> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Dosya Yazıları > Bölgesel güçlerin kıskacında Kafkasya
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bölgesel güçlerin kıskacında Kafkasya  (Okunma Sayısı 883 defa)
23 Mayıs 2012, 13:01:00
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 23 Mayıs 2012, 13:01:00 »



BÖLGESEL VE KÜRESEL GÜÇLERİN KISGACINDA KAFKASYA

Erdal AKPINAR • 45. Sayı / DOSYA YAZILARI


Kadîm kültürlerin “güç”le “değer” arasında uyum kurma çabasına karşılık, Makyavel ile başladığı kabul edilen modern dönem genelde politikayı, özelde ise uluslararası ilişkileri değer boyutundan soyutlayan bir yaklaşımı benimsemiştir. Bu durum öncelikli olarak Siyasî Coğrafya’nın kuruluş sürecinde belirmiş, bilimin kurucusu kabul edilen Alman Frederich Ratzel (1844-1904) makyavelist ve darvinist bir yaklaşımla ortaya attığı devlet evriminin organik teorisi tezinde devleti canlı bir organizma, ülkeyi ise organizmanın üzerinde yaşadığı hayat sahası (Lebensraum) olarak nitelendirmiştir. Ratzel, devletin de her canlı gibi beslenmeye ihtiyacı olduğundan bahisle, bu ihtiyacın karşılanması için yeni toprakların ilhak edilebileceğini söylemiş, böylece yayılmacı siyasete, sömürgeciliğe ve emperyalizme bilimsel bir zemin hazırlamıştır. Bu yaklaşım tarzı Siyasî Coğrafya’nın devamı olan ve günümüzde artık bağımsız bir bilim dalı sayılan jeopolitik alanında da kendini hissettirmiş, başta jeopolitik kavramını ilk kullanan İsveçli Rudolf Kjellen (1864-1922) olmak üzere Halford J. Mackinder (1861-1947), Karl Haushofer (1869-1945), Nicholas J. Spykman (1893-1943) ve Alfred T. Mahan (1840-1914) gibi pek çok bilim adamının görüşleri ve teorileri bu bakış açısıyla şekillenmiştir. XIX. ve XX. yy’a yön veren bütün jeopolitik kuramlarda yeryüzü coğrafyasının elde edilmesi gereken bir mal, devletlerin de bu malı elde etmek için savaşan organizasyonlar olarak öngörülmesi bu yüzdendir. Jeopolitiğin üzerinde yoğunlaştığı en temel konunun hâkimiyet kuramları (Kara Hâkimiyeti Kuramı, Kenar Kuşak Kuramı, Deniz Hâkimiyeti Kuramı vs.) olmasının altında da bu yaklaşım tarzı yatmaktadır. Konulara yönelik bakış açısı öylesine insanîlikten uzaklaşmış, öylesine mekanikleşmiştir ki ünlü Amerikalı stratejist Z. Brzezinski “Büyük Satranç Tahtası” adlı eserinde dünyayı satranç tahtasına, devletleri de bu satrancın oyuncularına benzetmekten kendini alamamıştır. Yine aynı meyanda günümüzde süper güçler arasında devam eden mücadeleyi büyük oyun, yeryüzünü ise politik arena olarak niteleyen pek çok jeopolitikçiye rastlanmaktadır.

Konuya teorik bazı bilgiler vererek girmemizin nedeni, dünyada yakın geçmişte ve günümüzde cereyan eden önemli uluslararası olayların arka plânında hiçbir değer ve kutsal tanımayan bir güç ve hâkimiyet mücadelesinin yattığını gösterebilmektir. Olayın en ilgi çekici yönü ise bu mücadele geçmişte daha ziyade taraf olan toplumları ve coğrafyaları ilgilendirdiği ve etkilediği hâlde, yüzyılı aşkın bir süredir doğrudan taraf olmayanların çok daha fazla etkilendiği bir yapıya dönüşmüştür. Kafkasya Coğrafyası ve Kafkasyalılar bunun en açık örneğidir. Nitekim Kafkasya XVI. yy ile XX. yy arasında bölgesel, XX. yy başlarından itibaren ise hem bölgesel hem de küresel güçlerin mücadelesine sahne olmuştur. Kafkasya ve Kafkasyalılar için sonuç özetle şudur: Kan, gözyaşı, ölüm, sürgün ve acı. Pek tabi bir de insanlığa mâl olmuş direniş ve kahramanlık destanları. Yüzyıllardır, özellikle de XX. yy boyunca dünya gündeminden hiç eksik olmayan, yakın geçmişte ise Güney Osetya Savaşı nedeniyle tazelenen Kafkasya trajedisinin özü nedir? Kuşkusuz bu soruya doğru cevap verebilmek için Kafkasya’nın neresi, Kafkasyalılar’ın kimler olduğunun iyi bilinmesi gerekir. 

Avrasya Coğrafyası’nın en önemli kesitlerinden birini oluşturan Kafkasya, batıda Karadeniz, doğuda Hazar Denizi, kuzeyde Rusya, güneyde ise Anadolu ve İran arasında kalan bölgenin adıdır. Doğusu ve batısı denizlerle sınırlanan bölgenin kuzey sınırı Don ve Kuma Irmakları’nın aşağı havzaları ile Maniç depresyonuna kadar inmekte, güney sınırı ise büyük ölçüde Aras Irmağı tarafından çizilmektedir. Yüzölçümü 440 bin kilometrekare kadardır. Bölgeye adını ve kimliğini veren Kafkas Dağları, Kuzey Kafkaslar (Büyük Kafkas Dağları) ve Güney Kafkaslar (Küçük Kafkas Dağları) olmak üzere iki ayrı silsileden meydana gelmektedir. Ana kütleyi oluşturan Büyük Kafkas Dağları batıda Taman Yarımadası’ndan başlar, kuzeybatı-güneydoğu istikametini takip etmek suretiyle doğuda Apşeron Yarımadası’na kadar uzanır. Uzunluğu 1200 kilometreyi aşan, genişliği ise yer yer 200 kilometreyi bulan bu dağlar, Kafkasya’yı Kuzey Kafkasya (ki asıl Kafkasya burasıdır) ve Güney Kafkasya (Trans Kafkasya, Maveraün Kafkasya, Kafkas Ötesi) diye ortadan ikiye bölmüştür. Büyük Kafkas Dağları batı, orta ve doğu Kafkaslar olarak üç ayrı kısımdan oluşmakta olup, Kuban Irmağı Vadisi ile Daryal geçidi arasında kalan Orta Kafkaslar; silsilesinin en sarp, en geniş ve en yüksek kesimini oluşturur. Yüksekliği 5633 metreyi bulan ve “Kafkasya’nın Olimposu” olarak adlandırılan Elbruz ile yüksekliği 5047 metreyi bulan Kazbek Dorukları buradadır. Daryal Geçidi’nden Apseron Yarımadası’na kadar uzanan Doğu Kafkaslar ise genel olarak fazla yüksek değildir. Burada dağlar alçalmakta, daha ziyade yüksek platolar (Dağıstan Platosu) hâkim olmaktadır. Bölgede arazi yapısının sarp ve engebeli olması geçitlerin önemini artırmıştır. Bunlardan Daryal Geçidi Vladikavkaz (Kuzey Osetya/Kuzey Kafkasya) ile Tiflis (Gürcistan/Güney Kafkasya) bağlantısını sağlamakta olup, ilk kez 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı’nda ulaşıma açılmıştır.  Terek Irmağı’nın açtığı vadiyi takip eden geçidin deniz seviyesinden yüksekliği 2379 metre olup, geçit Ruslar tarafından Gürcü Askerî Yolu olarak da adlandırılmaktadır. Kafkasya genel olarak dağlık olmakla birlikte ırmak boylarında, dağ içlerinde, Karadeniz ve Hazar Denizi kıyılarında ve özellikle de Kuzey Kafkasya’da ovalara ve düzlüklere yer veren, buzullarla ve daimi karlarla örtülü dağlardan beslenen yüksek debili ırmakların suladığı mümbit bir coğrafyadır.

Bölgede tıpkı Türkiye’nin engebeli kesimlerinde olduğu gibi yeryüzü şekilleri ve yükseltideki değişime paralel olarak kısa mesafelerde doğal ortam koşulları değişmekte, bu değişikliğe bağlı olarak manzara da farklılaşmaktadır. Nitekim bölgenin dağlık ve engebeli yapısından kaynaklanan korunaklı yapısı gerek doğal, gerekse sosyo-ekonomik bakımdan farklı yörelerin oluşmasına imkân hazırlamıştır. İzole ortamların varlığı yeryüzünde soyu tükenmiş pek çok bitki ve hayvan türünün burada yaşamını sürdürmesine imkân verdiği gibi, onlarca etnik yapının ve dilin yok olmadan günümüze kadar ulaşmasını da sağlamıştır. Örneğin 1916 yılı nüfus sayımına göre sadece Dağıstan’da otuz ikisi yerli olmak üzere toplam seksen bir ayrı etnik unsur yaşamakta ve bunlar aralarında kendi dillerini konuşabilmekteydi. Kafkasya bu özelliğinden dolayı İslam Coğrafyacıları tarafından Cebelülelsine (dillerdağı) olarak adlandırılmıştır. Kuşkusuz bu etnik ve linguistik çeşitliliğin ortaya çıkmasında bölgenin göç yolları üzerinde bulunuşunun payı büyüktür. Nitekim bölge, tarihin hemen bütün devirlerinde kuzeyden güneye ya da doğudan batıya sürüklenen insan topluluklarının sığınağı olmuştur. Günümüz itibariyle bu kadîm coğrafya üçü bağımsız devlet (Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan), dokuzu özerk cumhuriyet olmak üzere on iki ayrı siyasî üniteyi, birkaç otonom bölgeyi ve yaklaşık yirmi beş milyon nüfusu bünyesinde barındırmaktadır. 

Hegel Ruhun Felsefesi’nde Dünya Tarihi’nin gelişiminin Kafkas Irkı’ndan geçtiğini söyler. Şüphesiz bu önemli bir tespittir. Yerli ve göçmen onlarca etnik grubun, inancın ve yaşam biçiminin daracık bir coğrafyada kaynaşması ve yüzyıllarca birlikte yaşamak suretiyle alt kültürlerden bağımsız yeni ve özgün bir kimlik, Kafkasyalılık kimliğini oluşturması insanlık adına takdire şayan bir tablodur. Yeryüzünde bunca çeşitliliğe rağmen kendi içinde çatışmadan bir arada yaşamayı başaran, dışarıdan gelen hücumlara karşı farklılıkları bir kenara bırakarak ortak savaşım verebilen başka bir coğrafya yoktur. Ne yazık ki bu durum, başta Rusya olmak üzere Kafkasyalılar’la normal yollarla başa çıkamayacağını anlayan bölgesel ve küresel güçlerin çeşitli oyunlarıyla son yıllarda kısmen de olsa bozulmuştur. Nitekim Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ortaya çıkan yeni süreçte Kafkas halklarının Kafkasyalılık yerine kendi etnik kimliklerine daha çok vurgu yaptıkları görülmektedir ki Zelimhan Yandarbiyev’e göre bu durum Kafkasya’nın felaketi demektir. 

Kafkasya, konumundan ve demografik yapısından kaynaklanan jeopolitik önemi nedeniyle çağlar boyunca güç mücadelelerinin odağı olmuştur. Şah İsmail Dönemi’nden itibaren İran-Osmanlı çekişmesinin yaşandığı bölgede bir süre Osmanlı Devleti üstünlük kurmuşsa da bu durum fazla uzun sürmemiş, XVI. yy’ın ikinci yarısından itibaren Rusya’nın büyük güç olarak tarih sahnesindeki yerini almasıyla birlikte Osmanlı-Rus mücadelesi başlamıştır. Sıcak denizlere inmeyi temel ülkü edinen Rusya, bu hedefini gerçekleştirmek için sürekli Kafkasya’ya saldırmış ve daha XIX. yy başlarında İran’ı ve Osmanlı Devleti’ni saf dışı etmek suretiyle bölgeye hâkim olmuştur. Şeyh Şamil’in yirmi beş yıl süren şanlı direnişiyle sembolleşen bu dönemin faturası çok ağır olmuş, yüz binlerce insan sürgün ya da mülteci durumuna düşmüştür. Tarihî süreç içerisinde savaş Kafkasya’yla ve Kafkasyalıyla o kadar bütünleşmiştir ki gözetleme kuleleri olan savunma tipi meskenler, bölgenin hâkim mimari tarzı hâline gelmiştir. Korunaklı vadilere, sarp yamaçlara ve yüksek tepelere inşâ edilen labirent görünümlü meskenler Daryal Geçidi’nden başlayarak Çeçenistan topraklarına kadar hemen her yere yayılmıştır. Nitekim Çeçenistan’ın Yetkali Vaynah Kuleleri dünya kule mimarîsinin merkezi sayılmaktadır. Rusların misket topunu kullanmaya başlamasıyla birlikte bu tarz mimarî zamanla önemini yitirmiştir.

Kafkasya XX. yy’ın başlarından itibaren bölgesel güçler yanında başta dönemin büyük gücü Almanya olmak üzere diğer Avrupa devletlerinin de ilgisi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bölgesel güçlerin kıskacında Kafkasya
« Posted on: 27 Nisan 2024, 04:30:52 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bölgesel güçlerin kıskacında Kafkasya rüya tabiri,Bölgesel güçlerin kıskacında Kafkasya mekke canlı, Bölgesel güçlerin kıskacında Kafkasya kabe canlı yayın, Bölgesel güçlerin kıskacında Kafkasya Üç boyutlu kuran oku Bölgesel güçlerin kıskacında Kafkasya kuran ı kerim, Bölgesel güçlerin kıskacında Kafkasya peygamber kıssaları,Bölgesel güçlerin kıskacında Kafkasya ilitam ders soruları, Bölgesel güçlerin kıskacında Kafkasyaönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes