> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Dosya Yazıları > Anadolu Selçuklu edebiyatına dair
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Anadolu Selçuklu edebiyatına dair  (Okunma Sayısı 2887 defa)
22 Mayıs 2012, 11:43:55
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 22 Mayıs 2012, 11:43:55 »



ANADOLU SELÇUKLU EDEBİYATI’NA DAİR

Şeref BİLSEL • 46. Sayı / DOSYA YAZILARI


Edebiyat Tarihi, edebî eserleri ve kişilikleri tarihsel bir sıra içinde incelerken, toplumların geçirdiği kültürel değişimleri de kaydeder. Bu değişimler içinde, göçler, savaşlar,  gündelik hayatı sarsan büyük kırılmalar ve nihayetinde kopuşlar vardır. Bizim edebiyatımızın devirlere ayrılmasında etkili olan ilk olgu İslam’dır. Bu, aynı zamanda yeni bir medeniyetin, bütün motifleriyle Türkçe’nin söz varlığına katılması anlamına da geliyor. Anadolu Selçuklu Edebiyatı’na eğilmeden -ki edebi eserler, ya belli bir geleneği yıkarak, kendini onun üzerine inşâ eder ya da geleneğin yanı başında şekillenir- İslam etkisinde meydana getirilmiş, geçiş dönemi eserlerine bir göz atalım. XI. ve XII. yy Türk Edebiyatı “İslam” tesirinde ilk eserlerin ortaya konduğu döneme rastlar. Dilimize, Arap ve Fars Edebiyatları’na has nazım şekilleri ile bu dillere ait kelimeler girmeye başlamıştır. Edebiyatımızın ilk mesnevisi ve aynı zamanda ilk siyasetnâmesi olarak kabul edilen “Kutadgu Bilig” (Yusuf Has Hacib), Türkçe’nin ilk derleme sözlüğü olarak bilinen, Araplar’a Türkçe’yi öğretmek amacıyla hazırlanmış “Divânü Lügâti’t Türk” (Kaşgarlı Mahmud), bir ahlâk kitabı olan “Atabetü’l Hakayık” (Edip Ahmet Yüknekî) ve Anadolu’daki ilahilerin ilk örneği olan “Divân-ı Hikmet” (Ahmet Yesevi) XIII. yy’a varılmadan ortaya konmuş güçlü eserlerdir. Daha sonra Anadolu’da cereyan edecek ve “Klasik Türk Edebiyatı” ya da“Tasavvuf Edebiyatı” isimleriyle anılacak yönelişlerin ilk adımları bu dönemde atılmıştır. Dünyanın en uzun destanı olarak kabul edilen Kırgızların “Manas Destanı” da, bu yüzyılda İslam etkisinde ortaya konan eserler arasındadır. Bu eserler, Anadolu Selçuklu Edebiyatı’nın oluşacağı zemini hazırlamıştır, diyebiliriz.

Anadolu Selçuklu Devleti Sultanları, fikir ve edebiyat yolunda yürüyenlere büyük ilgi göstermişlerdir. 13. yy’ın ikinci yarısında, Moğol İstilası’ndan kaçıp Anadolu’ya göçen, aralarında Türkistanlı, Horosanlı, İran ve Iraklı’ların da olduğu pek çok düşünce ve edebiyat ehli insana, Selçuklu yöneticileri kucak açmıştır. XIII. yy başlarından itibaren siyasî birliğini kuran Anadolu Selçuklu Devleti’nde, özellikle Sultan Alâeddin Keykubad, bilgin ve şairleri himaye eden bir devlet adamıydı. Anadolu Selçukluları, gerek kültür ve edebiyat insanlarının ülkelerine göç etmeleri nedeniyle, gerekse farklı medeniyetlere komşu olmalarıyla, birbirinden ayrı sahalarda işleyen üç ayrı dil üzerinden gündelik hayata karşılık vermişlerdir. Resmî dil Farsça, bilim dili Arapça, halkın dili ise Türkçe’dir. Halk hiçbir dönemde Türkçe’ye sırt çevirmemiştir. Bu, aynı zamanda Anadolu’da “millî” bir edebiyatın kurulabilmesine ortam sağlamıştır. Karamanoğlu Mehmed Bey, 15 Mayıs 1277’de yayınladığı bir fermanla “Bugünden sonra, divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste, meydanda Türkçe’den başka bir dil kullanılmayacaktır” diyerek Karamanoğlu Devleti’nin resmî dilini Türkçe yaptı. 15 Mayıs tarihi bugün dil bayramı olarak kutlanmaktır. Türkçe yazmakta ısrar eden isimler arasında, Şeyh Ahmet Gülşehri, Âşık Paşa, İzzeddin Ahmet öne çıkar. Karahanlılar’dan itibaren İslam Medeniyeti dairesine taşınan Türklerin edebiyat dili, bazı istisnalar dışında, Arapça ve Farsça ağırlıklıydı. Âşık Paşa, “Garîbnâme” adlı eserinde şunları söyler:

“Türk diline kimesne bakmaz idi
Türklere hergîz gönül akmaz idi
Türk dahı bilmez idi o dilleri
İnce yolı ol ulu menzilleri”

Âşık Paşa, devrin şairlerini Türkçe yazmaya çağırır. Garîbnâme’nin “Mukaddimesi”nde, Türkler’in Türkçe içinde anlaşmaları ve Allah’ı Türk dilinde anlamaları gerektiğini vurgular: “Türk dilinde anlayalar ol Hakk’ı”.

Mevlana’nın oğlu olan ve “Mevlevilik” tarikatını sistemleşmesini sağlayan Sultan Veled, 1227 yılında Karaman’da doğmuştur. Şiirlerinin büyük çoğunluğu Farsça yazılmıştır. “Rebâb-nâme”de Türkçe şiir yazamadığını, Türkçe olarak ifade etmeye yönelir:

“Türkçe bilseydüm ben aydaydum size
Sırları kim Tanrı’dan değdi bize
Bildüreydüm sözile bildüğümi
Bildüreydüm ben size bildüğümi”

Ahmet Yesevî’nin ilk ürünlerini ortaya koyduğu dinî-tasavvufî şiirlerin en olgun örnekleri bu dönemde ortaya çıkar. Yunus, Nesimî gibi mutasavvıf şairler; Mevlana’nın aksine Türkçe yazarlar. İslam dünyasında Şeyh-i ekber (En büyük şeyh) olarak nam salmış Muhyiddin-i Arabî, Anadolu Selçukluları döneminde Konya’ya gelmiş, Arabî’nin öğrencisi Sadreddin Konevî, Muhiddin Arabî’nin düşüncelerini yaymak amacıyla “Ekberilik” adında bir tarikat kurmuştur. Ahmet Yesevî’nin açtığı yolda devam eden Türk sofileri, Türkçe’nin içerisinde Tekke Edebiyatı’nı vücuda getirmiştir. Yunus Emre bu vücûda kalıcı bir şekil verirken, bir yandan da Türkçe’ye, çağları aşan bir ses bağışlamıştır. Yunus Emre sadece Türkçe’ye vâkıf bir şair değildir; Mesnevî biçiminde kaleme aldığı “Risaletü’n Nushiye” adlı eseri aruzla yazılmıştır. Anadolu’da Yunus Emre’ye ait, on ayrı yerde mezar bulunmaktadır. Bu durum, halkın gönlünde, Yunus’un her daim yeri olduğunu gösterir. Yunus mutlak birliğin kendinde tecelli ettiğini (Bir ben vardur bende benden içerü), O’nu görme arzusu içinde canını vermeye hazır olduğunu ifade eder birçok şiirinde:

“İşbu vücud şehrine her dem giresim gelir
İçindeki sultanın yüzün göresim gelir
İşitirim sözünü, göremezem yüzünü
Yüzünü görmekliğe canım veresim gelir”

Diğer yandan, Türkçe’ye iltifat etmeyen bir kısım şairler Arapça ve Farsça’nın bilinen, sınanmış imkânlarına yöneldiler. Bu ikinci yöneliş Divân Edebiyatı’nı ortaya çıkarmıştır: Ahmedî, Kadı Burhaneddin, Ahmet Fakih, Şeyyad Hazma… Anadolu Selçukluları dönemi, bir yandan Tekke Edebiyatı’nın biçimlenmesini sağlarken, öte yandan Divân Edebiyatı’nın temellerini atmıştır. Divân Şiiri’nin bizdeki ilk temsilcisi Hoca Dehhani bu dönemde ortaya çıkmıştır. Andığımız bu isimler dışında, Anadolu’nun Türkleşmesi’nde büyük harcı olan Hacı Bayram-ı Veli ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin önemli bir yeri vardır. Bektaşiliğin kılavuz kitabı, tasavvuf konularını bölümler hâlinde ele alan “Makalât” da bu dönemde yazılmıştır. Makalât, Hoca Ahmet Yesevi’nin “Fakirnâme” adlı eserinin açıklaması gibidir. Mizah geleneğimizin neredeyse yarısını oluşturan, pek çok nüktesi dilimize atasözü ve deyim olarak yerleşmiş (Parayı veren düdüğü çalar, el elin eşeğini türkü söyleyerek arar, bindiği dalı kesmek, ipe un sermek, ye kürküm ye, kazın ayağı öyle değil… vs) Nasreddin Hoca da XIII. yy’da yaşamıştır. XIV. yy’da, Şeyh Ahmet Gülşehri, Feriduddin Attar’ın “Mantıkut Tayr” (Kuşların Dili) adlı ölümsüz eserini genişleterek, Türkçeye çevirdi. Gülşehri’nin din ve tasavvuf konularını işleyen “Feleknâme” adlı bir eseri de vardır. Fuat Köprülü’nün XIII. asır Selçuklu Şairi olarak kaydettiği Şeyyad Hamza’nın mesnevi tarzında yazdığı, 1529 beyitten oluşan “Dâstân-ı Yûsuf aleyhi’s-selâm” üslûp bakımından önemli bir eserdir.

Bu dönemde Halk Edebiyatı sahasında önemli eserler verilmiştir. Halk Edebiyatı şairleri, sözlü geleneği devam ettirerek, bir yandan İslamiyet öncesi destanlara İslamî özellikler katarken, diğer yandan da yeni destanlar söylemişlerdir: Dede Korkut Hikâyeleri, Saltuknâme, Battal Gazi Destanı, Danişment Gazi Destan… Ahi Teşkilatı’nın bir diğer ismi olan Fütüvvet Teşkilatı, esnafın eğitiminden, birliğinden ve çarşının düzeninden sorumluydu. XIII. yüzyılın ilk yarısında kaleme alınmış “Burgazi Fütüvvetnâmesi”nden bir bölüm aktaralım: “Alış verişte üç edep vardır: Evvel, yumuşak söyleye. İkincisi, az ala, belki almaya. Üçüncüsü, aldığı nesneyi geri vermeye. Eve nesne götürmekte üç edep vardır. Evvel, eteğine koymaya. İkincisi halka karşı açıktan götürmeye. Üçüncüsü eve varmadan aldığı nesneyi yemeye”.

Bu dönemde gerek Klâsik Edebiyat içinde gerekse Tekke Edebiyatı dairesinde ortaya konan eserlerin önemli bir kısmında (özellikle didaktik özellikler taşıyan eserlerde) Kutadgu Bilig, Atabet’ül Hakayık ve Divân-ı Hikmet’ten izler açık olarak görülmektedir.

“Çok konuşma, sözü az ve birer birer söyle
Yüz binin düğümünü bu bir sözde çöz”
(Kutadgu Bilig’den)

“Bilgili lüzumlu sözü söyler
Lüzumsuz sözü gömerek gizler”
(Atabetü’l Kakâyık’tan)

“Anlamaz olgun adamdan ham adam
Söz hem az, hem öz gerektir vesselam”
(Mesnevî’den)

Anadolu Selçukluları Edebiyatı’nın oluşmasını, Moğol İstilasını bir tarafa koyarak açıklamakta güçlük çekeriz. Bazen maddî felaketler, bir milletin sarsılmış manevî cephesini imar edecek büyük evlatlar ortaya çıkarır. 1330’larda, İbn-i Batuta, Anadolu’da kasabalarda bile medrese olduğunu söyler. Şunu da vurgulamak gerekir: Anadolu Selçuklu Edebiyatı’nın oluşumundan söz açarken “Nizamiye geleneği” üzerine oturan Selçuklu Medreseleri’nin bilim, sanat ve edebiyat ortamına katkılarını hiç kimse göz ardı edemez.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Anadolu Selçuklu edebiyatına dair
« Posted on: 20 Nisan 2024, 04:07:17 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Anadolu Selçuklu edebiyatına dair rüya tabiri,Anadolu Selçuklu edebiyatına dair mekke canlı, Anadolu Selçuklu edebiyatına dair kabe canlı yayın, Anadolu Selçuklu edebiyatına dair Üç boyutlu kuran oku Anadolu Selçuklu edebiyatına dair kuran ı kerim, Anadolu Selçuklu edebiyatına dair peygamber kıssaları,Anadolu Selçuklu edebiyatına dair ilitam ders soruları, Anadolu Selçuklu edebiyatına dairönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes