๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Dosya Yazıları => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 09 Haziran 2012, 18:36:40



Konu Başlığı: İran Değişimin Neresinde
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 09 Haziran 2012, 18:36:40
İran “Değişim”in Neresinde?
Kaan DİLEK • 52. Sayı / DOSYA YAZILARI


İran’da Reformistler, Obama’nın “değişim” söylemiyle Washington’da yeni bir yönetim oluşturmasını, Tahran’a diyalog ve ilişkilerin gelişmesi yönünde mesajlar göndermesini, iktidardaki Muhafazakârların bu duruma soğuk bakacağı varsayımıyla, kendileri için bir fırsat olarak görüyor.

Barack Hüseyin Obama’nın ABD’de başkanlık koltuğuna oturması, tüm dünyada olduğu gibi İran’da da ilgiyle karşılandı. Obama’nın Beyaz Saray’a yerleşmesi İran’da gündemin en ön sıralarına otururken, Tahran’daki siyasi aktörler “değişim” karşısında farklı tepkiler gösterdiler. Yine de bu tutum farklılıklarına rağmen, Cumhuriyetçi Başkan George W. Bush’un Tahran-Washington ilişkilerini oldukça gergin bir atmosferde yürütmesinin etkisiyle, Obama’nın görevi devralmasının İranlı elitlerde ve kamuoyunda, itiraf edilmeyen bir “temkinli memnuniyet” oluşturduğu söylenebilir.

Son gelişmelerin İran’daki siyasal düzen açısından okunabilmesi için Reformistlerin ve Muhafazakarların duruşlarını incelemekte yarar var.

İran’da Reformistler, Obama’nın “değişim” söylemiyle Washington’da yeni bir yönetim oluşturmasını, Tahran’a diyalog ve ilişkilerin gelişmesi yönünde mesajlar göndermesini, iktidardaki Muhafazakarların bu duruma soğuk bakacağı varsayımıyla, kendileri için bir fırsat olarak görüyor. ABD ile ilişkilerin düzelmesine sıcak bakan, diyalog yanlısı tutumuyla dünyanın farklı ve yeni ülkeleriyle ilişkiler geliştirilmesini isteyen Reformistler, Obama’nın açılımının İran iç politikasında kendilerinin elini güçlendirdiği düşüncesinde. Reformistlerin İran cumhurbaşkanlığı seçimleri için çıkardıkları İran eski Meclis Başkanı Kerrubi ve eski başbakan Musevi gibi adayların Obama gibi “değişim” söylemini şiar edinmesi ya da en azından İran’da birçok uygulamanın değişmesini savunması da, bu durumun anlamlı bir yansıması. Reformistler, Obama’nın açılımlarına direnip uzlaşmaya sıcak bakmayacakları için, iktidarı ellerinde tutan Muhafazakarların iç ve dış politikada zayıflayacağı, böylelikle şartların kendi lehlerine döneceği beklentisindeler.

İran’da Rehber Ayetullah Hamaney’e yakın olan Muhafazakarlar ise Tahran yönetiminin, İslam dünyasında ve özellikle Latin Amerika ülkelerinde hâkim olan Amerikan karşıtlığının kan kaybetmesinden endişe ediyorlar. Muhafazakarlar, Başkan Obama’nın selefi Bush’un politikalarını daha yumuşak bir şekilde devam ettireceğini ifade ediyor ve henüz Washington’un Ortadoğu ve İran politikalarında yapısal bir “değişim” olacağı yönünde işaret bulunmadığına dikkat çekiyorlar. Muhafazakarlar ayrıca, Obama’nın Bush yönetimi gibi Siyonist çevrelerle sıkı işbirliği içinde olduğunu ve böylesi bir durumun ABD’nin Ortadoğu politikasını tamamen sınırladığı görüşünde.

Özellikle diplomaside ve bürokrasinin bazı kademelerinde hâkim olan Ilımlı Muhafazakarlar ise, ABD yönetimiyle ilgili kötümserliklerini korusalar dahi, ilişkilerde farklı bir denge ve ölçü tutturma çabasındalar. Ilımlı Muhafazakarlar, İran’ın elinde bulundurduğu bölgesel politika araçlarının ve özellikle de enerji kartının, ABD ile İran’ın çıkarlarını kollayan bir denge oluşturmaya imkân tanıyacağını düşünüyorlar.

İran’da devrimin en önemli şiarı ve politikalarından biri olan Amerikan karşıtlığının, Washington ile müzakerelere ve diyaloga girilmesi halinde yara alacağını vurgulayan Muhafazakarlar, bu durumda Tahran’ın 30 yıllık iç ve dış politika söyleminin kendi kendini çürüteceği, İslam dünyasında destekledikleri “İslami Hareketler” nezdinde zemin kaybedecekleri kanaatindeler.

Obama’nın İran’ın resmi yılbaşısı ve halkın en fazla önem verdiği bayramı olan Nevruz’da İran halkına ve yönetimine mesaj göndermesi, bir ilk olarak ABD başkanının mesajında Farsça beyitler okuması, yine Obama’nın İran açılımına destek olarak İsrail Cumhurbaşkanı Perez’den Nevruz mesajı gelmesi, İran’da Reformist kanadın elini güçlendirdi. Ancak bu mesajlar, Rehber Hamanei tarafından kabul edilmeyerek, Obama’nın açılımına güven duyulmadığı açıkça ifade edilmiş oldu. Muhafazakarların hâkim olduğu İran yönetiminin yeni Amerikan yönetimine duyduğu güvensizliğin ardında, ilk olarak İran’ın nükleer faaliyetlerini askıya alması istediğinin sürdürülmesi var. İkici etken ise, İran’ın nüfuz bölgesiyle ilgili endişeler. Özellikle “İslami Hareketler” ve Şii örgütleri/partileri (Lübnan Hizbullahı, Irak Şiileri) üzerinde etkinliğinin sonlandırılmak istenmesi Tahran’ın iyimser olamayacağı bir durum. Diğer taraftan, İran yönetiminin, başta Irak olmak üzere ABD’nin Afganistan’daki sıkıntıları ve hatta Pakistan’la olan sorunları nedeniyle Obama yönetiminin Tahran ile işbirliği yapmak durumunda olduğunun bilincinde olduğunu ve bu kozları yerli yerinde kullanma kararlılığında olduğunu belirtmekte fayda var.

ABD Reformistlerin elini güçlendiriyor

Her şeye rağmen, ABD ve İran arasında diplomatik görüşmeler yapılmadığını, görüş alış-verişi olmadığını düşünmek de saflık olur. Irak’ta tarafların defalarca resmî oturumlarda bir araya geldiği, İran’ın ideolojik düşmanı olan Afganistan’da Taliban ile mücadelede benzer bir işbirliği yapıldığı biliniyor. Bunun ötesinde Avrupa’nın çeşitli başkentlerinde iki ülke diplomat ve bürokratlarının defalarca bir araya geldiği de zaman zaman medyada yer aldı.

Diğer taraftan, ABD’nin başını çektiği bir dizi ülkenin İran’a yönelik ambargoları, Muhafazakarlar tarafından iç ve dış politikadaki duruşlarına meşruiyet kazandıran bir fırsat olarak görülmekte. Muhafazakarlar, Amerikan politikalarının değişmesinin ve İran’ı da değişime zorlamasının, yıllardır izledikleri politikalar nedeniyle kendilerini tutarsızlığa sürükleyeceği kaygısını taşıyorlar. Obama yönetimi bu noktada Muhafazakarları zor duruma düşüren ve Reformistlerin elini güçlendirecek adımlar atıyor. İran’daki 10. Cumhurbaşkanlığı Seçimleri öncesinde Washington yönetiminin bu yöndeki çabaları devam ediyor. İranlı Muhafazakarlar ise kendilerini zor durumda bırakan bu açılımları anlamsız kılacak kabul edilebilir yanıtlar geliştiremedi. Muhafazakarlar halen, ABD ile diyalog sürecinin başlayabilmesi için ilk adımı Washington’un atarak İran’ın nükleer faaliyetleriyle ilgili tutumunu değiştirmesini talep ediyorlar.

30 yıldır İran ve ABD arasında yaşanan sorunlar ve krizler, iki ülke ilişkilerinin normalleşmesinin sanıldığı kadar kolay olmadığını gösterdi. Taraflar arasında bir diyalog süreci başlayabilmesi için öncelikle güven artırıcı adımların atılması gerekiyor.

Sonuç olarak, Obama’nın “değişim” söylemiyle seçilmesi İran’da reformistler ve ılımlı muhafazakarlar tarafından olumlu karşılandı. Tahran yönetiminin dış politikasında karar alma mercisi olan İran Dini Lideri’ne bağlı aşırı muhafazakarların ise Obama’nın İran açılımları ve “değişim” söylemini pek sıcak karşılamadığı söylenebilir. Ama Tahran yönetiminin ABD ile ilişkiler ve diyalog sürecine tamamen kapalı kalmayacağı, bazen ılımlı ve yapıcı açıklamaların yanında bazen de sert çıkışlarla başta Washington yönetimi olmak üzere Batılı ülkelere karşı psikolojik baskı unsurlarını kullanmaya devam edeceği tahmin edilebilir. Ayrıca İran’da bir ay sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçları da Tahran yönetiminin ABD’nin “değişim” söylemi karşısında daha net tutum sergilemesine zemin hazırlayacaktır.