> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Dört Mezheb Fıkhı > Sefihin Kısıtlılık Altına Alınması
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sefihin Kısıtlılık Altına Alınması  (Okunma Sayısı 2162 defa)
08 Şubat 2010, 17:08:02
Eflaki
Gökte oturan melek
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.997


« : 08 Şubat 2010, 17:08:02 »




Tıpkı çocuk ve deli gibi, sefih de kısıtlılık altına alınır. Sefihin tanımı ve onunla ilgili hükümlerin açıklanması hususunda mezhebler, tafsilâtlı görüşleri ileri sürmüşlerdir.

(20) Hanefîler: Bu mezhebin müftâbih görüşüne göre sefih, kısıtlılık al­tına alınır. Önce de belirtildiği gibi, muhtar olan görüş budur. Sefih şöyle tanımlanır: O, malının idaresini iyi yapamayan, helal olmayan yerlere ve boş şeylere sarfeden, malında savurganlık ve israf ile icraatta bulunan kimsedir. Malı şarkıcılara, oyunculara vermek; güvercin, horoz ve benzeri hayvanları yüksek fiyatla satın almak, kumar ve benzeri şeyler gibi akıl ve şeriatın ge­rektirmediği yerlere sarfetmek; medrese, mescid, hastahâne ve benzeri bina­ları yaparak hayır yoluna sarfetmek, kısıtlılığı icâb ettiren israftandır. Medrese, mescid ve hastahâne yaptırmak gibi malını hayır yollarına sarfeden kişi de sefih sayılır Ve kısıtlılık altına alınır. Zîra Cenâb-ı Allah, mâlî durumu elver­diği takdirde insanı hayır yapmakla mükellef kılmıştır. Yani insan malım hayır yoluna, iflâs etmeyecek şekilde sarfetmelidir. Yoksa sarfedip de iflâs etmesi halinde sefih sayılır. Kuvvetli görüşe göre hâkimin hükmü olmadan sefih üze­rine kısıtlılık konulamaz. Kısıtlılığın, konmasından önce tasarrufta bulunursa, tasarrufu geçerli olur; sahih olarak vâki olur. Reşid olursa, rüşdü de ancak hâkimin hükmüyle sabit olur. İmam Muhammed der ki: Onun kendi malını ifsad etmesi, kısıtlılık altına alınmasını gerekli kılar. Malında uygun davra­nışlar içinde bulunmaya başlaması da kısıtlılığın çözülmesini icâb ettirir ve bunun için hâkimin hükmüne de gerek kalmaz. Bilindiği gibi İmam-ı Âzam, hür ve akıllı kimsenin, sefih bile olsa kısıtlılık altına alınmasının caiz olma­yacağını söyler. Ancak hür ve akıllı kimsenin, bulûğa erdikten sonra da rüş­dü sabit olmazsa, malı, yirmibeş yaşına varmadıkça kendisine teslim edilmez. Bulûğdan sonra bu yaşa varmadan kendi malında tasarrufta bulunursa, ta­sarrufu geçerli olur. Çünkü o kısıtlılık altında değildir. O, ancak te´dip ve menetmek amacıyla kendi malında tasarrufta bulunmaktan alıkonulmuştur. Ama bu müftâbih görüş değildir.

Kısıtlılık altındaki sefihin hükmü, satma ve satın alma gibi feshe muh­temel ve ciddiyetsizliğin iptal edeceği tasarruflarda, mümeyyiz çocuğun hükmü gibidir. Nikâh, talâk ve köle azad etmek gibi feshe muhtemel olmayan ve ciddiyetsizliğin de iptal etmediği tasarruflara gelince, baliğ olan sefihin bu alanlardaki tasarrufunun geçerli olacağı hususunda ihtilâf yoktur. Sefih ev­lendiğinde, evlenme akdi gerçekleşir. Sonra o, fazla miktarda mehir belir­lerse, ancak mehr-i misli ödemekle yükümlü olur. Fazlası geçersiz olur. Gerdeğe girmeden önce karısını boşarsa, belirttiği mehrin yansım vermesi vâcib olur. Boşarsa, talâkı geçerli olur. Azad ederse, azad edişi geçerli olur. Ancak kölenin, kendi kıymetini vermek için çalışması gerekir. Aynı şekilde zekât gibi mâlî ibâdetler de sefihe vâcib olur. Zekât malını ayirdetmesi için kadi´nın, ona malını vermesi gerekir. Çünkü zekât, niyetin zorunlu olduğu bir ibâdettir. Ama malı kendisine teslim ederken, zekâttan başka yerlere sar-fetmesin diye kadı, kendisiyle beraber emin bir kimseyi de gönderir.

Hac da böyledir. Sefihin haccetmesi farzdır. Haccettiği takdirde bu ibâ­deti sahih olur. Diğer ibâdetler de böyledir. Çocuğa gelince, her ne kadar yaptığı takdirde sahih olsa da ibâdetler onun üzerine farz değildir. Eğer mi­rasçısı varsa, sefihin, malının üçte biriyle vasiyette bulunması sahih olur. Yal­nız, yoksullara ve miskinlere sarfedilmesi; hastahâne, köprü, mescid ve benzeri binaların yapılması gibi hayır yollarına sarfedilmesini vasiyet etmesi şarttır. Ama oyun salonu ve kulüp inşâ etmek gibi bir vasiyette bulunursa, vasiyeti geçersiz olur. Çocuğa gelince, onun vasiyeti geçerli olmaz. Kısıtlılık altına alındıktan sonra kısıtlılığı çözülmese de yeni bir mal kazandığında, kendi ik­rarıyla muamele görür. Meselâ sefih kişi, kısıtlandıktan sonra bir kimsenin kendisinde kısıtlılık esnasında malı bulunduğunu ikrar ederse, şahsın, ala­cağını bu yeni maldan alması caiz olur. Kısıtlılığı çözülmemiş olsa bile o şa­hıs, bu yeni maldan alabilir. Sefihlik nedeniyle kısıtlılık altma alınan sefihe gelince, onun kısıtlılık altındayken ikrarı muteber olmaz. Kısıtlılık esnasın­da da, kısıtlılıktan sonra da ikrarı geçerli olmaz. Bu ikrarı, kısıtlılık esnasın­da kazandığı malında da olsa, kısıtlılık sonrası kazandığı malında da olsa, geçerli değildir.

Mâlikîler dediler ki: Sefihlik, savurganlık yapmak ve malda İyi ta­sarrufta bulunmamaktır. Erkek olsun kadın olsun, bir şahıs bu vasıflarla ni­telenirse onun kısıtlılık altına alınması gerekir. Bulûğa erdikten bir sene sonra gibi kısa birzarnan sonra kendisinde sefihlik meydana gelirse, onu kısıtlılık altına almak, babasının hakkıdır. Zîra bu zaman, bulûğa yakın olan bir za­mandır. Dolayısıyla o, çocuk hükmündedir. Önce de belirtildiği gibi, çocu­ğu kısıtlılık altına almak babanın hakkıdır. Ama onda bulûğdan bir seneden fazla bir zaman sonra sefihlik meydana gelirse, onu kısıtlılık altına almak, ancak hâkimin hükmüyle olur. Erkek sefih, kısıtlılık altına alınmazdan ön­ce tasarrufta bulunursa, bu birkaç hususu kapsar:

1- Sefihliğin onda, buluğdan önce meydana gelmiş, bulûğdan sonra da devam etmiş olması, onun babasının veya vasisinin bulunması. Bunun hük­mü şöyledir: Bu kişinin kısıtlılık hali, yeniden çözme ve kısıtlılık altına al­maya gerek kalmaksızın devam eder. Daha önceleri de belirtildiği gibi tasarruflarında söz hakkı velîsinindir.

2- Kendisi küçük iken sefihliğe mâruz olup sefih halde bulûğa ermesi, yetim olup baba veya vasisinin bulunmaması, hâkimin de onun için bir kay-yum tâyin etmiş olmaması. Böylesine, "mühmel sefih" denir. Bunun hük­mü de şöyledir: Bu kişinin bulûğdan sonra ve kısıtlılık altına alınmadan önce yaptığı tasarruflar, kuvvetli görüşe göre geçerli olarak vâki olur. Çünkü ta­sarrufun geçerli olmamasının illeti, kısıtlılıktır. Kısıtlılık ortadan kalkınca, tasarruf geçerli olur. Üzerine kısıtlılık konulduğunda, ancak hâkimin çöz­me hükmüyle kısıtlılığı kalkar. Reşid de olsa bu hükme tâbidir.

3- Bulûğdan sonra kendisinde sefihliğin meydana gelmesi ve kısıtlılık altına alınmazdan önce tasarrufta bulunması. Bu şekilde tasarrufu geçerli olur. Ama o, babasız ve vasîsiz bir yetim çocuk iken hâkimin kendisi için bir vasî tâyin etmesinden önce tasarrufta bulunursa, ihtilafsız olarak tasar­rufu bâtıl olur. Velîsiz olan sefihe ve bâliğa kadın -ki buna "mühmele" denir-tasarrufta bulunursa; bazıları onun fiillerinin erkeğinki gibi geçerli olduğu­nu söylemişlerdir. Bazıları da evlenip, kocası kendisiyle gerdeğe girmedikçe ve bir müddet kendisiyle birlikte ikâmet etmedikçe ve böylece durumu reşid-liğe hamledİlmedikçe fiilleri ve tasarruflarının geçerli olmayacağı görüşün­dedirler. Ancak kocasının kendisiyle yapacağı ikâmetin müddetini takdir hususunda ihtilâf edilmiştir. Bazılarının naklettiğine göre, bu müddetin tak­dirinde amel edilecek ölçü, kocasının evinde iki veya üç sene kadar bir za­manın geçmesidir. Bu süreden önce tasarrufta bulunursa, tasarrufu geçerli olmaz. Evlenmedikçe fiilleri geçerli olmaz. Ancak evlenmeye elverişli olma­yacak bir yaşa vardığında, evlenmemiş olsa da artık fiil ve tasarrufları geçerli olur. Bu yaşın kaç olacağı hususunda ihtilâf edilmiştir. Bazıları, kırk yaş olduğunu söylerken, bazıları da elli ile altmış yaş arası olduğunu söyle­mişlerdir.

Babası veya vasîsi bulunan küçük yaştaki kadına gelince, bilindiği gibi o, babası veya vasisinin kısıtlaması altındadır. Önce belirtilen şartlan hâiz olmadıkça kısıtlılığı çözülmez ki, bu şartlar da bulûğ ve rüşddür. -Rüşd, malım zayi olmaya karşı koruması anlamındadır- Buna ek olarak evlenmesi ve ko­casının kendisiyle gerdeğe girmesi, ayrıca iki veya daha fazla sayıdaki âdil şahidin onun kendi malında iyi tasarrufta bulunduğuna tanıklık etmeleri de şarttır. Kocası kendisiyle gerdeğe girmezse, iki âdil şahit onun reşid olduğu­na tanıklık etseler bile, kısıtlılığı devam eder. Bu sayılan şartların gerçekleş­mesi durumunda kısıtlılığı kalkar ve mûtemed görüşe göre fiilleri de geçerli olur. Bazıları derler ki kocasının kendisiyle gerdeğe girmesinin üzerinden bir sene geçmedikçe ve fou bir seneden sonra şahitler, onun tasarrufa ehliyet­li olduğuna tanıklık etmedikçe kısıtlılığı kalkmaz. Diğer bazı kimseler, bun­lardan daha başka bazı şartlar ileri sürmüşlerdir. Bu küçük yaştaki kadının anılan şartları taşımasından sonra kısıtlılığının kalkması için babasının -velisi eğer babası ise- kısıtlılığı çözmesine gerek kalmaz. Babası, kendisinin velîsi değilse, kısıtlılığının kalkması için kısıtlılığını babasının çözmesine ihtiyaç doğar. Kısıtlılığı çözmenin şekli, vasinin iki veya daha fazla sayıdaki âdil kim­selere şöyle demesidir: "Kefaletim altında bulunan falan kimsenin kısıtlılı­ğını çözdüğüme şahit olun. Ben onu, tasarruflarında serbest bıraktım; idaresine kendisini mâlik kıldım. Çünkü bence o reşid olmuştur, malım mu­hafaza edebilir."

Baba, bulûğa erdikten sonra gerdekten önce de, sonra da, rüşdünü şa­hitlerden öğrenmese bile kızının kısıtlılığını çözme hakkına sahiptir. Vasiye gelince o, gerdekten sonra kızın rüşdünü şahitlerden öğrenmese bile kısıtlılı­ğını çözebilir. Kadı´nın tâyin ettiği kimseye gelince, kuvvetli görüşe göre o, gerdekten önce kesinlikle kısıtlılığı çözme hakkına sahip değildir. Ama ger­dekten sonra bu kızın reşid olduğunu şahitlerden öğrenince kısıtlılığını çö­zebilir.

Mümeyyiz çocuğun vasiyeti sahih olduğu gibi sefihin de vasiyeti sahih olur. Onun tasarrufu, önce belirtilen mümeyyiz çocuğun tasarrufu hük­mündedir.

Şâfiîler dediler ki: Sefih, malım savuran kimsedir. O, malını acilen veya bilâhare kendisine dönecek bir menfaati olmayan yerlere sarfed...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sefihin Kısıtlılık Altına Alınması
« Posted on: 27 Nisan 2024, 01:03:43 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sefihin Kısıtlılık Altına Alınması rüya tabiri,Sefihin Kısıtlılık Altına Alınması mekke canlı, Sefihin Kısıtlılık Altına Alınması kabe canlı yayın, Sefihin Kısıtlılık Altına Alınması Üç boyutlu kuran oku Sefihin Kısıtlılık Altına Alınması kuran ı kerim, Sefihin Kısıtlılık Altına Alınması peygamber kıssaları,Sefihin Kısıtlılık Altına Alınması ilitam ders soruları, Sefihin Kısıtlılık Altına Alınmasıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes