๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dört Mezheb Fıkhı => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 05 Şubat 2010, 00:35:34



Konu Başlığı: Yeminin, Kendileriyle Gerçekleştiği Sigalar
Gönderen: Eflaki üzerinde 05 Şubat 2010, 00:35:34

Yemin, Allah adıyla gerçekleşir. "Vallahi, billahi, tallahi" demek gi­bi. Allah´ın sıfatlarından biriyle de gerçekleşir. Mezheblerin buna ilişkin detaylı görüşleri aşağıda açıklanmıştıK104).

(104) Haneffler dediler ki:  Yemin iki nevide gerçekleşir:

Birincisi: "Vallahi" ve "billahi" gibi Yüce Allah´ın isimlerinden birini söyleyerek yemin etmektir. Bu iki kısma ayrılır: a) Allah´a has olan ve Al­lah´tan başkasına verilemeyen "Allah", "Rahman" gibi isimler. Bu isim­lerle yemin etmek; niyete gerek duyulmaksızın ve örfe bakmaksızın mutlak olarak gerçekleşir, b) Sâdece Allah´a özgü olmayan, icâbında başkalarına da verilebilen Alîm, Halîm, Mâlik ve benzeri isimler gibi isimler.

Bu isimlerle yapılan yeminlerin hükmüne gelince: Yemin eden kişi bu isimleri ya yemin amacıyla, ya yemin dışında bir Şeyi kasdederek veyahut da hiçbir şeyi kasdetmeden kullanır. Eğer bununla yemini kasdetmişse, ihtilafsız olarak yemini gerçekleşir. Yeminden başka bir Şeyi kasdetmişse, yemin gerçekleşmez. Çünkü bu ismi anan, sırf konuşma niyetini gütmüş olabilir. Eğer böyle bir iddiada bulunursa sözüne itibar edir. Ancak bu işte talâk ve ilâ gibi başkasının hukukunu ilgilendiren bir du­rum sözkonusu olursa hüküm ne olacaktır? Meselâ bir kişi, "eğer yemin edersem karım benden boş olsun" veya "...dört aydan fazla bir süre karıma yanaşmayacağım*´ der de sonra bu isimlerden biriyle yemin eder ve fakat ben bununla yemini kasdetmedim" diyecek olursa bu sözü, yargı mercii önünde muteber sayılmaz. Ama kendisiyle Allah arasında muteber olur.

Bu isimlerden biriyle yemin eden kişi, eğer hiç bir şeyi kasdetmemişse, kuvvetli görüşe göre yemini gerçekleşir. Çünkü kasem, yemini tâyine delâlet eder. Bir kişi "Bismillahi kalkmam" veya "Vesmillahi sana bir dirhem vereceğim" derse nitekim bazı hristiyanlar da bu şekilde yemin ederler bazıları bunun yemin sayılmayacağını söylemişlerdir. Çünkü örfe göre böy­le bir yemin kalıbı yoktur. Bazı âlimler bunun yemin olmadığı hükmünü benimsemiş, bazı âlimler de bunun yemin olduğunu söylemişlerdir. Çünkü isim ve müsemmâ (isim sahibi) aynıdır.

İkincisi: Allah´ın sıfatlarından, yani kudret, izzet ve azamet gibi salt sı­fatlarından biriyle yemin etmektir. Alîm gibi, hem zât, hem de sıfata delâlet eden kelimelerle yapılan yeminlere ilişkin hüküm, birinci nevide anlatılmıştır. Sıfatın, zât veya fiil sıfatı olması arasında bir fark yoktur. Yalnız sıfatla edilen yeminin gerçekleşmesi için, insanların onunla yemin edilmesine âşinâ olmaları şarttır. Çünkü yeminlerin gerçekleşmesi, örf kurallarına dayalıdır. Doğru olan görüş de budur.

Kur´ân-ı Kerîm ve Allah kelâmı ile yapılan yemin, gerçekleşir. Çünkü bu da İzzet ve Celâl gibi ilâhi sıfatlardan biridir. Nefsî veya lafzî kelâm olu­şu bir yana, Allah kelâmı ile yemin edilişine insanlar âşinâdırlar. Halk ara­sından bazı kimselerin yaptığı gibi, bir kişi, "Bu mushaf hakkı için" diye yemin ederse, yemini gerçekleşmez. Ama "bu Mushaf´ın içindekiler üzerine yemin ederim" derse, yemini gerçekleşir. Allah´ın rahmeti, ilmi, rızâsı, ğa-zâbı, öfkesi, azabı, nefsi, şerîati, dîni, hududu, sıfatı ile "sübhânallah" gibi kendisiyle yemin edilmesine alışılmamış kelimelerden biriyle yapılan yemin­ler yemin olarak gerçekleşmez.

ŞAFIILER:  Kendisiyle yeminin gerçekleşeceği kelime ve kalıpların dört nevi olduğunu söylemişlerdir.

Birinci nevi: Başkasına ad veya sıfat olarak takılması caiz olmayıp sırf Allah´a mahsus ad veya sıfatlarla yemin etmek. Bu ad veya sıfatlar, "Rabbi´l-Alemin" gibi türemiş olabileceği gibi "Allah" lâfza-i Celâli gibi türememİş de olabilirler. "Rahman" ve "Rahîm" gibi Allah´ın "esmâ-i hüsnâ"smdan olabilir. "Halkın halikı (yaratıcısı)" veya "nefsim kudret elinde olan" gibi başka kalıplar da olabilir.

ikinci nevi: Hem Allah´a, hem yaratıklara isim ve sıfat olarak takılabi­len ama çoğunlukla Allah için kullanılan kelimelerle yemin etmektir. Örne­ğin, "Rahîm", "Rezzâk", "Rab" ve "Halik" gibi. Bunlar Allah için söylendiklerinde "yaratıklar" kelimesiyle tamlama yapmaksızın yalın ola­rak, ama insanlar için kullanıldıklarında kayıtlı olarak söylenirler. Örneğin: Yalanın yaratıcısı (Halikı), kalbi merhametli (rahîm), ordunun erzakçısı (rezzâkı), evin sahibi (rabbi) gibi.

Üçüncü nevi: Mevcûd, Alîm, Hayy (diri) gibi, hem Allah hem de başkalan için kullanılan ve Allah´tan başkaları için kullanılırken de hiç bir kay­da tâbi olmayan kelimelerle yemin etmektir.

Kişi, bu üç neviden kelimelerle yemin ederken, yemini kasdederse ye­mini gerçekleşir. Ama yemini kasdetmezse yemini gerçekleşmez. Burada üç durum sözkonusu olur: Yemin kelimesini telâffuz eden kişi, ya yemini veya yemin etmemeyi kasteder veyahut da hiç bir niyeti olmaksızın gelişi güzel yemin eder. Eğer yemini kastederse veya gelişigüzel yemin ederse, her üç ne­vide de yemini gerçekleşir. Ama yemin etmemeyi kasdetmişse, her üç nevide de yemini gerçekleşmez ve yemini kasdetmediğine ilişkin beyânı da kabul edilir. Meselâ bir kişi, "O, Allah´tır" demeyi kasdettiği halde, "Vallahi böyle yapmadım" diyecek olursa yemini gerçekleşmez ve bu husustaki beyânı da doğru kabul edilir. Ancak bu yemini; boşama, azâd etme ve ilâ ile ilgili olur­sa, beyânı kabul edilmez. Meselâ bir kişi hanımına hitaben: "Eğer Allah´a yemin edersem sen benden boşsun" veya "Allah´a yemin edersem dört ay­dan fazla süreyle hanımıma yanaşmayacağım" der de sonra Allah´a yemin ederse ve "ben bununla yemini kasdetmedim" diyecek olursa, her ne kadar manen günahkâr olmasa bile, bu beyânına yargı merciince itibar edilmez. Bununla ilgili olarak üç ayrı durum daha sözkonusu olur: Yemin eden kişi yemin kelimesiyle ya Allah´ı veya başka bir varlığı kasdetmiş olur, veyahut da hiç bir şeyi kasdetmiş olmaz. Eğer yemin kelimesiyle Allah´ı kasdetmişse her üç nevide de yemini gerçekleşir. Eğer Allah´tan başkasını kasdetmişse sâdece birinci nevide yemini gerçekleşmiş olur. Diğer iki nevide gerçekleş­mez. Çünkü başkası kasdedilmiş olsa bile, Allah´a özgü isim ve sıfatlar yine O´na döner. Allahla başka varlıklar için müştereken kullanılan kelimelerse böyle değildirler. Müşterek kelimelerle yemin edilirken Allah kastedilmezse yemin gerçekleşmez. Ama hiç bir şey kasdedilmezse ilk iki nevide, yani sâ­dece Allah İçin kullanılan isim ve sıfatlarla veya hem, Allah hem de yaratık­lar için kullanılan, fakat çoğunlukla Allah için kullanılan isim ve sıfatlarla yemin ederse yemini gerçekleşir. Üçüncü türe gelince ki bunlar da eşit ola­rak hem Allah hem de yaratıklar için kullanılan isim ve sıfatlardır, bun­larla yemin ederken yalnızca Allah´ı kasdetmezse yemini gerçekleşmez. Çünkü bunlar eşit olarak her ikisi için kullanıldıklarından, kinayeye çok benzerler. Bunlar, niyet olmaksızın yemin olarak gerçekleşmezler.

Dördüncü nevi:  Kişinin; Allah´ın İlim, Kudret, İzzet, Kelâm, Dileme, Azamet ve Hakk gibi zatî sıfatlarından biriyle yemin etmesidir. Yaratma, rızık verme gibi fiilî sıfatlarından biriyle yemin etmek, yemin olarak gerçekleşmez. Allah´ın selbî sıfatlarından[8] biriyle yemin etme hâlinde, bunun ye­min olarak gerçekleşip gerçekleşmeyeceği hususunda görüş ayrılığı yardır. Sıfatlardan biriyle yemin eden kişi, bu sıfatın lâfzının içerdiği başka bir mâ­nâyı kasdetmiş olursa yemini gerçekleşmez. Meselâ, İlim sıfatıyla yemin ederken, ilmi değil de malûmu; Kudret sıfatıyla yemin ederken kudreti değil de makduru (güç yetirilen şeyi); Bakî sıfatıyla yemin ederken bakiyi değil de O´nun eserlerinin zuhurunu; Azamet ve Kibriya sıfatlarıyla yemin ederken bu sıfatlan değil de, bunların zorbaları helak etmek gibi eserlerini kasteder­se; izzet sıfatıyla yemin ederken bu sıfatı değil de bunun eseri olan Yüce Al­lah´a zarar verememeyi; kelâm sıfatıyla yemin ederken kelâmı değil de bu sıfatın eseri olan harf, ses ve benzeri şeyleri kasdederse yemini gerçekleşmez. Allah´ın Kitabı´na, Allah´ın Yemini´ne, Kur´ân-ı Kerim´e, Mushaf´a, Tevrat´a ve İncil´e yemin etme hâlinde, yemin gerçekleşir. Ancak Kur´ân´-dan hutbe ve namaz kastedilirse, yemin gerçekleşmez. Çünkü Kur´ân, na­maz ve hutbe anlamlarına da gelmektedir. Örneğin

"Kur´an okunduğu zaman, derhal onu dinleyin ve susun ki (Allah´ın rahmetiyle) esirgenmiş olasınız"[9] âyet-i kerimesindeki "Kur´ân" ke­limesiyle hutbe kastedilmiştir.

"Güneşin (ufukta aşağı) kaymasından gecenin kararmasına kadar gü­zelce namaz kıl ve sabah´ın Kur´ân´im (namazını) da (unutma).[10] âye­tinde de, "sabahın Kur*anı"yla, sabah namazı kasdedilmiştir. İşte buradaki "Kur´an" kelimesiyle yemin edilirse, yemin gerçekleşmez. Mushaf üzerine yemin ederken de Mushaf´ın kağıdı ve cildi kasdedilirse, yemin gerçekleş­mez. Aynı şekilde Allah Kelâmı´yla yemin ederken "kelâm" ile, ses ve harf­leri kasteden veya "Kur´ân" ile lâfız ve nakışları kasteden kişinin yemini gerçekleşmez.

"Uksimü billahi" (Allah adına kasem ederim ki...) veya "ahlifü billahi" (Allah adına yemin ederim ki) veya "aksemtü billahi" (Allah adına kasem ettim ki...) veyahut da "haleftü billahi" (Allah adına yemin ettim ki...) diyen kişinin yemini gerçekleşir. Ancak bu sözüyle, geçmişte yapmış olduğu veya gelecekte yapacağı bir işi haber vermeyi kastederse, kuvvetli görüşe gö­re yemini gerçekleşmez. Bazı kimseler, "ahlifü" veya "uksimu" kelimele­riyle sarahat vermeyi kasdeden kişinin, bu sözünün yemin olmayacağı görüşündedirler.

Malikîler dediler ki: Gerçekleşen yemin cümlesi, Allah´ın Esmâ-i Hüsnâ´sından olan isimlerinden biri ile kurulmalıdır. Bu isim ister "Allah" adı gibi sırf zâta mahsus olsun; ister "Rahmânü´r-Rahîm" gibi hem zâtına hem sıfatlarından birine mahsûs olsun, durum değişmez. Aynı şekilde Al­lah´ın sıfatlarından herhangi biriyle edilen yemin de gerçekleşir. Bu, ister vücûd sıfatı gibi nefsî bir sıfat olsun, ister kudret, hayat ve ilim gibi mânevi sıfatlarından biri olsun, gerçekleşir. Kıdem, Beka, Vahdaniyet gibi selbî sıfatların­dan biriyle edilen yeminin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği hususunda Mâlikîler görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Bunların hakiki sıfatlar olduklarını savunan­lar, bunlardan biriyle edilen yeminin gerçekleşeceğini söylemişlerdir. Bunla­rın Allah´a nisbetle göreceli durumlar olduklarını savunanlarsa, bunlardan biriyle edilen yeminin, yemin olmadığını söylemişlerdir.

Yaratma, Rızik Verme, Öldürme gibi fiilî sıfatlara gelince, bunlardan biriyle edilen yeminin, yemin olmadığı ittifakla sabittir.

Yemin ederken yemini telâffuz etmek gereklidir. Kuvvetli görüşe göre yemin, içten söylemekle gerçekleşmez. Yemini hükmen zikretmek yeterli olur. Sözgelimi "ahlifü", (yemin ederim ki...) "uksimü" (kasem ederim ki...), ´eşhedü" (tanıklık ederim ki...) deyip de, Yüce îsmi zikretmeme hâlinde eğer yemin kasdedilmişse, burada "Allah" lâfzı takdir etmekle (varmış gibi ka­bul etmekle) yetinilir. "Allah", "Hallahi", "Eymüllahi", "Hakkullahi", "Allah´ın azametine", "Allah´ın celâline", "Allah´ın irâdesine", "Allah´­ın kefaletine" gibi sözlerle yemin gerçekleşir. Allah´ın kelâmı kadîmini kas­tederek Kur´ân, Kelâm ve Mushaf üzerine yemin etmekle de yemin gerçekleşir. Ama mushafia, kağıt veya yazı kastedilirse veya hiç bir şey kastedilmezse yemin gerçekleşmez. Allah´ın güç ve kuvvet sıfatını kastederek "Allah´ın iz­zetine yemin ederim ki..." demekle de yemin gerçekleşir. Ama bu sözle, Al­lah´ın kullarında yaratmış olduğu onlara özgü güç ve kuvveti kastederse, yemin olmaz. Olmadığı gibi bu şekilde yemin etmek de caiz değildir.

"Allah´ın emâneti ve ahdi üzerine" ve "Allah´ın ahdi üzerine..." de­mek de böyledir. Buradaki "emânet" ve "ahd" ile Allah´ın kelâmı kastedi­lirse, yemin olur. Ama yukarıda geçen "emânet"le Yüce Allah´ın di

"Biz emaneti arz (ve teklif) ettik.[11] sözüyle işaret ettiği emâ­net, ahd ile de bilinen ahd kastedilirse, yemin gerçekleşmez. Gerçekleşmedi­ği gibi bu şekilde yemin etmek de caiz olmaz.

"Allah adına azmederim ki..." sözüyle de yemin gerçekleşir. Zîrâ bu­radaki azmetme, "kasdetme" mânâsını taşımaktadır. Burada azmetme fii­linden sonra, Allah adını zikretmek de gereklidir. Ama "ahlİfü", "uksimü", "eşhedü" fiillerinden sonra Allah adını zikretmek zorunlu değildir. Bu fiil­lerden sonra, Allah adını takdir etmek (varmış gibi kabul etmek) yeterli olur. "Üzerime ahdin olsun ki böyle yapmadım" veya "...Böyle yapacağım" de­mekle yemin gerçekleşmez. Aynı şekilde "sana söz veriyorum ki bu işi yapacağım" veya "...bu işi terk edeceğim" diyen kişinin bu sözü yemin ola­rak gerçekleşmez. "Senin üzerine Allah´a azmettim ki, böyle yapmayasm" veya "...Kesinlikle bu işi yapmayasın" diyen kişinin sözü, yemin olarak gerçekleşmez. "Haşa Allah´tan ki böyle yapmadım" veyahut "Allah korusun ki böyle yapmadım" veyahut "Allah korusun ki (Maazallah) elbette bu işi yapacağım" gibi sözler yemin olarak gerçekleşmez, "Dönüşüm Allah´adır ki. manasına gelen "Maadallah" sözüyle de yemin gerçekleşmez.

"Allah gözetici, koruyucudur", veya "Allah kefildir" diyen kişi, bu sö­züyle haber vermeyi kasdederse, sözü yemin olarak gerçekleşmez. Ama ye­mini kasdederse, yemin olur. Lâfza-i Celâli, baş tarafında kasem harfini takdir ederek, "Allahi" şeklinde esreli okuyan kişinin sözü, bununla yemin etmeyi kasdetmezse bile, yemin olarak gerçekleşir. Yemin sözü olan "Vallahi" ke­limesiyle, üzerine yemin edilen şey arasına "kefi ´veya "koruyucu" gibi ke­limelerle fasıla koymanın bir sakıncası olmaz. Mâlikîlere göre bu şekilde fasıla koymak, yeminin gerçekleşmesine zarar vermez. Bir kişi, "Allah bilir" de­mekle yemini kasdederse, bu sözü yemin olarak gerçekleşir. Aksi takdirde yemin olmaz;

Hanbelîler dediler ki: Yemin iki şeyle gerçekleşir:

Birincisi: "Vallahi", "billahi", "tallahi" gibi, Allah adıyla yemin et­mektir. Bu isim sırf Allah´a özgü olduğu için, bununla başka şey kastedilse bile mutlak olarak yemin gerçekleşir. Başkası için de kullanılabilen, fakat kayıtsız olarak kullanıldığında Allah´a özgü olduğu bilinen "Azîm", "Rahîm", "Rab" ve "Mevlâ" gibi isimlerle Allah kastedilirse veya hiç bir şey kastedilmezse, yemin gerçekleşir. Ama Allah´tan başkası kastedilirse, yemin olarak gerçekleşmez. Kayıtsız olarak kullanıldığında Allah için kullanılmış sayılmayan, ama Allah için kullanılma ihtimâli bulunan mevcûd şey, Hayy, Alîm, Mü´min, Vâhid, Mükrim ve Şâkir gibi sıfatlardan biriyle yemin eder­ken Allah kastedilirse, yemin olarak gerçekleşir. Çünkü bu lâfızların muh­temel anlamları kastedilmiştir. Ama bu sıfatlarla Allah´tan başkası kasdedilir veya hiç bir şey kasdedilmezse yemin olarak gerçekleşmez. Allah adıyla tam­lanan bir şeyle yemin etmeye gelince bu, şu kelimelerle olur: "Allah hakkı için", "Allah´ın ahdi üzerine", "Allah adına", "Allah´ın yeminleriyle", "Al­lah´ın misâkıyla", "Allah´ın celâline", "Allah´ın büyüklüğüne". Bunlarla edilen yeminler, bozulduğunda keffâret vermek vâcib olur. Aynı şekilde bir kişi, "Allah´ın ahdi ve misâkı üzerine..." derse, ahd ve misâk kelimelerini Allah´a izafe ettiği için yemini gerçekleşir. "Allah´ın emâneti üzerine..." de­mekle yemin gerçekleşir. Ama bu mekruhtur. Bu mekruhluk üzerinde an­laşmazlığa düşülmüştür. Bazıları bunun tahrîmen, bazilanysa tenzîhen mekruh olduğunu söylemişlerdir. Bir kişi "ahde, misâka, emânete" diyerek bu keli­meleri Allah adına izafe etmeksizin telâffuz ederse, bununla Allah´ın sıfatı­nı kasdetmedikçe yemin olarak gerçekleşmez. Bir kişi yemin kastı olmaksızın dahi, Allah´ın hayatının sonsuzluğu anlamına gelen "Le Umrüllahi" dahi diyecek olursa yemini gerçekleşir.

İkincisi: Rahman, kadîm, ezelî, yaratıkların halikı, rezzâk´ül-âlemîn, Rabbü´l-âlemîn, her şeyi*Çilen, yerin ve göğün rabbi, hiç ölmeyecek diri, ken-disinden Önce hiç bir şeyin var olmadığı ilk, din gününün sahibi, Allah´ın azameti, kudreti, izzeti, irâdesi, ilmi, ceberûtu, vechi gibi Allah´ın sıfatla­rıyla yemin etme hâlinde, yemin kasdedilmese bile yemin gerçekleşir. Bun­larla, Allah´tan başkası, sözgelimi kudret kelimesiyle makdur, ilim kelimesiyle malum kasdedilirse yine yemin olarak gerçekleşir. Çünkü bu kelimelerin an­lamları açıktır. Ayrıca niyete gerek yoktur.

Allah´ın Kelâm´ı üzerine edilen yemin gerçekleşir. Çünkü Kelâm, Al­lah´ın sıfatlarından biridir. Mushaf üzerine edilen yemin de kerâhetsiz ola­rak gerçekleşir. Zîrâ yemin eden kişi, Mushaf ile, içinde yazılı olan şeyleri kasdetmiştir ki, o da Kur´an´dır. Aynı şekilde Kur´ân veya Kur´ân´dan bir sûre, ya da bir âyet veyahut Kur´ân hakkı üzerine edilen yemin de gerçekle­şir. Yine bunun gibi Tevrat, Zebur, İncil, Fürkan, İbrahîm ve Musa (a.s.) in suhûfu üzerine edilen yemin de gerçekleşir. Bunlar, Allah kelâmıdır. Bu takdirde edilen yemin, bu kitaplardan tahrif edilmeyene gider.

"Ahlifü billahi" (Allah adına yemin ederim ki...), "uksimü billahi" (Al­lah adına kasem ederim ki...), "eşhedü billahi", (Allah adına tanıklık ede­rim ki...), "a´zimü billahi" (Allah adına azmederim ki...) demekle yemin gerçekleşir. Bu cümlelerdeki yüklemleri, geçmiş zaman kipiyle kullanma hâ­linde de yemin gerçekleşir. Bu cümlelerde Allah adı amlmazsa yemin ger­çekleşmez. Ancak Allah´a izafe etme kasdi olursa yemin gerçekleşir. Bir kişi, "Allah´a kasem ettim ki..." veya benzeri bir sözüyle geçmiş zamanla ilgili olarak haber vermeyi kasdettiğini söylerse bu beyânı, şer´î mahkemece ka­bul edilir.

"Allah´tan yardım dilerim", "Allah´a sığınırım", "Allah´a veya ilmi­ne veya izzetine tevekkül ederim", "Allah kutludur", "Sübhânallah".ve ben­zeri sözlerle yemin kasdedilmiş olsa bile yemin gerçekleşmez.