> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Dosya Konusu > Adaletin peşinde bir Ortadoğu panoraması
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Adaletin peşinde bir Ortadoğu panoraması  (Okunma Sayısı 1221 defa)
13 Temmuz 2012, 18:33:22
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 13 Temmuz 2012, 18:33:22 »



Özgürlük ve adaletin peşinde bir Ortadoğu panoraması
Taha KILINÇ • 73. Sayı / DOSYA KONUSU


Ortadoğu söz konusu olduğunda ders alınacak tecrübeleri dikkatle değerlendirmek oldukça lüzumludur. Bu sebeple, Ortadoğu’nun bir noktasında meydana gelen olayları doğru şekilde anlayabilmek için, pergelin ucunu mümkün olduğunca açmak, zaman ve mekânı kuşbakışı seyir melekesine erişmek gerekir.

Örneğin, Osmanlı’nın çoktan sahneden çekildiği 1920’li yıllar düşünüldüğünde, Türkiye’de meydana gelen devrimler, Mısır’da İngilizlerden kurtulmak için gösterilen çaba, Suriye’de İzzeddin el-Kassam önderliğinde Fransızlara başkaldırı, Kudüs’te Filistin’e Yahudi göçüyle birlikte alevlenen çatışmalar, Libya’da Ömer Muhtar’ın devleşen mücadelesi vb. görülecektir. Bunların hiçbiri diğerinden bağımsız olmadığı gibi, hiçbir ayrıntı da es geçilecek kadar kıymetsiz, bir kenara atılacak kadar önemsiz değildir. Bu sebeple Ortadoğu’nun son yüzyılına damgasını vurmuş belli-başlı olayları eş-zamanlı ve eş-mekânlı olarak hatırlamak, günümüze dair bakışlara da netlik kazandıracaktır.

Ortadoğu’da Amerikan yüzyılı

Arap dünyasının amiral gemisi Mısır ve Mısır’ın en önemli toplumsal muhalefet hareketi İhvan-ı Müslimin ile giriş yapalım:

Hasan el-Benna adında bir öğretmen tarafından 1928 yılında İsmailiye şehrinde kurulan İhvan-ı Müslimin teşkilatı, kısa zaman içinde Mısır’da ‘daha İslami bir hayat’ın başlıca savunucusu haline geldi. Ülkedeki baskın İngiliz tesirine muhalif söylemlerini devlet kademelerine kadar ileten İhvan, çok geçmeden devlet tarafından ‘tehlike’ olarak algılanmaya başladı. Mısır’da İhvan-ı Müslimin’in yükselişi devam ederken, Filistin’de Hacı Emin el-Hüseynî tarafından organize edilen İngiltere karşıtı ayaklanmalar, 1936-1939 yıllarının en önemli gündem maddesiydi. Aynı yıllar İkinci Dünya Savaşı’nın cehenneme çevirdiği Avrupa için de ölüm-kalım mücadelesinin verildiği dönemlerdi.

1945 ise, artık Ortadoğu’da yeni bir aktörün devreye girmeye başladığı bir yıl oldu: Yalta Konferansı’ndan dönüşünde, ayağının tozuyla Suudi Arabistan Kralı Abdülaziz’le buluşan Amerikan Başkanı F. Roosevelt, Ortadoğu’da Amerikan yüzyılını başlatmıştı. 14 Şubat 1945 günü, Quincy zırhlısında gerçekleşen görüşme, yalnızca Amerikan-Suudi ortaklığının temellerinin atıldığı sıradan bir iş görüşmesi değildi. Roosevelt, Kral Abdülaziz’den petrol imtiyazı dışında bir söz daha almıştı: Petrolü uluslararası ilişkilerde bir silah olarak kullanmamak. Abdülaziz’in oğullarından biri, Faysal, tam 30 yıl sonra bu sözün dışına çıkmanın faturasını canıyla ödeyecekti.

II. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasındaki birkaç yıl içinde, Arap Birliği’nin kurulması (Kahire, 1945), Türkiye’de Demokrat Parti’nin kuruluşu (1946), Baas Partisi’nin kuruluşu (Şam, 1947) ve NATO’nun kuruluşu (1949) bölgesel ve küresel çaptaki değişimlerin habercisi olan gelişmelerdi.

İsrailli yıllar ve Filistin sorununun doğuşu
Elbette bütün Ortadoğu coğrafyasını tümüyle etkileyen en önemli gelişme, 14 Mayıs 1948’de İsrail devletinin kuruluşunun ilan edilmesiydi. Türkiye, biraz da dünya siyaset sahnesindeki yerini kaybetmeme uğruna İsrail’i ilk tanıyan İslam ülkesi olurken, Arapların İsrail’le tutuştukları savaş Yahudilerce kazanılmış, İsrail bölgedeki yerini almıştı.

Arap dünyasında çeşitli iç kavgaların, bağımsızlık mücadelelerinin, manda rejimlerinin doğurduğu sıkıntıların tam ortasına İsrail’in gelip çöreklenmesi, bölge için tam anlamıyla şok oldu. Bundan sonraki bütün siyasal, ekonomik ve toplumsal mücadelelerin hepsinin merkezinde artık tek bir sorun yer alacaktı: Filistin sorunu.

Filistin sorunu, çevre ülkelere sığınan Arap mültecilerin oluşturduğu acınası tablo dışında, Arapların savaş yeteneklerinin de sınandığı, ancak her seferinde ibrenin Yahudilerden yana döndüğü bir sürecin de başlangıcı oldu.

İsrail’in kuruluşunun üzerinden bir yıl bile geçmeden, her geçen gün popülaritesi artan ve beceriksizlikleriyle halkta nefret uyandıran yönetime karşı tek alternatif haline gelen İhvan-ı Müslimin’in lideri Hasan el-Benna, 1949 yılının 12 Şubat günü Kahire’de vurularak öldürüldü. Bu, İhvan’ın aldığı ilk ciddi darbeydi.

1950’li yıllar oldukça hızlı başladı. Türkiye’de Demokrat Parti iktidara gelirken, 1951 yazında Ürdün Kralı Abdullah, Kudüs’te Filistinlilerce öldürüldü. Bunu ertesi yıl Mısır’da Kral Faruk’un devrilmesi, 1953 Ağustos’unda da İran’ın milliyetçi başbakanı Musaddik’ın CIA destekli bir darbeyle düşürülmesi izledi. ABD, 2000 yılında, darbe öncesindeki halk ayaklanmasını bizzat organize ettiğini resmen kabullendi.

Bağımsızlık hareketleri ve Süveyş Krizi
1950’li yıllar ayrıca Kuzey Afrika’daki bazı ülkelerin bağımsızlıklarını kazandıkları yıllar oldu: Libya – 24 Aralık 1951, Fas – 2 Mart 1956 ve Tunus – 20 Mart 1956. Bir diğer Kuzey Afrika ülkesi Cezayir ise bağımsızlık için 5 Temmuz 1962 gününü bekleyecekti.     

1952 Hür Subaylar darbesinde aktif olarak yer alan İhvan-ı Müslimin’in Mısır rejimiyle yollarının ayrılması çok sürmedi: 1954’te devlet başkanı Cemal Abdunnasır’a İskenderiye’de düzenlenen başarısız suikast girişimi, İhvan’ın illegal ilan edilmesiyle ve mensuplarının da kovuşturulmasıyla sonuçlandı. Cemal Abdunnasır, ülkesindeki en büyük muhalif hareketi bu şekilde etkisiz hale getirdikten sonra, Mısır’ın bölgedeki konumunu sağlamlaştırmak için bazı girişimlerde bulundu. İlk adım olarak Süveyş Kanalı’nı millileştirdiğini açıkladı.

Abdunnasır’ın 26 Temmuz 1956 günü yaptığı açıklama, İngiltere, Fransa ve İsrail ordularının Mısır’a saldırmasına yol açtı. Mısır ağır bir yenilgi almış olmasına rağmen, ABD saldırıların durdurulmasını isteyince diplomasi devreye girdi. Tarihe ‘Süveyş Krizi’ olarak geçen süreç, Süveyş Kanalı’nın Mısır’a devredilmesiyle sonuçlandı. Abdunnasır’ın bir diğer bölgesel atağı, Mısır-Suriye ittifakını gerçekleştirmek oldu. 22 Şubat 1958 günü Suriye Devlet Başkanı Şükri el-Kuvvetli ile Cemal Abdunnasır tarafından imzalanarak resmen yürürlüğe konulan ittifak anlaşması, 28 Eylül 1961’de Suriye’nin çekilmesiyle bozuldu. Suriye tarafı, başından beri Abdunnasır’ın baskın kişiliğinden ve Mısır’ın ‘büyük ortak’ konumundan rahatsızdı.

El Fetih, FKÖ ve Baas’ın kuruluşu
İslami ideallerle hareket eden İhvan-ı Müslimin Mısır’da büyük bir güç kaybına uğrarken, bölgenin bir diğer köşesinde küçük körfez ülkesi Kuveyt, zaman içinde İhvan çizgisine alternatif haline gelecek bir başka hareketin doğuşuna şahitlik ediyordu: el-Fetih. Arafat ve arkadaşları tarafından 1957 yılında kurulan el-Fetih, Filistin’i özgürleştirmek amacını benimseyen, sosyalist çizgide bir örgüttü. El-Fetih mensupları, çıkarmış oldukları süreli yayınlar ve Arap ülkelerine göndermiş oldukları temsilcilerle seslerini duyurmayı sürdürürken, Arap dünyasında Baas Partisi de güçlenmekteydi. Parti 1963 yılı içinde önce Irak’ta, ardından da Suriye’de iktidara geldi.

Suriye ile kurduğu ittifakın bozulmasının ardından, Cemal Abdunnasır, Filistin davasını kendi tekeline almak ve İsrail’e karşı mücadeleyi tek bir merkezden yürütmek için 1964 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) kurulmasına öncülük etti.

İhvan-ı Müslimin teşkilatı Abdunnasır rejimi tarafından yasaklanmış olmasına rağmen, mensuplarının yaymış olduğu fikirlerin Mısır’daki popülaritesi devam ediyordu. 1948-1951 yılları arasında yaşadığı ABD’den dönüşünde oldukça ‘ateşli’ bir İslamcı olarak ünlenen Seyyid Kutub, 1964 yılında kaleme aldığı Yoldaki İşaretler ile Mısır toplumunda büyük bir sarsıntıya neden oldu. Kutub, bir süre hapiste tutulduktan sonra, 29 Ağustos 1966’da idam edildi.

Abdunnasır’ın bütün propagandalarına rağmen Altı Gün Savaşı’nda (1967) Arap orduları büyük bir hezimet yaşayınca, Arafat liderliğindeki gerilla örgütü el-Fetih, artık Filistin davasının tek temsilcisi olmaya adaydı. Arafat ve ekibi, İsrail’e karşı Ürdün sınırında kazandıkları Kerame Savaşı’nın (1968) da etkisiyle FKÖ’yü kolayca kontrolü altına aldı.

İslam Konferansı Örgütü’nün kuruluşu
21 Ağustos 1969’da Mescid-i Aksa’nın yakılışı, bölgede İsrail marifetiyle yaşanan yeni bir mağlubiyetti. Bu dönemde Türkiye kendi iç çekişmeleriyle meşgulken, 1 Eylül’den itibaren Libya’da Kral İdris’i deviren Albay Muammer Kaddafi’nin iktidarı başlıyordu. Mescid-i Aksa’nın yakılmasının neden olduğu duygusal ortamda, İslam ülkeleri, Suudi Arabistan Kralı Faysal liderliğinde Fas’ın başkenti Rabat’ta bir araya geldi. Tartışmalı toplantıdan İslam Konferansı Örgütü’nün kuruluş kararı çıktı (25 Eylül 1969).

Kerame zaferinin neden olduğu sarhoşluk, FKÖ’nün Ürdün’deki sonunu hazırladı: Kendi özerk idaresini kurmaya kalkışan Arafat yönetimindeki Filistin Kurtuluş Örgütü, 1970’in Eylül ayında Ürdün Kralı Hüseyin’in güçlerinin karşı saldırısıyla büyük bir kayba uğradı. Tarihe ‘Kara Eylül’ (Black September) adıyla geçen saldırılar sonucu, canını kurtarabilen FKÖ gerillaları, Ürdün’den kaçarak, Lübnan ve Suriye’ye dağıldı.

1970 ayrıca Mısır’da Cemal Abdunnasır’ın ölüp yerine Enver Sedat’ın geçtiği, Suriye’de Hafız Esed iktidarının başladığı, Umman’da genç veliahd Kabus’un babası Said’i devirip yerine geçtiği yıldı. Bir yıl sonra, 1971’de Basra Körfezi’nde siyasal açıdan yeni bir dönem başlayacak, Britanya koruması altındaki emirlikler bağımsızlıklarına kavuşacaklardı: Bahreyn, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri. Bir diğer Körfez emirliği Kuveyt ise 1961’de Britanya’dan ayrılmıştı.     

Türkiye’nin gelişmelerin dışında kalması
İlginçtir, 1960 ve 1970’li yıllar boyunca Araplar İsrail’le meşgulken, Türkiye de Kıbrıs meselesi ile meşguldü. Tarihe ‘Johnson Mektubu’ olarak geçen Amerikan muhtırası Türkiye...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Adaletin peşinde bir Ortadoğu panoraması
« Posted on: 20 Nisan 2024, 03:23:05 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Adaletin peşinde bir Ortadoğu panoraması rüya tabiri,Adaletin peşinde bir Ortadoğu panoraması mekke canlı, Adaletin peşinde bir Ortadoğu panoraması kabe canlı yayın, Adaletin peşinde bir Ortadoğu panoraması Üç boyutlu kuran oku Adaletin peşinde bir Ortadoğu panoraması kuran ı kerim, Adaletin peşinde bir Ortadoğu panoraması peygamber kıssaları,Adaletin peşinde bir Ortadoğu panoraması ilitam ders soruları, Adaletin peşinde bir Ortadoğu panoramasıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes