> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Dosya Yazıları > Fatih döneminde merkezî yönetim-ulema ilişkisi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Fatih döneminde merkezî yönetim-ulema ilişkisi  (Okunma Sayısı 2208 defa)
23 Temmuz 2012, 15:58:40
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 23 Temmuz 2012, 15:58:40 »



Fatih döneminde merkezî yönetim-ulema ilişkisi
Ahmet DEMİR • 78. Sayı / DOSYA YAZILARI


Kuruluşundan beri medreselerin üzerinde bulunan Osmanlı hükümdarlarının otoritesi, sadece dinî müesseseleri değil ulemayı da içine alıyordu. Osmanlı yönetimi, önemli idari, hukuki-şer‘î devlet ve toplum işleri için kendilerinden her zaman önemli beklenti içerisinde bulunduğu ulemayı göz önünde bulundurmaya gayret etmişti. Hatta bu sınıfa icra gücündeki yardımcı unsur gözüyle bakmıştı.

Osmanlı Devleti, resmî düşüncesinin oluşmasında en önemli mekanizmalardan biri olarak gördüğü medreseleri kontrol altına alarak, buralarda yetişme safhasındaki ulemaya dolaylı ya da doğrudan müdahale eder, aynı zamanda burada yetişip hizmet verecek olanlarla da aynı şekilde münasebette bulunurdu. Bu çerçevede, merkezî yönetim-ulema ilişkisinin kategorilerinden bahsetmek gerekiyor. En başta, Nizâmülmülk’ün, kendi adıyla anılan medreselerin başına büyük İslâm âlimi İmam Gazâlî’yi (ö. 505/1111) getirmesini, bu düşüncenin çıkış noktası olarak görmeliyiz. Bir siyaset adamı olarak onun bu hareketinin, kendinden sonrakilere de tevârüs edeceği muhakkak. Bu işbirliği, Osmanlı Devleti’nde de devam etmekle birlikte, Fatih’le imparatorluk haline gelen Osmanlı’da, diğer İslam-Türk devletlerinden daha belirgin ve kurumsallaşmış bir karakter kazanmıştı.
Fatih’e kadarki dönemde bazı hükümdarların merkezî yönetim kurma gayreti içerisine girdikleri malûm. I. Bayezid, Fetret Devri’nden sonra I. Mehmed ve II. Murad bu alanda yoğun bir faaliyete girişmişlerdi. II. Mehmed’in bu işi tam anlamıyla gerçekleştirmesini sağlayan en önemli gelişme hiç şüphe yok ki İstanbul’un fethiydi. Halil İnalcık’ın fatih bir sultan olarak II. Mehmed’i yorumlayışı, onun birçok özelliği kadar merkezî başarısını da ifade etmektedir: “Fatih Sultan Mehmed Han kimliği, gerçekten de Roma fatihi (Fatih) olmayı, İslam’ın sünnî kılıcı ve imparatorluk katına ulaşmışlığı (Sultan), mübârek bir muştulanmışlığın tecellisi (Muhammed) ve Asya’nın büyük birlikteliklerine selam göndermeyi (Khan) mezcetmektedir”1. Fatih’e bu kimliği kazandıran faktörlerden birisi de İslam’ın özel hukuk alanının, hukuki anlamda bağımsızlaştırılmasına karşılık, kadılar aracılığıyla örfü siyasete bağlaması olgusuydu. Fatih’i, merkezî otorite kurmaya teşvik eden unsurlar arasına daha sonraları başkaları da eklenmişti. Mesela Ahmet Mumcu’nun, II. Mehmed’in ilk tahta çıkışından fetih sonrasına kadar mücadele etmek durumunda kaldığı Çandarlı ailesinin hareketleri ile ilgili görüşü, bunlar arasında en mantıklı görünen gerekçelerden birisi2. Fakat kabul edilmesi gereken şu ki, Osmanlı devleti özellikle Fetret Devri sonrası II. Murad’la birlikte sürekli merkezî otoriteyi gerçekleştirme gayreti içinde olmuştur3.

Siyasi, sosyal ve iktisadi yönlerden ele alınıp üzerinde çok fazla yorum yapılabilecek merkezî otoritenin oluşmasında, ilmiyenin payının ne olduğu, resmî düşüncenin oluşumunu temin edecek ulemanın merkezî otoriteyle hangi şartlar ve ortamda işbirliği yaptığı önem kazanıyor. Çünkü merkeziyetçi düşünce, tepeden tırnağa her şeyin hükümdar elinde toplanmasını gerektiriyordu. Burada, siyasi gelişmelerin tesiriyle önem kazanan şeyhülislâmlığın, ilmiye sınıfı için oluşturduğu kontrol mekanizması vurgulanmalı. Osmanlılar, siyasi niteliğin bir sonucu olarak şeriat’ı “ayrı fakat eşit” denebilecek bir özel hukuk alanına yerleştirmeye özen göstermişti4. Aslında bu değişimi gerçekleştiren Fatih Sultan Mehmed’di. O, şeyhülislâmlık müessesesini tam manasıyla bir devlet dairesi haline getirmişti. Kazâ ve tedrîs mekânizmalarını da bu müessese vasıtasıyla, merkezî otoritenin icraatını teyit ve tasdik edici bir duruma indirmiş ve müessesenin başındaki zatı, kendinin mutlak vekili durumundaki vezir-i azam vasıtasıyla kendisine bağlamıştı5.

Osmanlı medreselerinin başlangıçtaki pozisyonları, güçlü bir merkezî yönetim sayesinde oluşan yönetim felsefesinin verileriyle güçlendirilmişti. Bir taraftan güçlü bir merkeziyetçi idari sistemin temelleri atılmış, öte taraftan bu sistemin başında bulunan bir sultan anlayışı, başka bir ifadeyle “patrimonyal yönetim felsefesi”6  geliştirilmişti. Kuruluşundan beri medreselerin üzerinde bulunan Osmanlı hükümdarlarının otoritesi, sadece dinî müesseseleri değil ulemayı da içine alıyordu. Onlar, kendilerine hizmet veren ulemadan her türlü yardımı isteyebiliyorlardı. Bunların içinde de özellikle sünnî istikametteki devlet talebi önem taşıyordu7. Fatih dönemine kadar ulemanın belli başlı temsilcileri yönetim görevini üzerlerine alanlar arasında yer almışlar, hatta pek çok kurumun temelini atmışlardı8.

Osmanlı yönetimi, önemli idari, hukuki-şer‘î devlet ve toplum işleri için kendilerinden her zaman önemli beklenti içerisinde bulunduğu ulemayı göz önünde bulundurmaya gayret etmişti. Hatta bu sınıfa icrâ gücündeki yardımcı unsur gözüyle bakmıştı. Fatih devrine kadar ulemanın ilmiye ve seyfiye kategorilerinde vazife aldıkları, hatta bazılarının vezir bile oldukları görülmekle birlikte, fetihten sonra seyfiyedeki bu gelişme aksine dönmüştü. Fahri Unan, Sahn Medreseleri’nde tahsil görmüş yaklaşık 1200 ilim adamını çok yönlü bir değerlendirmeye tabi tuttuğu eserinde, örnek olarak verdiği birkaç münferit hadiseden başka, 16. yüzyıldan itibaren yönetim kademesinde bulunanlarla münasebet kurmak istemeyenlere rastlanmadığını belirtir9. Fatih’in İstanbul’u fethettiği dönemde Molla Güranî’ye vezirlik teklif ettiği halde, onun bu görevin manevî baskısından çekinerek reddetmesi ve kazaskerliği tercih etmesi, 15. yüzyıla ait en güzel numunedir10.

Merkezî yönetim-ulema ilişkisinin ilmî boyutları
Osmanlı merkezi yönetimi ile ulema arasındaki ilişkinin, siyasi-bürokratik tarafı kadar ilmî boyutları da önemliydi. Çok iyi bilindiği gibi Osmanlı hükümdarları, şehzadelikleri dönemlerinden başlamak üzere bir âlimin yanında yetişirlerdi. Şehzade, hocasının terbiyesinde yetişir, ilmî ve ahlakî bakımdan belli bir seviyeye yükselirdi. Zamanı geldiğinde, kader bahtına gülüp tahta oturursa bu ilişkinin devam etmesi çoğunlukla mümkün olurdu. Fatih’in şehzade hocalarından olan Molla Güranî ve Molla Hüsrev ile ilişkisi buna bir örnek teşkil ediyor. Aslında merkezî yönetim-ulema münasebetlerinden ziyade münferit bir hadise gibi görünen bu kategoriyi göz önünde bulundurmamızın gerekçesi, ilişkilerin ilk basamağı olmasındandır.

Merkezi yönetim-ulema ilişkisinin ilmî platformu için özellikle Fatih dönemi canlı örnekler taşıyor. Burhân-ı Tevhîd meselesinde Molla Zeyrek ile Hocazâde’nin, Tehâfüt Meselesi’nde Hocazâde ile Alâeddin Ali Tûsî’nin tartışması, bizzat Sultan Fatih’in talebi doğrultusunda gerçekleştirildiği için, bilhassa bu ilişkinin ele aldığımız bağlamdaki boyutunu yansıtıyor. Bu tartışmalarda Molla Hüsrev’in ve Mahmud Paşa’nın hakemliği yanında Fatih’in huzûru yine aynı doğrultuda önemli11. Fenarîzâde Hasan Çelebi, Mağnisazâde Muhyiddin Mehmed Efendi12 örnekleri de bu çerçevede değerlendirilebilir (Unan 2003:222-224). Yine Fatih zamanında ortaya çıkan siyasi çekişmeler muvâcehesinden baktığımızda, merkezi yönetim-ulema ilişkilerine giden bir ağ önümüze bu kez farklı boyutlarda çıkıyor. Bunlara Müeyyedzâde Abdurrahman, Halepli Alâeddin Ali, Molla Kestelli, Molla Lütfi, Mevlânâ Abdülkâdir’in şehzâde-hükümdar-ulema-devlet adamı bağlantılı örnekleri bu boyutu en güzel biçimde ortaya koyuyor13.

