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Ali'nin oğlu Hasan'ı (torununu) öptü. Ya­nında El-Akra' İbni Habis vardı. Bunun üzerine EI-Akra' dedi: Benim on çocuğum var. Onlardan hiç birini öpmedim. Resûlüllah Sallallahu Aley­hi ve Sellem ona (hayretle bakışı ile) baktı. Sonra buyurdu: Merhamet etmeyene, merhamet ed...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes