> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Dosya Yazıları > Türkiye Selçuklularında ticari ve ekonomik hayat
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Türkiye Selçuklularında ticari ve ekonomik hayat  (Okunma Sayısı 1341 defa)
22 Mayıs 2012, 11:44:50
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 22 Mayıs 2012, 11:44:50 »



TÜRKİYE SELÇUKLULARI’NDA TİCARÎ VE EKONOMİK HAYAT

Önder KAYA • 46. Sayı / DOSYA YAZILARI


Anadolu, coğrafî konumu itibariyle çok eski devirlerden beri ticarî açıdan önemli bir merkez olagelmiştir. Günümüzden yaklaşık 4000 yıl kadar önce Mezopotamyalı Asurlular, orta ve güney Anadolu’da ticaret kolonileri kurmuşlardı. Yine yarımadanın Ege sahilleri 3000 yıl kadar önce İyon Şehir Devletleri’ne ve onların muazzam ticaret ağına ev sahipliği yapmaktaydı. Anadolu kıyıları, zengin hinterlandı sayesinde pek çok ticarî ürünün başka bölgelere pazarlandığı önemli merkezlere sahipti. Yine bölge, doğu-batı ve kuzey-güney ekseninde kervan yollarının geçiş güzergâhında yer alıyordu.

Romalılar zamanında da özellikle “Pax Romanum” ya da “Roma barışı” denilen devirde Anadolu’da pek çok zengin kente tesadüf olunmaktadır. Ancak imparatorluğun son dönemlerinde bilhassa Sasanilerle yapılan mücadeleler, Anadolu ticaretini olumsuz etkileyecektir. Ticaret açısından tek sorun bu da olmayacaktır. Bilhassa Hıristiyanlık’ın 4. yy’da devlet dini olarak kabul edilmesi ile birlikte yaşanan mezhep kavgaları, 7. yy’dan itibaren bölgeyi etkisi altına alan İslam yayılması ve bunun bir sonucu olarak yaşanan çatışmalar da Anadolu’nun ekonomik yapısını olumsuz etkileyecektir. İlerleyen yıllarda Doğu Roma ya da meşhur adıyla Bizans’ın Anadolu’daki merkezî otoritesini yitirmesi, bölgenin güvenliği meselesini gündeme getirecek, Anadolu, 1048’den sonra başlayan Türk akınları ve 1071’de gerçekleşen Malazgirt Savaşı sonrasında bambaşka bir çehreye bürünecektir.

Türkiye Selçuklu Devleti hükümdarları, daha devletin temellerinin atıldığı ilk yıllardan itibaren Anadolu’nun coğrafî konumu ile de bağlantılı olarak bazı önemli merkezleri kontrol altına alma politikası takip etmiştir. Nitekim devletin kurucusu olan Kutalmışoğlu Süleymanşah, Antakya’yı aldıktan sonra Kuzey Suriye’nin gerek ticarî gerekse de siyasî açıdan en önemli şehri olan Halep üzerine yürümüş, fakat bu şehir önlerinde Suriye Selçuklu Hükümdarı Tutuş’la yaptığı mücadelede hem savaşı hem de hayatını kaybetmiştir.

Türkiye Selçukluları sonraki yıllarda bir takım sıkıntılarla boğuşmak zorunda kaldıkları için ticarete gereken önemi verememişlerdir. Bu sorunların en önemlileri, hanedan içinde yaşanan taht kavgaları, Batı’dan gelen ve Anadolu topraklarından geçerek Kutsal Topraklar’a varmaya çalışan Haçlılar ile diğer Anadolu Beylikleri’yle yapılan mücadelelerdir. Bunlara Bizans’ın Anadolu’da kaybettiği toprakları geri almak amacıyla zaman zaman yaptığı seferleri de ilave etmek gerekir. Haçlılar, I. ve II. Haçlı Seferleri sırasında Anadolu’dan geçmenin bedelini ağır ödemişler ve III. Haçlı Seferi’nden başlayarak Kutsal Topraklar’a ulaşmak için daha çok deniz yolunu tercih etmişlerdir. Bizans İmparatorluğu 1176’daki Miryokefalon Savaşı’nda ağır bir yenilgiye uğratıldığı gibi Anadolu Beylikleri’nin bir kısmı da bu tarihten itibaren kontrol altına alınmaya başlanmıştır. Dolayısıyla II. Kılıçaslan devri, Türkiye Selçukluları’nın, Anadolu’da siyasî birliği sağlamaya başlamak suretiyle gerçek anlamda ekonomi alanında atılım yaptıkları bir dönem olarak kabul edilebilir.

Bu hükümdar zamanında, güneyde Selahaddin Eyyubi’nin sağladığı kısmî düzenin de eklenmesiyle Anadolu ticareti önemli atılımlar sağladı. Gerek doğu-batı ve gerekse de kuzey-güney istikametinde uzanan ticarî güzergâh gelişim gösterdi. Selçuklu topraklarından geçen ve doğu-batı istikametinde uzanan ticaret yolu Türkistan’dan gelerek İran üzerinden Anadolu’ya giriyor, Sivas ve Ankara istikametini takip ederek İstanbul’a ulaşıyordu. Selçukluların teşkil etmiş olduğu güven ortamı neticesinde, bu yol Sivas’tan ikiye ayrılarak Kayseri, Aksaray ile Konya üzerinden Antalya ve Alanya gibi Akdeniz Limanları’na değin uzanıyordu. İkinci önemli güzergâh olan kuzey-güney yönünde uzanan yol ise Avrupa ile bağlantılı olarak Mısır ve Suriye’den başlıyor, buradan Akdeniz Limanları vasıtasıyla birinci yolla birleşerek Kayseri ve Sivas’a ulaşıyordu. Sonrasındaysa Karadeniz’in önemli limanları olan Sinop ve Samsun’a uzanıyordu. Yol buradan Kırım’ın Suğdak Limanı’na geçerek daha kuzeydeki Kürk Yolu ile birleşmekteydi.

Dolayısıyla bu ticaret ağından hareketle esasen Türkiye Selçukluları’nın ilerleyen yıllardaki fetih politikasını tahmin etmek hiç de zor görünmemektedir. Bölgenin en önemli gücü olmanın yolu, bu merkezlere hâkimiyetten geçmekteydi. II. Kılıçaslan’ın oğlu I. Gıyaseddin Keyhüsrev, bu amaçla önce Karadeniz kıyısındaki Samsun’u kontrol altına almıştır. Sonrasında ise Anadolu’ya gelen bazı tüccarların Antalya’da mallarına el konulduğunu öğrenince bu önemli liman kenti üzerine yürümüş ve 1207’de burayı Türkiye Selçuklu topraklarına katmıştır. Keyhüsrev’in 1211’de Alaşehir Savaşı’nda şehit olması planlı fetih politikasını sonlandırmamış, tam tersine tahta geçen büyük oğlu I. İzzeddin Keykavus, 1214’de Sinop’u hâkimiyeti altına almıştır. Yine Keykavus, Hıristiyanlar’la olan ticarî ilişkilerin artarak devamını da arzuladığından buraya Hetum adında bir Ermeniyi vali olarak tayin ettiği gibi, Anadolu’nun farklı bölgelerinden pek çok tüccarı da buraya yerleştirmiştir. Sonrasında ise Selçuklu hâkimiyetinin bir süreliğine dışına çıkan Antalya üzerine yürüyerek şehri yeniden kontrol altına almıştır. Aynı Sultan 1218’de Eyyubilerin elinde bulunan Halep üzerine sefer yapacaktır. Ancak Kuzey Suriye’nin bu en önemli ticarî kentini El-Cezire’deki Eyyubi nüfuzunun temsilcisi Melik Eşref ile giriştiği mücadelede uğradığı başarısızlık sonrasında elde edemeyecektir.

Alaaddin Keykubad dönemi her açıdan olduğu gibi ekonomik merkezlerin kontrolü bakımından da Türkiye Selçukluları’nın altın çağını teşkil eder. Bu dönemde Alanya kontrol altına alınarak burada bir tersane yapılmış ve Akdeniz ticareti egemenliğinin pekiştirilmesi yoluna gidilmiştir. Ancak asıl önemli gelişme Kırım’daki Suğdak Limanı’nın kontrol altına alınması olmuştur. Bu liman daha öncede belirtildiği gibi kuzeydeki Kürk Yolu ile güneyden gelen Mısır-Suriye ticaret yolunun kesişme noktasını teşkil ediyordu. Türkiye Selçukluları kara ticareti kontrolünü deniz gücü ile birleştirme yoluna giderek, bölgenin en zengin devletlerinden biri olacaktır. Bu dönemde Selçuklular’ın bir diğer avantajı ise bölgede mevcut güç dengelerinin köklü değişime uğramasıdır. İstanbul 1204’te Haçlılar tarafından işgal edilmiş ve bu işgal sırasında onlara yardım eden Venedikliler, şehrin ekonomik açıdan yeni efendileri olmuşlardır. Söz konusu durum Venedik’in en önemli rakibi olan Ceneviz’i harekete geçirmiş ve bu devlet Bizans’tan kaçan hükümdar ailesinden Teodoros Laskaris’in İznik’te kurduğu Rum Devleti ile anlaşma yoluna gitmiştir. Dolayısıyla Cenevizliler, Venedik’in bölgedeki egemenliğine son vermek için fırsat aramaktadırlar. Karadeniz ise Venedik, İznik Rum, Ceneviz ve Trabzon Rum Devletleri’nin amansız mücadele sahasıdır. Bu nedenle Kuzey Anadolu sahilinin en güvenli şehri olan Sinop ve karşı sahildeki Suğdak, parlak bir devir yaşayacaklardır. Suriye sahillerinde ise Eyyubiler ile Haçlılar arasında devam eden mücadele, bilhassa Avrupalı tacirleri olumsuz etkilemektedir. Orta Asya’daki Moğol karmaşasından kurtulup gelebilen tacirler, kendilerini Anadolu topraklarına atmaya çalışmaktadırlar. Dolayısıyla Keykubad devri Anadolusu bölgenin en istikrarlı devletine sahip bir konumdadır.

Türkiye Selçukluları ticareti pekiştirmek amacıyla başka tedbirler alma yoluna da gitmişlerdir. Bunlardan ilki tacirlere güven telkin etme politikasıdır. Bu amaçla I. Gıyaseddin Keyhüsrev Antalya’yı, I. İzzeddin Keykavus Sinop’u, I. Alaaddin Keykubad da Suğdak ve Alanya’yı fethettiklerinde elde ettikleri ganimet gelirlerinden bir kısmını bölgede zarara uğrayan tacirlerin mallarını tazmin etmeye ayırmışlardır. Dönemin güvensiz ortamında sağlanan bu olanak, Selçuklu hükümdarlarının uzak görüşlülüğünün bir yansımasıdır. Batılı denizci devletleri Selçuklu limanlarına çekmek amacıyla bunlara ahidnameler verilmiştir. Bir nevi kapitülasyon olarak da tanımlayabileceğimiz bu belgeler, sultanın ihsan-ı şahanesi olarak verilir ve istenildiği zaman tek taraflı olarak kaldırılırdı. Söz konusu belgelerde düşük bir gümrük geliri karşılığında Venedik, Ceneviz, Pisa gibi İtalyan Devletleri ile Kıbrıs Latin Krallığı gibi tüccar devletlerin ticarî ortamı daha da hareketlendirmesi hedeflenmiştir. Ahidnameler tacirlere karada, denizde mal ve can güvenliği de temin ediyordu. Ölen tacirin malının aynen ülkesine iadesi de bir başka husustu. Bu dönemin Feodal Avrupası’nda ölen bir kişinin malının o bölgenin senyörüne ait kabul edildiği düşünülürse uygulamanın çağının ne denli ilerisinde olduğu daha iyi anlaşılır. Ahidname geleneği Türkiye Selçukluları’nın 1243’te Moğol egemenliği altına girmesinden sonra bu kez Batı Anadolu’da kurulan Türkmen beyliklerince aynen devam ettirilecektir. Bilhassa Aydın ve Menteşeoğulları bu sayede Ayasuluk (Selçuk), Balat ve İzmir gibi limanlarını işlevsel bir hâle getireceklerdir. Ülke, Moğol kontrolü altına girdikten sonra da Venedik ve Cenevizliler ülkenin iç kesimlerinde konsolosluklar kuracaklardır.

Türkiye Selçukluları’nın ticarî amaçlı olarak inşâ ettirdikleri kervansaraylar aslında dönemin Anadolusu’nun ticaret güzergâhlarının da bir nevi haritasını çizer. Aksaray, Konya, Sivas, Malatya, Kırşehir, Erzurum, Diyarbakır, Denizli gibi önemli ticarî merkezlerin yolları üzerinde kurulan kervansaraylar, ekonomik hayatın can damarını teşkil etmekteydi. Etrafında sağlam surlar ve bu surların üzerinde de gözetleme kuleleri bulunan söz konusu yapılar, kervanların haydutlar tarafından yağma edilmesinin önlenmesini, kervan sahiplerinin her türlü ihtiyacının karşılanmasını ve gerek insanların gerekse de hayvanlarının dinlenmesini amaç edinen yapı ko...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Türkiye Selçuklularında ticari ve ekonomik hayat
« Posted on: 19 Nisan 2024, 14:55:50 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Türkiye Selçuklularında ticari ve ekonomik hayat rüya tabiri,Türkiye Selçuklularında ticari ve ekonomik hayat mekke canlı, Türkiye Selçuklularında ticari ve ekonomik hayat kabe canlı yayın, Türkiye Selçuklularında ticari ve ekonomik hayat Üç boyutlu kuran oku Türkiye Selçuklularında ticari ve ekonomik hayat kuran ı kerim, Türkiye Selçuklularında ticari ve ekonomik hayat peygamber kıssaları,Türkiye Selçuklularında ticari ve ekonomik hayat ilitam ders soruları, Türkiye Selçuklularında ticari ve ekonomik hayatönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes