> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Dosya Yazıları > Avrupa’nın değişen zihin coğrafyası
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Avrupa’nın değişen zihin coğrafyası  (Okunma Sayısı 1041 defa)
25 Temmuz 2012, 14:11:53
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 25 Temmuz 2012, 14:11:53 »



Vicdanın İslamofobi, ‘yabancı’ korkusu ve aşırı sağın şeytan üçgeninde kaybı: Avrupa’nın değişen zihin coğrafyası
Sezin ÖNEY • 79. Sayı / DOSYA YAZILARI


Norveç'te sol eğilimli bir partinin siyasi gençlik kampını basarak önüne geleni öldüren Anders Breivik aslında, Avrupa'da son 10 yılda yaşanan müthiş siyasi ve sosyal dönüşümün bir tezahürü.

ABD iç istihbarat örgütü FBI, Breivik'in, tek başına hareket eden ve 'yalnız kurt' olarak nitelenen eylemcilerin bir örneği olduğunu iddia ediyor. Ancak, Breivik'in örgütlü bir yapının parçası olduğuna yönelik güçlü şüpheler de var. Zaten Brevik de polise verdiği ifadede kendisiyle çalışan iki hücre olduğunu söylemişti.

Hatta, Breivik'in Belarus'a gidip geldiği, burada Rusya istihbaratı tarafından eğitildiği de iddia ediliyor. Aslında bu iddia, yani Rusya’nın Avrupa aşırı sağına destek verdiği haberleri daha önce de basında yer almıştı.

Tüm bu “bağlantı” iddialarına rağmen, FBI'ın varsayımının haklı olduğunu, yani Brevik’in, “durumdan vazife çıkarıp” tek başına harekete geçen bir “yalnız kurt” olduğunu düşünsek bile, yine de onun arkasında koskoca bir 'aşırı sağ külliyat' bulunduğu gerçeğini inkâr edemeyiz.

Oslo Üniversitesi'nden milliyetçilik üzerine uzmanlaşan antropolog Thomas Hylland Eriksen de, Breivik'in, Avrupa'da baş gösteren 'karanlık akımlarca' beslendiği görüşünde.

Nedir bu karanlık akımlar?

Ne olduklarını anlamak için, Breivik'in, 'ideolojisini' dile getirdiği yaklaşık 1500 sayfalık manifestosuna şöyle bir göz gezdirmek bile yeterli. İşin trajik yanı, Breivik'in kendini bir 'Haçlı neferi' gibi hayal edip, 'davasını' uzun uzadıya anlattığı bu 'sayıklamalar', aslında, günümüz Avrupası’nda, hiç öyle duyulmamış söylemler değil.

Breivik'in manifestosu, Osmanlı İmparatorluğu'nun 1683'te Viyana Kuşatması'nda aldığı yenilgiyi 'tarihin gelmiş geçmiş en önemli olayı' olarak tanımlıyor. 'Türk' imgesine olan takıntısı ve düşmanlığı, günümüz Avrupası'nın en büyük zaaflarını da birebir yansıtıyor; göçmen korkusu, İslamofobi ve bu iki toplumsal kaygıyı sömürüp körükleyerek yükselen aşırı sağ.

Breivik'in hayalinde Avrupa, Viyana 'zaferinden' 400 yıl sonra, yani 2083'te 'Müslümanları yenerek' bir “yeniden doğuş” yaşayacak. Bugün, Avrupa'nın yaşadığı Müslüman işgali, 'vahşi fakat gerekli' şiddet uygulanarak bertaraf edilecek.

Aşırı sağın ‘geleneksel’ sömürüsü
Osmanlı ile mücadeleye dair sembollerin popüler kültür içerisinde baş göstermesi, Avrupa'da yaygınlaşan, Hıristiyanlığın Müslümanlık ile uzlaşmaz bir çatışmaya mahkûm olduğu inancının en tipik göstergelerinden biri.

Örneğin, Osmanlı işgali fikrinin tarihten günümüze uzanan biçimde güncelliğini koruduğu, benim de yakından tanıma fırsatım olan Macaristan'ı ele alalım. Bu yaz, Macaristan, kültürel festivaller, organizasyonlarla her zamankinden renkli geçti. İşin ilginç yanı, Macaristan'a ait folklorik öğelerin ön plana çıkarıldığı bu festivallerin önemli bir kısmında, 'Türklere karşı savaşan kahraman Macar askerleri' imgesi bolca kullanılıyordu.

Gerçekten de, Avrupa folk kültüründe, Osmanlı ile mücadele önemli bir tema. Hâlâ pek çok Avrupa kentinde kilise çanlarının öğle saatlerinde, Viyana Kuşatması'nda Osmanlı ordusunun yenildiğini anımsatmak için 328 yıldır çınlıyor olması gibi birçok detay söz konusu.

Osmanlı tarafından “Lehistan Aslanı” olarak nitelenen, kumanda ettiği Polonyalı-Avusturyalı-Alman kuvvetleri ile Viyana önünde Merzifonlu Karamustafa Paşa’yı yenilgiye uğratarak kuşatmayı sona erdiren Polonya Kralı Sobieski’nin hâlâ “Avrupa’nın kurtarıcısı” muamelesi görmesi de bu geleneğin parçası.

Ancak, folk kültüründeki 'masum' ayrıntılar, aşırı sağ siyaset tarafından sıkça kullanılarak yaygınlaştırılıyor. Bugün Almanya, İspanya ve Yunanistan dışında tüm Avrupa'da, aşırı sağ, ya parlamentoda ilk üç büyük parti arasında yer alıyor veya siyaseti şekillendiren kilit politik hareket konumunda. Günümüzün Avrupa aşırı sağı, folk kültürünü, 'halkı temsil ettiği' iddiasıyla, giyim kuşamından ritüellerine kadar pek çok alanda, kullanmaya çalışıyor. Gene Macaristan’dan bir örnek verirsek, ülkenin üçüncü büyük partisi olan, aşırı sağ Jobbik’in parti üyeleri ve paramiliter sokak kolları tarafından kuşanılan ‘üniformaları’, geleneksel Macar giysilerinden esinleniyor. Macaristan’ın Orta Asya kökenlerine atıfta bulunan efsanevi Tuğrul Kuşu da, sağcı Macar gençliği arasında giderek popülerleşen bir simge.

‘Sosyal demokrasi’nin kalesi olarak bilinen İskandinavya’nın tüm ülkelerinde de, aşırı sağ partiler, ülke siyasetinin kaderini belirliyor. Finlandiya’daki ‘Öz Finler’, İsveç’teki İsveç Demokratları, Danimarka’daki Halkın Partisi ve Breivik’in de üyesi olduğu Norveç’teki İlerleme Partisi, hep folklorik giysiler, kültürel öğeler, söylenceler ve imgeleri kullanıyor.

Öte yandan, Facebook, Twitter gibi sosyal paylaşım siteleri, bloglar gibi yeni teknolojinin sunduğu imkânlar, aşırı sağ tarafından son derece etkili biçimde, özellikle gençlere ulaşmak ve söylemleri yaygınlaştırmak için kullanılıyor. Bu anlamda, ‘geleneksel’ olan aşırı sağ tarafından, ‘moderne’ uyarlanmış haliyle ‘pazarlanıyor’.

Maskelenen sorun: Kimlik krizi
Tarihin, geleneğin aşırı sağın, pek de fazla derinlik ve niteliği olmayan sığ ideolojik söylemlerine çekicilik kazandırmak için kullanılması ve bu çabanın başarı kazanması, ‘yabancı’ya karşı ‘tanıdık olanın’ vurgulanması, Avrupa’nın içinde bulunduğu kimlik krizinin büyüklüğüne işaret ediyor.

Fransız sosyolog AlainTouraine, göçmenlerin Avrupa devletleri tarafından, sorunları maskelemek için ‘günah keçileri’ olarak kullanıldığını söylüyor. Sadece göçmenler değil, Müslümanlar, Romanlar ve ‘yabancı’ olarak tanımlananlar, Avrupa’nın asıl ekonomik, sosyal ve toplumsal sorunlarının üzerini örtmek, perde arkasına atmak için kullanılan ‘sözde düşmanlar’.

Ulus-devletlerin, kendi sınır ve kimliklerini korumak için bu tip ötekileştirmeleri kullanmasına karşı, Avrupa Birliği, bürokratik yapısı ve bir türlü taban desteği kazandıramadığı ‘AB vatandaşlığı’ kimliğinin köklenememesiyle, bir kifayetsizlik bataklığına saplanıyor.

Kafamızda bütünleştirsek de, ‘Avrupa’ hâlâ, ulus-devletlerin kilit öğesi olduğu çok parçalı bir bütün.

Eğer genel akımlardan bahsedeceksek, tüm Avrupa’da, 1989’da Soğuk Savaş’ın bitmesiyle, barış ve özgürlüklerin, sosyal refahın önünün ‘sonsuza kadar’ açıldığına, hatta muhafazakâr siyaset bilimci Francis Fukuyama’nın deyişiyle, ‘tarihin bittiğine’ dair bir kanaat vardı.

11 Eylül 2001 saldırıları ve Afganistan ile Irak’ın işgali, ABD için olduğu kadar Avrupa için bir dönüm noktası oldu. Avrupa ülkelerinin tümü, isterlerse bilfiil çatışma içinde olsunlar veya olmasınlar, neredeyse 10 yıldır, fikren görünmez düşmanlarla savaşıyor. Toplumsal bilinçler, savaşı meşru kılmak için, sosyal devletin kaynaklarını budamak için, Batı dünyası genelinde, ‘farklı’ olana yönelik korkularla dolduruldu.

Soğuk Savaş sonrası, ideolojik olan yönünü kaybeden sol siyasete karşılık, sağ kanat Avrupa genelinde rakipsiz kaldı ve etki sahasını sürekli genişletti. Merkez sağ, Avrupa genelinde, son yıllarda yükselişe geçen aşırı sağ hareketlere karşı da dişe dokunur bir tedbir almadı. Tersine, politikalarına göz yumdu, hatta aşırı sağın söylemlerini kendilerininki içinde eritti, aşırı sağdan ‘rol çaldı’.

Sol siyaset de, Avrupa toplumlarının bir parçası olan göçmenler, Müslümanlar, Romanlar gibi grupların sorunlarını çözecek politikalar üretemediği gibi, sağın sertleşen siyasi yaklaşımlarının ekmeğine yağ sürecek tavırlar benimsiyor.

Örneğin, İtalya’nın başkenti Roma’da Kasım 2007’de Romanyalı Roman göçmenler, başta bir ordu mensubunun eşinin öldürülmesi olmak üzere çeşitli şiddet olaylarından mesul tutulunca, başta Romanlar olmak üzere tüm göçmenlere karşı, ‘sınırdışı etme’ gibi sıkıyönetim yasalarının onaylanması söz konusu oldu. En ‘şahin’ politikaları öneren ve hayata geçmelerini sağlayan da, kentin o dönemki belediye başkanı Walter Veltroni idi.

Veltroni, İtalya sol siyasetinin yıldız ismi sayılan bir politikacıydı. Aldığı tedbirler, 2008 yılındaki genel seçimlerde, rakibi Silvio Berlusconi liderliğinde, aşırı sağ grupların da şemsiyesi altında bulunduğu muhafazakâr koalisyonun ezici bir seçim başarısı kazanmasını destekleyen faktörlerden biri olarak gösteriliyor.

İtalya örneğinde görüldüğü üzere, Avrupa genelinde körüklenen endişeler, sadece Müslümanlara odaklı kalmadı. Göçmenlerle beraber, Avrupa genelinde en ‘yoksun’ azınlık grubu olan Romanlara da yöneldi.

‘Tolerans’ ve ‘açık görüşlülük’ odaklı kültürü ile tanınan Hollanda, şimdi İslamofobi’nin Avrupa’daki kalelerinden biri. Son 10 yılda yaşanan bu kültürel değişimde, aşırı sağ lider Geert Wilders’in ‘katkısı’ büyük. Wilders’in ağızlara sakız ettiği iddialardan biri, "Avrupa medeniyetinin sonunun geldiği ve Avrupa’nın ‘Arabistan’a dönüşeceği". Oysa, elbette ki, bu ‘öngörünün’ aslı astarı yok. Bugün Müslümanlar, Avrupa nüfusunun sadece yüzde 7’sini oluşturuyor. En iddialı demografik istatistikler bile, 2050 yılında bu oranın en fazla yüzde 15’e çıkacağına işaret ediyor.

Bugün artık, bütün Avrupa’da ‘yabancı’ endişesini hissetmek mümkün. Avrupa Birliği’nin yeni üyeleri Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, eskileri tarafından göçmen deposu olarak endişeyle gözleniyor. Buna karşılık, bu ülkeler de, başta Romanlar olmak üzere kendi içlerindeki azınlıklara, ‘alt kesimlere’ karşı düşmanlık besliyor. Ortak payda olan ‘korku’, Avrupa’nın en güçlü ve zengin olan kesimlerinin bile kendisini, maddi gücü ve yaşam tarzı, özgürlüklerinin tehdit altında olduğun...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Avrupa’nın değişen zihin coğrafyası
« Posted on: 25 Nisan 2024, 01:59:14 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Avrupa’nın değişen zihin coğrafyası rüya tabiri,Avrupa’nın değişen zihin coğrafyası mekke canlı, Avrupa’nın değişen zihin coğrafyası kabe canlı yayın, Avrupa’nın değişen zihin coğrafyası Üç boyutlu kuran oku Avrupa’nın değişen zihin coğrafyası kuran ı kerim, Avrupa’nın değişen zihin coğrafyası peygamber kıssaları,Avrupa’nın değişen zihin coğrafyası ilitam ders soruları, Avrupa’nın değişen zihin coğrafyasıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes