> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Dosya Yazıları > Abdülmecid devri Osmanlı ekonomisi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Abdülmecid devri Osmanlı ekonomisi  (Okunma Sayısı 1365 defa)
26 Temmuz 2012, 14:26:52
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 26 Temmuz 2012, 14:26:52 »



Sultan Abdülmecid devri Osmanlı ekonomisi
Şeyma ASLIVAR • 80. Sayı / DOSYA YAZILARI


Osmanlı İmparatorluğu’nun her anlamda zirveyi gördüğü 16. yüzyılda, sınırlarda ulaşabileceği uç noktalara erişmiş ve nihayetinde üç kıtada milyonlarca kilometrekare alana yayılan bir coğrafya “Memâlik-i Osmanî” olarak anılmıştı.

Böylesine geniş bir coğrafyaya yayılan bir imparatorluğun maliyesi de son derece gelişmiş olmalıydı. Ancak 16. yüzyılda imparatorluğun sınırlarının son noktaya erişmesi, ulaşım ve iletişim gibi zor şartları da beraberinde getirmiş, bununla beraber ortaya çıkan sonuçlar Osmanlı maliyesine son derece külfetli faturalar çıkarmıştı. Öyle ki Osmanlı İmparatorluğu’nun fethettiği birçok bölgedeki topraklardan aldığı vergiler, o bölgeye yapılan yatırımları dahi karşılamıyordu. Bu nedenle yavaş yavaş gerilemeye başlayan Osmanlı ekonomisi, 17. ve 18. yüzyıllardaki kazançsız, hatta kayıplarla geçen savaşlar nedeniyle daha da hızlı bir şekilde gerilemişti. Bu durumu değiştirebilmek için her ne kadar çeşitli reform girişimleri yapıldıysa da bu girişimler yüzeysel olduğu için müspet bir netice alınamamıştı.

19. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı İmparatorluğu’nun değişim rüzgârı, yapılan köklü reformlarla ivme kazanmış ve devletin kurumlarını derinlemesine etkileyen ıslahatların gerçekleştiği Tanzimat Dönemi’nde ise modern anlamda devlet kurumları oluşturulmuştu.

Tanzimat Dönemi hükümdarı olan Sultan Abdülmecid’in, Osmanlı İmparatorluğu’nu Batılı devletlerin sermayesini çeken bir cazibe merkezi oluşturma düşüncesini, hususi doktoru olan Spitzer’in hatıratından açık açık okuyabiliyoruz. Devletin içinde girmiş olduğu siyasi ve iktisadi sıkıntılardan sıyrılabilmek için, Avrupalı devletleri yanına çekmeyi hedefleyen Sultan Abdülmecid, bu bağlamda 1839 yılında Tanzimat Fermanı’nı, 1856 yılında da Islahat Fermanı’nı ilan etmişti. Nitekim Islahat Fermanı’nın hemen sonrasında yapılan Paris Antlaşması’yla da Osmanlı İmparatorluğu, diğer Avrupalı devletlerle eşit haklara sahip olan bir Avrupalı devlet olarak kabul edilmişti.

Yapılan tüm ıslahatlarla devletin, siyasi, sosyal ve ekonomik dengelerini düzeltmeye çalışan Sultan Abdülmecid’in devletin maliyesinde yaptığı en önemli düzeltme “İltizam” usulünün kaldırılması olmuştu. Devlet, iltizam usulünü kaldırarak vergileri, merkezden gönderilen ve vali düzeyinde yetkili memurlar yoluyla toplamayı hedefliyordu. Böylece İltizam usulüyle zenginleşen ve devletin otoritesini sarsan yöneticilerin de önü kesilmiş olacaktı. 1840 yılında tashih-i sikke adında bir kararname ile de Osmanlı İmparatorluğu’nda basılan sikkelerin Avrupa standartlarına çekilmesi hedeflenmişti. Böylece Osmanlı sikkeleri yalnızca darphane tarafından basılacak ve ülkenin her yerinde ortak bir şekilde kullanılacaktı. Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk defa devletin itibarı anlamına gelen sikke, standart bir ayar ve değere çıkarılmaya çalışılmıştı.

Ancak Tanzimat dönemi son derece sıkıntılı bir iç savaş ile başlamıştı ve bunun etkisi tüm Tanzimat dönemi boyunca kendisini hissettirdi. Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’nın isyan ederek devleti güç durumda bırakması, devleti ciddi anlamda malî sıkıntıya sokmuştu. Devletin içine düştüğü malî bunalımlar, değerli madenlerden sikke basımını güçleştirmiş ve bu nedenle Osmanlı İmparatorluğu tarihinde ilk kez, çağdaş Avrupa para sistemini örnek alarak, tedavüle banknot sürmüştü.

İlk kez 1840 yılına tedavüle sürülen ve “Kaime-ı Nakdiye-ı Mutebere ” yani, “Para Yerine Geçen Kâğıt” adıyla anılan bu paralar, bir anlamda para olmaktan çok, faiz getirili borç senedi veya hazine bonosu niteliğinde üretilmişti. Bu paralar matbaa baskısı olmayıp, elle yapılmış ve her birine de resmî mühür basılmıştı. Kaimelerin zaman içerisinde taklidinin kolayca yapılması ve kâğıt paraya olan güvenin azalması nedeniyle 1842 yılından itibaren matbaada bastırılmasına başlanarak, el yapımı olanlarla değişimi sağlanmıştı.

Osmanlı ekonomisine bir ciddi buhran yaşatan hadise ise 1854 yılında patlak veren Kırım Savaşı’ydı. Bu savaş çok ciddi maddi ve manevi kayıplara neden olmuş ve Osmanlı İmparatorluğu tarihinde ilk defa bu savaş sırasında borç para almıştı.

Sultan Abdülmecid devri, her ne kadar siyasi ve ekonomik krizlerle öne çıksa da bu dönemde devletin içinde bulunduğu sıkıntıların yanında, özellikle zengini bol bir dönem olarak da öne çıkmaktaydı. “Alafranga” denilen Avrupai tarzda yaşamın yaygınlaştığı bu dönem İstanbul’unda özellikle lüks düşkünlüğü kendini göstermekteydi. Kişisel servetlerin hızla arttığı bu dönemin en önemli sebebi, Sultan Abdülmecid’in çıkardığı Tanzimat ve Islahat fermanlarıyla vatandaşların can ve mal güvenliğinin devlet tarafından korunacağı teminatı ve yabancı sermayenin ülkeye kolay girebilmesini sağlayan şartlar olmuştu. Ancak bu sistemin bir dezavantajı da yabancı sermayenin ülkeye girmesini kolaylaştırırken, yerli üreticinin rekabet etme şansını ortadan kaldırıp, yerli üreticinin ortadan kalkmasına neden olmasıydı. Öte yandan dönemin tarihçisi Cevdet Paşa, Mısır’dan İstanbul’a göç eden zenginlerin, olağanüstü bir lüks düşkünlüğü ile İstanbul’da yaşamaya başladığını ve Kırım Harbi sırasında İstanbul’a gelen İngiliz ve Fransız askerlerin İstanbul’da para harcayarak esnafı zengin ettiğini anlatıyordu.

Anlaşılan “her ekonomik krizin çaresi savaş ekonomisindedir” tezi bu dönemde de kendini göstermiş ve devletin ekonomik anlamda en sıkıntılı olduğu Kırım Savaşı döneminde birçok esnaf zenginleşmişti. Mısır’dan gelen zengin ailelerin de buna eklenmesiyle İstanbul son derece bereketli bir döneme girmiş fakat aşırı lüksün son derece yaygınlaşması, savaş ekonomisinin sağladığı geçici ferahlığı da birden ortadan kaldırarak yerini buhrana bırakmıştı. İstanbul sosyetesi içerisinde öne çıkmaya çalışan saray kadınları, sırf bu lüks düşkünlüğü nedeniyle, sadece üç yıl içerisinde Saray-ı Hümayun’u üç milyon kese altın borca sokmuştu. Sultan Abdülmecid’in kadınlarının ve kızlarının bu müsrifliği Sultan’ın tedbirler almasına yol açmıştı. Cevdet Paşa, Sultan Abdülmecid’in bu durum karşısındaki kızgınlığını şöyle naklediyor: “Sultan Abdülmecid, kızlarağasını Münire Sultan’a göndererek israflarından dolayı: ‘akıllarını başlarına toplasınlar artık, aşırıp taşırdılar, tekdir şöyle dursun dayak attırırım’ diye azarlamış…”

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Abdülmecid devri Osmanlı ekonomisi
« Posted on: 19 Nisan 2024, 12:09:22 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Abdülmecid devri Osmanlı ekonomisi rüya tabiri,Abdülmecid devri Osmanlı ekonomisi mekke canlı, Abdülmecid devri Osmanlı ekonomisi kabe canlı yayın, Abdülmecid devri Osmanlı ekonomisi Üç boyutlu kuran oku Abdülmecid devri Osmanlı ekonomisi kuran ı kerim, Abdülmecid devri Osmanlı ekonomisi peygamber kıssaları,Abdülmecid devri Osmanlı ekonomisi ilitam ders soruları, Abdülmecid devri Osmanlı ekonomisiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes