Konu Başlığı: İbn Battuta’nın Seyahatnamesi Gönderen: Safiye Gül üzerinde 20 Haziran 2012, 17:07:54 İbn Battuta’nın Seyahatnamesi Hüseyin YAZICI • 70. Sayı / DOSYA YAZILARIİbn Battuta, 17 Receb 703 (24 Şubat 1304) tarihinde Fas’ın Tanca şehrinde doğdu. Ortaçağın en büyük Müslüman seyyahı kabul edilen İbn Battuta, gençliğinde pek çok hükümdarla tanışmış ve bu hükümdarlar sayesinde önemli kadılık makamlarına getirilmişti. Tasavvuf ehline ve takva sahiplerine yakın bir ilgi göstermiş, kendisi de halk tarafından çok sevilmişti. Uzun yıllar süren seyahatlerinden sonra 770 (1368) yılında 67 yaşında vefat etti. İbn Battuta’nın seyahatnamesi yaklaşık 30 yıl süren gezilerinin ürünü. Seyahat, Arapça “gezmek, gezi”; seyahat-nâme ise “gezi eseri” anlamına geliyor. Arap edebiyatında seyahat ve seyahatname anlamında daha çok “rihle” kelimesi kullanılır. Edebu’r-rihle (seyahat edebiyatı), edebu’r-rahalât tabirleri modern dönemlerde ortaya çıktı, özellikle de İbn Battuta seyahatnamesinin 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bazı yabancı dillere çevrilmesinden sonra Arap edebiyatında kullanılmaya başlandı. İbn Battuta, seyahatname alanında yeni bir üslupla ortaya çıkmış, eskilerden farklı bir yol izlemiş ve özellikle Asya Kıtası’na yapılan seyahatler kendisiyle doruk noktasına ulaşmıştı. I. Kratchkovski’nin (1883-1951) ifadesine göre İbn Battuta, Ortaçağın en önemli gezgini olan Marko Polo’dan (ö. 1324) çok daha geniş bir alanı gezmiş, dolayısıyla onun önüne geçmişti. Dünyanın en önemli gezginleri arasında yer alan İbn Battuta, kendi dönemine kadar yazılmış seyahatnamelere yeni ve farklı bir anlayış getirmiştir. Seyahatnamesi sosyokültürel, etnografik ve antropolojik açılardan da önemli bir kaynak kabul ediliyor. Üç seyahatte bulunan İbn Battuta, Tuhfetu’l-nuzzâr fî garâbi’l-emsâr ve acâibi’l-esfâr adını taşıyan seyahatnamesinde hurafelere ve ilginç olaylara da yer veriyor. 7. (14.) yüzyıl İslam ve Türk dünyası için önemli bir kaynak teşkil eden İbn Battuta Seyahatnamesi, tarih, sosyal hayat ve edebiyat bakımından önemli bir eser. Doğum yeri Tanca’dan 725/1324’te yirmi iki yaşlarında ayrılan İbn Battuta, Hindistan, Çin, Endülüs, Batı Sudan, Türkiye, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Şam, Hicaz, Bahreyn, İran’ın Batısı, Kırım Adası, Kafkaslar, Bulgaristan, Buhara, Afganistan gibi yerleri gezdi. 750/1349 yılının Şaban ayının son Cuması Fas şehrine ulaştı ve Fas Sultanı Ebû İnân el-Merînî’nin iltifatına mazhar oldu. Daha sonra Tanca’yı ziyaret etti ve ikinci seyahatine başladı. İbn Battuta, kısa süren ikinci seyahatinde Endülüs’ü ve Marakeş’i (Fas) gezdi. Üçüncü seyahatine ise 752/1351’de başladı, bu çerçevede gitmiş olduğu Sicilmâse’de birkaç ay kaldı. Bu seyahatinde Batı Sudan’ı ve Orta Afrika’yı gezdi. İbn Battuta, nihayet 754/1353’te Fas’a döndü ve hayatının sonuna kadar burada yaşadı. Battuta, Anadolu’ya önce Alanya’dan giriş yaptı, buradan Milas’a oradan da Konya’ya geçti. Alanya’ya gelişini A. Sait Aykut şöyle çeviriyor: “Lâzkiye’de Martelmin adlı bir Cenevizli’nin büyük ‘Korkora’sına (ticaret gemisi) binerek ‘Türk ülkesi’sine yöneldik. Burası Rum diyarı diye de bilinir. Çünkü eskiden Rumlarınmış. Rumlar ve Yunanlılar asıl ahalidendir. Müslümanlar orayı İslâm’a açtılar. Şu anda Müslüman Türkmenlerin idaresi altında yaşayan bir hayli Hıristiyan var bu ülkede. Elverişli bir rüzgârla on günlük seyahatten sonra Anadolu’nun ilk şehri olan Alâyâ’ya (Alaiye-Alanya) ulaştık. Yolculuğumuz sona erince gemi sahibi bizden ‘nav’ (navlun, ücret) almadı. İkramından saydı bu yolculuğu…” Daha sonra Kayseri, Sivas, Amasya, Gümüşhane, Erzincan ve Erzurum’a geldi. Buradan Birgi’ye geçen İbn Battuta, Birgi’den sonra Sinop’a kadar Batı, Kuzey Batı ve Kuzey Anadolu şehirlerini dolaştı. Bu seyahatleri esnasında Aydınoğlu Mehmet Bey, Tekeoğlu Hızır Bey, Karamanoğlu Yusuf Bey, Karaman Beyi Bedreddin b. Karaman, ve Orhan Bey gibi dönemin önemli kişileri tarafından kabul edildi ve onlarla görüştü. Esasen seyahatname, yazarın yaşadığı dönemin Anadolu’su ile ilgili zengin bilgiler içeriyor. Anadolu’daki bazı devletlerin hayat standartları, bazı limanlar, mezhepler, uzun yıllar önemini korumuş olan Sinop ile bazı haçlı seferleri hakkında önemli bilgiler veriyor. İbn Battuta’nın dolaştığı ülkelerin pek çoğu Türklerin ve Moğolların elindeydi. Bu bakımdan seyahatname Türkler ve Moğollar hakkında da önemli bir kaynak. Seyahatname'de dikkati çeken önemli bir husus bulunuyor. İsmet Parmaksızoğlu’nun da belirttiği gibi bu husus, İbn Battuta’nın Milas’tan Konya’ya, Erzurum’dan sonra da Birgi’ye geçişi: Amasya-Gümüşhane-Erzincan yolu ile Erzurum’a varan İbn Battuta, daha sonra Birgi’ye gittiğini söylüyor. Doğal olarak bu atlamalar, iç ve doğu Anadolu’nun gezilmediği düşüncesini uyandırıyor. İsmet Parmaksızoğlu bu durumu şu şekilde izah ediyor: “Bu sıçramalar, haklı olarak bazı araştırıcılarda İbn Battuta’nın iç ve doğu Anadolu bölgelerini dolaşmadığı, duyduklarını görmüşçesine naklettiği kanaatini uyandırmıştır. Ancak, onun seyahatinin bu safhasından çeşitli şehirlerde karşılaştığı, gördüğü şahısların birçoğunun, üç yüz yıl sonra bu şehirleri dolaşan Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde türbeleri halk tarafından önemle ziyaret edilen evliyalar olarak bulmamız bizde, eseri ikinci defa Türkçe’ye çeviren Şerif Paşa’nın özellikle ve sadece Erzurum-Birgi sıçramasında dikkatini çeken metinde noksanlık kanaatine yaklaşmamız gerektiği düşüncesini uyandırmaktadır. Denilebilir ki, asıl metinde Milas’tan Konya’ya gidişin sebeplerini ve seyrini, Erzurum’dan Birgi’ye gelişin hikâyesini açıklayan kısımlar ya hiç yazılmamış, atlanmış veya zamanla kaybolmuştur.” Hüsnî Mahmûd Huseyn’in de haklı olarak ifade ettiği gibi Seyahatname'nin ilk dikkati çeken tarafı, İbn Battuta’nın genç yaşta ailesini ve ülkesini terk edip otuz sene kadar sürecek uzun bir yolculuğa başlaması. Doğal olarak bu, çok rastlanan bir durum olmayıp son derece büyük fedakârlık isteyen bir olay. Diğer bir durum ise İbn Battuta’nın, seyahatlerinden döner dönmez seyahatlerini divan kâtiplerinden Muhammed b. Muhammed b. Cüzey el-Kelbî’ye, Sultan Ebû İnân’ın emriyle imlâ ettirmesi. İbn Battuta seyahatleri esnasında tanık olduğu yerlerdeki adetlerden, geleneklerden, giysilerden, yemeklerden, içeceklerden ve bazı dinî törenlerden de bahsediyor. Seyahatnamesi insan merkezli olan İbn Battuta, ülkelere fazla ehemmiyet vermeyerek daha çok orada oturan insanları anlatıyor. 8. (14.) asırda İslâm dünyasını dolaşan İbn Battuta’nın farklı anlatım tarzlarını içeren bu seyahatnamesi, pek çok tarihî, coğrafi, edebî ve antropolojik bilgiyi içermesi açısından önemli kabul ediliyor. Diğer taraftan gezileri esnasında tuttuğu notların, Hindistan’da soyguna uğraması ve Kalikut Limanı’nda binmiş olduğu geminin batması nedeniyle zarar görmesi ve sonrasında eserin yazılması bazı konularda sadece gezginin hafızasında barındırdığı bilgileri aktardığı şeklinde yorumlanıyor. Bu arada eseri yazan İbn Cüzey’in kendiliğinden eklediği parçalar da eserin güvenirliliğini zayıflattığı iddia ediliyor. Eserdeki tarihî kopukluklar, önemli bir eksiklik olarak kabul ediliyor. Esere yapılan ilaveler, aşırıya kaçan tasvirler, esere bazı yönlerden kuşku ile bakmaya neden olmuş durumda. İbn Battuta’nın Seyahatname'si, dönemin siyasi ve ticari faaliyetlerinden, bu kapsamda ahilik teşkilatından ve hızla yükselişinden de bahsediyor. Seyahatnamede ayrıca İbn Battuta’nın gezdiği ülkelerin bilinmeyen tarihi hakkında da bilgiler veriyor. Ancak bu bilgiler bazı araştırmacılar tarafından güvenilir bulunmamış. Sonuç olarak bu seyahatname içeriği ile ilgili bazı kuşkular taşımakla beraber, seyahatnamelere yeni bir anlayış ve metot kazandırma özelliğini uzun yıllardır koruyor. |