๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dört Mezheb Fıkhı => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 02 Şubat 2010, 17:23:35



Konu Başlığı: Umre´nin Mîkatı
Gönderen: Eflaki üzerinde 02 Şubat 2010, 17:23:35

Umre´nin, biri zamana ilişkin, diğeri de mekâna ilişkin olmak üzere iki mîkatı vardır. Zamana ilişkin mîkat, senenin tümüdür ve Umre için se­nenin bütün zamanlarında ihrama girmek kerâhetsiz olarak sahihtir. An­cak bazı durumlar bunun dışında olup mezheplerin bu konudaki ayrıntılı görüşleri aşağıya alınmıştır.

(3) Hanefîler dediler ki: Kuvvetli görüşe göre, arefe günü zevalden Önce ve sonra, umre için ihrama girmek tahrîmen mekruhtur. Kurban bayramı­nın dört gününde de durum aynı olup umre için ihrama girmek tahrîmen mekruhtur. Yİne bunun gibi, ister orayı vatan edinmiş olsun, isterse dışar­dan gelerek mukîm halde olsun, hac yapmaya niyet etmiş Mekkelilerin hac ayları içinde umre için ihrama girmeleri mekruhtur. Bu vakitlerden birinde ihrama giren kişinin -tahrîmen mekruh olmakla birlikte- umreye başla­ması gerekir. Bu durumda günahtan kurtulmak için İhramı terkederek daha sonra bunu kaza etmesi ve terkten dolayı da kurban kesmesi vacib olur. Ter-kedilmediği takdirde, başlanılan umrenin bitirilmesi, günah olmakla birlik­te sahih olur. Ama bunun için de bir dem gerekir.

Tahrîmen mekruh olan bir diğer husus da, İki umrenin ihramlarım bir­leştirmektir. Umre için ihrama giren bir kimse, (umreyi bitirmeden) yalnız­ca tavafın bir şavtını yaptıktan veya tavafın tüm şavtlannı yerine getirdikten sonra veyahut da henüz tavafa hiç başlamadan önce İkinci bir umre için ih­rama girerse, terketmeye niyet etmemiş bile olsa, ikinci umre kendiliğinden ortadan kalkmış olur. Ancak bu umreyi daha sonra kaza etmesi ve başlan­gıçta bu umreyi terkettiği için de dem kesmesi gerekir. Birinci umre için ta­vaf ve sa´yi yaptıktan ve geriye sadece tıraş olma işi kaldıktan sonra ikinci bir umre için ihrama girerse, bu umreyi tam olarak sonuçlandırmadan ter-kedemez. İki ihramı bir araya getirdiği için de ayrıca dem kesmesi gerekir. Ayrıca iki ihramı birleştirdiği için bir dem kesmesi vacib olur. İkinciyi ta­mamlamadan birincisi için tıraş olursa, bir kurban daha kesmesi gerekir. Ama .kinciyi tamamladıktan sonra birinci için tıraş olursa ayrı bir kurban kesme­si gerekmez. Bir kişi hac için ihrama girer, sonra kudüm tavafım yapmadan umre için de ihrama girerse, hacc-ı kıran yapmış olur. Fakat bu iyi bir dav­ranış olmaz. Bununla birlikte hem haccı, hem umreyi yerine getirmesi gere­kir. Davranışının iyi olmamasının nedeni, umrenin, haccın peşi sıra yapılmak üzere meşru kılınmamış olmasıdır. Sünnet olan Kıran şekli, hac ve umre için birlikte İhrama girilmesi veya umrenin ihramına haccınkinden önce girilme­sidir. Önce hac ihramına girip de kudüm tavafından önce, umre için ihrama giren kişinin umreyi terketmemesi ve bir şükür kurbanı kesmesi gerekir. Bu umre, um resullerini yapmadan önce hac için Arafat´ta vakfe yapmakla bâ­tıl olur. Ama hac için kudüm tavafmı yaptıktan sonra umre için ihrama gi ren kimsenin umreyi terketmesi mendub olur. Terketmesinden dolayı ayrıca kurban kesmesi ve bu umreyi sonra kaza etmesi gerekir. Eğer umreyi terket-mez de hac ve umreyi devam ettirip sonuçlandınrsa, menduba muhalefet et­miş olur. Bu muhalefeti telâfi edip hatayı düzeltmek için kurban kesmesi gerekir.

Mâlikîler dediler ki:  Umre için senenin her vaktinde ihrama girmek sahihtir. Ancak hac veya başka bir umrenin ihramında bulunan bir kişinin, içinde bulunduğu hac veya umre amellerini sona erdirmeden umre için ihra­ma girmesi sahîh olmaz. Hac amellerinin sona erdirilmesi de Arafat´ta vak­fede bulunmak, tavaf etmek, sa´y etmek, kurban bayramının dördüncü günü cemreleri taşlamak veya taşlama yapılmadığı takdirde o gün, güneşin zeva­linden sonra taşlama vaktinin geçmiş olmasıyla gerçekleşir. Umre İçin o gün ihrama girmek isteyen kişinin, ihrama girmeyi gün batımından sonraya er­telemesi mendubtur. Gün batımından önce ve fakat cemreleri taşlama za­manının geçmesinden sonra ihrama girmek kerahetle birlikte sahîh olur. Girilse bile gün batmcaya kadar bu umrenin amellerini yapmaya başlanamaz. Bu amellerden bir kısmı gün batımından önce yapılırsa, meselâ tavaf edilir veya sa´y edilirse bunlar geçerli olmazlar. Gün batımından sonra bu amellerin ye­niden yapılması gerekir. Arefe gününde, teşrik günlerinde veya diğer gün­lerde umre için ihrama girmek mekruh değildir. İki hac veya iki umre için ihrama giren kişinin ikinci haccı veya umresi geçersiz olur, yani gerçekleş­miş olmaz. Hac için ihrama girdikten sonra umre için de ihrama giren kişi­nin umresi geçersiz olur.

Hanbelîler dediler ki:  Senenin her vaktinde umre yapmak sahîh olur. Ne teşrik günlerinde ve ne de diğer günlerde mekruh değildir. Ancak bir kişi Önce hac için, sonra da umre için ihrama girerse, umre ihramı sahîh olmayıp geçersiz olur. Bu durumda hacc-ı kıran da yapmış olmaz. İkinci ihramdan Ötürü bir şey yapması da gerekmez. İki umre için ihrama giren kişinin bir umresi geçerli, diğeri Iağvolur. İki hac için ihrama girmek de böyledir.

Şâfiîler umrenin bütün vakitlerde kerâhetsiz olarak sahîh olacağını söylediler. Yalnız, hac için ihramda bulunan bir kişinin umre için ihrama girmesi sahîh olmaz; ihrama girse bile bu geçersizdir. Nitekim iki hac veya iki umre için ihrama giren kişinin bir ihramı geçerli olur ve diğeri de iağvolur.

Mekâna İlişkin mîkata gelince, bu da daha önce belirtilen hac mîkatı gibidir. Yalnız, ister yerlisi, ister yabancısı olsun Mekke´de bulunanların umre için ihram mîkatı "hıil", yani avlanmanın yasak olduğu harem sını­rının dışındaki yerlerdir.

Mekke´de bulunanlar için harem dışındaki mîkatiarın en fazîletlisi Mâ-likî ve Şâfiîlere göre Cîrâne, Hanefîlerle Hanbelîlere göre ise Ten´îm  ve bundan sonra Cîrâne´dir. Cîrâne, Mekke ile Taif arasındaki bir yerdir. Ten´­îm ise şimdi Âişe mescidleri diye adlandırılan yerdir.Mekke´de bulunanlar umre ihramına girmek için harem dışına çıkıp öylece ihrama girmelidirler. Hacda ise bunun tersine olarak harem dâhilinde ihrama gi­rerler. Önceki tafsilât çerçevesinde Mekkelîlerİn, hac İçin ihram mîkatı ha­remdir. Mekkeli bir kişi umre için harem dışına çıkmaksızın içerde ihrama girerse, ihramı sahîh olur. Yalnız umre ihramının mîkatına gitmediği için kurban kesmesi gerekir. Mâlikîler bu görüşe muhaliftirler.

(4) Mâlikîler dediler ki: Umre için haremde ihrama giren kişiye kur­ban düşmez. Ancak tavaf ve sa´y yapmadan önce harem dışına çıkması ge­rekir. Çünkü her ihramda harem ile hiirin (harem dışı) birleştirilmesi zorunludur. Harem dahilinde ihrama girip de tavaf ve sa´y yaptıktan sonra harem dışına çıkan kişinin bu tavaf ve sa´yi geçersiz olur. Harem dışına çık­tıktan sonra bu tavaf ve sa´yİrı mutlaka iade edilmesi gerekir.

Tavaf ve sa´y yapmadan önce harem dışına çıkıp mîkatta ihrama gi­ren kişiye hiç bir ceza gerekmez. Umreyi çok defalar yapmak mendub­tur. Ramazanda yapmaksa te´kidli (sünnet) olur. Mâlikîler dışındaki diğer mezhebler bu hükümde görüş birliği etmişlerdir.

Abdullah İbn Abbas (r.a.) in rivayet etmiş olduğu bir hadîs-i şerîfte buyurulduğu üzere:

"Ramazanda bir umre yapmak, bir hacca bedeldir.[1]

(5) Mâlikîler dediler ki: Aynı sene içinde umreyi tekrarlamak mekruh­tur. Ancak hac aylarından önce Mekke´ye girmiş olan kişi için umreyi tek­rarlamak mekruh değildir. Böyle bir kişinin mîkatı ihramsız olarak geçmesi haramdır. Nitekim önce de bu hususa değinilmiştir. Bu durumdaki kişinin umreyi tekrar etmesi mekruh olmaz. Hatta aynı sene içinde daha önce umre yapmış olsa bile Mekke´ye girerken umre için ihramlanarak girmelidir. Hac aylarında Mekke´ye giren kimse, umre için değil de hac için ihramlanarak girmelidir. Çünkü bu durumda hac için ihrama girmek mekruh değildir. Ama mevsiminden Önce hac için ihrama girmek mekruhtur. Başka bir sene ikinci bir umre yapmaya gelince bu mendubtur. Bu umreyle de hac mevsiminde Mekke´de ikâmeti kasdetmelidir. Ki insanların omuzlarındaki sünnet-i kifâ-ye sakıt olmuş olsun. .Çünkü hac mevsiminde her sene Mekke´de ikâmet et­mek insanlar için sünnet-i kifâyedir.

Umre için sene başı, Muharrem ayıdır. Mâlikî mezhebine göre umrenin

Ramazanda yapılmasıyla başka aylarca yapılması arasında bir fark yoktur. Umrenin Ramazanda yapılması te´kidli (sünnet) değildir.