Konu Başlığı: Rükû Ve Secdeyi Yapmaktan Âciz Olmak Gönderen: Eflaki üzerinde 29 Ocak 2010, 21:10:48 Namaz kılmakta olan kişi, rükû ve secdenin her ikisini veya birini yapmaktan âciz olduğy takdirde, âciz olduğu kısımları imâ yaparak edâ eder. Ayakta durmaya ve secde etmeye muktedir olup sadece rükûdan âciz olan kişinin, iftitah tekbiri ve kıraat için ayakta durması, rükû için imâ ettikten sonra secdeye varması gerekir. Sadece kıyamda durmaya muktedir olup rükû ve secdeden âciz olan kişi ise, iftitah tekbirini aldıktan sonra kıraatte bulunup rükû için kıyamdayken imâ eder, bundan sonra da oturarak, bu vaziyette secdesini imâ ile yapar. Rükû için oturur vaziyette imâ eden ve secde için kıyam halindeyken imâda bulunan kişinin namazı batıl olur. Hanefîler bu görüşe muhalefet etmişlerdir. Hanefiler dediler ki: Rükû ve secde için ayakta iken imâ etmek sahîh olduğu gibi, oturarak da imâ etmek sahîh olur; ama oturmuş vaziyetteyken imâ etmek daha fazîletlidir. Ayakta durmaya muktedir olamayan bir kimse, rükû ve secde için, oturma hâlinde imâ eder. Secde için imâ’nın, rükû için yapılan imâya nisbetle daha fazla eğimli olması vâcibtir. Ayakta durmaya muktedir olduğu halde oturmaya muktedir olamayan kimse, rükû ve secdeyi aslî şekliyle ifâ etmekten âciz kalırsa, bunlar için kıyamda iken İmâ etmelidir. Ayakta durmaya muktedir olan kişinin, secde etmekten âciz kalsa bile ayakta durma yükümlülüğü düşmez. Yalnız Hanefîler buna karşıdırlar. Hanefiler dediler ki: Secdeden âciz olan kişi, ayrıca rükûdan da ister âciz olsun, ister olmasın, esahh görüşe göre ayakta durma yükümlülüğü düşer. Oturmuş vaziyetteyken imâ ederek rükû ve secdeyi ifâ eder. Bu, ayaktayken imâ etmeye nisbetle daha faziletlidir. Bu takdirde secde imâsının rükû imâsından daha eğimli olması vâcibtir. Namaz fiillerini sadece göz işaretiyle yapabiliyorsa veya kalbiyle mülâhaza ederek ifâ edebiliyorsa bunu yapması vâcib olur. Aklı başında olduğu sürece namaz yükümlülüğü düşmez. Göz işaretiyle kılmaya muktedir olan kimsenin namazı bu şekilde kılması zorunlu olur. Bu durumdaki kimsenin, namazın cüzlerini kalben mülâhaza ederek ifâ etmesi yeterli olmaz. Hanefîler bu görüşe muhaliftirler. Hanefiler dediler ki: Sadece göz, kaş veya kalble İmâ etmeye muktedir olan kişinin namaz kılma yükümlülüğü düşer. Akıllı olsun olmasın, bu şekilde kılan kimsenin namazı sahîh olmaz. Böyle bir kişinin, hastalık hâlinde kılamadığı namazları sonradan kaza etmesi de gerekmez. Tabiî bu namazların kaza edilmemesi, beş vakitten daha fazla iseler mümkündür. Daha az olduğu takdirde kaza edilmeleri vâcib olur İmâ ederek namaz kılması farz olan bir kişinin, önüne yüksekçe birşey koyması mekruhtur. Böyle yapıp da üzerine secde ederse imâ etmiş sayılır. Durumu kendisinden daha kuvvetli olan bir kişinin de ona iktidâ ederek namaz kılması sahîh olmaz. Şâfiîler bu görüşe karşıdırlar. Şafiiler dediler ki: Namazı kaza yerine yeterli olduğu zaman durumu daha kuvvetli olanın, durumu zayıf olana iktidâ ederek namaz kılması sahîh olur. Hasta kişi, namazdayken iyileşirse namazına devam ederek geri kalan kısmı muktedir olabildiği şekilde tamamlar. Bunda görüş birliği vardır. Ancak Hanefîlerin bu hususta tafsilâtı olup aşağıya alınmıştır. Hanefiler dediler ki: Ayakta durmaktan âciz olup rükû ve secdesiyle birlikte oturarak namaz kılmakta olan kişi, namazdayken güç bulursa geri kalan kısmı bilfiil rükû ve secde etmeksizin olsa dahi ayakta tamamlamalıdır. Ama oturur vaziyette imâ ile kılan kişi henüz namazda iken kendisinde rükû ve secde etme gücünü bulursa ve eğer bir rek atı imâ ile kılmışsa, namazın geri kalan kısmım ikmâl eder. Şayet imâ ile bir rek’at kadar kılmışsa namazı kesip yeniden namaza başlar. Yine bunun gibi, yan gelerek imâ ile kılmakta olan kişi, kendinde oturma gücünü bulursa, namazını keserek yeniden namaza başlar.[117] |