KAYNAKÇA:

1 Ümit Hassan, Osmanlı Örgüt-İnanç-Davranış’tan Hukuk-İdeoloji’ye, İstanbul, 2001, s. 164.165.
2 Ahmet Mumcu, Osmanlı Devletinde Siyaseten Katl, Ankara, 1985, 39.
3 Halil İnalcık, Osmanlı’da Devlet, Hukuk, Adalet, Eren Yayınları, İstanbul, 2000, s. 49. İnalcık,  II. Murad’ın (1421-1451) daha çok saraydaki kullar arasından seçtiği kendi adamlarını uc komutanlıklarına getirmesinden başlayarak, merkeziyetçi politikanın giderek öne çıkmasının II. Mehmed dönemine de damgasını vurduğunu söylemektedir.
4 Şerif Mardin, Türkiye’de Din ve Siyâset: Makaleler 3, İstanbul, 1991, s. 24-25.
5 A. Yaşar Ocak, “XV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Resmî İdeolojisi ve Buna Muhalefet Problemi”, XI. Türk Tarih Kongresi’nden Ayrıbasım, Ankara, 1994, 1206-1207; Fahri Unan, “Osmanlı Resmî Düşüncesinin ‘İlmiye Tarîki’ İçindeki Etkileri, Patronaj İlişkileri”, Türk Yurdu XI/45, 1991, s. 34.
6 F. Unan, Kuruluşundan Günümüze Fâtih Külliyesi, TTK, Ankara, 2003, s. 18.
7 M. Tayyip Gökbilgin, “Ulemâ”, İA, XIII, 1974, s. 24.
8 Coşkun Üçok-Ahmet Mumcu, Türk Hukuk Tarihi Ders Kitabı, Ankara, 1982, s. 199.
9 Unan, eserinin “Ulemânın Yetişme Safhaları ve Sosyal İlişkileri” alt başlığında dile getirdiği üzere, Sahn medreselerinin kuruluşundan XVIII. yüzyılın ortalarına kadar müderrislik yapan 1200 civarındaki ilim adamının en alttan en üste doğru işleyen kademeli bir sistemden geçerek nihâyet önemli mevki ve makamlara terfî ettiklerini, bunun işlemesinde de “patronaj ilişkileri” faktörüne bağlı olarak ulemânın, merkezî devlet adamları ve ulemâyla ilişki türleri geliştirmelerinin gerekçelerini ortaya koymaktadır. Unan ayrıca, bu ilişki ağına bağlı rekabet ortamını da resmetmektedir. Bkz: a.g.e., s. 209-237
10 Mahmud b. Süleyman Kefevî, Ketâibü A‘lâmi’l-Ahyâr min Fukahâ-i Mezhebi’n-Nu‘mâni’l-Muhtâr, Süleymaniye Ktp. 1113 tarihli yazma, vr. 428a; Müneccimbaşı, Sahâifü’l-Ahbâr, (trc. Nedim), III, İstanbul, 1285, s. 371; Ahmet Ateş, “Molla Güranî”, İA, VIII, 1974,  s. 406-408; Süleyman Sadeddin Müstakimzâde, Devhatü’l-Meşâyih ve Zeyli (Osmanlı Şeyhülislâmlarının Biyografileri), (Ahmed Rifat), İstanbul, 1978, s. 10; Richard C Repp, The Müfti of Istanbul; A Study in the Development of the Ottoman Learned Hierarchy, Oxford University, Oxford, 1986, s. 168-169.
11 Nişancı Mehmed Paşa. Târih-i Nişancı, İ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Fatih döneminde merkezî yönetim-ulema ilişkisi
« Posted on: 28 Mart 2024, 19:14:20 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Fatih döneminde merkezî yönetim-ulema ilişkisi rüya tabiri,Fatih döneminde merkezî yönetim-ulema ilişkisi mekke canlı, Fatih döneminde merkezî yönetim-ulema ilişkisi kabe canlı yayın, Fatih döneminde merkezî yönetim-ulema ilişkisi Üç boyutlu kuran oku Fatih döneminde merkezî yönetim-ulema ilişkisi kuran ı kerim, Fatih döneminde merkezî yönetim-ulema ilişkisi peygamber kıssaları,Fatih döneminde merkezî yönetim-ulema ilişkisi ilitam ders soruları, Fatih döneminde merkezî yönetim-ulema ilişkisiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes