> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Dört Mezheb Fıkhı > Talâkın Zaman Veya Mekâna İzâfe Edilmesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Talâkın Zaman Veya Mekâna İzâfe Edilmesi  (Okunma Sayısı 2074 defa)
03 Mart 2010, 15:47:57
Eflaki
Gökte oturan melek
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.997


« : 03 Mart 2010, 15:47:57 »



Bir kimse karısına: "Sen falan günde veya falan ayda boşsun" diye­rek talâkı bîr zamana izafe ederse, veya "sen, kendi beldende ya da Mı­sır´da boşsun" diyerek talâkı bir mekâna izafe ederse, mezhebierin aşa­ğıda belirtilen ayrıntılı görüşleri çerçevesinde talâk gerçekleşir.

(25) Hanefîler dediler ki: Talâkın kendisine izafe edildiği zaman, bazan gelecek, bazan geçmiş ve bazan da şimdiki zaman olur. Bazan tek zamana, bazan da iki zamana izafe edilir. Gelecek zamana izafe edilmesine örnek ola­rak, kocanın karısına: "Sen yarın boşsun" demesini gösterebiliriz: Bu du­rumda yarınki günün ilk anının girişinde, -ki bu, tan yerinin ağarması anıdır-sözü edilen kadın kocasından boşanır. Koca,boşama sözünü telâffuz ettiğin­de, günün son anını kasdettiğini söylerse, bu iddiası yargı bakımından onan-maz. Ama diyâneten onaylanır. Ama karısına "sen, yarınki günde boşsun" demesinde hüküm farklı olur. Bu durumda koca, bu sözü söylerken, karısını günün son anında boşamayı kasdettiğini iddia ederse, bu iddiası hem yargı bakımından, hem de diyâneten onaylanır. Çünkü "sen yarınki günde boşsun" cümlesinin arapça karşılığı olan "enti tâlikun fi´I-ğadi" cümlesindeki "fî"edatı, kadının günün bir bölümünde boşanması anlamını ifade etmektedir. Bu bölüm, günün son bölümü de olabilir. Talâkın biri şimdiki, diğeri de ge­lecek zamana olmak üzere iki zamana izafe edilmesine örnek olarak da, ko­canın karısına söyleyeceği, "sen yarın, bugün boşsun" sözünü gösterebiliriz. Bu durumda birinci lâfız geçerli kılınır, ikincisi lağvedilir. Kadın, yarın boşa­nır. Karısına "sen, bugün yarın boşsun" derse, karısı bugün boşanmış olur. Karısına, zamanlar arasına atıf harfi koyarak "sen bugün ve yarın boşsun derse, bu sözüyle sadece bir talâk gerçekleşir. Çünkü atıf harfi, her ne kadar birbirine atfedilen iki şeyin birbirinden ayrı olmalarını gerektiriyorsa da, bu cümleyi söylerken boşamaya bugün başlandığı için, kadın yarın boşanır. Çünkü bugün boşanan, yarın boşanır. Yarın, bir başka talâkın vâki olması anlamsız olur. Ama bunun tersi olur da karısına, "sen, yarın ve bugün boşsun" derse, iki talâkla boşanır. Çünkü yarınki günde boşanması, bugün de boşanmasını gerekli kılmaz. "Sen, gece ve gündüz boşsun" derse, yine tek talâkla boşa­nır. Çünkü geceleyin boşanan, geceden sonraki gündüzde de boşanır. Gece vaktindeyken "sen, gündüz ve gece boşsun" derse, iki talâk lâzım gelir. Çün­kü gündüzleyin boşanması, gündüzden önceki gecede de boşanmasını gerek­li kılmaz. "Sen, bugün ve ay başında boşsun" derse, bir talâkla boşanır. Bi­lindiği gibi bugünde boşanması, bugünden sonraki zamanda da boşanması­nı gerekli kılar.

Özet olarak talâkı, biri şimdiki, diğeri gelecek olmak üzere iki zamana izafe eder ve şimdiki zamanla başlarsa, bîr talâk gerçekleşir. Yani bugün ve yarınki gün gibi teaddüt etmez. Yine gece ile, geceden sonraki gündüz gibi teaddüt etmez. Ama talâka gelecek zamanla başlarsa, iki talâk lâzım gelir. Çünkü gelecek zamandaki boşanması, şimdiki zamanda boşanmasını gerek­tirmez. Şu da var ki; karısına "sen bugün ve yarınki gün geldiğinde boşsun" derse, iki talâk lâzım gelir. Biri hemen şimdi, diğeri de yarınki gün olduğun­da gerçekleşir. Çünkü "geldiğinde" kelimesini söylemekle boşamayı yarının gelmesi şartına bağlamış olmaktadır. "Yarınki gün geldiğinde" sözünü, "sen bugün boşsun" sözüne atfetmiştir. Atfedilen, üzerine atfedildiği şeyden baş­ka birşeydir. Böylece iki talâk vâki olmaktadır. Biri derhal vâki olmakta; di­ğeri de yarının gelmesi şartına bağlanmaktadır. Bu durumda bir talâkın vâki olması mümkün değildir. O bir talâk, bu günün talâkıdır. Çünkü şimdiki za­manda kesinleşen talâkın, gelecek zamana bağlanması sahih olmaz. Bu du­rumda tek talâkın vâki olması mümkün değildir. Çünkü atfedilen, üzerine atfedildiği şeyden başka bir şeydir. Bu durumda iki talâk vâki olur: Biri der­hal gerçekleşen talâk, diğeri de yarının gelmesi şartına bağlanan talâktır. Ka­rısına "sen boşsun. Hayır belki yarın" derse, yine iki talâk gerçekleşir: Biri derhal, diğeri yarın vâki olur. Çünkü "sen boşsun" sözüyle, bir talâk ger­çekleşir. Bu sözün "hayır" kelimesiyle iptal edilmesi mümkün değildir. "Belki yarın sözüyle de bir talâk daha meydana gelir.

Kadınla aslında bugün evlenmiş olduğu halde, talâkı geçmiş zamana izafe ederek: "Sen dün boşsun" veya "sen, seninle evlenmemden önce boşsun" dîyen kimsenin bu sözü geçersizdir. Çünkü boşamayı, nikâha sahip olmadığı bir zamana izafe etmiştir. Ama dün ya da daha önce evlenmiş olup da "seni dün boşadım" demesi durumunda, hüküm bundan farklı olur; boşanma ger­çekleşir. Çünkü bu durumda kadını, nikâhına sahip olduğu bir zamanda bo-şamiştır ve geçmişteki ifâde, şimdiki ifâde gibidir. "Sen, dün ve bugün boşsun" derse, önceki kural uyarınca talâk birden fazla olur. Kural şudur: "Talâkın iki zamana izafe edilmesi ve şimdiki zamandan başka bir zamanla başlan­ması durumunda, talâk teaddüd eder." Denebilir ki: Bunu illet olarak ileri sürmüşler ki; talakın gelecek zamanda vâki olması, şimdiki zamanda vaki olmasını gerektirmez. Birkimse, karısına: "Sen, yarın ve bugün boşsun" derse, iki talâk lâzım gelir. Çünkü yarın boşanması, şimdi boşanmasını gerektir­mez. Ama bunun tersi böyle değildir. Anılan gerekçe burada sözkonusu edi­lemez. "Sen, dün ve bugün boşsun" derse, bunun için denilir ki: Dün vâki olan talâk, bugün de vâki olur. Ama "Sen, yarın ve bugün boşsun" derse, bunun için denilir ki: Dün vâki olan talâk, bugün de vâki olur. Ama "Sen, yarın ve bugün boşsun" demesi durumunda hüküm bunun tersine olur. Bu durumda bir talâk vâki olur. "Sen bugün ve dün boşsun" demesi durumun­da iki talâk vâki olur. Çünkü talâkın bugün vâki olması, dün vâki olmasını gerektirmez. Kaldı ki dün, bugünden öncedir. Dün, bugüne göre şimdiki za­man gibidir. Yukarıda anılan kural, boşamaya şimdiki zamanla başlamanın, talâkın teaddüdünü değil, birliğini gerektirmektedir. Elimizdeki: "Sen, dün ve bugün boşsun" örneğinde talâka şimdiki zamanla başlanmıştır. Dolayı­sıyla talâk teaddüd etmez. Eğer: "Bugünde gerçekleşen talâk, dünde gerçek­leşmez; dolayısıyla biri bugün, diğeri dün olmak üzere iki talâk lâzım gelir" denirse, cevaben deriz ki: Bate´vile göre "Sen, dün ve bugün boşsun" sö­züyle: "Sen bugün ve dün boşsun" sözü arasında bir fark yoktur. Çünkü bu cümlelerin ikisi için de "bugün vâki olan talâk, dün vakî olan talâktan baş­ka bir talâktır" denilebilir. Şunu da belirtelim ki; talâka dün ile başlamaya nisbetle problem hâlâ varlığını devam ettirmektedir. Bu, şimdiki zamanla ta­lâka başlamaktır. Bunun gereği olarak da talâk teaddüd etmez. Gerçek şu ki; karısına: "Sen, dün ve bugün boşsun" derse, bu sözle bir talâk vâki olur. Çünkü dün boşanan, bugün boşanır. Karısına "Sen, bugün ve dün boşsun" derse, iki talâk vâki olur. Böyle demekle, "sen, bugün bir talâkla boşsun. Bun­dan önce dün de bir talakla boşsun" demiş gibi olur. Anılan kurala gelince o, bugün ve yarın gibi şimdiki zamanla gelecek zamana nisbetledir.

Talâkı, geçmişteki belirsiz bir zamana izafe eder, meselâ karısına: "Ben yaratılmadan..." veya "Sen yaratılmadan önce boşsun" yahut "Ben çocuk­ken seni boşadım" derse, bu söz geçersiz kılınır ve bununla talâk gerçekleş­mez. "Ben uyurken seni boşadım" veya "ben deliyken seni boşadım" demesi durumunda da aynı şekilde hiçbir şey gerçekleşmez. Bu sözler, talâkı inkâr anlamını taşımaktadır. Çünkü bu durumdaki insanların talâkları yoktur. "Ölü­mümle..." veya "Senin Ölümünle birlikte sen boşsun" derse, yine aynı şekil­de bu söz geçersiz olur ve talâk vâki olmaz. Çünkü talâkı, kadının boşanma­ya mahal olmayacağı ve kendisinin de boşamaya ehil olmadığı bir zamana izafe etmiştir. "Ölümümden iki ay veya daha fazla bir süre önce boşsun" der ve bu boşama yemininden itibaren iki ay geçmeden önce ölürse, karısı bo­şanmaz. Çünkü talâkın vukuu için, ölümünden önce iki ayın geçmesini şart koşmuştur. Kendisi, bu şartın tahakkukundan Önce öldüğü için talâk vâki olmaz. Ama üzerinden iki ay geçmesi durumu üzerinde ihtilâf edilmiştir. Ebû Hanîfe, bu durumda kadının bu kocadan boşanacağını söyler. Yalnız talâkın vukuu, sadece ölüme bağlanmaz. Sırf ölüm anında talâk vâki olmaz. Aksi­ne, talâkın vukuu, ölümden Önce belirtilen süreye dayanmaktadır. Kadının boşandığına hükmetmek, her ne kadar ölüm anında olacaksa da, boşanma, boşama yemininin edildiği andan itibaren başlayan iki aylık sürenin evveline dayanmaktadır. Fıkıh usûlcülerinin ıstılahında dayanma (istinad), müddetin tamamı boyunca mahallin (boşanan kadının) var olması kaydıyla hükmün, öncesine dayanarak şimdiki zamanda sabit olmasıdır.

Buna zekâttan da bir başka örnek verebiliriz. Nisab miktarı bir malın üzerinden bir yıllık bir süre geçtiğinde zekâtını vermek vâcib olur. Ama se­nenin dolması esnasında zekâtın vâcib olması, malın sene başından beri mev-cud olması şartına dayanmaktadır. Hükmün sabit olması -ki o, nisab mikta­rını bulan malın zekâtının verilmesidir- bir senelik zamanın geçmesi kaydına dayanmaktadır. Öyle ki, bu malın üzerinden bir senelik zaman geçmezse, ze­kât vermek vâcib olmaz. îmam Muhanımed´le Ebû Yûsuf´a gelince, onlar derler ki: Kadın, kocanın belirttiği ilk süreye dayanmadan ve sırf kocanın ölü­müne bağlı kalmadan boşanır. Ölüm vaktinde kocanın, boşama ehliyetine sahip olmadığı için, boşaması geçersiz olur ve boşamasıyla da talâk vâki ol­maz. "İktisar", istinad karşüığındadır ki, o da ölüm öncesi zamana bakmak­sızın hükmün, yani boşanmanın halde sabit olmasından ibarettir. Şunu da kaydedelim ki, bu ihtilâf bir semere vermemektedir. Evet bazıları derler ki, -imamın görüşüne göre- kadın, ölen bu kocasına mirasçı olamaz. Çünkü O (Ebû Hanîfe), kadının koca tarafından belirtilen sürenin evvelinde boşandı­ğını kabul etmiştir. Kocanın ölümü esnasında kadının boşanışının üzerinden en az iki aylık bir süre geçmiş bulunmakta ve iddeti de tamamlanmış olmak­tadır. Çünkü kadın, bu iki aylık süre içinde üç hayız görür ve böylece iddeti tamamlandıktan sonra, kocası ölmüş bir kadın durumuna girmiş olur. Koca­sının mirasında hak sah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Talâkın Zaman Veya Mekâna İzâfe Edilmesi
« Posted on: 25 Nisan 2024, 23:10:19 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Talâkın Zaman Veya Mekâna İzâfe Edilmesi rüya tabiri,Talâkın Zaman Veya Mekâna İzâfe Edilmesi mekke canlı, Talâkın Zaman Veya Mekâna İzâfe Edilmesi kabe canlı yayın, Talâkın Zaman Veya Mekâna İzâfe Edilmesi Üç boyutlu kuran oku Talâkın Zaman Veya Mekâna İzâfe Edilmesi kuran ı kerim, Talâkın Zaman Veya Mekâna İzâfe Edilmesi peygamber kıssaları,Talâkın Zaman Veya Mekâna İzâfe Edilmesi ilitam ders soruları, Talâkın Zaman Veya Mekâna İzâfe Edilmesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes