> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Dosya Yazıları > Bir başka Çanakkale öyküsü
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bir başka Çanakkale öyküsü  (Okunma Sayısı 971 defa)
07 Haziran 2012, 15:26:02
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 07 Haziran 2012, 15:26:02 »



Bir başka Çanakkale öyküsü
Volkan Marttin • 54. Sayı / DOSYA YAZILARI


İlk kez 1980’li yılların başında kullanılmaya başlanan “kültür turizmi” terimi sadece deniz, güneş, plaj olarak lanse edilen turizme yeni bir boyut kazandırmıştı. Turizmciler halen bu alanla ilgili yazılar yazıyor, konuyu etraflıca ele almaya çalışıyorlar. Kültür turizmi genel anlamıyla bölge üzerinde geçmişte yaşamış toplulukların geriye bıraktıkları mimari yapıların, yemek kültürü, toplumsal gelenek ve göreneklerin bugüne aktarılması ve bunların yaşatılması temeline dayanan bir turizm çeşidi. Başka bir ifadeyle, bu turizm çeşidi, geçmişe saplanıp kalmaktan öte tarihten çıkarılacak derslerle bugünü ve geleceği aydınlatıyor.

Tarihsel ve kültürel zenginlikleri her türden ziyaretçiye hitap edecek kadar bol olan Çanakkale, Troya ve Çanakkale Savaşları gibi dünya tarihinde dönüm noktası olan olaylara sahne olmuş bir kent. Yabancı turistlerin yanı sıra, yerli turistlerin de merak edip ziyaret ettiği Troya, ancak kültür turizmine yakışan bir yer. Mitolojiyi ve tarihi bilmeyenler için anlamsız taş yığınları gibi görülebilir. Osmanlı Padişahları’ndan Fatih Sultan Mehmet’in ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün de özel ilgisini çeken bu önemli yerleri ziyaret edenler için basitten karmaşığa, kültür turistinin beklediği niteliksel özellikleri içinde barındıran bir çerçevede öyküsel altyapı sunuluyor. Bu yapılmadığı takdirde kültür turizminin hareket noktası olan öyküsel altyapı eksik kalır. Zira aynı kaderi 1915 Çanakkale Savaşları da paylaşıyor.

Tozlu kütüphane raflarında, kitapların sayfalarında kalan onca bilginin gelen turiste aktarılması işi oldukça zor olmasına karşın gerekli. Bu aktarımda, turistin zihninde oluşturduğu imgelerin somut olarak karşısına çıktığı mekânlarda bilgilerin güncellenmesi ve arttırılması, eksik olan kısmın tamamlanması noktaları bu hizmeti sunanlarca göz önünde tutuluyor.

Çanakkale 1915 Olayı hakkında bilgi edinerek gelenler, savaş alanlarında başka bir sıkıntı ile karşılaşıyorlar. Rehberlik hizmetlerindeki anlatımlarda tarihsel gerçeklerden uzaklaşmalar gözlenebiliyor. Bunun nedeni de maalesef maddi nedenler oluyor. Gazetelere bile yansıyan bu tartışmalar, bölgenin cazibesini azaltmakla kalmıyor; genel bir güvensizlik hissinin uyanmasına neden oluyor.

Çanakkale’yi anlamak ve anlatmak

Kültür ve tarih adına seyahate çıkanlar, diğer turistlerden yapıca farklılıklar arz ederler. Bilgi edinme, tarihsel ve kültürel zenginliği yerinde görme, bu zenginliği bir nebze de olsa yaşama ümidiyle yola çıkanlar samimiyetsizliğe ve sorumsuzluğa tahammül edemezler. Bundan hareketle Çanakkale’ye yılda yaklaşık olarak, transit olanlar dışında, 3 milyon turistin geldiği göz önünde tutularak dikkatli olunmalı.
Tüm bunların yanında Çanakkale’ye gelenlerin burada bir yorum ve ifade sorunuyla karşılaşmamaları gerekiyor. Çanakkale’yi iyi anlamak ve anlatmak; işte temel sorun burada. Çanakkale’ye gelenler özellikle 33 bin hektarlık bir alan olan Gelibolu Tarihi Milli Parkı’na geliyorlar. Burada vatanları için canlarını hiçe sayan atalarını saygıyla anmak, savaşın cereyan ettiği mıntıkalarda dolaşarak savaşı tasavvur etmek niyetindeler. Amacın bilgiye bilgi katmak, olayları ve olguları anlamlandırmak olduğu düşünülürse, Çanakkale’nin, yalnız mezarlık-anıt ziyaretinin yapıldığı yer olmayıp, geleceğe yönelik hedeflerin belirlendiği bir yer olması gerektiği ortaya çıkar. Çanakkale’de savaşta vatanları için canlarını feda edenlere anlamlı ve zekice teşekkür ederken, özellikle yerli turistlerin akıllarına “ben ne yapabilirim?” sorusunun takılması kültür turizminin başka bir özelliği.

Şehitler Abidesi serüveni

Anlamlı ve zekice teşekkür nasıl yapılır? Bunu söylemek için açıkçası yapılanlara göz atmakta fayda var. İngilizler’in, Fransızlar’ın, Avustralyalı ve Yeni Zelandalılar’ın mezarlıklarının belirli bir düzende yapıldığı görülür. Her köşesine bir anlam sıkışmış gibi duran bu anıtların öncelikle yapılış tarihleri ve konumları manidar. Türkler’e ait olanlarda ise sıkıntı üstüne sıkıntı var. Örneğin, çoğunun durumu 2005 yılına kadar çok kötüdür, Ertuğrul ve Namazgâh Tabyaları restore edilirken Rumeli Mecidiyesi’nin restorasyonu halen devam ediyor. Öte yandan savaşta eşsiz bir kahraman olarak karşımıza çıkan Seyit Onbaşı, heykel olarak bir türlü kendini bulamaz, önceleri mermiyi kucağında taşırken, bir süre sonra yapılan heykelin eldeki fotoğrafa uygun olmaması nedeniyle değişmesi icap eder. Yeni heykelin yönü ve başlığı bir süre sorun olduktan sonra, şimdi restorasyonu yapılan tabyanın deniz kıyısında güneye yönelmiş bir Seyit Onbaşı gelenleri karşılar. Bu kararsız davranış örnekleri yarımada için uzayıp gidebilir (örneğin; yol, otopark tartışmaları vb.). Ancak Şehitler Abidesi’nin serüvenini anlatmak gerekir.

Bilindiği üzere 1954 yılında yapımına başlanan, 1960 yılında açılışı yapılan Abide, yarımadada şehit düşen askerlerin anısına yapılmıştır. Yalınlığı ve heybetiyle dikkat çeken Abide, 2004 yılında yeniden düzenlenmiş, tavanına mozaikten bir bayrak işlenmiş, dört ayağına savaşı sembolize eden rölyefler yerleştirilmiştir. Abidenin önünde bulunan açıklık önceleri boş bir yeşil alanken, 2005 yılında ay-yıldız şeklinde sembolik mermer mezar levhaları dizilmiş; ardından bu mezar levhalarının ayak hizasında olmasından olacak, bu sembolik mezar levhaları kaldırılarak yerine yarımadanın havasına pek uygun olmayan gül çiçeği dikilmiş, bu alan gül bahçesine dönüştürülmüştür. Oysa ‘gelincik çiçeği’ Birinci Dünya Savaşı’nın sembolüydü. Özellikle Çanakkale için, 25 Nisanlarda yapılan anma törenlerinde bu çiçek vazgeçilmezler arasında. Gül yerine daha anlamlı, daha dayanıklı ve sembol olabilecek daha özel bir çiçeğin bu alana getirilmesi, anlamlı ve zekice teşekkürün bir boyutu olabilir. Yine Abide’nin hemen yanındaki tören alanının arkasına yerleştirilmiş “sembolik şehitlik” adeta bir mezarlık görüntüsü sergiliyor. Üstelik mezar taşı yerine kullanılan cam levhalardan yazılı isimler zor seçiliyor. “Uykucu Bakan”ın icraatı olarak tarihe geçecek bu durum, iyi niyeti bir tarafa koyarsak çok büyük israf. Yabancıların dediği gibi çok paramız olduğundan mı her sene değiştirip duruyoruz, bu bilinmez. Fakat bir arayış durumu var ortada ve bu arayışta ne halka ne tarihçiye ne de mühendise pek söz hakkı verilmiyor gibi.

Şunu da söylemek gerekir; savaş alanı yalnız yarımadanın asfaltla çizdiği güzergâh değil. Gelenler mecburen yolun kendilerini götürdüğü yerleri gezerler. Ancak ilgili ve bilgili olanlar bu gezinin eksik olduğunu bilirler. Osmanlı Devleti, yarımadanın bütününe “meşhed” (şehitlik) demekle bir uyarı tabelası asmış oluyor aslında. Savaş bütün yarımadayı ve çevresini, Boğazı, Anadolu yakası ve Marmara kıyısı boyunca geniş bir alanı kapsar. Savaşlar 20. yüzyılda değişmeye başlayınca savaş alanı kavramı da doğal olarak değişti. Durum böyleyken gelenlere etraflı bir savaş bilgisi vermek imkânsıza yakın gibi. Yapılabilen, imkânlar dahilinde bilgilendirmek. Ancak sorun burada başka bir boyuta dönüşüveriyor; her gelen aynı seviyede midir?

İşte burada özet bilgilerin hazırlanıp tabelalara işlenmesi işleri sürerken, daha etraflı bilgiler için aynı tabelanın başka bir bölümü veya özel ücretsiz broşürler devreye sokulabilir. Çevrede satılan broşürlerin birçoğunun profesyonellikten çok uzakta çalışmalar olduğunu söylemek gerekir.

Bildik sorunlar, tanıdık rantlar

Çanakkale’yi ziyarete gelenler, çoğu zaman turizm alanında daha kendini ifade edememiş bir yerle karşılaşırlar. Çevrelerinde samimiyetsiz satıcılar, pek de anlam ifade etmeyen garip şeyler satmaya çalışır. Bütün bunlarda var olan durumun serbest bir şekilde piyasanın isteğine göre şekillenmekte olduğu görülür. Çin malı Osmanlı işine benzeyen hançerlere olan rağbet satıcıyı da yönlendiriyor.

Öte yandan alanın şekillenmesinde özellikle 2005 yılından itibaren yükselen ilginin etkisi var. Genellikle önemli gün ve haftalarda ve 5’in katları olan yıldönümlerinde artan ilgi Çanakkale için de söylenebilir. Şubat ortalarında hareketlenen Çanakkale, Mayıs ayı ortalarına kadar yoğun günler yaşıyor. Bu takvim içinde 18 Mart ve 25 Nisan gibi önemli tarihlerin yer alması, Çanakkale’deki turist dolaşımını hızlandırıyor. Ancak bu dönemsel bir durum. Çanakkale’deki ilgili kişilerin çabaları bu dönemselliği aşıp, bu dolaşımı yılın her dönemine yayma yönünde. Ancak yine aynı kişiler, bunun için bilgilendirme ve ilgi çekme işlerinin çok yoğun şekilde yapılması gerektiğini de kabul ediyorlar.

Hollywood’un sahte kahramanlaştırma işlevi gören filmleri uydurma olayları işlerlerken; elde var olanlarla çok güzel, tarihi gerçeklere uyan, övünülecek bir Çanakkale filminin olmayışı eksikliklerin başında geliyor. Görsel ve işitsel iletişim araçlarının yaygın olduğu günümüzde belgesellerin yanında gerçeğine birebir uyan filmlerin yapılması ihtiyaç dahilinde. Her ne kadar her senenin şubat ayından itibaren Çanakkale’yi anlatan kitapların kitapçı raflarını doldurması iyi bir durum gibi görülse de, bunların bir kısmının Mart-Nisan aylarında oluşacak havadan kazanç elde etmeye çalışan kimi kişilerin araştırmadan ve ciddiyetten çok uzak çalışmaları olduğunu bilmek oldukça can sıkıcı. Öyle ki daha mart ayı gelmeden (şubat başında) kitapçı rafına gelmiş Çanakkale Muharebeleri’ni anlatan bir kitabın basım tarihi olarak aynı senenin mart ayını taşıması, bu çekişmenin en açık göstergesi.

Çanakkale’yi ziyaret edenlerin genel kaygıları ekseninde sorunlara çözüm merkezli bakış açısıyla yaklaşan bu yazı, ilhamını yarımadanın o, “sen ne yapabilirsin?” seslenişinden aldı
.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bir başka Çanakkale öyküsü
« Posted on: 20 Nisan 2024, 09:31:11 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bir başka Çanakkale öyküsü rüya tabiri,Bir başka Çanakkale öyküsü mekke canlı, Bir başka Çanakkale öyküsü kabe canlı yayın, Bir başka Çanakkale öyküsü Üç boyutlu kuran oku Bir başka Çanakkale öyküsü kuran ı kerim, Bir başka Çanakkale öyküsü peygamber kıssaları,Bir başka Çanakkale öyküsü ilitam ders soruları, Bir başka Çanakkale öyküsüönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes