๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dört Mezheb Fıkhı => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 07 Şubat 2010, 12:49:57



Konu Başlığı: Ribây-ı Fazlın Hükmü
Gönderen: Eflaki üzerinde 07 Şubat 2010, 12:49:57

Ribây-ı fazi, kabzetmede geciktirme yapmaksızın iki cins maldan bi­rini kendi misliyle satmaktır. Ki bu, her dört mezhebe göre haramdır. Ama bazı sahabeler bunun caiz olduğunu söylemişlerdir. Bu sahabelerden bi­ri de Abdullah İbn Abbas Hazretleridir. Şu da var ki, bazı kimseler son zamanlarında Abdullah İbn Abbas (r.a.) in bu görüşünden vazgeçtiğini ve ribây-ı fazlın haram olduğunu söylediğini rivayet ederler. Şunu da belirte­lim ki; ribây-ı fazi, muamelelerde çok az vukûbulduğu için pek büyük bir etkisi olmamaktadır. Çünkü bir malı, kendi cinsinden bir mal karşılığında satmak veya satın almak, insanların amaç edindikleri bir şey değildir. Meğer ki iki maldan birinde, taraflardan birinin yararlanacağına inandığı bir faz­lalık olsun. Bu muamele, bazı zayıf akıllıları hîle ve dalavereyle aldatma ihtimali dolayısıyla haram kılınmıştır. Bazı kurnazlar aklı kıt kimseleri al­datarak sözgelimi bir kilelik şu buğdayın kaliteli oluşu nedeniyle üç kile buğdaya bedel olduğunu söyleyerek bu muameleyi güzel gösterebilirler. Veya sanatkârane bir şekilde işlenmiş olan bir altın parçasının kendi ağır­lığının iki misli işlenmemiş altına bedel olduğunu söyleyerek muameleyi güzel gösterebilirler.

Açıkça görüldüğü gibi bu muamelede insanlar aldatılmakta ve zara­ra uğratılmaktadır. Bu muamelenin haram olduğuna şu hadîs-i şerîf delâ­let etmektedir:

"Altını altınla, gümüşü gümüşle, buğdayı buğdayla, arpayı arpayla, hurmayı hurmayla, tuzu tuzla, misli misline, dengi dengine, el be el (satın). Bu (malların) cinsler(i) değişik olursa, el be el (peşin) olunca dilediği­niz gibi Satin.[11]

Bu hadîs-i şerîf, anılan cinsteki malların, fazlasıyla beraber kendi cins­lerinden bir malla satılmasının (takas edilmesinin) caiz olmadığına delâ­let etmektedir. Bu alış-verişte, akdi yapan taraflardan her birinin, alacağı malı gecikmesiz ve peşin olarak alması gerekir. Vadeli olunca caiz olmaz. Meselâ bir altın lirayı, bir altın lira ve on kuruş karşılığında satmak, ne el be el, ne de vadeli olarak sahih olmaz. Yine aynı şekilde on miskal ağırlı­ğındaki altın parçasını, oniki miskal ağırlığındaki altın parçası karşılığında satmak sahih değildir. Buğday, arpa ve anılan diğer sınıf malların da bu şekildeki satışları sahih olmaz. Bu tür alış-veriş, özellikle altın ve gümüş­te yasaklanmıştır. Rasûlullah (s.a.v.) bununla ilgili olarak buyurmuşlardır ki:

Misli misline olmadıkça altını altınla satmayın. Bir miktarını da bir miktarı üzerine fazlalaştırmayın. Misli misline olmadıkça gümüşü gümüş­le satmayın. Bir miktarını da bir miktarı üzerine fazlalaştırmayın. Bunlar­dan hazırda bulunanı, gâib (bilâhare verilecek) olanla satmayın.[12]

Malların cinsleri değişik olursa, değerinden fazlasına veya eksiğine satılması veya satın alınması sahih olur. Sözgelimi değeri kırkbeş bin lira olan bir altını, kırk bin veya elli bin liraya satmak veya satın almak sahih­tir. Nitekim değeri kırkbeş bin lira tutan bir altını, daha eksiğine bozdur­mak da sahihtir. Buna, "sarf" denir. Ki iki tarafın da karşılıklı olarak alacakları malları aynı anda teslim almaları şarttır. Bir altın lirayı gümüşle bozdurmak, aynı mecliste el be el olmadıkça sahih olmaz. Sözgelimi bir altın lirayı yüz gümüş kuruşla bozduran kişi İlk anda doksan gümüş kuru­şu alır da, on gümüş kuruşu ileriki bir zamanda alacak olursa, alış-veriş haram olur. Nitekim bu husus, sarf bahsinde de genişçe açıklanacaktır.

Yiyecek maddelerinde yani buğday, arpa ve hadîs-i şerifte anılan di­ğer yiyecek maddelerinde de aynı şart gereklidir. Onların da karşılıklı değiş tokuşlarında iki tarafın, mallarını el be el teslim almaları şarttır.

Tabiî değiştirilen malların ikisi de yiyecek maddesi olursa... Örneğin buğdayla pirincin değiştirilmesi gibi. Ama değiştirilen malların ikisinden biri yiye­cek maddesi, diğeri para ise, bu alış-verişte bedellerden birinin bilâhare

teslim alınması hâlinde de satış akdi sahih olur. Bu alış-verişte yiyecek maddesi "satın alınan mal" da olsa, meselâ vadeli olarak bir kile buğda­yın beş bin liraya alınması gibi; yiyecek maddesi, satın alman malın be­deli de olsa, aynı hüküm sözkonusudur. Meselâ falan tarihte teslim edilmesi şartıyla beş kile buğday karşılığında beş altın satın almak gibi.

(157) Hanefller dediler ki:  altın ve gümüş satışlarında tarafların, malla­rını aynı anda el be et teslim almaları şart değildir. Bu malların yalnızca be­lirlenmeleri şarttır. Nitekim bu husus, sarf bahsinde genişçe açıklanacaktır.