> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Dosya Yazıları > Halk için ittihat halka rağmen terakki
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Halk için ittihat halka rağmen terakki  (Okunma Sayısı 967 defa)
25 Mayıs 2012, 14:26:26
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 25 Mayıs 2012, 14:26:26 »



HALK İÇİN İTTİHAT HALKA RAĞMEN TERAKKİ
Berat DEMİRCİ • 43. Sayı / DOSYA YAZILARI


İttihat ve Terakki Fırkası’nın bütün amacı “Ahâli”den destek almaktı. Ne adına iş yaptıklarının tek cevabı vardı: Ahâli, yani halk… Böylece kendilerini meşrûlaştırmaya çalışıyorlardı. İttihatçıların yönetime el koyması süreci, bir darbe ile başlamıştı. Darbe amacına ulaşınca adı “II. Meşrutiyet” oldu. İttihad-ı Osmanî olarak kurulan ve gizli faaliyetler gösteren cemiyet, içinde birden çok etnik ve dinî unsur barındırıyordu. “Hürriyet” ve “Meşrutiyet” en çok kullanılan kavramlar olduğu için, kendine hürriyet isteyen her güç odağı cemiyette bir yandan iç iktidar mücadelesi sürdürüyor; bir yandan da ortak hedef olarak belirledikleri II. Abdülhamid’e karşı her alanda şiddetli muhalefetlerini sürdürebiliyorlardı. Sultana karşı olan güçlerin hepsinin niyeti farklıydı; içlerinde gayr-ı müslim, mason ve bölücü unsurlar cirit atıyor, “hürriyet davası”nda başı çekiyorlardı.

İttihat ve Terakki liderleri cemiyet kurulduğu andan itibaren “halk” diyordu, halk tarafından desteklenmek en büyük özlemleriydi. Ancak, “halk” biçim verilmesi gereken bir hammaddeydi ve bu hâl “İttihat”ı halk indinde güvenilir kılmıyordu. Başta “padişah” olmak üzere bütün gerici(!) unsurlar düşmandı; ancak bu “gerici” unsurların ne olduğu kim olduğu hiçbir zaman netleştirilmemiş; “irticaa meyl-i mahsus” ibaresi, karanlık niyetlerin, cinayetlerin arkasındaki daimi “konsept” olmuştu. “İttihat” kelimesi cemiyetin içindeki aydınların(!) niyetlerini ifadeye yetmediği için de, “Terakki” kelimesini ilave etmek ihtiyacı hissettiler. Bu konsept içinde artık, İttihad-ı Osmanî Cemiyeti’nin baş sıfatı olan “İttihat” kelimesinden çok, “Terakki” kelimesi öncelik ve önem kazandı. Bir terakki vardı, bir de irtica; her ikisinin de net bir tanımı ve tekabül ettiği halk tabanı yoktu, ama eylem planında işe yarıyordu. Böyle bir ideolojinin, “Türk”ten çok, azınlıklara ve gayr-ı müslimlere eylem ve söylem kolaylığı sağlaması kaçınılmazdı. Hürriyet isteyenler başkaldırdıklarında ise İttihat Terakki’nin hürriyetleri sınırlama için sahaya sürdüğü tek şey “Türklük” oldu. “Terakki” davasının nimetini azınlıklar, masonlar, gayr-ı müslim yeraltı unsurları tadarken, “İttihad” davasının yükünü de çoğunlukla “Türk” üstlendi. İttihat düşüncesi bölünme süreci içerisinde eridi, ama terakki, dinden arındırılmış ulusalcı hareketlerin derin ve operasyonel ideolojisi olarak varlığını sürdürdü.

Anadolu Türk varlığını ve önemini anlayan ve o temelde siyaset geliştiren ilk padişah Sultan II. Abdülhamid’dir. Abdülhamid’e olan derin düşmanlıkların bir sebebi de budur. İlk defa halifeliğin yanı sıra Türklerin hakanı unvanı da olduğunu ifade eden padişahtır. İttihat Terakki’nin Türk varlığını tanıması ve onu keşfetmesi, milliyetçi hareketlerin artmasının zorlamasıyla da olsa, en sağlam ve sağlıklı tek teşhisleridir. Çünkü devletler İbn-i Haldun’un çağları aşan tespitiyle bir temel “nesep asabesi”nin sağladığı kuvvetle kurulur. Osmanlı Devleti de Ortodoks Türkmen asabesine dayandırılıyordu. Türklüğe vurgu yapmasalar da “Osmanlılık”ı “sebep asabesi” olarak ikame eden Osmanlı sultanları, aynı zamanda Türk hakanıdırlar. Ziya Gökalp’in dile getirdiği sosyolojik ideoloji, esasen çok önemli bir şey yapmıyor; sosyolojik bir zemini çarpık bir üslupla dile getiriyordu. Gökalp’ın çok karmaşık ve dolambaçlı ifadeleri, İttihatçılara sıkıcı gelmiştir, ama o dönemde kurulan “Türk Ocakları”nın faaliyetlerine sıcak bakmışlardır. Ziya Gökalp’in Türkçülüğü kurmacadır, tarihî Türk varlığından değil, “Halka rağmen halkçılık”a meşrû zemin oluşturmaya yarayan bir “Türke rağmen Türkçülük”tür. İttihat ve Terakki Türkçülüğü de bu yüzden Türkleri “Terakki” düşüncesinin temsilcisi olan muhteris aydınların ve zümrelerin ellerine teslim etmiş, yerli bir harekete hiçbir zaman dönüşememiştir. Ekalliyet ve oldukça karmaşık bir yapı arzeden aydınların kafasındaki Türk, reel Osmanlı Türküne uymaz ve daima “Yaban” kalır. Bu yüzden İttihat ve Terakki, “Ahali!” adına hareket etmeye çalışırken, ondan ne kadar uzak olduklarının da farkındadır. Bizzat Talat Paşa girdikleri yolu bir “Aydın hareketi” olarak değerlendirmek zorunda kalır. Teşkilat-ı Mahsusa bir nevi “Yaban”lıktan çıkma teşebbüsüdür; ancak şartların gerektirdiği bir taktik tarafı da vardı.

İttihatçılık, fırkanın yerli reflekslere sahip liderlerinin ve kadrolarının payına düşmüştür. Haklarında ne söylenirse söylensin imparatorluğun her yanında emperyalizme karşı millî direniş diyebileceğimiz hareketleri onların üstlenmiş oldukları inkâr edilemez. İttihat, “halk için ittihat”tır ve mahalline göre ya Pantürkizm ya da Panislamizm olarak tebellür etmiştir. Burada gözden kaçırılmaması gereken husus: İrticaı odak yapan 31 Mart Vak’ası’nın iktidara taşıdığı İttihat ve Terakki Partisi’nin liderlerinin içinde bulunduğu çelişkidir. Kendilerini iktidar yapan derin olayın, baştan sona kadar kendi irade ve idarelerinde olduğu düşünülemez; bu işin beynelmilel iş gören bir sahne arkası mutlaka vardır. Trajik olan, bu mücadelede en çok yıpranan ve kırılan unsurun, hep fırkanın kurtarmaya çalıştığı “vatana anlam kazandıran asabenin taşıyıcısı vatan evlatları” oluşudur. Terakkicilik ise imparatorluğun yerli halka karşı en ufak bir tarihî aidiyet hissetmeyen ve harpten yıkım görmeden çıkan sahne arkası ekalliyetin yahut derin dış irtibatları olan masonik aydınların payına düşmüştür. Bu kırılma, en çok kendini Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurulmasında ve kapanmasıyla göstermiştir. Çünkü Teşkilat-ı Mahsusa’nın bazen Osmanlı sınırlarını dahi aşan bir coğrafyada emperyalizme karşı verdiği mücadele, içerisinde imparatorluk reflekslerini barındırmaktadır.

Teşkilat-ı Mahsusa yaptığı faaliyetlerle mücadeleyi Osmanlı Coğrafyası’na ve Anadolu’ya yaymış, Anadolu’da pek çok kuvvetli taraftar edinmiştir. Teşkilat-ı Mahsusa’nın kuruluş arifesinde Talat Paşa’nın “Bu örgüt masonların örgütlenmesine benzer (masonik) bir şekilde işleyecektir” sözü, yorumu hak etmektedir. Teşkilat-ı Mahsusa, partiyi halktan tamamen uzaklaştıran “Terakkicilik”e karşı kurulmuştur ve başarılı da olmuştur. Teşkilat-ı Mahsusa sayesinde örgüte kazandırılan bu yaygın İttihatçılar, Millî Mücadele’nin “Ahâli” indinde benimsenmesinde ve kazanılmasında büyük rol oynamıştır. Şüphesiz Teşkilat-ı Mahsusa’nın fiilî üyeleri ve sempatizanları M. Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçişi ve Meclis’in açılmasından sonra bütün güçleriyle Millî Mücadele’nin yanında ve içinde olmuşlardır. Harp bittikten sonra ihtiyaç kalmayan Teşkilat-ı Mahsusa’nın bakiyelerinin tasfiyesi acımasızdır ve şiddet doludur. M. Kemal Paşa’nın emir ve iradesinin nispetini ve sınırlarını tam anlamıyla bilmek mümkün değildir; ancak 31 Mart Vak’ası nasıl bir hanedanı ve Osmanlı hükümetini tasfiye bahanesiyse, İzmir Suikastı da İttihatçıların tasfiyesine bahane olmuştur. Pek çoğu silah arkadaşı ve savaş kahramanı olan şahsiyetlerin de İttihatçılarla beraber tasfiyesi, M. Kemal’i tamamen yalnızlaştırmış, etrafını boşaltmıştır. Şevket Süreyya’nın “Tek Adam”ı özellikle bu tasfiyeden sonra “Yalnız Adam”dır ve İzmir Suikastı davasından sonra tamamen yalnızlaşmıştır. İttihatçıların tasfiyesinden sonra Terakkiciler derin bir biçimde orduya ve her kesime sızarak, yerine göre Teşkilat-ı Mahsusa tipi illegal hüviyet kazanan bir darbeci güruh oluşturmuşlardır.

Birinci Cihan Harbi akabinde lider kadrosunu kaybeden İttihatçılar, İstiklal Harbi sonrasında tamamen sindirilmesiyle tarih olmuştur. Tarih katından sosyoloji katına indiğimizde ise İttihat ve Terakki’nin doğuş şartlarından uzak olmamıza rağmen, İttihat Terakki uygulamasında olduğu gibi bir partinin tek başına “Devlet” oluşunun ve olma iddiasını sürdürmenin örneğini tek başına CHP’nin hakkıyla temsil ettiğini görmekteyiz. CHP, İttihat ve Terakki uygulaması olan parti ile devleti birleştirmeyi adetâ müktesep bir geleneğe dönüştürmüştür. CHP “Halka rağmen halkçılık” yapmayı, İttihatçılardan daha sert ve radikal bir çizgiye taşımış ve giderek “Halkçılık” yerine bürokrasiye ve seçkine dayalı bir “misyon” partisi hâline gelmiştir. Bu parti, uygulamalardaki benzerliklere rağmen, hiçbir zaman İttihat ve Terakki’nin lider kadrosunun ufkuna sahip olamadığı gibi; onlar kadar olsun halka yakın bir çizgi tutturamamıştır. Anakronizme gömülmemek kaydıyla İttihat ve Terakki ile CHP arasında şekli benzerlikler kurulabilir; ancak mahiyet itibariyle mukayese yapmaya imkân yoktur.

İttihat ve Terakki’nin “İttihat” davası tüm imparatorluğu kuşatan bir anlayıştı, imparatorluk yıkılınca da “İttihat” kavramı kendiliğinden tedavülden kalkmıştır. “İttihat”ın yerine sağın tercihi milliyetçilik, solun tercihi ulusalcılık olmuştur; gerçekte her ikisi de ideoloji değil iktidar mücadelesinin aracı olan kavramlardır. Milliyetçiliğin de ulusalcılığın da halkla, milletle irtibatı yoktur. Aksiyon ve dava adamı olan İttihatçılar ve İttihatçılık sahneden çekilirken, yerlerine vatan kurtarmaktan çok, toplum mühendisliğini şiar edinen Terakkicilik oturmuştur. Çünkü vatan kurtulmuştur, bundan sonra bu büyük arsanın hâkimi olmanın mücadelesi sahnededir. Terakkicilik yani ilerlemecilik, karşısına elbette fonksiyonel olduğu 31 Mart Hareketi’yle sübut bulmuş “irtica”yı dikecektir. İlericilik davası samimiyetsizdir, tamamen “ilerleme” kavramını istismar üzerine kurulmuş olan bir çıkar beraberliğidir. Pozitivizm, ilerlemecilerin tek resmî ideolojileridir. Bağlandıkları pozitivizmin Batı’dan farkı ise, olgulara dayanmaktan çok olguları biçimlendirmeyi esas kabul eden bir “Askerî Pozitivizm” oluşudur. Devlete askerî yolla hâkim olmak yoluyla, halkı kuşatmayı ve hizaya getirmeyi hedefleyen bu ideoloji; sivil planda derin ve tehlikeli bir takıyyeciliğe dönüşmüştür. Gerçek anlamda taşıdığımız sivil zafiyet, bugün de Türkiye’nin en büyü...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Halk için ittihat halka rağmen terakki
« Posted on: 25 Nisan 2024, 19:03:12 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Halk için ittihat halka rağmen terakki rüya tabiri,Halk için ittihat halka rağmen terakki mekke canlı, Halk için ittihat halka rağmen terakki kabe canlı yayın, Halk için ittihat halka rağmen terakki Üç boyutlu kuran oku Halk için ittihat halka rağmen terakki kuran ı kerim, Halk için ittihat halka rağmen terakki peygamber kıssaları,Halk için ittihat halka rağmen terakki ilitam ders soruları, Halk için ittihat halka rağmen terakkiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes