๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Dosya Yazıları => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 16 Haziran 2012, 18:59:27



Konu Başlığı: Kriz üzerine
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 16 Haziran 2012, 18:59:27
KRİZ ÜZERİNE
Ali ERDEM • 47. Sayı / DOSYA YAZILARI


1
Amerika’da başlayan ekonomik kriz, birkaç aydır dünyanın üzerinde konuştuğu, kafa yorduğu ortak bir mesele hâline geldi. Ekonomik krizin kendisini tartışmadan önce, kriz vesilesiyle tecrübe ettiğimiz bir durumu konuşmakta yarar var. Kabul edelim ya da etmeyelim, dünya ülkelerinin siyasî sınırlarla birbirinden ayrılmış olması ve bu sınırların herhangi bir saldırıya karşı korunaklı hâle getirilmesi, bir ülkeyi dış tesirlerden uzak tutmuyor. Dahası, bugünün dünyasında fiilî bir saldırıya uğramaktan daha ağır darbeler bile alabiliyor bir ülke. Anlaşılacağı gibi artık sınırlardan bağımsız işleyen bir dünya sistemi var. Bu sisteme entegre olmayanların başı dertten kurtulmuyor. Sisteme entegre olanlar ise, entegrasyonu tamamladıkları oranda sistemin iyi ya da kötü yanlarını paylaşmaya mecbur kalıyor. Krizin mevcut ekonomik mekanizmada etkisi bulunan herhangi bir ülkede patlak vermesi, doğal olarak bütün sistemi etkisi altına alıyor. Eğer kriz, sistemin beyni durumundaki bir ülkede yani ABD’de çıkmışsa, bu sistemle irtibatı oranında bütün dünya ekonomilerinde, piyasalarında tesirini peyder pey göstermeye başlıyor. Yaşadığımız böyle bir kriz.

2
Yaşanan ekonomik krizle ilgili öne çıkan tartışmalardan biri de şu: Bu krizi kapitalizmin sistem olarak iflasını işaret eden bir haberci mi, yoksa bunu, sistemin zaman zaman yaşayabileceği ve kendi işleyişi içerisinde çözüme ulaştıracağı bir kriz olarak mı görmeliyiz? Marksist’ler ya da antikapitalist görüşlere sahip muhtelif aydınlar, Kapitalizm’in eninde sonunda sistem olarak iflas edeceğini, krizin de bunun bir işareti sayılabileceğini vurguluyor. Kimileri ise, meseleye sadece ekonomik kriz çerçevesinde değil, Amerika’nın geleceğini de işin içerisine katarak iki farklı cepheden yaklaşıyor. Onlara göre, bu hem kapitalizmin hem de Amerika’nın sonunun yaklaştığını haber veren bir ön kriz. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu görüşlerde romantik bir yan da yok değil! Aslında genel kanaat, 2008’in ikinci yarısında ABD’de başlayan ekonomik buhranın, Kapitalizm’in daha önce içine girdiği, bundan sonra da benzerlerini yaşayabileceği sistem içi bir sorun olduğu. Kısacası dünya ekonomik sistemi, bu tür rahatsızlıklardan sonra bünyesini yeniden onarıp yoluna devam ediyor.

3
Ekonomistler ve iktisat tarihçileri, 2008 Krizi’nden bahsederken zaman zaman 1929 yılında yaşanan buhrana gönderme yapmayı ihmâl etmiyor. Dünya ekonomisi o dönemde de ciddi bir darboğazdan geçmiş, Almaya gibi kimi ülkeler sıkıntıyı hâlledebilmek için ciddi tedbirlere başvurmuş, bu da pek çok sosyal hâdisenin zeminini hazırlamıştı. Kimi sosyal bilimcilere göre İkinci Dünya Savaşı, 1929 Krizi’nin tetiklediği bir savaştı ve krizler böylesi sonuçlar doğurabilmekteydi. Bu yorum, 2008 Krizi’nin derinleşmesi hâlinde benzer sonuçlarla karşılaşılabileceğini ima ediyor. Çünkü kriz derinleştikçe tedbirler sertleşecek, tedbirler sertleştikçe insanların günlük hayatları bundan ciddi biçimde etkilenecek, kriz uzadıkça bu etki farklı tepkileri doğuracak. Şimdilik krizin ne kadar süreceği, etkisinin hangi boyutlara varabileceği konusunda sarih bir tespit yok. Genel kanaat, ekonomideki durgunluğun 2009’un ortalarına kadar süreceği yönünde. 2009’dan sonra, piyasalar yavaş yavaş belini doğrultmaya başlasa bile, sıradan insanları krizin tesirini uzun bir süre üzerinden atamayabilir.

4
Ülkelerin ekonomik krizden etkilenme dereceleri, sisteme entegrasyonları oranında olduğu için, sistemle henüz bütünleşememiş ülkeler, bu krizden nispeten daha az etkilenme şansına sahip. Bu bağlamda Türkiye’nin kısmî bir avantajının olduğu, eğer koşulları iyi kullanabilirse krizi şansa çevirebileceğini öne sürenler var. Bu görüşü savunanlar, kriz tellallığı yapanların asıl derdinin Türk Ekonomisi’nden çok, başka ülkelere kaydırdıkları sermayeden kaynaklandığını vurguluyorlar. Tartışma bir kenara, şu ana kadar Türk Ekonomisi’nin krize karşı soğukkanlı bir tepki verdiğini söyleyebiliriz.

Gerçeği konuşmak gerekirse, artık arz talep dengesi içerisinde hareket etmeyen ekonomik sistem, bu krizle sıradan milyonlarca insanı da mağduru hâline getirdi. Sürekli rakamlar ve grafiklerle konuşulan, televizyonu başında oturan ortalama insanın kavramakta güçlük çektiği bir süreç yaşıyoruz. İnsanlar neyin niçin battığını anlayamıyor bir türlü. Pek çok ülke ya da bölge krizin kendisinden çok kriz psikolojisinden etkileniyor. Türkiye’nin bu psikolojiyi ağırlaştırmadan, bu küresel bunalımı selametle atlatmasını dileyelim.