> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Dosya Yazıları > Akademik dünyanın bir mağduru olarak kitap
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Akademik dünyanın bir mağduru olarak kitap  (Okunma Sayısı 775 defa)
29 Mayıs 2012, 12:36:16
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 29 Mayıs 2012, 12:36:16 »



Akademik dünyanın bir mağduru olarak kitap
Ahmet MURAT • 57. Sayı / DOSYA YAZILARI


Akademik yükselişin kitap üretim şartına bağlandığı, kitabın kariyerist bir arzuyla habire araçsallaştırıldığı, kitap üretmenin, bir tür dipnot üretmeye eşitlenip, kitap yazımının teknik bir mesele haline getirildiği akademik dünyada, kitabın bir mağdur durumuna düşmesi kaçınılmaz.

Kıdemli ve muteber bir üniversite yayıncısı olan Lindsay Waters, akademinin sonunun geldiğinden, sistemin çöküşte olduğundan, beşeri bilimlerin tıkandığından yakınıyor. Harvard Üniversitesi Yayınevi’nin yöneticilerinden biri Waters. Soyut akademik çabanın, kitapların somut selülozik dünyasıyla kesiştiği, neredeyse akademik aklın görünürlük kazandığı zeminden, biraz dışarıdan biraz içeriden, yani meselemize tam bakılması gereken yerden bakıyor. Waters’ı bir kötümserlik manifestosu kaleme almaya iten birçok saik bulunuyor. Bunları yazımız boyunca bizim kendi kötümserlik saiklerimizle birlikte tartışacağız ama ana sebebin niceliğin niteliği kovması, niceliğin ve sayılabilirliğin, beşeri bilimlerin bünyesinin ihtiyaç duyduğu derin okumaların ve düşünmelerin önünü kesmesi olduğu anlaşılıyor.

Büyük bir orkestrada çalan ve hiç yüzü gülmeyen kemancının hikâyesini duymuşsunuzdur. “Niçin” diyorlar, “bu kadar keyifsizsin?” “Çünkü” diyor, “ben müzikten pek hoşlanmam da.” Müzikten hoşlanmayan ama maişet derdinin ve belli ki biraz da konformizmin etkisiyle sevmediği itibarlı bir işi yapmayı sürdürmeye çarpıcı bir örnek bu öykü. Aynı zamanda bir akademisyenin kitap sevmemesi durumunu açıklayan bir öykü de sayılabilir. Tane tane soralım: Peki bir akademisyen kitap sevmeyebilir mi? Eğer kitabı bir vasat değil de vasıta olarak görüyorsa, evet, sevmeyebilir. Yani, eğer o, kitabı kendinde değeri olan bir vasat olarak değil de kendince daha değerli bulduğu akademik yapıtının ve kartvizitinin ortaya konmasının sıradan ve ikincil bir vasıtası olarak görüyorsa, evet sevmiyor diyebiliriz. Çünkü kendisini bütünüyle meşgul edenin bütün bu kitapların oluşturduğu basamakları tırmanarak ulaşılacak koltukların ve kadroların hayaletleri olduğu bellidir. Bir kitapsever içinse, kitap bütün amaçlardan ve ikincil sebeplerden bağımsız olarak mutena bir şeydir. Sadece kitap sayesinde yaşadığı bir tecrübe kitapseveri alternatif bir dünyanın sakini yapmıştır. Kitapsever gönüllü bir sürgün olarak kitapların dünyasına iltica etmiştir. Kitapsever kitapları okur ve onlardan etkilenir. Kitaplar onu dönüştürür, onu işgal eder ve bazen konuşmaya ve yazmaya, bazen de sistemin akademisyene tanımadığı bir hak olan kilitlenmeye ve susmaya iter. Bu etkilenmeler ona sonraki uğrakları olan kitapları da işaret eden haritayı temin eder. Bu çok şahsi harita ve güzergâh, artık kitapseveri kitapların dünyasında kalıcı olmaya iten bütün varoluşsal saiklerin sağlanması için yeterli olacaktır. Fakat bizim canımızın çektiği, bizim asli ihtiyaçlarımızın tedarikçisi olan kitapları okumak yerine, ikincil bir amaç için okumak zorunda kalmak, zaman içinde kitaplar karşısında bir yabancılaşmayı doğurur. Birçok profesyonel okuyucunun (editörün, musahhihin, redaktörün ve evet, akademisyenin) şikâyetlerine konu olan ve kitapların okura sirayet etmesini engelleyen bir durumdur bu. Bu durumda okuyucu kitaplarla, ilişkinin istikametini tanımlamak için sevgi dışında kelimelere ihtiyaç duyulan resmî, pragmatik ve diplomatik bir ilişki kurmuştur.

Yabancılaşmanın sebeplerinden biri kitabı kariyerist bir arzuyla habire araçsallaştırmaksa, bir diğeri de akademik yükselişin kitap üretim şartına bağlanmış olmasıdır. Özellikle beşeri bilimler söz konusu olduğunda, kitap üretmenin, bir tür dipnot üretmeye eşitlenmiş olması, kitap yazımını teknik bir mesele haline getirmiştir. Bazı notlar, bazı fişler, uygun bibliyografik listeler ve bütün bunları iddiasız ve siyasetsiz bir kolaj tekniğiyle toparlamak: İşte, kitabınız hazır.

Geçen yirmi yıl içinde yayımlanan yeni kitapların sayısı California, Columbia, MIT ve Princeton’da ikiye, Indiana ve Yale’de üçe, Stanford’da ise altıya katlandı. 1980’de Cambridge’de 543 ve Oxford’da 802 yeni kitap yayınlandı. 2000’de Cambridge’de 2.376 ve Oxford’da 2.250 kitap yayınlandı. Yayınların içeriklerinden ziyade niceliklerine yoğunlaşan bir yönetsel anlayış, akademisyeni Fordist bir üretime zorluyor: Üretim bandı dönüyor ve akademisyenin bu bandı boş bırakmaması gerekiyor. Bu da haliyle içerik ve derinlik bakımından sorunlu ve tartışmalı kitapların üretilmesi neticesini doğuruyor. Bu bize Diyojen’in, yaşadığı şehrin kuşatma altına alınma tehlikesi baş gösterince, içinde yıkandığı leğeni eline alarak şehrin içinde aşağı yukarı seğirtmeye başladığı hikâyesini hatırlatıyor. Neden böyle yaptığını soranlara, hazırlık yapanlar gibi meşgul görünmek istediğini söylemiş filozof. Artık önemli olan Diyojen’in, felsefesiyle çelişmek pahasına elinde leğenle seğirtmesine benzer bir biçimde, sahiden ve hayati önemde bir istikamet için meşgul olmak değil, meşgul görünmek oluyor.

Bu noktaya nasıl gelindi? ABD’de akademi, 2. Dünya Savaşı sırasında atomun parçalanmasıyla ve diğer savaş gerekleriyle ilgili çalışmalar yapmak üzere seferber edildi. Bu arada bütçeleri inanılmaz boyutlarda artırıldı. Bu semirme akademinin kendi bürokrasisini yaratma ve bu bürokrasiyle kendisini boğma sürecini tetikledi. Akademi, akademik zümrenin değil yönetici profesyonellerin hâkimiyeti altında, büyük neo-liberal tabloyu tamamlamak üzere yeniden kurgulandı. Sonuç malum: Mütemadiyen üretim yapan ama bunu yaparken de mütemadiyen sermayeden yiyen bir akademik dünya. Akademik dünyanın yöneticilerle ve bürokratik baskıyla baş edebilmesinin imkânsızlığı, onları yönetimin ideolojisi yönünde üretim yapmaya götürdü. Bu da artık Amerika’nın neredeyse son otuz yılında, iddia’dan, teori’den arınmış ve Nietzsche’nin –bir başka vesileye yaptığı– tespitiyle, “hemen bütün temel meselelerde hüküm vermeyi reddeden, bunun için de objektiflik/nesnellik maskesine sığınan” bir akademik yayınlar evreninin doğmasına yol açan big-bang etkisi yaptı.

Seri akademik kitap üretimine geçiş, akademik yayıncılık alanında da önemli gelişmelere sebep oldu. Yayınevleri kuruldu, üniversiteler yayıncılık işine önem verir oldular. Fakat bu, kitapları satmaya çalışanların üretenler kadar tat aldığı bir süreç değil. Akademik kitapların satış şansı yok. Bazı yıldızlaşmış akademisyenlerin yazdıkları dışındaki binlerce kitap sadece sınırlı bir akademik elit zümre içinde bile olsa dolaşıma girmek için sıralarını bekliyor. Akademik kitapların satış ortalaması iki yüz elli ile beş yüz arasında. Bu sadece ülkemizde değil dünyanın her yerinde böyle. Bu kitapların kendisini içine kapattığı ve son derece spesifik bir alanı kuşatmış olan çember, sadece yazarının alanı üzerine teksif olması gibi olumlu olduğu genel kabul gören bir tutumu değil, yazık ki genel okur yazar zümreyi dışarıda tutmaya da yarıyor.

Bu az satarlığın başka bir sebebi de akademisyenlerin bir kısmının “kitap nedir” sorusu üzerine düşünmüş olmaması. Onlar akademik bir tezin bir kitap olduğunu sanmaya devam ediyorlar. Oysa bu işlerle az buçuk uğraşmış herkesin bildiği gibi bir akademik tez, akademi dünyasının bütün o bürokratik, oligarşik bünyesinin izlerini sonuna kadar taşır. Dipnotlar şişmiştir, giriş bölümü genellikle sıkıcıdır. Çehov’un öykü için söylediği, “bir öykünün ilk bölümlerini at, o zaman o öykü tamam olur” tespiti bir akademik tezin kitaplaşma süreci için de kısmen geçerlidir. Yine akademik başlıklandırma yöntemi bir elektrik devresinin karmaşıklığını havidir ve kullanışlı olmaya çalışırken, “amatör” okurlar için işleri bütün bütün karıştırmakta birebir olabilmektedir.

Bir akademik tezi, yayına hazırlık tabir edilen aşamadan geçirmeden bitmiş bir kitap gibi görerek yayınlamak da apayrı bir sorun. Yayınevlerinin bu kolaycılığa başvurma sebeplerinin başında, akademik eser için yapılacak editoryal hazırlıkların maliyet girdisi olarak görünmesi, dolayısıyla zaten satmayan bir kitaba bu yatırımın yapılmasının verimli/rantabl olmaması geliyor. Ama elbette bu işi iyi yapan ve jenerikte de göğsünü gere gere kitabın tirajı olarak beş yüz adet yazan yayınevleri, az da olsa bizde de var.

Ama farzımuhal, akademisyen, bir entelektüel şahsiyet olmuş olsaydı kitap denilen yapı hakkında düşünmüş, bir kitabı okunur kılan ve kılmayan teknik detaylarla ilgilenmiş, “üslup nedir” sorusuyla zihnini, kendi mesleğinin gerektirdiği kadar da olsa meşgul etmiş olacaktı. Akademisyen bir entelektüel olabilir; ama bunun ön şartı bu meraklara sahiden sahip olmasıdır. Bunun da en kestirme yolu, akademisyenin disiplinlerarası bir mecrada iş görüyor olmasıdır. Bu kolay değildir. Sadece bu mecranın zahmetli olması sebebiyle değil, Edward Said’in ifadesiyle bilginin akademik dünyada “son derece parçalı bir şekilde var olması, aranması ve yayılması ilkesi[nin], neredeyse hiç kısıtlanmayan bir etkiye sahip” olması, kısacası akademinin bazı layüsel gelenekleri sebebiyle.

Bütün bu söylediklerimize hiç uymayan birçok istisnai akademisyenin bulunduğunun elbette farkındayız. Bu satırları yazma cesaretini biraz da, akademisyenin bir kitapsever ve entelektüel olarak portresini temsil eden bu istisnaların eserlerini okumuş olmaktan aldığımızı söyleyebiliriz.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Akademik dünyanın bir mağduru olarak kitap
« Posted on: 18 Nisan 2024, 13:17:32 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Akademik dünyanın bir mağduru olarak kitap rüya tabiri,Akademik dünyanın bir mağduru olarak kitap mekke canlı, Akademik dünyanın bir mağduru olarak kitap kabe canlı yayın, Akademik dünyanın bir mağduru olarak kitap Üç boyutlu kuran oku Akademik dünyanın bir mağduru olarak kitap kuran ı kerim, Akademik dünyanın bir mağduru olarak kitap peygamber kıssaları,Akademik dünyanın bir mağduru olarak kitap ilitam ders soruları, Akademik dünyanın bir mağduru olarak kitapönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes