> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Dosya Yazıları > Türklerin Anadoluda var olma mücadelesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Türklerin Anadoluda var olma mücadelesi  (Okunma Sayısı 769 defa)
22 Mayıs 2012, 11:45:44
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 22 Mayıs 2012, 11:45:44 »



TÜRKLER’İN ANADOLU’DA VAR OLMA MÜCADELESİ

Fatih GÜLDAL • 46. Sayı / DOSYA YAZILARI


Anadolu’ya binli yılların başından itibaren keşif amaçlı seferlerle gelmeye başlayan Selçuklu Türkleri, bu toprakların kendileri için ideal bir yerleşim yeri olduğunu anlamakta gecikmeyip devletlerini resmen kurdukları 1040 yılından sonra Doğu Anadolu’ya akınlar yapmışlar, özellikle 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra ise Anadolu’yu fethetmek için planlı seferler düzenlemişlerdir. Dolayısıyla Anadolu Selçuklu Devleti ile başlayan Anadolu’nun nihaî Türk yurdu hâline gelişini bu fetih çalışmalarına ve ardı arkası kesilmeyen kesif Türkmen göçlerine bağlamak gerekir. Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu ve bölgenin sistematik fethinin mimarı, Selçuklu Devletleri’ne adını veren, Selçuk Bey’in torunu olan Kutalmış’ın oğlu Süleymanşah’tır. O’nun Anadolu’ya ne şekilde geldiği ve devleti tam olarak ne zaman kurduğu araştırmacılar tarafından hâlâ tartışılan bir meseledir. İran’ı merkez alarak kurulan Büyük Selçuklular’ın bir kolu olarak Anadolu’ya gönderildikleri zayıf bir iddia iken, saltanata rakip olarak görüldükleri için akrabaları Alparslan tarafından bölgeye sürüldükleri ise ilim adamlarının ekseriyeti tarafından kabul edilen tezdir. Bütün bunlar her iki devletin de aynı amaca hizmet ettiği ve aynı kaynaktan beslendiği gerçeğini değiştirmez.

Süleymanşah ve ona bağlı Türkmenler Anadolu’ya girdikten sonra 1070’li yılarda Konya yakınlarındaki Gevele Kalesi’ni alarak devletlerini kurmada ilk adımı atmış, ilerleyen yıllarda Bizans’ın iç çekişmelerinden de yararlanarak bölgede yeni fetihler yapmışlardır. Bundan sonra İzmit ve çevresi alınırken müteakiben 1080’li yıllarda İznik ele geçirilerek devletin merkezi ilan edilmiştir. Anadolu Selçukluları’nın tazyikleri ve sınır boylarında Türkmenlerin yaptıkları tacizler Bizans’ı anlaşma yapmaya sevk etmiş, bunun üzerine İzmit Körfezi’ne dökülen Dragos Çayı sınır olmak şartıyla muahede imzalanmıştır. Zamanla Kilikya Bölgesi de alınmış ve dönemin en gözde şehirlerinden Antakya ele geçirilmişti. Bu hızlı ilerleme ve özellikle bir müddet sonra Halep’in kuşatılması, cihan hâkimiyeti düşüncesindeki Büyük Selçukluları harekete geçirmiş, neredeyse kendilerine sınır olan Anadolu Selçukluları’nı bölgeden atmak için tedbir almaya sevk etmiştir. Halep Hâkimi’nin yardım talebi üzerine Büyük Selçuklu Meliki Tutuş, ordusuyla Süleymanşah üzerine gelerek onu mağlup edince yenilgiyi gururuna yediremeyen Sultan, düşmanlarına korku salan kılıcıyla kendisini öldürerek hayatına son vermiştir. Anadolu’da oluşturulan yapı, bu durum üzerine inkıtaa uğrarken ümitsizlik Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın ölümüyle sonlanmıştır. Süleymanşah’ın İsfahan’da esir olarak tutulan oğulları bu ölüm haberi üzerine tutuklu oldukları yerden kaçmış ya da yakınları tarafından serbest bırakılmıştır. Tutsak iki oğuldan biri olan Kılıçarslan süratle hareket ederek İznik’e gelmiş ve babasının sahibi olduğu ve emaneten Ebu’l Kasım’a bıraktığı yönetimi bu komutanın kardeşi olan Ebu’l Gazi’den Sultan unvanını da kullanarak devralmıştır. Ancak babasının ölümünden 1092’ye kadar geçen süreçte Anadolu Selçukluları’nın Bizans üzerindeki etkisi azalmış, hatta İzmit Körfezi ve sahilleri Bizans’ın eline geçmiştir. Anadolu’da ise Selçuklu hâkimiyeti kalmamış, başta Danişmendliler olmak üzere Saltuklular, Mengücekler, Artukoğulları gibi birçok beylik bağımsız olarak hareket etmeye başlamıştır. İlk iş olarak birlikten yoksun devleti teşkilatlandırma yoluna giden Kılıçarslan, aynı zamanda damadı da olduğu İzmir ve havalisinin sahibi ünlü Türk denizcisi Çaka Bey’i ortadan kaldırdı. Bu süreç içerisinde Bizans ile saldırmazlık antlaşması yapan Sultan, yüzünü doğuya çevirdi ve Ermenilerin elinde bulunan kutsal şehir Urfa’yı muhasara etti. Ancak muvaffak olamadan, gelen haçlı saldırısı üzerine kuşatmayı kaldırarak başkenti İznik’e doğru harekete geçti. Bununla birlikte ailesinin de içinde bulunduğu İznik’in kuşatıldığını görüp çok kalabalık bir haçlı ordusu ile yaptığı mücadeleyi de kaybedince şehrin Bizans’a teslim edilmesini engelleyemedi (1097). Haçlı ordularıyla geriye çekilerek yıpratma savaşları yapan Sultan, Haçlıların güzergâhları üzerindeki su ve iaşe kaynaklarını imha etti. Ayrıca ani saldırılarla onlara büyük darbeler vursa da Haçlı ilerleyişlerini tamamen durduramadı. Bu sırada Haçlı saldırılarını birlikte karşıladıkları ve Anadolu’nun kültür-sosyal hayatına büyük katkıları olan Danişmendoğulları ile birliktelikleri uzun sürmedi. Esir edilen Haçlı komutanlarının fidyesi konusunda çıkan tartışma ve Malatya’nın Danişmendliler tarafından ele geçirilmesi, Kılıçarslan’ın bu beyliği ortadan kaldırması için yeterli oldu. Beyliğin merkezi olan Malatya ele geçirilirken, aynı zamanda Anadolu Türk birliğini sağlama yolunda ciddi bir adım atıldı. Konya’yı kendisine başkent olarak seçip devleti toparlamaya çalışan Sultan’ın bu hızlı ilerleyişi kendisini Büyük Selçuklular’la eskiden olduğu gibi tekrar karşı karşıya getirdi. Ülkenin güney kısmından komşu olmaları bu durumu kaçınılmaz kılmaktaydı. Nitekim Musul hâkimiyeti yüzünden savaşa tutuşan Kılıçarslan ve Büyük Selçuklu Komutanı Emir Çavlu mücadelesinden Anadolu Selçukluları mağlup olarak ayrıldı. Kılıçarslan kurtulmak için Habur Nehri’ni geçmeye yeltendiğinde üzerideki ağır zırhlarından dolayı boğularak hayatını kaybetti. Anadolu’nun en sıkıntılı dönemlerinde tahta geçen ve İslam coğrafyasını kasıp kavuran Haçlı taarruzuna karşı çok başarılı mücadeleler veren Sultan, bazı araştırmacılar tarafından devletin asıl kurucusu olarak da kabul edilmekteydi.

Kısa bir süre tahtta kalan ve tarihte ciddi bir iz bırakamamış Şehinşah’ın ölümüyle idareyi kardeşi I. İzzeddin Mesud aldı. Saltanatının ilk yıllarını aynı zamanda kayın pederi de olan ve eski güçlerini katlayarak çoğaltan Danişmendli Emir Gazi’nin kontrolünde geçiren Sultan Mesud, ittifak için Bizans İmparatoru’ndan yardım istemiş hatta İstanbul’a kısa süreli bir seyahat yapmıştır. İlerleyen yıllarda Emir Gazi’nin bir müddet sonra da oğlu Melik Muhammed’in ölmesi Sultan Mesud’a Anadolu’daki üstünlük mücadelesini kendi lehine sonuçlandırma imkânını vermiş, kayınpederinin etkisi ve baskısından kurtularak onların topraklarına da el koymuştur. 1144 yılında Musul ve Halep Atabeyi İmamüddin Zengi’nin Urfa’daki Haçlı Kontluğu’nu ortadan kaldırmasıyla düzenlenen Haçlı Seferi’ni onlarla mücadele etmeyi kendileri için kutsal bir vazife olarak gören Anadolu Selçukluları karşılamıştır. Alman İmparatoru III. Conrad’ın başında bulunduğu kalabalık bir orduyu Eskişehir civarında hezimete uğratarak önemli bir başarıya imza atmıştır. İlerleyen yıllarda da Haçlılar üzerine yürüyerek önemli toprak kazanımları elde eden Mesud’un ölümüyle, tahta Selçuklu Tarihi’nin önemli isimlerinden biri olan II. Kılıçarslan geçmiştir. Bizans, Batı Anadolu’daki Türkmenlerin kendi topraklarına saldırmasından ve hızla topraklarını genişleten Kılıçarslan’ın başarılarından rahatsız olurken, onu ortadan kaldırmak adına büyük bir ordu hazırladı. Selçukluların tüm barış tekliflerine rağmen kabul edilemez şartlar öne sürerek anlaşmayı reddeden imparator, yaklaşık yüz bin kişilik ordusu ile tıpkı selefi Roman Diyojen gibi Türkleri Anadolu’dan atma amacıyla harekete geçti. Türklerin sahte ricat taktiği ile kendilerine çektikleri Bizans Ordusu, Denizli’den sonra Eğridir Gölü’nün kuzeyinde yer alan Kumdanlı’da Myrikephalon denilen dar geçitte sıkıştırılarak büyük bir hezimete uğratıldı.(1176) Ciddi bir ganimet elde eden Sultan, aynı zamanda Malazgirt Savaşı’ndan beri Bizanslılar’ın Türkler’den Anadolu’yu alma planlarına nihayet vermiş oldu. Bundan böyle Anadolu tam anlamıyla bir Türk yurdu hâline gelirken, Bizans’ın Selçuklular üzerine bir kez daha sefer yapmaya ne güçleri ne de cesaretleri kaldı. Bu dönemin belki de en olumsuz gelişmesi Sultan Kılıçarslan’ın ülkeyi henüz hayatta iken eski Türk geleneklerine de uygun olarak on bir oğlu arasında paylaştırmasıydı. Binbir güçlükle sağlanan Anadolu birliği, bu gelişme üzerine inkıtaa uğradı. Son günlerini huzur içerisinde geçirmeyi planlayan Sultan, şehzadelerinin birbirleriyle mücadelesine şahit olacak, hatta oğullarından Melikşah’ın kendisini zorla tahtan indirmesine maruz kalacaktı. Bu süreç içerisinde III. Haçlı Seferi vukuu bulmuş, Konya’ya kadar ilerleyen Haçlılar, asıl hedeflerinin Kudüs olması ve Selçuklular’ın sulh teklifi üzerine Anadolu’dan çekilmişler, dolayısıyla bu geçiş sürecinde payitaht büyük bir tehlikeyi güçlükle savuşturmuştur. Babasıyla birlikte asi kardeşleri Melikşah’ı etkisiz hâle getirerek tahta geçen Gıyaseddin Keyhüsrev ilk saltanatını altı yıl boyunca, 1192-96 yılları arasında sürmüş, daha sonra kardeşi II. Rükneddin Süleymanşah’la yaptığı mücadeleyi kaybederek tahttan feragat etmek zorunda kalmıştır. Süleymanşah veraset usulü gereğince bozulan ülke birliğini tekrar sağlayarak, önce Bizans’ı haraca bağlayıp Fetret Dönemi’nde Selçuklular aleyhinde topraklarını genişleten Ermenileri de cezalandırarak kontrol altına almıştır. O’nun büyük başarılarla dolu sekiz yıllık saltanatındaki en önemli mağlubiyeti küçümsediği ve tedbirsiz davrandığı Gürcülere karşı aldığı yenilgidir. Bununla birlikte en son babasının uyguladığı ve devletin merkeziyetçi gücünü kıran devlet topraklarının şehzadeler arasında paylaştırılması âdetine son vererek Türk devlet geleneğinde önemli bir değişikliğe imza atmıştır. Sultan’ın ölümüyle yerine küçük yaştaki oğlu III. Kılıçarslan geçmişse de yaklaşık dokuz yıldır gurbette yaşayan, Ermenilere, Eyyubilere onlardan da yeterli desteği göremediği için Bizans’a sığınan sâbık Sultan Keyhüsrev, devlet büyüklerinin de daveti üzerine tekrar Konya’ya gelmiş ve çocuk yaştaki yeğenini tahttan indirerek, ikinci kez Selçuklu Saltanatı’nın başına geçmiştir. Sultan Keyhüsrev Anadolu’dan geçen...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Türklerin Anadoluda var olma mücadelesi
« Posted on: 28 Mart 2024, 21:24:33 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Türklerin Anadoluda var olma mücadelesi rüya tabiri,Türklerin Anadoluda var olma mücadelesi mekke canlı, Türklerin Anadoluda var olma mücadelesi kabe canlı yayın, Türklerin Anadoluda var olma mücadelesi Üç boyutlu kuran oku Türklerin Anadoluda var olma mücadelesi kuran ı kerim, Türklerin Anadoluda var olma mücadelesi peygamber kıssaları,Türklerin Anadoluda var olma mücadelesi ilitam ders soruları, Türklerin Anadoluda var olma mücadelesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes