> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Dosya Yazıları > Barış çok uzakta
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Barış çok uzakta  (Okunma Sayısı 800 defa)
12 Haziran 2012, 16:57:05
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 12 Haziran 2012, 16:57:05 »



FİLİSTİN: BARIŞ ÇOK UZAKTA
Prof. Dr. Tayyar ARI • 48. Sayı / DOSYA YAZILARI


İsrail tek taraflı ateşkes ilan etmiş. Arkadan Hamas İsrail’in bir hafta içinde çekilmesi şartıyla ateşkesi kabul etmiştir. Bu nasıl bir dünya ki, ortada yığınla BM kararı varken, İsrail tek taraflı savaş ilan ettiği gibi canı isteğinde de tek taraflı ateşkes ilan ediyor? Açıkçası yaptığım işten nefret etmeye başladım.

Bu katliamın son olup olmayacağından emin değilim. Ancak bunun ilk olmadığını hepimiz biliyoruz. Yüzyıllarca Batılılar tarafından gettolarda yaşamaya mahkûm edilen, ülkeden ülkeye sürülen ve soykırıma maruz kalan bir halkın, bütün bunları yapanları bırakıp da topraklarını zorla işgal ettiği bir halkın çocuklarına zulüm yapması anlaşılır bir durum değil. Bu durum Yahudilere karşı dünyada -halen kaldıysa- acıma duygusunun nefrete dönüşmesine yol açmıştır. Bu gerçeği artık hiçbir İsrailli geriye döndüremez. Yahudiler Filistinli çocuklara sıktıkları her kurşunun aslında hedefinin kendileri olduğunu anladıklarında, korkarım çok geç olacaktır. İsrail’in Filistinli Müslüman halka karşı duyduğu bu kin ve nefretin nedenlerini anlamak mümkün değil. Olsa olsa bir korku ve yok olma psikolojisidir. Yahudiler Filistinliler’i topyekûn yok etmese -ki bunun imkânsız olduğunu onlardaki direniş ruhunu yakından tanıyan Yahudiler çok iyi bilir- bugüne kadar öldürdükleri Filistinliler’in ruhlarının onları yok edeceğinden korkuyorlar.

Maalesef İsrail, bu katliamlara daha kurulmadan başlamıştı. Deir Yasin Katliamı’nı 1948’de işlediğinde henüz bir devlet bile değildi; ama Filistinliler’e sistematik bir soykırım uygulayacağının ilk işaretlerini vermişti. Öldürülen çoğu çocuk yüzlerce Filistinli’nin cesetleri Kudüs sokaklarında dolaştırılarak ve dolayısıyla korku salarak, bugün olduğu gibi topraklarını terk etmeleri sağlanmak istenmişti.

Peki, bu noktaya nasıl gelindi? İsrail’in nasıl kurulduğunu sıradan bir İsrailli asla merak etmez. Onlar Araplar’ın kendi topraklarında yaşayan yabancılar olduklarına inandırılmışlardır. Ya da öyle olduğuna inanmak isterler. Oysa Yahudiler Osmanlı bölgeden çekildiğinde Filistin’in ancak yüzde 2,5’inde yaşayan, nüfusun ise yüzde 7’sini oluşturan küçük bir azınlıktı. 27 yıl süren İngiliz manda yönetimi boyunca, ellerindeki tüm yönetim imkânlarını kullanarak bu toprakları yüzde 6,5’e çıkarmışlardı. İsrail’in kurulmasında aslında asıl büyük destekçi İngiltere’den ziyade, bugün olduğu gibi Amerika’ydı. 1947’de BM’de yapılan oylama esnasında üçte iki çoğunluk sağlansın diye üye ülkelere baskı yapan Amerika’nın desteğiyle, Filistin topraklarının yüzde 56,5’inde bir Yahudi Devleti’nin kurulmasını öngören kararın alınması sağlanmıştı. Böylece bir çırpıda orada yaşayan ve o toprakların gerçek sahibi olan Müslüman Arap halka rağmen, Filistin topraklarının yarıdan fazlası tartışmalı bir BM Genel Kurul kararıyla devlet kurmaları için Yahudilere veriliyordu.

Bu kışkırtıcı girişimin arkasından kendilerine bırakılan topraklarda işgal ve sürgün girişimini sürdüren Yahudiler, bu dönemde Deir Yasin benzeri katliamları tüm Filistin kent ve kasabalarında yapmışlardır. Tel Aviv’de, Yafa’da, Hayfa’da yaşayan Filistinli Müslümanları bu topraklardan göçe zorlamışlardır. İsrail Devleti’nin kurulmasıyla başlayan ilk Arap-İsrail Savaşı sonunda ise Yahudiler bu defa Filistin topraklarının yüzde 80’ini işgal etmiş oldular. Bu savaşla beraber yüz binlerce Filistinli evlerinden ve yurtlarından olmuş, mülteci durumuna düşmüşlerdir. Bunların büyük bir çoğunluğu o zaman da Gazze’ye sığınmışlardı. İsrail 1956 Suriye Krizi esnasında Mısır’a yönelik saldırı sırasında Gazze’yi de kısa süreliğine işgal etmişti. İsrail’in Gazze’yi asıl işgali ise 1967 Savaşı sırasında olmuştur. İsrail bu savaşta Gazze’nin yanı sıra Batı Şeria’nın tamamını (Doğu Kudüs ve kutsal yerler de dâhil) Suriye’ye ait olan Golan Tepeleri’ni ve Mısır’a ait olan Sina Yarımadası’nı da işgal etmişti. Böylece Filistin topraklarının tamamını işgal etmiş olan (daha önce %80’ini işgal etmişti) İsrail, kontrolündeki toprakları 4 katına çıkarıyordu. Bu savaş, aynı zamanda mülteci sayısının 1.5 milyonun üzerine çıkmasına da neden olmuştu. 1973 Savaşı sonunda durumun değişmemesi üzerine, Mısır kendi topraklarının peşine düşmüş ve İsrail ile ABD denetiminde gerçekleştirilen 1978-1979 Camp David süreci sonunda Sina’yı kurtarmıştı; ancak Arap dünyasındaki prestijini ve liderliğini uzun bir süre için kaybetmişti. Bu tarihte Arap Birliği örgütünün merkezi Kahire’den Tunus’a taşınmış, Mısır artık Amerika’nın önemli müttefiklerinden biri hâline gelmiş ve Arap dünyasının İsrail ile askerî anlamda mücadele etme olasılığı ortadan kalkmıştı. Maalesef bu durum, İsrail saldırganlığının olabildiğince artmasına yol açtı. 1982’de Lübnan’ı işgal eden İsrail, Savunma Bakanı olan Ariel Şaron’un emriyle insanlık tarihine kara bir leke olarak geçecek olan Sabra ve Şatilla katliamlarını yapmış ve binlerce Filistinli mülteciyi dünyanın gözü önünde öldürmüştür.

1993 Oslo süreci ile başlayan barış atmosferi ise yerini, Ariel Şaron’un 2000 Eylülü’nde Müslümanlar açısından çok kutsal olan El-Aksa’yı yaklaşık bin dolayındaki İsrail askerlerinin eşliğinde kışkırtıcı bir şekilde ziyareti ile yeniden işgal ve katliama bırakmıştır. Çoğunluğu 2000-2003 arasında olmak üzere binlerce Filistinli, İsrail işgali sonucu hayatını kaybetmiştir.

Filistinliler cephesine bakıldığında ise 2004’e kadar iyi kötü liderliğini sürdüren Arafat’ın ölümü, hem El-Fetih hem de FKÖ içinde bölünmeleri de beraberinde getirmiştir. Bu atmosfer içinde 1980’lerin başında kurulan ama 2000’lere kadar ciddi bir desteği olmayan Hamas, kısa bir sürede Filistinliler arasında popüler hâle gelmişti. Aslında bunda 1993’te başlayan Oslo Süreci’nin 2000’de çökmesi ve İsrail’in Batı Şeria’ da yer yer katliama dönüşen askerî işgalinin yeniden başlaması da önemli rol oynamıştı. Çünkü bu süreç, İsrail’in asla barış istemediğini ve uzlaşmacı tavırların işe yaramadığını açıkça göstermişti. 2005 Ocağı’nda Mahmut Abbas’ın devlet başkanlığına seçilmesinden bir yıl sonra yapılan genel seçimleri %62 oy alarak kazanan Hamas, İsmail Haniye’nin başkanlığında hükümeti kurmuştu. Aslında seçim o güne kadar bu bölgede uygulanan en temiz ve en şeffaf seçimdi. Yabancı gözlemcilerin raporu bu doğrultudaydı. Bunun üzerine İsrail ve ABD’nin öncülük ettiği Batı’nın ve bölgedeki Batı yanlısı Arap ülkelerinin de desteklediği blok, Hamas’a karşı yoğun ve acımasız bir ambargo uygulamaya koymuştur. Bu blok aynı zamanda İsrail’i tanımadığı için terörist bir örgüt olarak görülen Hamas’a karşı El-Fetih’i kışkırtmaya da başlamıştır. 2006 sonunda başlayan Filistinli gruplar arasındaki çatışmalar 2007 Haziranı’nda Mahmut Abbas’ın İsmail Haniye’nin Başbakan olduğu hükümeti görevden almasıyla sonuçlandı. Hamas ise Gazze’deki gücünü kullanarak bu bölgeyi denetimi altına almıştır. Böylece Batı Şeria’da Mahmut Abbas ve yeni Başbakan Selam Feyyad’ın oluşturduğu ve FKÖ’nün denetiminde bir hükümet, Gazze’de ise İsmail Haniye’nin başbakanlığında Hamas yönetimindeki bir başka hükümetten oluşan ikili bir yapı doğmuştur. Hamas’ın kontrol ettiği Gazze’ye ekonomik ambargo, abluka ile beraber daha ağır bir şekilde uygulanmaya başlanmıştır. Gazze-Mısır sınırının Hamas tarafından kontrol edilmesini istemeyen Mısır’ın sınır geçişlerine izin vermemesiyle ablukanın Gazze halkı üzerindeki etkileri yıkıcı boyutlara ulaşmıştır. İsrail işgalinin başladığı 27 Aralık 2008’e kadar yüzlerce insan açlıktan veya hastalıktan ölmüştü. Bu arada 2005 Ağustosu’nda sözde çekilmiş olduğu Gazze’den fırlatılan roketler İsrail’in orantısız güç kullanmasıyla karşılık buluyordu. 2008 Haziranı’nda 6 aylığına varılan ateşkes antlaşmasının, abluka kaldırılmadığı için Hamas tarafından uzatılmaması üzerine İsrail, 27 Aralık’tan itibaren Gazze’ye hava bombardımanına başlamıştır. Bugüne kadar resmi rakamlara göre 1500 dolayında Filistinli ölmüştür. Yaralıların sayısı ise binlerle ifade edilmektedir. Dünyanın sadece sessizce izlemesi BM’nin ancak zar zor bir ateşkes kararı alması, ama uygulanmasını İsrail’in insafına bırakması anlaşılır gibi değil. 

Acı olan, insanlığın gözü önünde bir insanlık suçunun işlenmekte oluşudur. Dünyanın sanki dili tutulmuş gözü kör olmuştur. Gürcistan sorununda ayaklanan Batılı ülkeler sessizliğini koruyor. Hatta bunun İsrail’in savunma hakkı olduğunu söyleyecek kadar pervasızlaşıyor.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Barış çok uzakta
« Posted on: 25 Nisan 2024, 10:04:02 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Barış çok uzakta rüya tabiri,Barış çok uzakta mekke canlı, Barış çok uzakta kabe canlı yayın, Barış çok uzakta Üç boyutlu kuran oku Barış çok uzakta kuran ı kerim, Barış çok uzakta peygamber kıssaları,Barış çok uzakta ilitam ders soruları, Barış çok uzaktaönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes