๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dört Mezheb Fıkhı => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 26 Şubat 2010, 20:29:08



Konu Başlığı: Şahitler Ve Evlenen Eşler
Gönderen: Eflaki üzerinde 26 Şubat 2010, 20:29:08
1-  Üç mezheb, nfckâh akdi yapılırken şahit bulundurmanın zorunlu olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. İcâb ve kabul anında iki şahit bulunmazsa, nikâh akdi bâtıl olur. Mâlikîler buna muhalefet ederek iki şahidin bulundurulmasının zorunlu olduğunu söylemişlerdir. An­cak bunların akid esnasında hazır bulunmaları gerekli değildir. Aksi­ne, damadın gerdeğe girişi anında hazır bulunmaları gerekir. Nikâh akdi esnasında hazır bulunmaları, yalnızca mendubtur.

2-  Şâfiîlerle Hanbelîler, şahitlerin ikisinde adalet niteliğinin bu­lunması gerektiği ve zahiren de olsa adaletli olarak bilinmelerinin ye­terli olacağı hususunda ittifak etmişlerdir. Eşler, şahidi zahiren adaletli olarak bilirlerse, nikâhta şahitlik yapması sahih olur. Eşler, onun gerçek halini araştırmak zorunda değildirler. Çünkü bu araştır­ma, zor ve meşakkatlidir. Mâlikîler derler ki: Adaletlisi varken başka­sı şahitlik yapamaz. Adaletli biri yoksa, yalancılıkla tanınmamış, durumu örtülü birinin şahitlik yapması sahih olur. Üç mezheb, şahit­lerin erkek olmaları gerektiği hususunda ittifak etmişlerdir. Hanefî-lere gelince, bunlar demişlerdir ki: Nikâh akdinin sahih olması için Şahitlerin âdi! olmaları şart değildir. Ama akdin inkâr edilmesi duru­munda, ispatlanması için şarttır. Şahitlerin erkek olmaları şart de­ğildir. Bir erkek ve iki kadının şahitliğiyle akdedilen nikâh sahih olur. Ama yalnızca iki kadının şahitliğiyle akdedilen nikâh sahih olmaz. Beraberlerinde mutlaka bir erkeğin bulunması gerekir.

3-  Üç mezheb, hac ihramında bulunan kimsenin akdettiği nikâ­hın sahih olmayacağı hususunda ittifak etmişlerdir. Ancak Hanefî-´ör buna muhalefet ederek, ihramlı kimsenin akdedeceği nikâhın sahih olacağını, nikâh akdinin sahih olması için ihramsızlığın şart olmadı­ğını söylemişlerdir.

Velî´nin Tanımı

Nikâhta velî, nikâh akdinin sıhhati kendisine bağlı olan kişidir. O olmadan nikâh akdi sahih olmaz. O da baba veya babanın tâyin ettiği vasî, asabe olan akraba, azâd eden, sultan ve mâliktir.

Velilikte daha fazla hak sahibi olmaları açısından, velîlerin sıra-landırılmalarıyla ilgili olarak mezheblerin geniş açıklamaları aşağı­ya alınmıştır.

(20) Hanefîler dediler ki:  Velilik için, akrabadan olan kimsenin asabe olması şart değildir. Ancak bu nitelikteki akraba, zevi´l-erhama tercih edi­lir. Ondan önce gelir. Nitekim bu husus, ileride açıklanacaktır.

(21) Mâlîkîler, velîlere, "kefalet nedeniyle velî"yi de eklemişlerdir. Ba­basını yitirip ailesinden uzakta kalan bir kadını himayesine alıp belli bir süre terbiye edip yetiştiren kimse, o kadını evlendirirken velilik hakkına sahip olur. Velî olması için iki şart gereklidir:

a-  Bu kadın, o adamın yanında normal olarak şefkat ve sevgisini gerek­tirecek bir süre kadar kalmış olmalıdır. Çocukların babalarıyla yaptığı gibi, onunla bir arada bulunmuş olmalıdır. Esah kavle göre bu sürenin dört veya on sene gibi belli bir süreyle takdir edilmesi gerekli değildir.

b-  Bu kadın şeref sahibi değil de, normal statüde bulunan bir kadın ol­malıdır. Burada şerefli kadın derken, mal ve güzellik sahibi bir kadın kasde-dilmektedir. Öyle ki, bu vasıfların ikisi veya sadece birisi onda bulunmalıdır. Kadın yalnızca mal veya güzellik sahibiyse o adam, kendisine velîlik yapma hakkına sahib olmaz. Velîsi, hâkim olur. Ama bazıları, himaye edenin veli­liğinin genel olup, şerefli olanı da, olmayanı da kapsadığına dâir olan görü­şü tercih etmişlerdir. Bu görüşlerin ikisi de tercihe şayandır. Bu kadım bir başka kadın himaye edecek olursa, himayeci kadın velî olabilir mi? Sahih görüşe göre bunun cevabı, "hayır" dır. Çünkü kadınlar, velîlik yapma yet­kisine sahip değildirler. Kadın, velîlik yapabilir, ancak akdi bizzat kendisi değil de atayacağı bir vekîl marifetiyle yapabilir diyenler de olmuştur. Yine Mâlikîler veliliğe, umumî veliliği eklemişlerdir. Umumî velîlik, farz-ı kifâye olarak her müslümanm yerine getireceği veliliktir .Babası veya babası tara­fından atanan vasîsi bulunmadığı takdirde, şerefli değil de normal statüde bulunması şartıyla bir kadın, kendisinin evlilik akdini yapması için nıüslü-manlardan bir ferdi vekil tâyin eder o da akdi yaparsa, yapılan nikâh akdi sahih olur. Mâlikîlerden nakledilen "şerefli olmayan kadının nikâh akdinin sahih olması için velî şart değildir" mealindeki sözün anlamı da budur. Ya­ni hususî velîuin bulunması şart değildir.

Umumî velayetle velî olana gelince, bu velînin nikâh akdini yapması zo­runludur. Yani kadın, nikâh akdini kendi yaparsa sahih olmaz. Bu husus, bazı hadis şerh çilerine gizli kalmıştır .Bunu Mâlifcflerden mübhem olarak nakletmişlerdir

(22) Hanefîler dediler ki:  Nikâh konusunda velîlerin sıralandırılması şöyledir:

Neseble veya sebeple asabe. örneğin köleyi azâd eden, sebeple onun asabesidir. Bir cariyeyi azâd eden, kadın bile olsa, o cariyenin asabesidir. Ne­seble asabe olanlar, sebeple asabe olanlardan önce gelirler. Sonra zevi´l-erham, sonra sultan, sonra, tâyini işinde velîlik hakkı varsa, kadı gelir. Asabelerin sıralandırılması ise şöyledir: Oğlu varsa, -bu oğlu zinadan olmuş olsa bile-kadının oğlu. Sonra ne kadar aşağıya doğru inse de oğlunun oğlu, oğuldan sonra baba, sonra her njfe kadar geriye doğru gitse de babanın babası (ki bu, dededir) gelir. Sonra ana-baba bir kardeş, sonra baba bir kardeş, sonra ana-baba bir kardeşin oğlu, sonra her ne kadar ileriye doğru gitseler de bu min­val üzere baba bir kardeşin oğlu gelir. Sonra ana-baba bir amca, sonra baba bir amca, sonra ana-baba bir amcanın oğlu, sonra her ne kadar ileriye doğ­ru gitseler de bu minval üzere baba bir amcamn oğlu gelir. Sonra babanın ana-baba bir amcası, sonra babanın amca oğulları gelir. Sonra dedenin ana-baba bir amcası, sonra dedenin baba bir amcası, sonra bu minval üzerine dedenin amca oğulları gelir. Bütün bunlardan sonra kadının uzaktan amca oğlu gelir. Bu, kadının asabeleri arasında kendisine en uzak olandır.

Bu saydığımız kimseler, küçük yaştaki kadın ve erkek üzerinde icbarî velîlik hakkına sahiptirler. Büyüdüklerinde, bunların üzerine velîlik yapma haklar: kalmaz. Ancak kadın olsun, erkek olsun, deliler üzerine velîlik yap­ma hakları devam eder.

Asabenin bulunmaması halinde zevi´1-erhamdan olan bir yakını, küçük yaştaki kız ve erkeği evlendirebilir. Ebû Hanîfe bu görüştedir. İmam Mu-hammed ise bu görüşe muhaliftir. Ebû Hanîfe´ye göre bunların en yakını anadır. Sonra kız, sonra oğlun kızı, sonra kızın kızı, sonra oğlun oğlunun kızı, sonra kızın kızının kızı, sonra ana-baba bir kız kardeş, sonra baba bir kız kardeş, sonra ana bir erkek kardeş ve kız kardeş, sonra bunların çocuk­ları. Bunlardan sonra amcalar, dayılar, teyzeler, amca kızları, hala kızları gelir. Ananın babası, kız kardeşten öncedir. Sonra mevle´l-muvalât, sonra sultan, sonra kadı, ya da kadının görevlendireceği kimse gelir.

Mâlikîler dediler ki: Nikâhta velîlerin sıralandırılmaları şöyledir: horlama yetkisine sahip olan veliyy-i mücbir. Bu, baba veya babanın tâyin etmiş olduğu vasî ile efendidir. Bundan sonra, zina ile elde edilmiş olsa bile, önce sahih bir nikâhla evlenir, bundan sonra da zina İle fti arak bir erkek çocuk doğurursa, bu oğlu diğerlerine nisbetle önce­likle anası üzerinde velîlik yapma hakkına sahip olur. Ama hiç evlenmeden, zinâ ederek gebe kalır ve bir erkek çocuk1 doğurursa, bu durumda babası, öncelikle bu kadın üzerinde velîlİk yapma hakkına sahip olur ve mücbir velî olur. Çünkü mücbir velî, bakire ve de zinâ nedeniyle bakireliğini yitirmiş olan kız üzerinde velilik yapma hakkına sahiptir. Deli kadın da aynı hükme tabi­dir. Onun mücbir velîsi babasıdır. Babanın tâyin etmiş olduğu vasî de baba gibidir. Bundan sonra oğul gelir. Oğul, oğlun oğlundan önce gelir. Sonra mücbir olmayan baba gelir. Bunun için de babanın şer´î bir baba olması, yani kızın, sahih nikâhla kurulan bir evlilikle onun sulbünden gelmiş olması şarttır. Ama zinâ yoluyla kendisinin sulbünden geliyorsa, babalığının bir kıy­meti yoktur," velilik yapamaz. Mücbir olmayan babadan sonra, sahih kavle göre öz kardeş gelir. Sonra da baba bir kardeş gelir. Öz kardeşle baba bir kardeşin, velilik açısından aynı mertebede bulunduklarını söyleyenler de ol­muştur. Sonra öz kardeşin oğlu gelir. Sonra da sahih görüşe göre baba bir kardeşin oğlu, sonra baba bir dede, sonra babanın amcası gelir. Bunlardan sonra velilik, sözü daha önce edilen, kadının himayecisine, sonra da hâkime intikal eder. Yalnız hâkimin, nikâh akdini bir velî olarak düzenlemek için bir harç almaması şarttır. Eğer harç alıyorsa, velilik hakkı kalmaz. Hâkim, evlenmeye engel halinin bulunmadığını, velîsinin mevcud olmadığını veya me-cud olup da evlenmekten kendisini menettiğini, ya da uzak bir yerde bulun­duğunu tesbit ettikten sonra kendisinin izin ve rızasıyla kadını evlendirir. Sonra kadın eğer rüşdünü ispatlamışsa, kocayı beğenmesi yeterli olur. Rüşdünü ispat-lamamışsa, kocanın din, hürriyet ve ayıplardan salim olma bakımından ken­disine denk olduğunun; olgunluk sıfatları ve ödemekle yükümlü olduğu mehir hususunda kadına eşit durumda bulunduğunun kesinlikle bilinmesi zorunlu olur. Çünkü rüşdüne ermiş kadın, anılan denklik ve eşitlik hakkından fera­gat edebilir. Kocayı beğendiği takdirde evlenmesi sahih olur. Ama rüşdünü ispatlamamış olanlar, böyle yapamazlar.

Hâkim bulunmaz veya bulunduğu halde bozuk biri olursa velilik, önce de belirtildiği gibi müslüman topluma intikal eder.

Şâfiîler dediler ki: Nikâhta velîlerin sıralandırılmadan şöyledir: Ba­ba, sonra dede (babanın babası), sonra dedenin babası gelir. İki dede bir arada bulunursa, en yakın olan, velilik yapmada daha fazla hak sahibi olur. Bun­lardan sonra öz kardeş, sonra baba bir kardeş, sonra öz kardeşin oğlu, son­ra baba bir kardeşin oğlu, sonra öz amca, sonra baba bir amca, sonra öz amcanın oğlu, sonra baba bir amcanın oğlu gelir. Amcadan maksat, kadı­nın amcasını, babasının amcasını ve dedesinin amcasını kapsayan amca ke­limesidir. Velîlik, amcadan sonra -eğer erkek ise- azâd eden şahsa, sonra -eğer varsa- azâd edenin asabesine intikal eder. Neseb veya sebeple velî olacak bir kimsenin bulunmaması halinde, hâkim kendisini evlendirir.

Hanbelîler dediler ki:  Nikâhta velîlerin sıralandırılmaları şöyledir: Baba, babanın ölümünden sonra da -daha önce- tâyin etmiş olduğu vasî. İh­tiyaç halinde hâkim. İleride de anlaşılacağı gibi bunlar, mücbir velîdirler.

Bunlardan sonra velîlik, tıpkı mirasta olduğu gibi, yakınlık sırasına göre asa-belere intikal eder. Velîlerin en yetkilisi baba, sonra her ne kadar geriye doğru gitse de dede, sonra oğul, sonra her ne kadar ileriye doğru gitse de oğludur. Oğlun oğulları birden fazla sayıda olurlarsa, bunların en yakın olanı velîlik için öne geçer. Oğuldan sonra öz kardeş, sonra baba bir kardeşin oğlu, son­ra her ne kadar ileriye doğru giderse gitsin bunların oğullan, sonra öz amca, sonra baba bir amca, sonra öz amcaoğlu, sonra her ne kadar ileriye doğru gitseler baba bir amcanın oğlu, sonra dedenin amcaları, sonra bunların oğul­ları, sonra dedenin babasının amcaları, sonra aynı tertibe göre bunların oğul­ları gelir. En yakın olanların çocukları, üsttekilerin çocuklarından önce gelirler. Meselâ, baba bir kardeş ve oğlu, amcadan önce gelir. Baba bir kardeş, kar­deş oğlundan önce gelir. Çünkü kardeş daha yakındır. Diğerleri de buna ki-yaslanmahdır. Bunlardan sonra velîlik -evlenecek olan azâdlı biri ise- azâd edene, o mevcud değilse kendisinin sırasıyla en yakın asabesine, sonra dev­let başkanına veya naibine intikal eder. Bu da mümkün olmazsa kadın, ken­di evlendirilme akdini yapacak âdil bir erkeği kendi şahsı için vekil tâyin eder.


Konu Başlığı: Ynt: Şahitler Ve Evlenen Eşler
Gönderen: Ceren üzerinde 02 Mayıs 2018, 03:16:14
Esselamu aleykum. Rabbim hakkiyla farzlarina uygun olarak evlilik yapan ve evliligin feyzine erisen kullardan olalim inşallah. ..


Konu Başlığı: Ynt: Şahitler Ve Evlenen Eşler
Gönderen: Mehmed. üzerinde 02 Mayıs 2018, 08:23:59
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri bu konularda ilim sahibi kullarından eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Şahitler Ve Evlenen Eşler
Gönderen: Sevgi. üzerinde 06 Mayıs 2018, 00:04:36
Aleykümüsselam nikahta iki şahit olmalıdır Hanefi mezhebinde böyle diyor inşaAllah