๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dört Mezheb Fıkhı => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 05 Şubat 2010, 20:03:10



Konu Başlığı: Şartlı Satış
Gönderen: Eflaki üzerinde 05 Şubat 2010, 20:03:10
Fâsid satışlardan biri de, satış akdinin gerektirmediği fâsid bir şartı ileri sürerek yapılan satıştır ki mezheblerin buna ilişkin detaylı görüşleri aşağıya alınmıştı.

(151) Hanefîler dediler ki:  Şartla yapılan satış, şartın satış akdine biti­şik olması durumunda fâsid olur. Sözgelimi bir kişi, "bana yüz lira ödünç vermen şartıyla şu evimi sana sattım" derse, bu şartı, satış akdini ifsâd eder. Yani müşteri evi teslim alırsa, satış akdi geçerli olur. Evin bedelini satıcıya ödemekle yükümlü olur. Nitekim satış akdi ile ilgili bütün misâllerde hüküm böyledir. Kendisine bitişik olmayan bir şartla yapılan satış akdi tamamlanır ama bilâhare bir şart ileri sürülecek olursa, esahh kavle göre bu şart, satış akdine eklenmiş olmaz. Kendisinde aşağıda sayılacak olan hususlar bulunan şart, fâsid şarttır:

1- Şart, akdin gerektirmediği bir şart olmalıdır. Akdin gerektirmediği şart, bahsi yapamayınca*satış akdinin kelimelerinden anlaşılmayan şart de­rnektir. Akdin gerektirdiğine örnek; satılan malı teslim etmenin satıcı üzeri­ne şart olması, bu malın bedelini ödemenin de müşteri üzerine şart olması gibidir. Satış akdi, kendi sîgası ile bu şartları gerektirmektedir. Satış akdi yaparken, satılan malı teslim etme, bu malın bedelini ödeme şartı koşulursa bu, satış akdinin gerektirdiği bir şart olur. Satış akdinin gerektirmediğinin örneği, önce de belirtildiği gibi ödünç para alma şartıyla mal satmaktır. Bu örnekteki ödünç alma şartı, ayrıca bahsi yapılmayacak olursa satış akdinin kelimelerinden anlaşılmamaktadır.

2-  Şart, satış akdine uygun olmamalıdır. Akdin gerektirmediği de olsa, akde uygun olan şartla beraber yapılan satış akdi sahih olur. ´Akde uygun olmalıdır´ sözünün anlamı, satış akdinin gerektirdiği şeyi sağlama almak de­mektir. Sözgelimi bir kişi müşteriye, satacağı malın bedelini tekeffül edecek bir kefil getirmesini şart koşarsa; bu şart, satış akdinin gerektirdiği şeyi (ma­lın bedelini ödemeyi) sağlama almaktadır. Kefilin de işaret veya ad vererek belirtilmesi şarttır. Kefilin, kefil olmayı, satış akdinin yapıldığı mecliste ha­zır olmasıyla, hazır olmayıp tarafların ayrılmalarından önce meclise gelip ke­faleti kabul etmesi arasında bir fark yoktur. Kefil belirlenmez veya ismi verilmezse, satış akdi fâsid olur. Kefil, akid meclisinde hazır bulunur da ke­faleti kabul etmez veya taraflar başka bir işle meşgul olur da sonra meclis­ten ayrılırlarsa ve o, bilâhare kefaleti kabul ederse de, satış akdi fâsid olur. Yine bunun gibi bir kişi, satacağı malın bedelini sağlama almak amacıyla, müşterinin, bir malı rehin bırakması şartıyla bir eşyasını satarsa; bu şart, satışın gereğini sağlama alır. Rehin bırakılan malın da işaret veya isimle be­lirlenmesi şarttır. Rehine bırakılan mal belirsiz olur da sadece müşteri tara­fından adlandırıhrsa ve bu bir meta ise caiz olmaz. Ama ölçek veya tartıya gelip de niteliği belirtilirse satış akdi caiz olur. Rehine bırakılacak mal belir­lenmez veya isİmlendirilmezse, meselâ satıcı, herhangi bir şeyin adını ver­meksizin müşterinin yanına bir şeyi rehine bırakmasını şart koşarsa, satış akdi fâsid olur. Meğer ki her ikisi akid mcelisindeyken, rehine bırakılacak malı belirlemede anlaşırlarsa ve meclisten ayrılmalarından önce müşteri, rehineyi satıcıya teslim ederse, ya da müşteri satın aldığı malın bedelini peşin olarak öderse, her iki durumda da satış akdi caiz olur.

3-  Şart, caiz olduğuna İlişkin şer´î nakil bulunan bir şart olmalıdır. (Mu­hayyerlik ve müddet şartları gibi) Her ne kadar akdin gerektirmediği ve ak-de uygun olmadığı bir şart olsa da, caiz olduğuna ilişkin şer´î bir nakil mevcüd olmalıdır. Örneğin mütearef (örfe uyan) şart, bunlardan biridir. Diyelim ki bir kişi, satıcının, eski ayakkabısının söküğünü dikmesi şartıyla yeni bir ayak­kabı satın alırsa veya satıcının, eski takunyasını çivilemesi şartıyla yeni bir takunya satın alırsa bu satış akdi sahih olur. Çünkü örf, bu yolda câridir.

4- Şartta, akdi yapanlardan birinin bir menfaati olmalıdır. Satış yapı­lırken ileri sürülen şartta, akdi yapanlardan birinin menfaati olmazsa, akid fâsid olmaz. Bu şart, akdin gerektirmediği de olsa, akde uygun olmasa da, caiz olduğuna ilişkin şer´î bir nakil bulunmasa da akdi ifsâd etmez.

Bu anlatılanlardan ortaya çıktığı gibi fâsid şart; akdin gerektirmediği, akde uygun olmayan, caiz olduğuna ilişkin ne şer´î, ne de örfî bir kural bu­lunmayan ve akdin taraflarından birinin yararına olan şarttır. Önce verilen bilgiler ışığında bilinmektedir ki; fâsid satışın hükmü; müşterinin malı tes­lim almasından sonra mülkiyetin sübûtudur. Müşteri, satıcının izniyle malı teslim alırsa, bu izin "satın aldığın malı teslim al" şeklinde açık ifadeli de olabilir. Müşterinin akid meclisinde, satıcının huzurunda teslim alması, sa­tıcının kendisini alıkoymaması şeklinde dolaylı da olabilir ve bu alışverişte de şart muhayyerliği olmaz. Satış akdinin, malın teslim alınışından sonra dahi mülkiyet ifâde etmediği üç durum vardır. Yalnız bunlar, istisnaî durumlardır:

1-  Şaka yaparak satanın satışı fâsidtir ve bu satışta, malı teslim almakla müşteri, mala sahip olamaz.

2-  Babanın, kendi şahsı için çocuğunun malından bir şey satın alması durumunda, satış akdi fâsid olur. Baba, teslim alsa da o mala sahip olamaz. Ancak ona, kullanmakla sahip olur.

3- Baba, kendi malını çocuğuna satarsa satış akdi fâsid olur. Çocuk onu teslim almakla malın sahibi olamaz.

Bu üç durumda satılan mal, müşterinin elinde emânet olur. Fâsid satış­ta müşteri teslim aldıktan sonra o mal üzerinde tıpkı sahibi gibi tasarruf hak­kına sahip olur. Akar dahi olsa komşusunun onda şuf´a hakkı olmaz. Ancak bazı durumlar bundan müstesnadır: Meselâ onu ne yiyebilir, ne de giyebilir.

Buraya kadar anlatılanlardan öğrenmiş oluyoruz ki; şartla yapılan satış akidleri bazı yerlerde bâtıl olmazlar ki bu yerlerin en önemlileri şunlardır:

1-  İşaret veya isimle belirli bir malı rehine bırakma şartıyla yapılan satış bâtıl olmaz.

2- Mecliste hazır bulunan veya hazır olmayıp da akdi yapan tarafların meclisten ayrılmalarından önce gelip kefaleti kabul eden bir kişinin kefil ol­ması şartıyla yapılan satış akdi bâtıl olmaz. Ama mecliste hazır olmayıp, bi­lâhare kefil gösterildiğini öğrenince kefaleti kabul ederse, satış akdi fâsid olur.

3-  Satın alman malın bedelini alması için satıcıyı başka kimseye havale ederek yapılan satın almada akid bâtıl olmaz.

4- Satışa başkalarını şâhid tutma şartıyla yapılan satış akdi bâtıl olmaz.

5-  Üç gün gibi caiz olan bir süre için muhayyer olma şartıyla yapılan satış akdi bâtıl olmaz.

6-  Bedelini peşin ödeme şartıyla yapılan satış bâtıl olmaz. Ama en geç üç gün içinde ödenmediği takdirde, satış akdi yapılmamış sayılır.

7-  Bedelini belli bir sâdeye kadar ödeme şartıyla yapılan satış akdi bâtıl olmaz.

8-  Ayıplardan beri olma şartıyla yapılan satış batıl olmaz.

9-  Satılan meyvelerin koparılmasının müşteriye âit olması şartıyla yapı­lan satış bâtıl olmaz. Aynı şekilde olgunlaştıktan sonra meyvelerin ağaç üze­rinde bırakılması şartıyla ağacı satın almakla da satış akdi bâtıl olmaz. Bu satış akdi, müftâbih görüşe göre sahihtir.

10-  Beğenilen bir niteliğinin mevcûd olması şartıyla bir malı satın al­mak, meselâ süratli olması şartıyla bir binek hayvanını satın almak sahihtir.

11- Yolu, müşteriden başkasına âit olması şartıyla bir tarlayı satmak sa­hihtir.

12-  Ayakkabıların ikisini aynı ölçüde olma şartıyla satmak sahihtir.

13-  Mesti dikmek şartıyla satmak sahihtir.

Şâfiîler dediler ki:  Satış akidlerindeki şartların beş durumu vardır:

1-  Şart, akdin gerektirdiği bir şart olmalıdır. Akdin gerektirdiği, şeriat koyucunun akid üzerine terettüp ettirdiği şey demektir. Satış akdi üzerine terettüp eden şeyi teslim alındıktan sonra satılan malın müşterinin mülkiye­tine, bu malın bedelinin de satıcının mülkiyetine geçmesidir. Meselâ satış ak­dini yaparken müşteri satın aldığı malı, satıcı da bu malın bedelini teslim almayı şart koşarlarsa, bu şart akdin gereğidir ve bu şartla yapılan satış akdi sahih olur. Aynı şekilde malında bir ayıp gördüğü takdirde geri vermesi şar­tıyla satış yapan kişinin bu şartı sahih olur. Çünkü şeriat koyucu, satın alı­nan maldan faydalanılmasını akde terettüb ettirmiştir. Ayıplıhksa, bu amaçla Çelişmektedir. Bu şart, akdin gerektirdiği bir şarttır.

2- İleri sürülen şart akdin sahih olması için ileri sürülmüş bir şart olur. Ağaç üzerindeki meyveleri satarken, meyveleri kesmeyi şart koşmak gibi. Çün­kü kesmeyi şart koşmaksızın olgunlaşmaları göze görünür hâle gelmeyen mey­veleri satmak sahih değildir. Bu durumda akdin sahih olması için anılan şartı koşmak zorunludur.

3- Şartta bir maslahat (yarar) bulunur. Meselâ gebe olması şartıyla bir binek hayvanı satın almak gibi. Bu şartta ek bir maslahat bulunmaktadır. Bir malı, rehinde olmaması şartıyla satın almak da böyledir. Bu şart, satış akdinin yararına koşulmuş bir şarttır.

4-  Şart, anlamsız ve geçersiz olur. Meselâ kuru ot yemesi şartıyla bir hayvan satın almak gibi. Bu gibi şartların satış akdine zararı dokunmaz.

5- art, akdin gerektirmediği ve akdin yararına olmayan, akdin sahih olması için gerekli olmayan veya mülga olan bir şart olur. İşte akde zarar veren fasid şart budur. Ama sözgelimi bir kişi, "evini bana satman veya ba­na şu kadar para ödünç vermen veya bana mâli bir kazanç sağlaman şartıyla bahçemi sana sattım" derse, akid bâtıl olur. Tabiî bu şart, akdi yapma es­nasında ileri sürülürse akid batıl olur. Ama akidden önce yazılı olarak şart koşulsa bile akid batıl olmaz. Yine bir kişi, "biçmen şartıyla ekinimi sana sattım" veya "dikmen şartıyla bu elbiseyi sana sattım" veyahut "taşıman şartıyla bu karpuzları veya odunları sana sattım" diyerek bir şart ileri sürer­se, ya da akdin gerektirmediği, akdin yararına olmayan, akdin sahih olması için gerekli olmayan bir şart ileri sürerse akid bâtıl olur. Bir kişi, bedelini ileri bir tarihte almak üzere belli bir vâdeye kadar mal satar ve müşterinin bir rehin bırakmasını şart koşarsa, meselâ, "şu kadar kilelik falan toprağı veya belirli olan falan arsayı bana rehin bırakman şartıyla bu evi sana borca sattım" derse satış akdi sahih olur. Ama belirlemeksizin "bana bir şey veya bir arsa rehin bırakman şartıyla..." derse, satış akdi fâsid olur. Yine bunun gibi bir kişi, müşterinin kefil getirmesi şartıyla satış yapar da, kefil, bilinen biri olursa akid sahih olur. Eğer kefil bilinmeyen biri ise satış akdi sahih olmaz.

Rehin bırakılan şeyin de satılan mal veya bu malın bedeli olmaması şart­tır. Meselâ, "bedelini bana ödeyinceye kadar elimde rehin kalması şartıyla bu deveyi sana sattım" diyen kişinin satış akdi sahih olmaz. Aynı şekilde müşteri, "bedelinin yanımda rehin kalması şartıyla, senden teslim alıncaya kadar, şu nitelikteki deveyi senden satın aldım" derse satış akdi sahih ol­maz. Satış akdinin bu yolla bâtıl olması için, önceki iki örnekte de belirtildi­ği gibi, satış akdini yaparken bu şartın ileri sürülmesi gerekir. Akdin tamamlanmasından ve satın alınan malı müşterinin teslim almasından sonra rehin şartını koşmakla akid bâtıl olmaz.

Rehin bırakılan şey, müşahede veya sağlamlık sıfatlarıyla nitelemekle belirlenir. Kefile gelince o, müşahede etmek, ya da isim ve nesebi bildiril­mekle, belirlenir. Kefil, nitelemeyle belirlenmiş sayılmaz. Meselâ: "Zengin ve eli bol birini kefil getirmen şartıyla bu malı sana sattım" demekle kefil belirlenmiş olmaz.

Mâlikîler dediler ki:  Satış akdi sırasında ileri sürülen şartın dört du­rumu vardır:

1- İleri sürülen şart, satış akdinin gerektirmediği ve satış akdinin amacı­na ters düşen bir; şart olur. Satıcının, müşteriye, satın alacağı malı, başkası­na satmaması veya hîbe etmemesi veya satın alacağı elbiseyi giymemesi şartıyla satması gibi. Veya müşterinin, satın alacağı malı bilâhare satmak istemesi durumunda satıcının, o malı, sermâyesi ile satın alma hususunda başkasına yeğlenmesi gibi bir şartın koşulması da böyledir. Ki bu caiz değildir. Ama satıcı, müşteriye bir mal satar, sonra da müşteriden ikâle yapmasını (bu sa­tıştan caymasını) isterse ve müşteri de, "başkasına satacak olursan, bu ma­lı, sermayesine satın alma hususunda tercih hakkımın olması şartıyla ikâle yapıyorum" diyerek böyle bir şart koşarsa, akid sahih olur. Bu şart ikâlede caiz, satışta caiz değildir. Satışı ifsâd eder.

2-  Semeni (satılan malın bedelini) ihlâl edecek bir şart ileri sürülmüş olur. Meselâ bir kişi, müşterin»?,kendisine bir miktar Ödünç para vermesini şart koşarak malını satarsa, buradaki ödünç verme şartı, semeni ihlâl eder. Çün­kü bu (ödünç para verme işi) satıcıdan olursa, malını eksiğine satmış olur. Eğer müşteriden olursa, malı fazlasına satın almış olur. Bir kişi evini bir başka kişiye satarsa ve sonra da şart koşulmaksızın bir malı borç olarak ona verir­se, bu şart, mûtemed görüşe göre akde zarar vermez. Böyle bir mal vermeyi şart koşmak, satışı ifsâd eder. Bu iki durumda da şartla satış yapmak, akdi ifsâd eder.

3-  İleri sürülen şart, akdin gerektirdiği bir şart olur. Söz gelimi, akid yaparken müşterinin, satın aldığı malı satıcının kendisine teslim etmesini şart koşması ve satıcının da bu malın bedelini ödemesini müşteriye şart koşması gibi. Zîrâ bunlar, şartsız olarak da akdin gerektirdiği hususlardır ki, bunları şart olarak ileri sürmek, sâdece işi sağlama almak içindir.

4-  İleri sürülen şart, akdin gereği olmadığı gibi, akde aykırı da olmaz. Vadeli satış yapmak, muhayyerlik şartı, rehin bırakma şartı veya garantili olma şartını ileri sürerek satış yapmak gibi. Bütün bu durumlarda satış, sa­hihtir. Aynı şekilde ileri sürülen şart da sahihtir.

Hanbelîler dediler ki:  Satış sırasında ileri sürülen şartlar iki kısma ayrılırlar:

1- Sahih ve bağlayıcı olup, ileri sürenin uyması vâcib olan şart. Bu kı­sımdaki şartlar üç türe ayrılırlar:

a) Akdin gerektirdiği, yani şer´î hüküm nedeniyle satışın icâb ettirdiği bir şartı ileri sürmek. Örneğin ahş-veriş yapan iki kişiden birinin, alacağını diğerinden karşılıklı olarak teslim almaları; vadeli satışta satın alınan malın bedelini ödeme vâdesinin gelip çatması; satıcının aldığı bedel üzerinde, müş­terinin de satın aldığı mal üzerinde tasarrufta bulunmaları; satın alınan ma­lı, kendisinde mevcud eski bir ayıp nedeniyle geri vermek ve akid esnasında anılmasa bile şer´an akde terettüb eden bu gibi hususları şart koşmak gibi. Satış akdini yapan taraflardan biri, bu hususlardan birini şart koşarsa, satış akdine zarar vermez. Hiç şart koşulmamış gibi sayılır.

b)  Akdin yararına olan bir şart ileri sürülür. Semende bir niteliği şart koşmak gibi. Meselâ semenin (satılan malın bedelinin) tümünün veya bir kıs­mının ileriki bir tarihte ödenmesini şart koşmak gibi. Bunda, müşteriyi ilgi­lendiren bir yarar vardır. Satıcının, alacağı semeni sağlama bağlamak amacıyla, tümüne veya bir kısmına karşılık olarak bir malın kendi yanına rehin bırakılmasını şart koşması da böyledir. Bunda da satıcıyı ilgilendiren bir yarar vardır. Satıcı, alacağı semeni sağlama bağlamak amacıyla, sattığı malı müşteriye hemen teslim etmeyip rehin olarak da tutabilir. "Alacağım semene karşı, malı rehin tutarak sana sattım" diyen kişinin satışı sahih olur. Çünkü bunda, satıcıyı ilgilendiren bir yarar vardır. Satıcı rehin veya kefili, akdi tamamlamadan önce isteme hakkına sahiptir. Akdin tamamlanmasın­dan sonra böyle bir istekte bulunursa, bu İsteğine cevap verilmez. Satılan mal üzerinde şart koşmak da, akdin yararına olan şartlardandır. Satın alı­nan hayvanın serî ve rahvan yürüyüşlü olmasını, sağmal ve bol sütlü olması­nı; satın alınan parsın avcıl olmasını veya kuşun iyi ötücü ve yumurtlayıcı olmasını veya satın alınan arazinin haracının şu kadar olmasını şart koşmak gibi.

Bütün bu şartlar sahih olup, uyulması gereken şartlardır. Kendisine karşı koşulan şahıs, bu şartlara riâyet ederse, satış akdi bağlayıcı olur. Aksi tak­dirde bu şartı ileri süren kişi, şarta riâyet edilmediği gerekçesiyle satış akdini feshedebilir. Veya şarta riâyet edilmemesi nedeniyle gördüğü zarar oranın­da karşı taraftan tazminat alır. Müşterinin, satın aldığı malı geri vermesi im­kansız olunca, tazminat alma hakkı tek çıkar yol olur.

c) Satıcı, satmakta olduğu mal üzerinde mubah ve bilinen bir menfaati (kendi lehine) şart koşmuş olabilir. Meselâ bir kimsenin içinde bir ay kadar-hk bir süre oturmayı şart koşarak kendi evini satması veya belli bir yere ka­dar binmeyi, ya da eşyasını yüklemeyi şart koşarak kişinin bir deve satması gibi. Bu iki satışta ileri sürülen şart sahih olur. Satıcı, sattığı mal üzerinde kendi lehine şart koşmuş olduğu menfaati başkasına icara verebilir; iğreti olarak verebilir. Yine bunun gibi, müşterinin de, satıcı tarafından sağlan­masını şart koştuğu (kendi lehine olan) özel menfaatler de aynı hükme tâbi­dir. Sözgelimi bir kişi, satın aldığı eşyayı evine taşımasını; satın aldığı elbiseyi dikmesini; satın aldığı ekini biçmesini; satın aldığı meyveyi ağaç üzerinden toplamasını; satın aldığı demiri bıçak yapmasını satıcı üzerine şart koşarsa, bütün bu şartlar sahihtir ve satıcı da bunlara riâyet etmekle yükümlü olur. Ancak belirsiz olurlarsa, yükümlü olmaz. Sözgelimi evi belirsiz yerde olan müşterinin, satın aldığı mah kendi evine taşımasını satıcıya şart koşması fâ-sid bir şarttır. Ama satış akdi sahihtir.

2-  Satış akdi sırasında ileri sürülen şartların ikinci kısmı, ileri sürülmesi haram olan şartlardır. Bunlar da üç türe ayrılırlar:

a) Satış akdini yapan taraflardan birinin, şart olarak karşı tarafa başka bir akid daha yapmayı koşması. Meselâ satıcının, evini, kendisine ödünç para vermesi, bir dişi deve satması, arazisini kiraya vermesi, kendisini bir ticâret ya da ziraate ortak etmesi şartıyla bir kimseye satması. Bu satış akdinde ileri sürülen şart, akdi ifsâd eder. Yine bunun gibi bir kişi, "beni kızınla evlen­dirmen, ya da hizmetçimin geçimini temin etmen şartıyla evimi şu fiyatla sa­na sattım" derse, satış akdi fâsid olur.

b) Akdin gereğine t«rs düşen bir şartın ileri sürülmesi. Sözgelimi bir kişi revaç bulması, şayet kesâ uğrarsa geri vermesi şartıyla bir eşya satın alır­sa; veya sattığı takdirde zarar etmemesi, şayet zarara uğrarsa zararın satıcı­ya âit olacağı şartıyla bir mal satın alırsa; veya satıcı, müşterinin satmaması şartıyla veya müşterinin vakfetmesi şartıyla malını satarsa, bu gibi şartlar fâsid olup geçerli olmazlar. Ama satış akdi sahih olup, bu şartların ileri sü­rülmesi nedeniyle bâtıl olmaz.

c)  Satıcının, satış akdini bağlı kıldığı bir şartı ileri sürmesi. Sözgelimi, "şunu bana getirirsen sana sattım" veya "falan razı olursa sana sattım" de­me durumunda ileri sürülen şart, satış akdini fâsid kılar. Ancak, "Allah di­lerse sana sattım" veya "Allah dilerse kabul ettim" deme durumunda satış akdi sahih olur.