๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Dosya Yazıları => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 27 Mayıs 2012, 11:53:05



Konu Başlığı: Çiçek hastalığı ve Biyolojik emperyalizm
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 27 Mayıs 2012, 11:53:05
Çiçek hastalığı ve Biyolojik emperyalizm
Mostar Yazı İşleri • 58. Sayı / DOSYA YAZILARI


O zamanlar hastalık yoktu;
O zamanlar kemikleri sızlamıyordu;
O zamanlar ateşler içinde yanmıyorlardı;
O zamanlar çiçek olmamışlardı;
O zamanlar göğüsleri yanmıyordu;
O zamanlar karınları ağrımıyordu;
O zamanlar nöbet geçirmiyorlardı;
O zamanlar başları ağrımıyordu.
O zamanlar insanlığın rotası düzgündü.
O Yabancılar buraya gelip her şeyi altüst edene dek.

Chumayel Chilam Balam’ı

(Chilam Balam Kitapları, 16. yüzyılda Yucatan yerlileri tarafından Latin harfleriyle kaleme alınmış, Mayaların dinsel ve mitolojik geleneklerini yansıtan el yazmalarıdır.)

Çiçekbozuğu suratlı Aztek savaşçıları hüzünlü şarkılar söylediler: “Yerlere serildik, perişan olduk. Bir zamanlar güzellik ve cesaret gördüğümüz Meksika ve Talateloco’da üzüntüden, eziyetten başka bir şey kalmadı. Kullarından bıktın mı? Kullarına kızgın mısın? Söyle ey Bize Hayatı Veren.” Azteklerin matemi kısa sürede Amerika kıtası’nın ağıtı oldu.

SAĞLIKLI YAŞAMA eski Yunanlılardan daha fazla değer veren bir halk varsa, o da Amerikan yerlileriydi. Avrupalıların bacaklarını titreten, dişlerini döken, ciğerlerini söken hastalıkların hiçbirini bilmiyorlardı. Çiçek yoktu. Kızamık yoktu. Veba yoktu. Cüzzam yoktu. Nezle yoktu. Sıtma ve sarı humma, onlar için siyah insanlar ve hindiba çiçeği kadar yabancıydı. Onlar hastalıklardan uzak olmanın değerini bildiler. Çoğu yerli için iyi yaşamak ve sağlıklı kalmak, dinlerinin temelini oluşturuyordu. Kanada’daki Ojibwaylerin dilinde iyi yaşamı ifade eden bir ad bile vardı: “Uzun ömürlü, sağlıklı ve talihsizlikten uzak kalarak” hayatı yüceltmek demek olan pimadaziwin. Yenidünya’da temizlik de kutsaldı. Kötü kokan bitli işgalcilerin tersine, yerlilerin çoğu düzenli olarak yıkanıp ter banyosuna giriyordu. Örneğin İnkalar için hijyen, dürüstlük kadar yüksek bir değerdi; parfümlü Avrupalıların, 19. Yüzyıla kadar geliştiremedikleri bir inançtı bu.

Pasaklı işgalcilerin, sağlam yapılı insanlardan gelen “güzel kokuları” fark etmemeleri imkânsızdı. Yerlilerin “beyaz ve düzgün dişlerine” hayran kaldılar ve “pürüzsüz ciltlerini” kıskandılar – bu, çiçekbozuğu suratlı İspanyol, Portekiz ve Fransızların erken yaşta kaybettiği bir özellikti. New England kolonicilerinden William Wood, Amerikan yerlilerinin “diğer ülkelerde sık görülen hastalıklarla tanışmamış, güçlü ve sağlıklı vücutlar”a sahip olduklarını söylüyordu. Ayrıca yerlilerin, “ezici bir çalışma hayatıyla çökmedikleri, baş ağrıtan kaygılarla canlarını sıkmadıkları ve aşırı bolluğu kötüye kullanmadıkları için” elli gibi inanılmaz bir yaşa kadar (otuzu gören Avrupalılar şanslı sayılırdı) yaşayabildikleri sonucuna vardı.

YENİDÜNYA HALKLARININ başına gelecek biyolojik felâketin ilk işaretini farkında olmadan Kristof Kolomb verdi. Doğu’yu arayışı sırasında birbiri ardına Karayip adalarına uğrayan Kolomb, birkaç Avarak kaçırdı ve İspanya’ya, birkaç papağan, parlatılmış balık kılçıkları ve bu insan örnekleriyle döndü. Bu ilkel biyolojik deney, Aravaklar için bir felâket oldu. On yerliden yalnızca yedisi yolculuğa dayanabildi; Kolomb bir yıl sonra Katay’ı bulmak için yeniden Amerika’ya döndüğünde yalnızca ikisi hayattaydı. Bunu izleyen daha büyük Aravak denek grupları, “toprağın onlara uymadığı” mikrop dolu İspanya’da kısa sürede öldüler.

Yenidünya’da bilinen ilk çiçek salgını, Eskidünya’nın hasta göçmenleri tarafından bulaştırıldı ve 1519’da şimdiki Haiti ve Dominik Cumhuriyeti olan Española adasında patlak verdi. Salgın beş yıl boyunca kıtayı kasıp kavurdu. (…) Listenin başında tütün içen Aravak yerlileri geliyordu. Çiçek bu halkı tamamen yok etti; öyle ki Aravak dilinde yalçın, sert anlamına gelen Haiti kelimesi, bir zamanlar var olduklarını gösteren yegâne iz olarak kaldı.

YENİDÜNYA ASLA ESKİSİ GİBİ OLMADI. Sonunda Büyük Kıyam, yüzyıldan kısa bir sürede yaklaşık yüz milyon Amerikan yerlisini yok etti. Kara Ölüm ekolojik bir felâketse, Yenidünya’nın işgali biyolojik bir Armageddon’du. (…) Çiçek hastalığı Yenidünya’yı öylesine boşalttı ki, kültürler yok oldu, koskoca uygarlıklar çöktü.

ESKİDÜNYA’NIN BİYOLOJİK SALDIRGANLIĞININ tarihçisi Alfred Crosby’ye göre, Kolomb’u izleyen sığırlar, Avrupalılar, karahindiba ve mikroplar, dört yüzyıl içinde, evrimin bir milyon yılda öldürebileceğinden daha fazla bufaloyu, Yanomamö yerlisini ve genetik çeşitliliği yok etmiştir. Yerliler şimdi ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, Yenidünya’yı eski haline, yüzü lekeli yabancı doğuda görünmeden önceki haline döndüremezler.

Kaynak: Andrew Nikiforuk, Mahşerin Dördüncü Atlısı, Salgın ve Bulaşıcı Hastalıklar Tarihi, çev. Selahattin Erkanlı, (İstanbul: İletişim, 2007), s.93-120.