๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Dosya Yazıları => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 22 Haziran 2012, 16:29:12



Konu Başlığı: Pakistan Başkonsolosu Dr. Yousaf Junaid
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 22 Haziran 2012, 16:29:12
Pakistan Başkonsolosu Dr. Yousaf Junaid: Pakistan halkı Türkiye’nin desteğine müteşekkir
İbrahim BARAN • 68. Sayı / DOSYA YAZILARI


Pakistan yüzyılın en büyük felaketini yaşadı. Yoğun yağışların ortaya çıkardığı sel, binlerce insanın ölmesine, yaklaşık 20 milyon insanın evsiz kalmasına neden oldu. Sel felaketi, diğer tabii afetlerden belirli noktalarda ayrılıyor. Örneğin yoğun yağışların ardından ortaya çıkan büyük su kütlelerinin tahribatı kısa süreli değil, zamana yayılmış bir şekilde etkisini gösteriyor. Yine felaket sonrasında yaşanan salgın hastalık tehlikesi de zaten her şeyini kaybetmiş Pakistan halkı için hayatı iyice yaşanmaz kılıyor. Felaketi ve sonrasındaki durumu Pakistan’ın Türkiye’de iki resmi temsilcisinden biri olan Pakistan Başkonsolosu Dr. Yousaf Junaid ile değerlendirdik.

Pakistan’da büyük bir felaket yaşandı. Felaketin boyutlarına ilişkin çeşitli açıklamalar yapıldı. Yaşananlara ilişkin neler söyleyeceksiniz?
Pakistan’ın karşı karşıya kaldığı felaketi yüzyılın en büyük doğa olayı olarak tanımlayabiliriz. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de bu şekilde tanımladı sel felaketini. Pakistan’da meydana gelen aşırı yağışların neticesinde böylesi acı bir durum ortaya çıktı. Sel suları daha sonra kuzeyden güneye yani Pencap’tan Sindh’e doğru hareket etti ve çok ciddi bir dramın ortaya çıkmasına neden oldu. 20 milyona yakın insan evini kaybetti ve şu an dışarıda yaşıyorlar. 1 milyon 400 bin ev kullanılamaz hale geldi. Altyapı sistemleri, köprüler ve sulama sistemleri çöktü. Bu çöküntü ve kayıpların zararıyla bu zararların gelecekte ortaya çıkaracağı durum da göz önüne alındığında felaketin boyutlarının ne derecede olduğunu daha rahat algılayabiliriz. Ayrıca resmî rakamlara göre 1700 insan hayatını kaybetti. Bu da ne kadar büyük bir felaket yaşadığımızı anlatmak için yeterlidir sanırım. 100 binin üzerinde büyük baş hayvanın telef olduğunu, felaket sebebiyle yitirilen tarım alanlarının büyüklüğünü de gözardı etmemeliyiz elbette.

Sel sonucu kaybedilen alan Pakistan topraklarının yüzde kaçına tekabül ediyor?
Felakete maruz kalan topraklar Pakistan topraklarının yüzde 20’si civarında. Elektrik, gaz ve telekomünikasyon ağları da bu topraklarla birlikte darmadağın oldu.

Yaşanan acı sürecin ardından Pakistan’da şu sıralar durum nedir?
Suların önemli bir kısmı çekilmeye başladı. Buna rağmen suların bir kısmı duruyor. Özellikle Sindh bölgesinde, yani Arap Denizi’ne açılan bölgede sel suları mevcudiyetini koruyor. Bu sel suları nedeniyle maalesef bir takım hastalıklar da ortaya çıkmış durumda. BM 3,5 milyon çocuğun bu rahatsızlıklardan etkileneceğini ileri sürüyor. Sel nedeniyle ortaya çıkan endemik, epidemik rahatsızlıklar, kolera, ishal gibi rahatsızlıklar insanları çok kötü derecede etkiliyor.

SEL FELAKETİ KÜRESEL ISINMAYLA İLGİLİ

Tabii afetler genel olarak coğrafi nedenlere bağlanır. Pakistan’ın bir kısmının dağlık bölge olduğunu biliyoruz. Ortaya çıkan felaket Pakistan’ın coğrafi koşullarıyla direkt ilgili diyebilir miyiz?

Ben bir coğrafya uzmanı değilim ancak doğruyu söylemek gerekirse direkt bir bağlantı olduğu kanaatinde değilim. Sizin de ifade ettiğiniz gibi özellikle Pakistan’ın kuzeyi yüksek dağlarla çevrili bir bölge. Dünyanın ikinci büyük dağı K2 Pakistan’da bulunuyor. Bu dağlar ciddi oranda kar alıyor. Bunun önemli bir etkisi olabilir. Ayrıca Pakistan bu yıl belki de tarihinin en fazla yağışını aldı. Kuşkusuz selin en büyük nedeni bu yağışlar. Bunları bölgesel faktörlere bağlamak da doğru değil. Malumunuz dünyada küresel ısınma nedeniyle birçok yerde tabii felaketler meydana geliyor. Mesela tsunami felaketi yaşandı. İstanbul’da da yoğun yağış nedeniyle küçük çaplı bir sel felaketi meydana geldi. Bazı yerlerde daha büyük felaketler de ortaya çıktı. Dolayısıyla evet, Pakistan coğrafyası felakete yol açmaya müsait, ancak felaketi yalnızca bölgesel coğrafi koşullara bakarak değerlendirmemek gerekiyor.

Doğal afetlerin neticeleri halkın ya da hükümetin aldığı tedbirler ölçüsünde değişebiliyor. Şayet tedbir alınsaydı ortaya çıkan zararın daha az olabileceği söylenebilir mi?
İnsanlar bu gibi felaketlere çoğu zaman hazırlıksız yakalanıyorlar. Klasik ve çok net bir örnek olduğu için tsunami örneğini veriyorum sürekli ama tsunamiden önce hiç kimse bir tsunami ile koca bir bölgenin yerle bir olacağını düşünemezdi. Dolayısıyla öncesinde ciddi tedbirler almak mümkün olmuyor. Pakistan’ın bazı bölgeleri her yıl yoğun yağış aldığı için alt yapı ile ilgili, sulama kanalları ile ilgili tedbirler alınıyor zaten. Ancak bugün karşı karşıya kalınan durum yalnızca Pakistan’ın bir bölgesi ile ilgili bir durum değil. Bütün ülkeyi etkileyen bir felaket için ne yapabilirsiniz ki? 10 metre yüksekliğinde bir su kütlesiyle karşı karşıya kaldığınız zaman yardım faaliyetlerini ancak helikopter ya da uçaklarla yapabiliyorsunuz. Biz de imkânlarımız dâhilinde ve dost ülkelerin yardımıyla bu faaliyetleri gerçekleştirmeye çalıştık. Pakistan’da barınma ihtiyacını karşılayacak yerler var, evsiz kalmış 20 milyona yakın insanı okullara, kamu binalarına yerleştirdik. “Olmasaydı ne yapacaktık?” diye de düşünüyorum açıkçası. Diğer tüm gelişmekte olan ülkeler gibi bizim de imkânlarımız kısıtlı. İmkânlarımızın bir kısmını sel felaketinin oluşturduğu fiziksel tahribata ayırdık. Ancak eğitim, sağlık gibi alanlarda da kaynaklara ihtiyacımız var. Bundan birkaç sene evvel doğal felaketlere yönelik bir birim kurmuştuk. Ancak bu birim depreme yönelik kurgulanmış bir birimdi. Bu birimin de elleri kolları bağlı çünkü depremle selin meydana getirdiği zararlar birbirinden oldukça farklı.

TÜRKLER PAKİSTANLILARI KARDEŞLERİ GİBİ GÖRDÜ

Kurtuluş Savaşı yıllarında Pakistan halkının Türk halkına gösterdiği vefayı biliyoruz. Genç kızlar Müslüman kardeşlerine yardım etmek adına çeyizlik malzemelerini göndermişlerdi. Böylesi acı bir günde Pakistan halkı Türkiye’den beklediği desteği görüyor mu?

Pakistanlılar olarak biz Türk halkına ve devletine müteşekkiriz. Sadece yapılan yardımlar için değil, verilen manevi destek için de… Türk halkı yalnızca yardımlarıyla değil, Pakistan halkına gösterdiği manevi destekle de böyle bir zamanda onların gönüllerini fethetti. Yapılan iyilikleri gördüğümde çocukluk günlerimi hatırladım. Çocukluk yıllarımda babam her daim derdi ki; “Türkiye ve Pakistan iki farklı ülke olabilir ama iki kardeş ve iki dost ülke”. O zaman bunu anlayamazdım tabii. Bu cümlenin ne anlama geldiğini 1990’lı yıllarda Türkiye’ye geldiğimde ve Başkonsolos olduğumda fark ettim. İnsanlarla kurduğum diyalog neticesinde gerçekten Türk halkı ile Pakistan halkının kardeş olduklarına bizzat yaşayarak şahit oldum. Kurtuluş Savaşı yıllarında Pakistan halkının yaptığı yardım değil bir vazifeydi. Kardeşlerimize bu desteği vermek zorundaydık. Bugün de Türk halkının bize aynı duygularla yardım ettiklerine şahit oluyoruz. Hatırlarsınız daha önce de Pakistan’da bir deprem felaketi yaşanmıştı. O zaman da oraya gelen ilk grup Türk doktorların oluşturduğu gruptu. Pakistan’dan ayrılan son grupsa Türk müteahhitler ve inşaatçılar oldu. Geçtiğimiz günlerde Sayın Emine Erdoğan’ın yaptığı Pakistan ziyaretine iştirak ettim. Emine Hanım’ın oradaki tutumu beni çok duygulandırdı. Bir gün 84-85 yaşlarında emekli bir öğretmen geldi bana. Yürümekte bile güçlük çekiyordu. Anladığım kadarıyla ekonomik durumu çok da iyi değildi. 500 TL yardımda bulundu Pakistanlı kardeşleri için. İçimden “bu paraya sizin de ihtiyacınız var. Sizde kalsın” demek geçti ama diyemedim. Yine 14-15 yaşlarında iki kız çocuğu küpelerini getirdi yardım etmek amacıyla. Bu kız çocukları bana ninemi hatırlattı. Ninem de Kurtuluş Savaşı yıllarında yüzüklerini, küpelerini Türk kardeşleri için gönderdiğini anlatırdı. Bu iki ülkenin bir sefere mahsus dayanışması değil, kardeşlik hukukunun gerektirdiği ve sürekli tekrar eden bir yardımlaşma süreci, bir sevgi bağı.

FELAKETLE TEK BAŞINA MÜCADELE ETMEK ZOR

Dünyanın çeşitli yerlerinde benzeri felaketler olduğu zaman BM, UNESCO gibi uluslararası kuruluşlar hız kesmeden yardım faaliyetlerinde bulunuyorlar. Söz konusu ülke Pakistan olduğunda aynı destek verildi mi?

Felaketin gerçekleştiği ilk günlerde uluslararası kamuoyu olayın ne kadar büyük olduğunu anlayamadı. Deprem gibi bir felaket değildi çünkü. Depremde yıkılan binaların, ölen insanların sayıları az çok bellidir. Ve çalışmalar bu yönde yapılır. Ama burada hasar yavaş yavaş ortaya çıktığı için zararın ne kadar olduğunu anlamak ilk başlarda mümkün değildi. Zararın büyüklüğü ortaya çıktıkça uluslararası yardım kuruluşlarının destekleri geldi. Arama kurtarma faaliyetleri başladı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon başkanlığında bir komisyon kuruldu ve büyük devletlerin temsilcileri katıldı bu komisyona. Özellikle bazı ülkeler dışişleri bakanlığı düzeyinde temsil edildiler orada. Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu oradaydı, Hillary Clinton oradaydı. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı ve Çin Dışişleri Bakanı katıldı. Orada 80’e yakın temsilci konuşmak istedi. Ancak vakit yeterli olmadığı için yalnızca Ban Ki Moon ve Pakistan Dışişleri Bakanı konuşabildi. Pakistan’da bulunan rehabilitasyon ve kurtarma merkezi ile ilgili sunum yapıldı. Clinton’ın söylediği şu cümleler çok manidardı açıkçası; “Hiçbir devlet böylesi bir felaketle tek başına mücadele edemez. Şurası açıktır ki tüm devletlerin böyle bir felaketin acılarını dindirmek için Pakistan’a yardım etmesi gerekiyor”. İlk izlenimlerin ardından birçok devlet yardımda bulundu.

PAKİSTAN HALKI HER ŞEYE RAĞMEN İNANCINI KAYBETMİYOR

Bir Pakistanlı olarak Pakistan halkının felaket sonrasındaki tutumunu nasıl gözlemliyorsunuz? Pakistan halkı isyan mı ediyor yoksa mütevekkil mi davranıyor?

Netice olarak bu felaket birilerinin davranışları sonucu ortaya çıkmış bir felaket değil. Bu felaketi insanlar yapmadı. Bu bir ilahi tecelliydi. İnsanların sel felaketi sonrasındaki tutumlarının merkezine bu inanç ve görüş hâkimdi. Özellikle inanç burada önemli bir yerde duruyor. Bizler hayrın da şerrin de Allah’tan geldiğine inanan bir dinin mensuplarıyız. Böyle bir felaket karşısında insanlarımızın isyan etmesi kesinlikle söz konusu olmadı. Pakistanlılar sel felaketini büyük bir tevekkülle karşıladılar. 20 milyona yakın insan burada evsiz kaldı. İlk zamanlarda gıda ve içecek maddesi bulmak mümkün değildi. Buna rağmen Pakistanlılar herhangi bir şiddet eyleminde bulunmadılar. Herhangi bir isyan, ayaklanma söz konusu olmadı kesinlikle. Aksine böyle bir süreçte birbirlerine karşı daha yardımsever, daha paylaşımcı bir Pakistan halkının varlığına şahit olduk. Elinde hiçbir şeyi kalmamış insanlarda dahi böyle bir inanç olduğunu biliyorum. Daha önce diğer halklara nazaran zengin bir hayat süren, fakirlere yardım etmeyeceğini düşündüğümüz vatandaşlar bile bu zaman diliminde ihtiyaç sahipleriyle her şeylerini paylaştılar. Pakistanlılar arasında birlik ve beraberlik duygularının aslında yoğun bir biçimde varolduğuna ve yaşandığına şahit olduk. “Sizin şer bildiklerinizde hayır, hayır bildiklerinizde şer vardır” ayetinin bir kez daha tecelli ettiğine şahit olduk. Bu felaket toplumsal dayanışmanın ortaya çıkmasına vesile oldu çünkü. Dünyanın başka yerlerinde meydana gelen küçük çaplı felaketlerde bile insanlar isyan ederlerken Pakistanlılar kesinlikle böyle bir tutum sergilemediler.

Yaşananların ardından Pakistan toplumunun kısa bir sürede toparlanacağını düşünüyor musunuz?
Az önce de ifade ettiğim gibi bizler Müslüman, inançlı insanlarız. Pakistanlılar böyle bir günde sergiledikleri mütevekkil, yardımsever ve dayanışmacı ruhu bünyelerinde barındırıyorlar. Bu tevekkül ve yardımlaşma ruhu varolduğu müddetçe yalnız bu felaket değil, (Allah muhafaza) yaşanacak başka büyük felaketlerin ardından bile Pakistanlılar’ın çok kısa bir sürede toparlanacağına inanıyorum. Ancak burada iş yalnız Pakistan halkına düşmüyor, Hillary Clinton’ın dediği gibi bu ve benzeri felaketlerin altından tek başına kalkmak zor. Uluslararası kamuoyunun da bugüne kadar verdikleri desteği devam ettirmeleri ve Pakistan’ın yeniden kalkınmasına yardımcı olmaları gerekiyor. Bu yardımların kesileceği endişesini taşımıyoruz.