Konu Başlığı: Şart Muhayyerliği Gönderen: Eflaki üzerinde 05 Şubat 2010, 19:22:57 Bir kişinin, bir malı satmak veya sattn almak üzere akid yaparken, bu akdi gerçekleştirmek veya feshetmekte muhayyer olacağını şart koşmasına "şart muhayyerliği" denir. Hıyârü´ş-şart sözünün anlamı, şartla sabit olan muhayyerlik demektir. Tarafların ikisinin veya birisinin muhayyerliği şart koşması sahih olduğu gibi, kendilerinden başka yabancı biri için de bu muhayyerliği şart koşmaları sahih olur. Örneğin; "falan kişinin muhayyer olması şartıyla ben bu malı senden satın aldım" demek gibi.
Mezheblerin buna ilişkin detaylı görüşleri aşağıya alınmıştır. Şart muhayyerliği, Buhârîve Müslîm´de İbn Ömerfr. tarafından rivayet edilen bir hadîs-i şerifle sabittir. İbn Ömer (r.a.) der ki: "Adamın biri, satışlarda aldatıldığını Rasûlullah (s.a.v.) a anlattı. Rasûlullah (s.a.v.) kendisine dedi ki: "Kendisiyle alış-veriş yaptığın kimseye de ki, aldatma yok! Sonra sen, satın aldığın her mal için üç gece muhayyersin.[2] (131) Şâfiîler dediler ki: Şart muhayyerliği; alışverişi yapanların ya ikisi veya birisi için olur veyahut da kendilerinden başka bir kimse için olur. İkisi için olması, bu şartı bizzat telâffuz etmeleriyle olur. Meselâ söze ilk başlayan taraf, "üç gün muhayyer olmam şartıyla bu malı şu fiyata sana sattım" der ve ikinci taraT da "üç gün muhayyer olman şartıyla bu malı şu fiyata senden satın aldım" derse ikisi için de muhayyerlik hakkı doğar. Şart muhayyerliğinin yalnız birisi için olmasına gelince bu; söze ilk başlayan tarafın şartı telâffuz etmesi ile olur. İlk söze başlayan taraf, örneğin "üç gün muhayyer olmam şartıyla bu malı şu fiyata sana sattım" der ve karşı taraf da muhayyerlik şartını telâffuz etmeksizin "onun üzerine senden satın aldım" derse, şart muhayyerliği sâdece birinci taraf için hak olarak doğmuş olur. Ancak ikinci tarafın, sükûtla da olsa birinciye muvafakat etmesi gerekir. Ve yine söze ilk olarak kabul, ya da icâbla başlayan tarafın şart muhayyerliğini telâffuz etmesi de gereklidir. Örneğin "muhayyer olmak şartıyla şu malı sana sattım" demgsi veya müşterinin "şunu, muhayyerlik şartıyla bana sat" demesi gibi. Ama İkinci olarak konuşan taraf, muhayyerlik şartım telâffuz ederse; meselâ satıcı "şu fiyatla bu malı sana sattım" der de müşteri, "benim için muhayyerlik hakkı olması şartıyla almayı kabul ettim" derse, kabulü, satıcının icâbına uygun olmadığı için satış akdi bâtıl olur. Zîrâ bu durumda satıcının icâbı şartsız, müşterinin kabulü ise şartlıdır. Şart muhayyerliğinin taraflardan başka yabancı biri için olması durumuna gelince bu, taraflardan birinin veya ikisinin, muhayyerliği, mükellef olması kaydıyla kendileri dışındaki biri için şart koşmalarıyla olur. Örneğin, "bu malı, muhayyerlik hakkı babamda olması şartıyla şu kadar fiyatla sattım" demesi gibi. Her üç durumda da muhayyerliğin hangi şahsa âit olduğu belirtilmelidir. Meselâ "ikimizden birinin muhayyer olması şartıyla..." denilirse, şahıs belirtilmediği için akid fâsid olur. Kendisi için muhayyerlik hakkı şart koşulan kişi; satıcı da olsa, müşteri veya yabancı biri de olsa veya satıcıyla müşteri birlikte de olsalar, akdi gerçekleştirebileceği gibi feshetme yetkisine de sâhib olur. Muhayyerlik hakkına sâhib olandan başkasının, akdi feshetmesi mûtemed görüşe göre sahih olmaz. Akdi yapandan başka yabancı birinde muhayyerlik olursa, akdi yapanın muhayyerliği düşer. Ancak yabancı şahıs, muhayyerlik süresi içinde ölürse, muhayyerlik hakkı, akid yapana intikal eder. Akid yapacak taraflardan birisi başka bir şahsı vekil ederse, vekilin, müvekkilden izin almaksızın muhayyerliği karşı taraf için şart koşmaya yetkisi olmaz. Müvekkilinden izin almaksızın muhayyerliği karşı taraf için şart koşması durumunda akid bâtıl olur. Ama müvekkilinin izniyle, gerek müvekkili gerek kendi şahsı için muhayyerliği şart koşabilir. Malikîler dediler ki: Satıcı, müşteri veya ikisinin dışındaki yabancı biri için şart muhayyerliğinin olması sahihtir. Akdi yapanlar dışında yabancı bir şahıs şart muhayyerliğine sahip olursa, akdi onaylamak veya feshetmek hakkına sahip olur. Muhayyerliği olmayanların bu işte söz hakları yoktur. Rıza da muhayyerlik gibidir. Muhayyerlik hakkı başkasına âit olmak üzere bir malı satın alan veya başkasına satan kişi için muhayyerlik hakkı kalmaz. Satışı başkasının rızası şartına bağlayan kişi için de aynı durum sözkonusu-dur. Sözgelimi "falan razı olursa bu malı şu fiyatla senden satın aldım" veya "...sattım" diyen kişi, mûtemed görüşe göre bu durumda muhayyerlik hakkını yitirir. Kendisine muhayyerlik hakkı tanınan kişi, söz sahibi olur. Satış akdini meşveret şartına bağlama durumuna gelince, yani, "falana danışmak kaydıyla bu malı şu fiyatla sana sattım" veya "...satın aldım" diyen kişi, muhayyerlik hakkını yitirmez. Danışacağını şart koştuğu kimsenin görüşüne başvurmadan da akdi onaylama veya feshetme yetkisine sâhib olur. Rıza ile meşveret sîgalari .arasındaki farka gelince; muhayyerlik veya rızayı başkası için şart koşan İcİşi, kendi rıza ve muhayyerlik hakkından feragat etmiş olmaktadır. Ama başkasına danışmayı şart koşan kişi, başkasının görüşüne dayanmayı şart koşmakla birlikte yine de söz hakkına sahip olmaktadır. Dilerse kendi başına da karar verebilir. Kişi kendi yerine birini vekil tayin eder de vekili onun için bir şey satın alırsa, muhayyerlikte ona ortak olur. İkincisi malı teslim alıncaya dek öncekinin muhayyerliği geçerli olur. Muhayyerliğin sahih olması için satıcının, parayı teslim almamış olması şarttır. Mûtemed olan görüş budur. Nitekim bu husus ileride de açıklanacaktır. Hanefîler dediler ki: Şart muhayyerliği akdin iki tarafı veya biri veyahut ikisi dışındaki yabancı bir şahıs için şart koşulursa sahih olur. Satıcı veya müşteriden biri, kendileri dışındaki yabancı bir şahıs için muhayyerliği şart koşarsa kendisinin muhayyerlik hakkı sakıt olmaz. Aksine, muhayyerlikte ona ortak olur. Muhayyer kılınan yabancı, akdi iptal eder veya onaylar, muhayyerliği kendisine bırakan taraf da kendisine muvafakat ederse, yaptığı tasarruf tartışmasız sahih olur. Ama muvafakat etmezse, meselâ kendisine muhayyerlik veren taraf akdi fesheder, yabancı da akdi geçerli kılarsa bu durumda önce tasarrufta bulunanın tasarrufu geçerli olur. Her ne kadar fesih, geçerli kılmaktan daha güçlü bir tasarruf olsa da, yabancı ondan önce akdi geçerli kılarsa, yabancının tasarrufu muteber olur. Çünkü yabancı, başkasının kendisine zahmet vermediği bir ortamda tasarrufta bulunmuştur. Ancak yabancı ile kendisine muhayyerlik hakkı tanıyan taraf birlikte konuşurlar ve hangisinin daha önce konuştuğu bilinmezse bu durumda fesih, akdin geçerli kılınmasına tercih edilir. Sahih olan görüş budur. Şart muhayyerliğinin vekil tarafından şaft koşulması da sahih olur. Bir kişi, muhayyerliği şart koşmasını emretmeksizin, kendisine bir malı satın alma konusunda bir şahsı vekil tayin eder de o vekil, bir malı gerek müvekkili, gerek kendi şahsı, gerekse yabancı biri için muhayyerliği şart koşarak satın alırsa, muhayyerlik şartı sahih olur. Ama kendi şahsı için muhayyerliği şart koşarak satın almak üzere vekil tâyin eder de müvekkili için değil de kendi şahsı için muhayyerliği şart koşarak satın alırsa, bu muhayyerlik sahih olmaz. Bu durumda muhayyerliği şart koşmaksızın satın alırsa, bu satış akdi, müvekkili için değil de kendisi için geçerli olur. Müvekkil, muhayyer olarak satmasını emreder de vekil, muhayyerliği şart koşmaksızın satarsa, bu durumda satış akdi direkt olarak bâtıl olur. Bağlayıcılığı ister tek taraftan olsun, ister iki taraftan olsun, feshe ihtimali olan bütün akidlerde şart muhayyerliği sahih olur. Bağlayıcı kaydını koymakla vasiyet akdi, kapsam dışına çıkmış oldu. Çünkü vasiyet, bağlayıcı olmayan bir akittir. Zîrâ vasiyet sahibi, sağ olduğu sürece vasiyetinden cayabilir. Lehine vasiyet edilen de, vasiyeti kabul veya reddetmekte serbesttir. Şu halde vasiyet akdinde muhayyerliğin anlamı kalmamaktadır. Âriye ile vediada vasiyet gibidirler. o "Fesih ihtimâli olan" kaydıyla da feshe ihtimâli olmayan nikâh, talâk ve bedelsiz hul´ akidieri de kapsam dışma çıkmış oldu. Nikâh akdinin de feshe ihtimâli olduğu söylenebilir. Çünkü nikâhın, denklik ve bulûğun olmaması, irtidat ve kölelik nedeniyle feshedilmesi, akdin tamamlanmasından önce mümkündür. Ama akid tamamlandıktan sonra bağlayıcı olur. Ve fesih ihtimâli olmaz, trtidat nedeniyle feshedilmesine gelince bu, akdin tamamlanmasından sonra da olur. Ama akdi yapanların rızasıyla değil. Oysa bizim sözümüz, otomatikman değil de tarafların rızasıyla feshedilen akidlerle ilgilidir! Kendisinde muhayyerlik şartı bulunması sahih olan akidieri onaltı maddede toplayabiliriz: 1- kâr. Bu, fesih ihtimâli olan bağlayıcı bir akittir. 2- Müzâraa, 3- Müsakât. Müzâraa ile birlikte bu ikisi (bir nevi) icardır. 4- Kısmet. Bu bir bakıma satıştır. Yeri geldiğinde bununla ilgili geniş açıklama inşâallah verilecektir. 5- Mal üzerinde sulh olmak. 6- Zevcenin muhayyerliği şart koşması durumunda bir mal karşılığında hul´ etmek. Çünkü bu durumda hul´ akdi, kadın tarafından değil de koca tarafından bağlayıcı bir akid olmaktadır. Koca tarafından verilen karşılık yemindir ki, onun fesih ihtimali yoktur. Kadın tarafından verilen karşılık ise bir maldır ki, fesih ihtimâli vardır. Dolayısıyla kadının kendi şahsı için muhayyerliği şart koşması sahih olur. 7- Rehin. Eğer rehin alan kişi, muhayyerliği şart koşarsa, muhayyerlik, bu akitte sahih olur. Çünkü rehin, her ne kadar fesih ihtimâli olan bağlayıcı bir akitse de bu akid, rehin alan için bağlayıcıdır. Rehin bırakan kişi için asla bağlayıcı değildir. Çünkü o, dilediği zaman malını rehin olmaktan çıkarabilir. Şu halde onun, muhayyerlik şartını ileri sürmesinin bir anlamı yoktur. 8- Şahsa veya mala kefil olmakta da muhayyerlik vardır. Kefalette muhayyerlik kendisi için kefil olunan kimseyle kefil için vardır. 9- Havale. Havale edilenle, kendisine havale edilen şahıs için muhayyerlik vardır. Çünkü havale, kendisine havale edilen kişinin rızası şartına bağlıdır. Onun muhayyerlik hakkı vardır. Kefalet ve havalede muhayyerlik süresinin üç günden fazla olması, İmam Âzam´a göre caizdir. Çünkü o bu süreyi, kendi nezdindeki kararaştınlmış süreden istisna etmiştir. ; 10- Borçtan ibra etmek. Meselâ alacaklı, "muhayyer olmam kaydıyla seni borçtan ibra ettim" derse, bu sahih olur. Bazıları, ibrada muhayyerliği şart koşmanın bâtıl olduğunu söylemişlerdir. 11- Şuf´a. 12- Vakfetmek (Bu ebu Yûsuf´a göredir). Ebû Hanîfe´ye göre bu, bağlayıcı olmayan bir akittir. Bu akitte muhayyerlik şartını koşmak anlamsızdır. İmam Muhammed, bu akdin her ne kadar bağlayıcı olduğunu söylemekteyse de muhayyerlik şartı koşulmamasından yanadır. 13- Bir mal ödemesi karşılığında köle ile efendisi arasında mükâteblik akdi yapmak. 14- Bir mal karşılığında köleyi azâd etmek. 15- İkâle akdi. 16- Satış akdi. Kendisinde muhayyerlik şartı koşulması sahih olmayan akidlere gelince bunlar on tanedir: 1- Nikâh. 2- Yemin. 3- Adak. 4- Sarf. 5- Selem. 6- Bir mal karşılığı olmaksızın talâk (boşama). Bir mal karşılığı olmaksızın hul de böyledir. 7- Vekâlet. 8- Vasiyet. 9- Karşılıksız hîbe akdî. 10- İkrar: Bir kişi muhayyerlik kabul etmeyen bir ikrarda bulunur da muhayyer olmasını şart koşarsa, muhayyer olmaksızın ikrarından ötürü bağlı olur. Kendisi için ikrarda bulunduğu kişi, onun muhayyerliğini onaylasa da onaylamasa da muhayyer olmaz ve ikrarı ile bağlı olur. Ama muhayyerlik kabul eden bir ikrarda bulunursa, meselâ bir satış akdini yaptığını ikrar ederse muhayyerlik hakkı doğar. Bu muhayyerlik, ikrar açısından değil de satış akdi açısından sahih olur. Çünkü aslı itibariyle ikrar, muhayyerlik kabul etmez. Ancak ikinci taraf onu onaylarsa veya sözünü kanıtlarsa, muhayyerliği sahih olur. Hanbelîler dediler ki: Şart muhayyerliği akdin yapıldığı esnada veya akdin yapılmasından sonra ama, kesinleşmesinden önce sabit olur. Muhayyerlik şartını koşmaksizın taraflar meclisten ayrıldıktan sonra akid kesinle-şir. Akid kesinleştikten sonra muhayyerlik hakkı sakıt olur. Satış akdini yapanların ikisi veya birisi veya ikisi dışındaki yabancı birisi için muhayyerliği şart koşmaları sahih olur. Akdin taraflarından birinin kendi şahsı için veya kendi şahsını safdışı etmeksizin akid dışındaki yabancı biri için muhayyerlik şartını koşması sahih olur. Sözgelimi "kendim için değil, Zeyd için muhayyerliği şart koşuyorum" derse, bu sahih olmaz. Çünkü muhayyerlik, akid taraflarının yararına meşru kılınmıştır. Akid dışındaki yabancınınsa bu işte bir nasibi yoktur. Dolayısıyla yabancının yalnız başına muhayyer olması sahih olmaz. Akdi yapan taraflardan biri, kendini safdışı etmeksizin "Zeyd için muhayyerliği şart koşuyorum" derse, bu muhayyerlik sahih olur. Aynı şekilde hem kendi şahsı ve hem Zeyd için muhayyerliği şart koşarsa, meselâ "ben ve Zeyd muhayyer olmamız şartıyla satın aldım" veya "...sattım" deme durumunda da muhayyerlik sahih olur. Böyle demekle kendi adına asaleten, Zeyd adına da vekâleten muhayyerliği şart koşmuş olur ki, hem asil hem de vekil, akdi feshetme veya geçerli kılma hakkına sâhib olurlar. Bir kişi, kendisi için bir mal satın alması amacıyla birini vekil tâyin eder de o vekil, müvekkili için muhayyerlik şartını koşarak bir mal satın alırsa, müvekkil için muhayyerlik sabit olur. Müvekkili için değil sâdece kendisi için şart koşarsa veya yabancı biri için şart koşarsa sahih olmaz. Zîrâ bu gibi hususlarda vekilin başkasına vekâlet verme yetkisi yoktur. |