> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Dosya Yazıları > Bir tırtıl tarih yazıyor
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bir tırtıl tarih yazıyor  (Okunma Sayısı 1219 defa)
24 Mayıs 2012, 16:15:47
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 24 Mayıs 2012, 16:15:47 »



BİR TIRTIL TARİH YAZIYOR
Fatih GÜLDAL • 44. Sayı / DOSYA YAZILARI


İlk ve Ortaçağ boyunca varlığını üzerinde yapılan ticarî ilişkilerle duyurmuş,  Fildişi Yolu, Kürk Yolu, Tuz Yolu, Baharat Yolu gibi birçok yol vardı. Ancak bunlardan hiçbiri varlığını M.Ö. 2. yy’dan M.S. 16. yy’a kadar sürdürecek İpek Yolu kadar ciddi öneme sahip değillerdi. Tarihin bu en önemli ticaret yolunun adı, bu güzergâhı kullanan Çinliler, Türkler ya da İranlılar tarafından verilmedi. Aslında bir isim verip vermediklerini de bilmiyoruz. İpek Yolu ismi ilk kez tanınmış Alman Coğrafyacısı Ferdinand Rreiherr von Richthofen tarafından 1877 yılında kullanıldı. Şüphesiz bu, kabaca Doğu’yu Batı’ya bağlayan yolda sadece ipek ticareti yapılmıyordu. Ancak uzun bir dönem Doğu’da memurların maaşının ipekle verildiği, ticarette bazen altınla aynı değerde hesaplandığı düşünülürse güzergâhın en kıymetli ve sirkülâsyonu en fazla olan maddesinin yola adını vermesinden doğal bir şey olamazdı.

Farklı dönemlerde yeni eklentilerle güzergâhı dallanıp budaklanan İpek Yolu’nun varlığı net olarak bilinmemekle beraber milat öncesine kadar gider. Yolun önemi zaman zaman artarken çeşitli siyasî mücadeleler ve krizlerle bu önemin azaldığı da olmuştur. Birinci parlak çağını Çinlilerin bölgedeki birliğini sağlayarak güçlü bir devlet oluşturan Han (M.Ö. III-M.S. III) zamanında yaşayan yolun ortaya ilk çıkışı ekonomik gereksinimlerden ziyade siyasî ilişkilerle alâkalı olmalıdır. Çinlilerin Orta Asya ve İran’ın göçebe aristokratlarının dostluğunu kazanmak ve bu gücü ülkenin kuzey eyaletlerini yağmalayan diğer göçebe unsurlara karşı kullanmak için muhataplarına bu yol üzerinden rulolar hâlinde hediye ipek yolladıkları bilinmektedir. Anlaşılan o ki diplomasi ticaretten daha önce yolu kullanmaktaydı.

İpek Yolu güzergâhı bir kısmı denizden olmak üzere kabaca üç ana istikametten ilerlemekteydi. Ana arter olarak değerlendirebileceğimiz merkezî yol ise genel hatlarıyla Çin’e, Orta Asya ve İran üzerinden Mezopotamya’ya oradan da Akdeniz üzerinden Antakya ve Sur limanlarına ulaştırıyordu. Bu güzergâhtan Orta Asya’da güneye doğru, Hindikuş geçitlerinden geçerek Hindistan’a, bu arada Hindistan’ın Batı kıyısındaki limanlara, Ganj Vadisi’ne doğru da bir yol uzanıyordu. Aynı şekilde Amuderya ve onun günümüzde kurumuş olan ve Hazar’a giden kolu Uzboy’a, Hazar Denizi’ne ve Kafkas ötesindeki ırmaklar boyunca Kuzey Mezopotamya’ya oradan Anadolu’ya ve öyle görünüyor ki Karadeniz’in doğusundaki ve güneyindeki limanlarına doğru bir suyolu geçiyordu.

Binlerce kilometrelik bu uzun ve meşakkatli yol, iklim ve tabiat şartlarının kötü olması ve kolay para kazanma derdindeki eşkıyalar nedeniyle çoğu zaman güvenli değildi. Bu sebeple yolun ne doğusundaki Çinliler ne de batısındaki Roma/Bizans ya da Türklerin güzergâhın tümünü geçmeleri gibi bir durum istisnalar haricinde gerçekleşmedi. İngilizce seyahat etmek anlamında kullanılan “travel” sözcüğünün yorucu, bezdirici iş anlamına gelen “travail” sözcüğünden türemiş olması, durumun meşakkatini özetler mahiyettedir. Bu zor şartlardan dolayı yol üzerinde mallar, aracılar vasıtasıyla birçok kez el değiştiriyor ve aktarma yöntemiyle hedefe ulaştırılıyordu. Bu süreçte aracılık yapan birçok kavim özellikle Sogdlar hem ekonomik hem de kültürel anlamda büyük kazançlar sağladılar. Öyle ki birçok yazar bölgede dünya kültür ve medeniyetine ciddi katkılar sağlamış bir Soğd Medeniyeti’nden bahseder. Bartold’un “Kervan yollarının Fenikelileri” dediği Soğdlu görevliler ticaretin yanı sıra diplomaside de kendilerinden söz ettirmiş, Türklerin siyasî ilişkilerini bu tüccar kavmin elçileri yerine getirmiştir. IV-IX. yüzyıllar arasında Maveraünnehir bölgesini üs edinerek güzergâh üzerinde birçok bölgeyi kontrol altında tutan Soğdlar’ın ulaştıkları mesafe o kadar genişti ki, bazı dilbilimcilere göre Karadeniz’in kuzeyindeki Suğdak Kenti’nin ismi Soğdlulardan gelmiştir.

İpek Yolu’nda sadece ipek ticareti yapılmıyordu. Burası orduların, elçilerin, gezginlerin, misyonerlerin, hacı kervanlarının da geçtiği bir yoldu. Çin’den Batı’ya ipeğin yanı sıra, her türlü dokuma, porselen, kâğıt, süs eşyası, yeşim, akik taşı, yırtıcı hayvanlar, kürkler, deriler, keşmir yünleri, misk, inciler, kırmızı boya, biber, zencefil, tarçın, karanfil gibi baharatlar ile abanoz, mobilya ve sandal gibi değerli ahşap malzemeler gönderiliyordu. Doğu’dan Batı’ya sadece Çinlilerin malları değil Orta Asya Türkleri’nin ürettikleri de gidiyordu. Kılıç, kalkan, zırh gibi askerî ürünlerle birlikte deri, kürk ve Maveraünnehir bölgesinden sabun, halı, bakırdan mamul kandiller, bal, amber gibi ürünler de gönderilenler arasındaydı. Ancak tüm bunlara rağmen ipek, bu yolun en önemli metaıydı. Zenginliğin, yüksek tabakada olmanın ölçütüydü ve bir prestij giysisiydi. Çin’de imal edilen bu sihirli kumaş, Batı Aristokrasisi için de vazgeçilmez bir lükstü. Saray efradı Çin’den gelen ve nasıl imal edildiği uzun süre bilinemeyen ipeği elde etmek için büyük ücretler vermekten kaçınmıyorlardı. Elindeki hazinenin farkında olan Çinliler ipek üretimini, daha doğrusu İpek Böceği’nin ülkelerinden dışarıya çıkmasını uzun süre engellediler. Sıkı kontrol ve kuralın ihlâli hâlinde idam cezasının varlığı, İpek Böceği’nin Çin sınırlarından çıkmasına uzun süre mani olmuştur. Ancak tüm kontrol noktalarına rağmen sınırın genişliği ve kozanın kaçırılmasının kolay olması bir şekilde ipek üretiminin eninde sonunda Batı’daki insanlar tarafından da öğrenilmesini engelleyememiştir. Konuyla ilgili anlatılan yarı efsanevî bir olay kaynaklarda sıkça tekrar edilir. Buna göre Hotan kralıyla evlenen bir Çinli prenses, büyük ihtimalle eşinin isteğiyle, saçının büyük ve gösterişli topuzuna sakladığı ipek böceği yumurtaları ile dut ağacı tohumlarını Çin sınırından Tarım Havzası’na çıkarmıştır. Sınır boylarındaki yoğun kontrole rağmen bir prensesin üstünün aranmasının imkân dâhilinde olmadığı için dışarıya kaçırılan ipek kozaları, yıllardır bir tekel olarak ipek üreten Çin’in bu gücünü kırmış olmalıdır.

Gerçekten de ipek ticareti başta malı ihraç eden Çinlilere sonra da yol güzergâhında bulunan devletlere ciddi bir gelir bırakıyordu. Büyük kervanlar yalnız yolun geçtiği topraklara hâkim devlete geçiş ücreti ödemekle kalmaz, yapılan alış verişle güzergâh üzerindeki halkın gelirine de katkı da bulunurdu. Bu vesileyle İpek Yolu üzerinde bulunan şehirlerin bu yol işlerliğini sürdürdükçe mamur ve müreffeh bir durumda olduklarını görürüz. Özellikle Türkler için konuşacak olursak yol güzergâhında Turfan, Karaşar, Aksu, Kuça, Kaşgar, Hotan, Yarkent, Balasagun gibi birçok güzel şehir inşâ edildi.

Devletler için vazgeçilmeyecek derecede önemli olan bu gelir, İpek Yolu tarihi boyunca siyasî mücadelelerin en büyük sebebi oldu. Yola hâkim olmak isteyenler başta Türkler olmak üzere, Çinliler, Sasaniler ve diğer birçok güç hazırladıkları büyük ordularla birbirlerine saldırmaktan geri durmadılar. Çinliler kendi ürettikleri malın başkaları tarafından vergilendirilip kendi kârlarının düşürülmesinden hiç hoşnut değillerdi. Özelikle Hunların güzergâhın büyük bir kısmını kontrolleri altında tutmaları, daha önceki mücadelelerde genellikle savunmada kalan Çinlileri artık taarruza geçirmeye yetmişti. Çinlilerin bu strateji değişikliğine iten en önemli sebep, güçlü bir devlet kurarak bölgedeki birliği sağlayan Wu-ti adlı hükümdarın tahta geçmesiyle gerçekleşti. Hunlara karşı daha önce ciddi yenilgiler alarak sinen Yüe-chi ve Wusun gibi toplulukları kendi yanına çekmek isteyen Çin İmparatoru bu şekilde Türklere karşı geniş katılımlı bir güç sağlamayı planlıyordu. Bu planı devreye sokmak için Çin ordusunda yüksek rütbeli bir subay olan Chang-chien’i bu kavimlerle anlaşma yapmak üzere M.Ö. 138 yılında Hun topraklarına gönderdi. Çinliler bu elçinin İpek Yolu’nun ilk yolcusu olduğunu söylerler. Bu tespitin doğruluğu tartışma götürmekle birlikte kesin olan şey ise J.P.Rox’un deyimiyle elçi Chang’ın Çin’in Orta Asya politikasını başlatan ve yön veren kişi olduğudur. Zira on yıl kadar Türklerin elinde esir kalmasına hatta orada evlenmesine rağmen bir şekilde Hunların elinden kaçarak Yüe-chilere ulaşmış ve İmparatorun ittifak teklifini iletmiştir. Ekonomik durumları gayet iyi olan ve Hunlarla aralarına bozmak istemeyen bu kavimler teklifi kabul etmemişlerdir. Başarısız bir seyahatmiş gibi görünse de elçi güzergâh üzerinde uzun seyahatler yapmış, buradaki kavimler ve ticaretin kesafeti ile ilgili çok önemli bir raporu hükümdarına iletmiştir. Chang’ı şaşırtan en önemli olay kendi ürettikleri ipeğin ulaştığı mesafenin uzunluğudur. Tarihçisi L. Ligetti’nin Orta Asya’nın Cristof Kolomb’u dediği elçinin yazdığı rapor bu tarihten itibaren Çin’in Batı’ya karşı uygulayacağı yayılma politikasının temelini oluşturmuştur. Neticede M.Ö. II. yy’ın ilk çeyreğinde İpek Yolu’nun büyük bir kısmını elinde bulunduran Hunlar zamanla Tarım Havzası dâhil olmak üzere Pamir sınırına kadar Orta Asya’yı ve yolun denetimini kaybetmişlerdir.

Çinlilerle yapılan İpek Yolu mücadelesi Göktürkler zamanında da devam etti. Yolun bir bölümünde hâkimiyet kuran Ak-Hunlara karşı Sâsânilerle işbirliği yapan Göktürkler bu anlaşmadan kazançlı çıkmış olmalarına rağmen İranlıların, daha sonra da Türklerin kazancını engelleme girişimleriyle, yeni bir ittifak içerisine girdiler. Bu münasebetle Bizans’a elçiler gönderen İstemi Yabgu muvaffak olur ve Kuran’da da bahis olunan Sasani-Bizans Savaşları meydana gelir. VII. yüzyıla gelindiğinde yol için yapılan mücadelelerin devam ettiği görülmektedir. Tibet-Çin, Göktürk-Çin mücadeleleri Arapların bölgeye geleceği yıla kadar devam etti. Yolun öneminin farkında olan Göktürk kağanları, bu durumu meşhur Orhun Abideleri’ne de kaydettiler. Geçmiş deneyimleri göz ardı etmeyen Bilge Kağan “(Ey) Türk Mill...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bir tırtıl tarih yazıyor
« Posted on: 26 Nisan 2024, 19:59:55 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bir tırtıl tarih yazıyor rüya tabiri,Bir tırtıl tarih yazıyor mekke canlı, Bir tırtıl tarih yazıyor kabe canlı yayın, Bir tırtıl tarih yazıyor Üç boyutlu kuran oku Bir tırtıl tarih yazıyor kuran ı kerim, Bir tırtıl tarih yazıyor peygamber kıssaları,Bir tırtıl tarih yazıyor ilitam ders soruları, Bir tırtıl tarih yazıyorönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes