๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dört Mezheb Fıkhı => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 24 Ocak 2010, 22:11:27



Konu Başlığı: Temiz Şeyler Bahsi
Gönderen: Eflaki üzerinde 24 Ocak 2010, 22:11:27

Tahâret´in, “hadesten taharet” ve “necasetten taharet” olmak üze­re iki kısma ayrıldığını, necasetin fakîhlere göre pis şeyler olduğunu öğ­rendikten sonra bazı necis maddeleri ve bunların karşıtı olan temiz mad­deleri misallendirmeye çalışalım. Ayrıca affedilen (ibâdetlere engel olma­yan) necasetleri ve bunların temizlenmesi keyfiyetini anlattıktan sonra da temiz olan şeyleri anlatmaya çalışacağız. Çünkü eşyada asl olan, -necis olduğu herhangi bir delille ispatlanmadıkça- temiz olmaktır. Temiz şey­ler, sayılamayacak kadar çoktur. Meselâ insan, canlı olsun ölü olsun te­mizdir. Nitekim yüce Allah Kur´an-ı Kerîm´de:

“Andolsun ki biz âdemoğullarını üstün bir izzet ve şerefe mazhar kılmışızdır” [14]  buyurmaktadır.

“Ey îmân edenler, müşrikler ancak bir necistir” [15] âyet-i kerî­mesine gelince buradaki necaset, şerîat sahibinin takdir buyurmuş oldu­ğu manevî bir necisliktir. Yoksa müşrikin şahsının, domuzun necaseti an­lamında bir necisliği yoktur.

Temiz şeylerden biri de cansız olan, içinde hayattan eser bulunma­yan ve canlı bir cisimden kopmamış olan maddelerdir. Bunlar da iki kıs­ma ayrılır:

1- Katı maddeler,

2- Sıvı maddeler.

Katılara örnek olarak yeryüzünün tüm parçalarını, altın, gümüş, ba­kır, demir, kurşun ve benzeri yerden çıkan madenleri gösterebiliriz. Uyuş­turucu da olsalar bütün bitkiler bu kategoride mütalaa edilmektedirler.

Uyuşturuculara müfsid bitkiler adı verilmektedir. Müfsid olanlar, in­sana neşe ve keyif vermeksizin aklını kaybettirirler. Ama duygularını kay­bettirmezler. Afyon ve esrar gibi... Bir kısmı da insanı uyutarak hem aklı­nı hem de duygularını kaybettirirler. Zehirli bitkiler gibi... Bu bitkileri kul­lanmak her ne kadar akla, duygulara ve diğer şeylere zararlı iseler de haddi zâtında birer madde olarak temizdirler.

Sıvılara örnek olarak da su, zeytinyağı, şekerkamışından elde edilen sıvı, çiçeklerden elde edilen sular, esans ve sirke gösterilebilir. Bütün bu saydıklarımız necis bir şeye bulaşmadıkça temiz maddelerdir. Her canlı­nın gözyaşı, teri, salyası ve sümüğü de yukarıda saydığımız temiz sıvı mad­delerden sayılır. Ki mezheplerin bu konudaki detaylı görüşleri aşağıya alın­mıştır.



Şafiiler dediler ki:  Bu sayılan sıvılar, eti yensin yenmesin, eğer te­miz bir hayvandan meydana gelmişse temizdir. Bunlara göre yılan ve akre­bin zehiri de temizdir.

Malikiler dediler ki:  Salya, uyku veya uyanıklık halinde ağızdan akan şeydir. Ki tartışmasız olarak bu temizdir. Ama mideden çıkıp ağıza gelen suya gelince bu necistir. Renginden ve kokusundan tanınır. Sarımtırak ve pis kokuludur. Eğer bir kişide bu su devamlı olarak görülüyorsa o, bu neca­setten ötürü ibâdetlerini yapma ruhsatını kaybetmez. Ama eğer devamlı görülmüyorsa, temizlenmesi zarurîdir.

Hanbeliler dediler ki: Eti yensin yenmesin bütün hayvanların göz­yaşı, teri, salyası ve sümüğü temizdir. Ancak eti yenmeyen hayvanlar der­ken bunların da kedi kadar veya ondan daha küçük olması ve bir de necis hayvanların yavrusu olmamasını şart koşmuşlardır.

Hanefiler dediler ki: Canlıların teri ve salyası, temizlik ve pislik ba­kımından o canlının içtiği suyun artığı hükmündedir. Bu husus ileride de an­latılacaktır.



Bozulmamış yumurtalar temizdir. İnsanın veya eti yenen hayvanın bo­zulmamış sütü de temizdir. Ama canlılar, ister insan olsun ister hayvan hepsi de yaratılış bakımından temizdirler. Ancak mezheblere göre farklı olan bazı hususlar aşağıda açıklanmıştır.



Şâfiîler ve Hanbeliler dediler ki: Köpek, domuz, bunların iki­sinden doğan veya başkalarıyla çiftleşerek bunlardan doğan hayvanlar ha­ramdır. Hanbelîler ek olarak derler ki:  Yaratılış itibariyle kediden daha iri olup da eti yenmeyen hayvanlar da böyledirler.

Hanefiler dediler ki:  Domuzdan başka necis bir hayvan yoktur.

Malikiler dediler ki: Vücûd itibariyle necis olan hiç bir hayvan yok­tur. Köpek, domuz ve bunlardan doğanların hepsi temizdir.



Balgam, safra ve sümük, eti yenen hayvanın -şer´î usule göre kesil­mesinden sonra olmak kaydıyla- öd suyu temizdir. Öd suyu, hayvanın ka­raciğerinin yanında belli bir yerde küçük bir torbacık içinde bulunan sarı bir sudur. Bu su ve torbası temizdir.



Şâfiîler dediler ki: Öd suyu, dolayısıyla keseside necistir. Ancak işkembe de olduğu gibi yıkamakla temizlenebilir. Çünkü işkembenin içindeki su necis olduğundan dolayı işkembe de necis olmakla, ancak yıkanmakla temizlenmektedir.

Hanefiler dediler ki: Her hayvanın öd suyu onun sidiği hükmündedir. Eti yenen hayvanlarda öd suyu muhaffef necaset, eti yenmeyen hayvanlarda ise öd suyu muğallez necaset olarak kabul edilmektedir. Öd kesesi de hüküm bakımından öd suyuna bağlıdır.



Zîrâ bu su ve torba, kesilen hay­vanın bir parçası olup temizlik açısından ona bağlıdır.

Deniz hayvanının ölüsü de temizdir. Bu hayvan timsah ve kurba­ğa gibi uzun müddet karada yaşamış olsa bile temizdir.



Şâfiîler ve Hanbeliler dediler ki: Deniz hayvanlarının bir kıs­mı meselâ timsah, su kurbağası ve su yılanı temiz olma hükmünden ayrı tu­tulmalıdırlar. Bunlar necis hayvanlardır. Bunların dışındaki deniz hayvan­larının tümünün ölüleri temizdir.



Deniz kaplumba­ğası da temizdir. Ölen deniz hayvanı köpek, domuz veya insana benzese de ister karada ister denizde ölmüş olsun, ister kendiliğinden ölmüş, is­ter başkaları tarafından öldürülmüş olsun, yine temizdir.

Peygamber (s.a.s.) Efendimizin şu hadîs-i şerîfi bu hususta bizim için dayanak teşkil etmektedir:

“Bize iki ölü ve iki kan helâl kılındı: Balık ve çekirge, ciğer ve dalak”.[16]

Akacak kanı olmayan kara hayvanlarının ölüsü de temizdir. Karasi­nek, çekirge, karınca, pire ve güve örnek olarak gösterilebilir.



Şafiiler dediler ki: Yukarıda sayılan çekirge dışındaki hayvanların ölüleri necistir.

Hanbeliler dediler ki: Yukarıda sayılan hayvanların ölüleri temiz sayılır. Yaralarda oluşan kurtçuklar da necasetten ürememiş olmak kaydıy­la temiz sayılırlar.



Şarap da sirkeye dönüşürse helâl olur. Mezheblerin bu husustaki detaylı görüşleri aşağıya alınmıştır.



Malikiler dediler ki: Şarap daha önce içine başka bir necaset düşmemişse, isterse başka birinin etkisiyle olsun sirkeye dönüşürse veya taşlaşırsa temiz olur. Buna bağlı olarak içinde bulunduğu kap da temizlenmiş olur.

Hanefiler dediler ki:  Şarap başka bir şeye dönüştüğünde, meselâ sirkeleştiğinde, sarhoş ediciliği ve acılığından ibaret olan şaraplık vasfı kay­bolduğu gerekçesiyle helâl olur. Buna bağlı olarak içinde bulunduğu kap da temizlenmiş olur. İçine balık, su ve tuz gibi bir madde atmakla veya yanında ateş yakmakla da olsa sirkeleştirilmesi caiz olur. Şarapla sirke karışıp ekşiyince bu karışıma giren şarap, sirkeden daha çok olsa bile temiz olmuş olur. Üzüm şırasına fare düşüp de şişmeden çıkarılmış ve bu şıra daha sonra şa­rap hâline gelmiş olur da yeniden sirkeye dönüşür veya dönüştürülürse te­miz olur.

Şafiiler dediler ki: Daha önce içine ayrı bir necaset düşmemişse ve bir de kendiliğinden sirkeye dönüşürse temiz olur. Necaset içine düşer düş­mez hemen çıkarılmış olsa bile yine temiz olmaz. Ayrıca şarabın sirkeye dönüşmesi esnasında içinde temiz bir şey bulundurmamak da şarttır. Çünkü bu temiz şey, şaraptan ötürü pis olur. Şarap sirkeye dönüştükten sonra te­mizlenince bu defa pislenmiş olan bu şey sirkeleşen sıvıyı pisler. Ama ayıklaması çok zor olan; meselâ üzüm çekirdeği gibi şeyler bu temizlenme işlemi esnasında şaraba bağlı olarak temizlenirler. Bu arada şarabın kabı da temiz­lenmiş olur.

Hanbeliler dediler ki:  Şarap, kendiliğinden sirkeye dönüşürse te­miz olur. Sirkeleştirme kastı olmaksızın şarabı güneşten gölgeye veya gölge­den güneşe, ya da bir kaptan başka bir kaba nakletmekle de sirkeleşirse yine temiz olur. İçinde bulunduğu kap da temizlenmiş olur. Kabı başka bir necâsetle kirlenmişse temiz olmaz.

Özetleyecek olursak Mâliki ve Hanefîler, şarabın ister kendiliğinden, is­terse başkalarının etkisiyle olsun, sirkeye dönüşmesi hâlinde temiz sayılması hususunda ittifaka varmışlardır. Ancak sirkeleşmeden önce içine başka bir necasetin düşmesi husûlünda ihtilâf etmişlerdir. Şöyle ki: Mâlikîler, bu du­rumda şarabın temizlenmeyeceğini ileri sürmüşlerdir. Hanefîlerse, tefessüh etmeden necasetin çıkarılmasından sonra sirkeleşirse temiz olur demişlerdir. Şafiî ve Hanbelîler, kendiliğinden sirkeleşmesi hâlinde temiz olacağında gö­rüş birliği etmişlerdir. Ama başkasının etkisiyle sirkeleşirse temiz olmaz de­mişlerdir. Ayrıca sirkeleşmeden önce içine bir necaset düşmüşse de temiz ol­amayacağı hususunda ittifak etmişlerdir.



Şer´î usûlle kesilmiş eti yenen hayvanların kılı, yünü ve tüyü temiz­dir. Eti yensin yenmesin canlı, ölü bütün hayvanların tüyü; ister üzerlerin­de olsun ister olmasın -ama yolunmuş olmamak kaydıyla- temizdir. Mez­heblerin buna ilişkin detaylı görüşleri aşağıya alınmıştır.



Malikiler dediler ki:  Eti yensin yenmesin, canlı olsun olmasın bü­tün hayvanların (köpek veya domuz olsa bile) yukarıda anılan parçaları te­mizdir. Bu parçalar ister hayvanın vücûdu üzerinde bulunsun, ister kırkmak, tıraş etmek, kesip kısaltmak, hamam otuyla hayvanın üzerinden giderilmiş olsunlar temizdirler. Yalnız yolunmamış olması şarttır. Çünkü bu saydığı­mız şeylere hayat ve canlılık nüfuz etmemiştir. Bunlar yolunurlarsa kökleri necis, geri kalan kısımları ise temizdir. Kesilmemiş hayvanın kamış şeklin­deki kanat kemikleri de necistir. Ama bu kemikler üzerinde biten saça ben­zer ince tüyler kesinlikle temizdir.

Hanefiler dediler ki: Domuz dışında yukarıda geçen hususlarda Mâlikîlerle görüş birliği içindedirler. Çünkü domuzun kılı ister sağ, ister ölü, ister kendisine-bitişik, ister kendisinden koparılmış olsun necistir. Zira bu, asıl itiba­riyle necistir.

Şafiiler dediler ki:  Yukarıda anılan şeyler, eğer eti yenmeyen bir hay­vana ait iseler necistir. Eti yenen ve fakat ölü bir hayvana ait iseler yine necistirler. Ancak bu şeyler, sağ olsun ölü olsun insana ait iseler temizdirler. Bu şeyler, yolunarak koparılmış veya köklerinde bir hastalık ya da kan gö­rülmüşse veya yolunurken örfen bir kıymeti olmayan çok az miktarda bir et parçası da beraber kopmuşsa, kökleri necis, geri kalan kısımları temizdir. ma yolunurken beraberinde örfen değeri olan bir et parçası kopmuş ise bu, ona bağlı olarak necis olur.

Hanbeliler dediler ki:  Yukarıda sayılan şeyler, canlı olsun, ölü ol­sun eti yenen bir hayvana ait iseler temizdirler. Eti yenilmeyip de canlıyken temiz olduğuna karar verilen kediden küçük cüsseli ve necasetten türememiş olan hayvanlara ait iseler yine temizdirler. Ölü hayvanın tüylerinin derideki dipleri de necistir. Bu tüyler ondan ayrılmamış olsalar bile... Temiz olan canlı hayvanın tüyleri, yolunmamış olmak kaydıyla derideki tüy dipleri temizdir. Yolunursa kökleri necis, geri kalan kısımları temizdir.[17]