Konu Başlığı: Velîsi Çocuğun Akarını Satabilir Mi? Gönderen: Eflaki üzerinde 08 Şubat 2010, 17:01:05 Velînin veya vasinin, küçük çocuğun ev, tarımsal arazi ve diğer akarlarını satmasının çâiz olup olmadığı hususunda mezheblerin değişik görüşleri vardır(17). (17) Hanefîler dediler ki: Babanın, kendi küçük oğluna mal satması ve ondan kendi şahsı için mal satın alması caizdir. Baba, kendi küçük çocuğuna bir şey satar veya ondan satın alırsa, bu akdin tamamlanması için sahih kavle göre icâb ve kabul şart değildir. "Bu akan çocuğuma sattım" derse, çocuk: "Satın almayı kabul ettim" demese bile, akid sahih olur. Bu satış ve satın alma akdi, emsal malların kiymetiyle veya halk arasında normal olarak vukûbulan az bir aldatmayla yapıldığında sahih olur. Aşırı miktardaki bir aldatmayla yapılırsa, akid sahih olmaz. Kadı´nın onaylaması durumunda satış akdi geçerli olur. Kadı satış akdinin bozulmasını çocuk için yararlı görürse, akdi bozma yetkisine sahip olur. Baba kendi çocuğundan satm aldığı malın bedelini, kadı çocuğun yerine bir kimseyi vekil tâyin edip vekilin bu bedeli ondan teslim alarak tekrar ona geri vermedikçe, ödemiş sayılmaz. Çocuğun vekilinin babadan teslim alıp da tekrar ona geri verdiği bedel, çocuktan taraf babanın yanında bir emânet olur. Baba, kendi küçük çocuğuna bir ev sattığında, kendisi o evde ikâmet etmekteyse, baba tahliye edip kadı tarafından görevlendirilen emin kimseye teslim etmeden önce çocuk evi teslim almış sayılmaz. Baba tekrar eve dönüp kendisi veya ailesi evde ikâmet ederse, şayet varhklıysa gasbetmiş olur. Aynı şekilde babanın, kendi küçük çocuğunun malını yabancı bir kimseye satması da caiz olur. Mal, ev ve tarla, ya da diğer sabit akarlardansa, yabancı birine satılması iki şartla caiz olur: 1- Satış, emsal malların kıymetiyle, ya da daha fazla bir kıymetle yapılmış olmalıdır. 2- Baba, halk arasında iyi tanınan, ya da durumu örtülü birisi olmalıdır, îyi tanınmayan birisi ise, satış akdi emsal malların kıymetiyle yapılmış olsa bile, sahih kavle göre caiz olmaz. Ama çocuğun malı taşınır ise ve baba da kötü tanınan biri ise, satış çocuğun yararına olduğunda esah kavle göre caiz olur. Baba, küçük çocuğun malını satıp bedelin bir kısmım teslim aldığında, bedelin tümünü teslim alıncaya kadar sattığı malı geri alıp eli altında tutmak hakkına sahip olur. Vasiye gelince; onun kendi vesayeti altındaki küçük çocuğun malını satması ve küçük çocuktan kendi şahsı için mal satın alması, Ebû Hanîfe´nin kavline göre caiz olur. İmâmeyn ise bunun caiz olmadığını söylemişlerdir. Caiz olduğunu söyleyen kavle göre akdin sahih olması için iki şart vardır: a) Yapılan alışveriş akdi, çocuğun yararına olmalıdır. Yararlılık, vasî-nin küçük çocuktan satın aldığı malı, emsal malların başkasından satın alınış fiyatının üçte birinden artık bir fazlalıkla satın alma şeklinde açıklanmıştır. Meselâ küçük çocuktan, başkasından on liraya satın aldığı malı onbeş liraya satın alması gerekir. Bundan daha eksiğine satın almasında çocuk için bir yarar bulunmaz. Dolayısıyla caiz de olmaz. Aynı şekilde kendine ait bir malı çocuğa satması durumunda da bu hüküm geçerlidir. Çocuğa, başkalarına onbeş liraya satabileceği bir malı ancak on liraya satarsa satış akdi sahih olur. b) Alışveriş akdi icâb ve kabulü kapsamalıdır. Yani vasî: "Çocuğa sattım ve satın almayı da kabul ettim" demelidir. Babada ise kabul şart değildir. Nitekim bu, daha önce de anlatılmıştı. Vasinin, küçük çocuğun malını yabancı birine satmasına gelince; bu, üç şeyden birinin tahakkuk etmesiyle sahih olur: 1- Malı, değerinin bir katı fazlasına satmalıdır. 2- Küçük çocuğun, satılacak olan bu malın bedeline ihtiyacı olmalıdır. 3- Ölünün borcu bulunmalı ve bu borç, ancak satılacak olan bu malla kapatılabilmelidir. İşte müftâbih olan görüş budur. Kadı´mn onaylaması durumunda satış akdi geçerli olur. Kadı, akdin bozulmasının, çocuğun yararına olacağını gördüğü takdirde, akdi bozabilir. Nitekim babayla ilgili kısımda da bu husus anlatılmıştı. Vasî, yetimin malım satıp malın bedelini teslim almayı erteler ve bu erteleme uzun süreli olursa, yani bu gibi malın bu kadar uzun vâdeyle satıldığı görülmemişse, yapılan satış akdi caiz olmaz. Aynı şekilde normal karşılanabilecek kadar kısa bir vâdeyle satılması, ama müşterinin inkâr etmesinden veya bedelin zayi olmasından korkulması durumunda da yapılan satış akdi caiz olmaz. Ama bedelin ödenme vâdesi kısa olur ve bedel de tekeffül edilirse caiz olur. Bir kimse, küçük çocuğun malım, meselâ vadeli olarak bin liraya satın almak ister, fakat bir başkası gelip bin liranın üzerinde bir fiyat verirse; birinci müşteri ikinciden daha fazla servet sahibi ise, vasînin, malı daha garantili olduğu için birinci müşteriye satması ve ikinci müşterinin teklif ettiği fazlalığa aldırış etmemesi gerekir. Bir kimse, bir şahsı vasî olarak görevlendirir, sonra vefat edip geride büyük çocuklar bırakırsa, bu durumda vasî ne yapacaktır? Bu soruya birkaç şekilde cevap verilir: Birinci şekil: Ölünün terekesi borçsuz olur ve anılan büyük çocuklar da hazırda bulunurlar. Bu şekilde velînin terekede yapacağı hiç bir şey yoktur. O sadece ölünün başkasında alacağı varsa, kendisine iş düşer. Bu durumda velî anılan borçlan tahsil edip vâris olan çocuklara verme yetkisine sahip olur. İkinci şekil: Ölünün, bütün terekeyi kapsayacak şekilde borç altında bulunması. Bu durumda vasî, tereke üzerinde işlem yapma yetkisine sahip olur. Yani anılan borcu kapatmak için terekenin tümünü satar. Aynı şekilde borcun, terekenin bir kısmını kapsaması durumunda da vasî, terekenin borcu karşılayacak kadarlık bölümünü satar. Ancak mirasçılar, borcu kapatabileceklere, vasînin terekede yapacağı bir iş kalmaz. Üçüncü şekil: Ölünün, kendi malının üçte birini veya daha azını vasiyet etmesi. Bu durumda vasînin yapacağı iş, terekeden vasiyeti yerine getirecek kadarlık mal satmaktır. Ancak mirasçılar bu vasiyeti kendileri yerine getirirlerse, vasînin yapacağt bir iş kalmaz. Dördüncü şekil: Mirasçıların üç günlük bir mesafeden daha uzak bir mesafede bulunmaları. Tereke, borçlardan ve vasiyetten arındırılmış vaziyetteyse vasî, taşınır mallan satabilir. Esah olan kavle göre telef olmasından korkulsa bile, sabit akarları satma yetkisine sahip değildir. Aynı şekilde terekenin borçla meşgul olması durumunda vasînin, sadece taşınır malları satma yetkisi vardır. Bu taşınır mallar borç kadar veya daha fazla olsalar da hüküm değişmez. Babanın vasisinin vasîsi, dedenin vasisi, kadı´mn vasîsi, kadı´mn vasisinin vasîsi de, babanın vasîsi gibidir. Bİr istisna dışında kadı´mn vasîsi her hususta babanın vasîsi gibidir. Bu istisna da şudur: Kadı, bir kimseyi herhangi bir hususta vasî olarak görevlendirirse, vasînin bu görevlendirme alam dışına çıkması sahih olmaz. Ama baba, bir kimseyi herhangi bir hususta vasî olarak görevlendirirse vasî, bütün hususlarda yetkili olur. Şunu da belirtelim ki kadı, kendi malını yetime satamaz ve kendi şahsı için yetimin malını da satın alamaz. Mâlikîler dediler ki: Babanın, kendi malını küçük çocuğuna satması ve ondan mal satın alması, küçük çocuğun yararına olması kaydıyla câİz olur. Eğer babanın yarannaysa, satış akdi fesh edilir ve eğer duruyorsa, mal geri verilir; mal eski haline döndürülür. Ama zayi olmuş veya durumunda bir değişiklik meydana gelmişse, baba, onun değerini ödemekle yükümlü olur. Babanın varlıklı veya yoksul olması, bu hüküm açısından farketmez. Aynı şekilde babanın, kendi küçük çocuğunun malım -sefih de küçük çocuk gibidir-vasîde anlatılacak sebeplerden herhangi biri olmasa dahi yabancı birine satması caiz olur. Küçük çocuğun malının sabit bir akar olmasıyla başka bir şey olması arasında hiç bir fark yoktur. Yalnız, satışın küçük çocuğun yararına olması şarttır. Çocuk rüşde kavuştuktan sonra, eğer anılan şartlara uyularak yapılmışsa, bu satışa itiraz etme hakkına sahip olmaz. Ama baba, kendi yaran için malı satmış ise, önce de belirtildiği gibi satış akdi feshedilir. Vasînin kendi velayeti altındaki çocuğun malını satması caiz olmaz. Meğer ki şu sayacağımız şartlardan biri tahakkuk etsin. O zaman küçük çocuğun malını satması caiz olur. Bu şartları şöylece sıralayabiliriz: 1- Satış, çocuğun nafaka ve borç ödeme türünden bir ihtiyacı için olmalıdır. Borcun kapatılması da ancak satılan bu malın bedeliyle mümkün olmalıdır. 2- Satılan mal, emsal malların bedelinin üçte bir fazlasına satılmalıdır. Bedelin de, haram olduğu bilinen bir mal olmaması şarttır. Ama aslı meçhul olan mallar, helâl hükmündedirler. 3- Satılan aynın üzerinde ihtikâr bedelinin bulunması, vasinin de onu satmak ve bedeliyle ihtikârdan arındırılmış bir mal satın almak istemesi gerekir. Ancak verimi diğerlerininkinden daha fazlaysa, bu durumda satılması sahih olmaz. 4- Satılan mal, bir evde veya bir arazîde veya bunlara benzer bir şeydeki hisse olmalıdır. Bu durumda vasinin o hisseyi satması ve satılan malın bedeliyle şirketin zararından kurtulmak için başka bir mal satın alması sahih olur. 5- Satılan malın veriminin az veya hiç olmaması. Bu durumda mal satılır ve bedeliyle, daha fazla yararlı olan bîr ayın satın alınır. 6- Küçük çocuğun, din ve dünya bakımından zararlarından korkulan kötü komşular arasında bir evinin olması. Bu durumda anılan ev satılır ve bedeliyle iyi komşular arasında bulunan bir ev satın alınır. 7- Bir ayında çocuğun ortağının bulunması ve ortağının da anılan şeyi satmak istemesi. Kendisinin, ortağının hissesini satın alacak kadar malının (parasının) bulunmaması ve de bu aynın paylaşılmasının mümkün olmaması. Bu durumda çocuğun hissesi, yerine başka bir şey konulmayacak olsa bile satılabilir. 8- Çocuğun evinin ve benzeri malının harab olmasından korkulması; tamir edecek malının da bulunmaması. Bu durumda ev ve diğer harab olmasından endişe edilen malı satılır. 9- Harab olmasından korkulan bir evinin olması ve bu evini onarabile-cek malının da bulunması. Ama satılmasının onarmaktan daha uygun olması. 10- Ayın için bir zâlimden korkulması. Meselâ küçük çocuğun bir topluluk arasında arazîsinin bulunması ve bu topluluğun o arazîyi zabtetmele-rinden, ya da arazînin gelirine el koymalarından korkulması ve onları menetme gücüne sahip olunamaması. Anılan bu sebeplerden biri tahakkuk etmedikçe, babanın görevlendirdiği vasinin, küçük çocuğun akarım satmasıtâiz olmaz. Vasînin, kendi lisanıyla bu sebeplerden birinin tahakkuk ettiğini söylemesi durumunda sözü doğrulanır mı, yoksa bu sebebin tahakkuk ettiğine dâiV beyyine göstermesi mi gerekir? Bu hususta ihtilâf edilmiştir. Ama babanın durumu böyle değildir. O, bu gibi sebepleri açıklamakla yükümlü değildir. Aksine o, böyle bir satış yaptığı takdirde satışının böyle bir sebebe dayandığı kabul edilir. Nitekim bu daha önce de anlatılmıştı. Vasînin, kendi velayeti altındaki yetimin malını bir bedel karşılığında hîbe etmesi caiz olmaz. Hâkime veya hâkim tarafından görevlendirilen vasiye gelince; bunlar, babası tarafından kendisi için bir vasî tâyin edilmemiş olan yetimin malım, zaruretlerin gerektirmesi durumunda satabilirler. Ancak satarken şu şartlara riâyet etmeleri gerekir. 1- Çocuğun yetimliğinin sabit olması. 2- Çocuğun mühmel olması. Yani babasının, hayattayken kendisi için bir kimseyi vasî tâyin etmemiş olması. 3- Satılması istenen malın, yetimin mülkü olduğunun sabit olması. Bu da iki veya daha fazla sayıdaki şahidin, anılan akarın, küçük çocuğun mülkü olduğuna şehâdet etmeleriyle olur. 4- Kadı bu akarı muayene edip içten ve dıştan araştırıp keşif yapacak bir cemaati göndermeli, sonra bu cemaat kadı huzurunda veya kadı tarafından gönderilen elçi huzurunda, keşfini yaptıkları bu akarın küçük çocuğun mülkü olduğuna şahitlik etmeleri. Birinci beyyine akarın hududunu belirler ve onu keşif beyyinesine ihtiyaç bırakmayacak şekilde vasfederse, o zaman keşif yapmaya gerek kalmaz. Buna da "hiyâze beyyinesi" denir. 5- Satılacak olan mal ilân edilir. Satılacağı herkese duyurulur. 6- Verilen fiyattan daha fazla fiyat verecek istekli bir müşterinin bulunmaması. 7- Bahis konusu mal, piyasa fiyatına veya daha fazla bir fiyatla satılmalıdır. 8- Satılacak olan şey, bir ayın olmalıdır. Ticâret eşyası olması durumunda satılması sahih olmaz. Çünkü bu eşyanın ucuzlaması ve çocuğun yararım sarsması mümkündür. 9- Satış, vadeli değil de pes olmalıdır. Çünkü alıcının vadeli alması durumunda bilâhare bedeli ödemeden iflâs etmesinden ve dolayısıyla küçük çocuğun hakkının zayi olmasından korkulur. 10-Kadı, yevmiye defterine şahitlerin adlarını ve akdi kaydetmelidir. Yani yevmiye defterine şu kaydı koymalıdır: "Falan ve falan kimselerin şâhitlikleriyle şu küçüğün yetimliği benim yanımda sabit oldu ve yine falan ve falan kimselerin şâhitlikleriyle bu yetimin başıboş olduğu, babasının sağlığım dayken onun için bir kimseyi vasî tâyin etmediği sabit olmuştur. Falan ve falan kimselerin şâhitlikleriyle de onun falan mahaldeki yere mâlik olduğu da sabit olmuştur." Bundan da Öğrenmiş oluyoruz ki, hâkimin, küçük çocuğun malını satması caiz olmaz. Ancak çocuk babasız bir yetim olursa, babası da onun için bir vasî tâyin etmemişse -ki böylesine mühmel denilir- o zaman satması sahih olur. Bu satışın sahih olması için, satışın, başka bir şey için değil de sırf ihtiyaç için olması şarttır. Çünkü diğer sebeplere gelince kadi´nm, ya da ka-dı´nm tâyin ettiği vasinin bu sebeplerden ötürü küçük ve yetim çocuğun malını satmaları sahih olmaz. Bundan da şu sonuca varıyoruz: Baba, çocuğun yararına olması durumunda bir şart ve kayda bağlı olmaksızın küçük çocuğun malını satma hakkına sahiptir. Babanın tâyin ettiği vasî ise, az önce belirttiğimiz sebeplerden ötürü küçük çocuğun malını satabilir. Hâkim ve hâkimin tâyin ettiği vasiye gelince; bunlar, sadece bir sebepten dolayı küçük çocuğun malını satabilirler. Bu sebep ise nafaka ve borç ödemedir. Nafaka veya borç ödeme, ancak satılacak malın bedeliyle karşılanabilecekse, anılan şartlar çerçevesinde çocuğun malı satılabilir. Şunu da belirtelim ki velî, kısıtlının malını şuf´a ile alma hakkına sahiptir. O, maslahata göre bunu terk de edebilir. Şâfiîler dediler ki: Velînin, kendi velayeti altındaki kimsenin mülkü olan akarı, meselâ evini, tarlasını ve benzeri malını satması, iki şeyden biri tahakkuk ettiği takdirde caiz olur: 1- Nafaka ve giyim gibi bir ihtiyaç dolayısıyla bu mülkü satma zaruretinin bulunması. Mülkün gelirinin de bu ihtiyaçları karşılamasının mümkün olmaması. 2- Bu mülkün satılmasında, kısıtlı için açık bir yararın bulunması. Bu da satış akdinin, kısıtlı için kârlı olması, yani kendi rayiç bedelinden fazla bir bedelle satılması durumunda olur. Böyle olunca da satılan mal gibi bir malı, satış bedelinin bir bölümüyle elde etmek mümkün olur. Bu iki şeyden biri tahakkuk etmezse velînin, kendi idaresi altındaki kısıtlının akarını satması caiz olmaz. Anılan bu iki durumdan biri gerçekleşince, onun peşin olarak satması sahih olur. Vadeli olarak satması da peşine nisbetle fazla bir bedelle olması koşuluyla sahih olur. Veli´nin borcu muhafaza altına alacak şekilde güvenceye bağlaması gerekir. Satışta şahit bulundurması ve borcu karşılayacak kadar müşteriden rehine alması icâb eder. Bu sayılan şartlardan birini ihmal ettiğinde bedeli ödemekle yükümlü olur. Her halükârda velînin, kısıtlının yararına olacak tasarruflarda bulunması vâcib olur. Hanbelîler dediler ki: Velînin, küçük çocuğun ve delinin malından kendisi için bir şey satın almaya veya bir şeyi başkasına rehin vermeye hakkı yoktur. Ancak velî, baba ise bunları yapabilir. Çünkü tabiatıyla baba, kendi çocuğunun yararına çalışır. O, çocuğun kârı olmayan hiç bir şeyi yapmaz. Ama başkaları böyle değildir. Velî, ister baba olsun, ister başkası olsun, kendi idaresi altındaki kısıtlının akarını bir maslahat uğruna satabilir. Kendi rayiç bedelinden fazla bir bedeli elde etmese bile, satması caiz olur. Bundaki maslahatların nevileri çoktur. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz: 1- Bunlardan biri nafaka, giyim, borç ödeme ve benzeri küçük çocuk, ya da deli için zorunlu olarak yapılması lâzım gelen bir ihtiyaçtır. Bu durumda akarın satılması için, kısıtlının bu ihtiyacının satılacak akardan baş ka karşılayacak bir malının bulunmaması şarttır. 2- Akarın su altında kalarak veya harap olarak veya benzeri bir nedenle telef olmasından korkulması. 3- Akarın satılmasında kısıtlı için kazanç olması. Örneğin kendi rayiç bedelinden fazla bir bedelle akarın satılması. Bu fazlalığın, rayiç bedelin üçte biri olma kaydı yoktur. 4- Akarın, kendisinden yararlanılmayacak bîr yerde olması. Örneğin akarın, mâmur olmayaıvbir yerde veya pis bir mahalde bulunması gibi. Bu durumdaki akar, yerine insanların bulunduğu bîr yerde, ya da kiraların yüksek olduğu bir yerde bir ayın satın almak üzere satılır. 5- Velînin, satılmakta olan ucuz fiyatlı bir ayın görmesi ve bu aynı satın alması da ancak kısıtlının akarını satmakla mümkün olması. 6- Kısıtlının, kötü komşular arasında bulunan bir evde ikâmet etmesi. Bu durumda evini satmak ve başka bir yerde bir ev satın almak sahih olur. |