Konu Başlığı: Satılan Mal, Ayıbı Dolayısıyla Derhal Mi, Yoksa Sonra Mı Geri Verilir? Gönderen: Eflaki üzerinde 05 Şubat 2010, 19:38:10 Ayıplı olduğu anlaşılan satılmış bir malın derhal mi, yoksa sonra mı geri verileceği konusuyla ilgili olarak mezheblerin detaylı görüşleri aşağıda anlatılmıştır.
(141) Şâfiıler dediler ki: Ayıplı olduğunu öğrendikten sonra satılan malın derhal geri verilmesi gerekir. Ayıplı olduğu öğrenilir de özürsüz olarak ertelenirse, müşterinin geri verme hakkı sakıt olur. Derhal geri vermekten maksat, âdete göre erteleme yapılmamasıdır. Meselâ vakti giren namazı kılmak, yemek yemek veya bunlara benzer bir işle meşgul olmak erteleme sayılmaz ve ayıplı malı geri verme hakkını düşürmez. Aynı şekilde bir kişinin ayıplı olduğunu anladığı malı geri vermesi, hastalık, hırsızdan ya da yırtıcı bir hayvandan korkma ve benzen bir mazeret nedeniyle gecikirse, bundan sonra geri verme hakkı düşmez. Satıcı kayıp olursa, (malı geri vermek isteyen) müşterinin, durumu hâkime bildirmesi gerekir. Ayrıca ister hâkimin yanına giderken, ister geri vermek üzere satıcının yanına giderken yolda, akdi feshettiğine başkalarını şâhid tutması da gerekir. Ayıplı olduğunu öğrendikten sonra malı geri vermesi; satın aldığı hayvanı çalıştırmak, kiraya vermek, satın aldığı elbiseyi giymek, rehine bırakmak gibi akde razı olduğuna delâlet eden bir fiili işlememiş olması durumunda mümkün olur. Hanefîler dediler ki: Satılan malın, ayıplı olduğu öğrenildikten hemen sonra geri verilmesi şart değildir. Müşteri, malın ayıplı olduğunu ilân eder ve geri vermek için satıcı ile münakaşaya tutuşur ve bir ara münakaşayı terkedip gider; sonra geri gelip tekrar malı satıcıya geri verme isteğinde bulunursa, bu normaldir. Malın ayıplı olduğunu öğrendikten sonra maldan razı olduğuna delâlet eden bir davranışta bulunması geri verme hakkını düşürür. Meselâ kişinin, satın almış olduğu elbiseyi, ayıplı olduğunu anladıktan sonra giymesi; satın almış olduğu bineğe ayıplı olduğunu anladıktan sonra binmesi, icara vermesi, rehine bırakması, tamamını veya bir kısmını satması, teslim etmeksizin dahi hîbe etmesi, veya bakiye kalan parasını satıcıya ödemesi, satıcının "onu satılığa çıkar, kimse almazsa bana geri ver" diyerek em-retmesiyle de olsa satılığa çıkarması, aynı şekilde kİrâya vermek üzere ilânda bulunması, gelir-ini taleb etmesi, sütünü sağıp içmesi gibi. Bütün bu davranışlar, kişinin satın aldığı maldan ayıplı da olsa razı olduğuna delâlet ederler. Kişinin içinde oturmazdan önce ayıph olduğunu bildiği evde bilâhare oturması, o evi geri verme hakkını engeller. Çünkü ayıplı olduğunu öğrendikten sonra o eve girip oturması, o evden razı olduğuna delâlet eder. Ama ayıplı olduğunu bilmezden önce oturmakta olduğu evde, ayıplı olduğunu öğrendikten sonra da oturmaya devam etmesi, geri verme hakkını düşürmez. Satın alınan tarlayı sulamak, ekmek, ürünlerini toplamak da (ayıplı olsa dahi) o tarladan râ?ı olmaya delâlet eder. Ama ağacın meyvesinden yemek, ondan razı olmaya delâlet etmez. Yine bunun gibi, kişinin kendisine yetip yetmediğini öğrenmek için, kumaşı terziye göstermesi, o kumaştan razı olduğuna delâlet etmez. Malı, değer takdir edici birine, durumunu Öğrenmek amacıyla göstermek de böyledir. Satıcısına geri vermeye giderken binek hayvanına binmek veya başka hayvan için değil de, o hayvana yem almak için allafa giderken sırtına binmek, o hayvandan razı olmaya ve onu beğenmeye delâlet eden bir davranış değildir. Müşteri, çok zorlanarak yürüyebilen bir kişi ise bu durumdaki bir bineğe binebilir. Ayıplı malı geri vermek için satıcının hazırda bulunmaması durumunda müşteri, satıcının hazır olmasına dek o malı yanında tutar. Bu haldeyken müşterinin yanında telef olursa müşteri,satıcıya o malın bedelini vermekle yükümlü olmaz. Sâdece ayıplı oluşu nedeniyle meydana gelen değer eksikliği farkını satıcıya öder. Mâlikîler dediler ki: Satılan malı, ayıplı olduğunu öğrenir öğrenmez acilen geri vermek şarttır. Âcillik süresi, bu mezhebe göre iki gün olarak takdir edilmiştir. Bundan fazla bir süre geçince gecikilmiş ve ayiplılığı nedeniyle malı geri verme muhayyerliği düşmüş olur.Ancak hastalık,mahpusluk veya zâlimden korkma gibi, malı götürüp geri vermeye engel bir mazeretin bulunması hâlinde, İki gün geçse bile ayıplı malı geri verme hakkı düşmez. Şu da var ki; ayıplı malı bir günden daha az bir süre içinde geri veren müşteriden yemin etmesi istenmez. Ama bir veya iki gün içinde geri veren müşteriden, malın ayıplı oluşuna razı olmadığına ve malı geri vermek istediğine ilişkin yemin etmesi istenir. Önce de belirtildiği şekilde ayıphlığı-na razı olduğuna delâlet eden bir davranışta bulunursa, malı geri verme hakkım yitirir. Mal sahibi yerinde hazır bulunmazsa, müşterinin bu malın ayıplı oluşuna razı olmadığını şahitler huzurunda ifade etmesi müstehab olur. Sonra mal sahibi yakın bir yerde bulunduğu için hazırda değilse, müşteri ayıplı malı, varsa vekiline verir. Vekili yoksa geri vermek için, dilerse mal sahibinin gelmesini bekler. Dilerse durumu kadıya iletir. Kadı da, mal sahibinin mahkemeye gelmesi için ilânda bulunur veya gıyabında, malın kendisine geri verilmesine hükmeder. Mal sahibi çok uzak bir diyarda bulunduğu için hazırda değilse; müşteri de ayıplı malı götürüp kendisine geri vermekten âcizse, ya onu bekler veya durumu kadıya iletir. Kadı, eğer mal sahibinin yerini biliyor ve geri dönmesini umuyorsa; emniyet hâlinde on gün, korku halindeyse iki gün bekler. Bundan sonra malın geri verilmesine hükmeder. Eğer yerini bilmiyor ve geri dönmesini ummuyorsa, hiç beklemeksizin malın geri verilmesine hükmeder. Hanbelîler dediler ki: Malın, ayıplı olduğu Öğrenilir öğrenilmez acilen geri verilmesi şart değildir. Aksine, ayıplı olduğu öğrenildikten bir süre sonra da geri verilebilir. Çünkü geri verme hakkı, vukuu muhakkak bir zararı bertaraf etmek için tanınmıştır. Ayıplı da olsa satın alınan maldan razı olmaya delâlet eden bir davranışta bulunmadıkça, müşterinin ayıplı malı geri verme hakkı sakıt olmaz. Meselâ satın aldığı elbiseyi, ayıplı olduğunu öğrendikten sonra giymek veya satın alınan eşyayı kiraya vermek veya satm alman bineğe binmek gibi davranışlar, bu mallardan razı olmaya delâlet eder. Ama denemek için veya sahibine geri vermeye götürürken bineğe binmek, kişinin o binekten razı olmasına delâlet etmez. Ayıplı malı geri vermek için satıcının rızâsına ve hazır bulunmasına veya hâkimin hükmüne gerek yoktur. Geri verme işi, müşterinin malı teslim almasından önce de olsa sonra da olsa hüküm aynıdır. Müşteri, satış akdini feshettiğini ilân ettikten sonra artık, akitten sorumlu olmaz. |