Konu Başlığı: Nikâhın Feshine Neden Olan Ayıplar Gönderen: Eflaki üzerinde 28 Şubat 2010, 17:00:49 KONULAR
Nikâhın Feshine Neden Olan Ayıplar Gayr-I Müslimlerin Nikâhları Dinden Dönen Karı Veya Kocanın Nikâhının Hükmü. Geceleme, Nafaka Ve Benzeri Hususlarda Zevceler Arasında Kasm.. Tanımı Kasm1n Hükmü, Delili Ve Şartları Kalbî Sevgi Ve Bunun Bir Sonucu Olan Şehvet Konusunda Zevceler Arasında Eşitliği Sağlamanın. Zorunlu Olmadığı Kasmmn Keyfiyeti Ve Sonuçları Yeni Zevcenin Kasmdaki Hakkı Ve Bir Zevcenin Kasmdaki Hakkından Feragat Etmesi Yolculuğa Çıkacak Kimsenin, Karılarından Kendisiyle Birlikte Seyahate Çıkacak Olan! Seçme Hakkı Koca, Karılarını Aynı Evde Veya Ayni Yatakta Bir Arada Bulundurabilir Mi?. Rada Tanimi Radâ´ın Şartları Süt Emme Dolayısıyla Mahrem Olanlar Ve Olmayanlar Rada Ne İle Sabit Olur? Nikâhın Feshine Neden Olan Ayıplar Karı ve kocada bulunan ayıplar iki kısma ayrılır: 1- Hiçbir ön şarta gerek kalmaksızın eşlerden herbiri için nikâhı feshetme talebinde bulunma hakkını doğuran ayıplar. 2- Eşlerden birinin şart koşması halinde, fesih talebinde bulunma hakkını doğuran ayıplar. Birinci şıktaki ayıplar üç kısma ayrılırlar: a) Eşler arasında müşterek olan ayıplar. Bunlar kadında da bulunabilir, kocada da..^ Bunlara Örnek olarak delilik, alacalık ve cüz-zamlılığı gösterebiliriz. b) Kocaya özgü ayıplar. Burukluk, İktidarsızlık ve penisin gevşekliği gibi. c) Kadına özgü ayıplar. Afi, karn ve retk gibi. Afi, erkekteki tes-tis şişkinliği gibi, vagina ağzını kapatan bir et parçasıdır. Retk ve karn ise, vagina ağzında bulunan et veya kemik parçasıdır ki, bunlar cinsel temasa engel olurlar. İkinci şıktaki ayıplara gelince; bunlar bir ön şart ile feshi gerektiren ayıplardır. Bunların sayısı çoktur. Örnek olarak körlük, felçlik, kellik, siyah yüzlülük ve pisboğazlığı gösterebiliriz. Eşlerden biri, karşı tarafın salim olmasını önceden şart koşmamışsa, bu ayıplar diğer tarafa fesih hakkını kazandırmaz. Bütün bunlar hakkında mezheble-rin tafsilâtlı açıklamaları aşağıya alınmıştır. (63) Hanefîler dediler ki: Ne şartlı ve ne de şartsız olarak nikâhı feshetme talebinde bulunma hakkını doğuracak hiçbir ayıp mevcud değildir. Ancak üç şey bundan müstesnadır: Bunlar da erkeğin iktidarsız, buruk veya kesik penisli olmasıdır. Bunlardan başka hiçbir ayıpla -bu ayıp, cüzzam ve alacalık gibi şiddetli de olsa; nikâhtan önce de vukûbulsa, sonra da vukû-bulsa; kocanın bu ayıplardan salim bulunması şart koşulsa da koşulmasa da-nikâh akdi feshedilemez. Hanefîlerin bu görüşü nedeniyle zevceye ağır bir zarar dokunduğu ileri sürülebilir. Zîra bu durumdaki kadın, kocasından ayrılma imkânını bulamayacaktır. Kendini böyle bir tehlike karşısında bulunca ne yapacaktır? Evet, koca bu durumda hiçbir zarar görmüyor. Çünkü o, beğenmediği takdirde kadından ayrılabilecektir. Ama kadının durumu ne olacaktır? Fesih talebinde bulunma hakkı da olmadığına göre, kadın ne yapacaktır? Buna cevaben deriz ki: Hanefî mezhebi karı-koca ilişkilerinin, akrabalık ilişkilerinde olduğundan seri kalmayacak şekilde kutsallık ve saygınlık atmosferinde yoğurulmasını esas alır. îki insan, evlilik bağıyla biribirlerine bağlanınca, her birinin, diğerinin başına gelecek belâlara katlanması gerekir. Hayat arkadaşı bir musibete uğrayınca, ondan ayrılması doğru olmaz. Tersine, gücü oranında ona yardımcı olması icâb eder. İnsanın kardeşi veya bir başka yakını, bir hastalığa yakalanınca, onunla kendi arasındaki akrabalık bağını koparamadığma göre, hayat arkadaşının başına böyle bir felâket geldiğinde de., evlilik bağını koparamaz. Hastalık veya ayıbın nikâh akdinden önce mevcud olmasıyla nikâhtan sonra vukûbulması arasında bu açıdan hiçbir fark yoktur. Çünkü eşlerin her ikisi de nikâhtan önce bir diğerinin durumunu araştırmakla yükümlüdürler. Eşlerin evlenmeden önce biri-* birlerini görmelerinin sünnet olduğunu daha önce söylemiştik.. Bu hükümler, dinlerine uygun davranış içerisinde bulunan inananlara Özgüdür. Eşlerden biri, dinini ihmal ederse kınanır. Her rie halde vukûbu-lursa bulsun, evlilik ilişkisinin kutsallık ve saygınlığına bakmamız zorunlu ve kaçınılmazdır. Bununla1 birlikte, eşlerin önceleri sağlıklı bir yaşam sürdükleri, çoluk çocuğa karıştıkları halde, daha sonra ikisinden biri hastalanır, ya da kendisinde bir ayıp (ve noksanlık) meydana gelirse, sağlıklı olan eşin onu yüzüstü bırakıp gitmesi mâkul olur mu? Sanırım bu soruya herkes "olmaz" diye cevap verir. Doğal olarak, bu da, evlilik ilişkisinin kutsallığından doğan bir cevaptır ki, bu da kesin olarak nikâh akdinden kaynakla-maktadır. Burukluk, iktidarsızlık ve penis kesikliği, hayat arkadaşlığını sürdürmekle çelişmeseydi, hiçbir halde eşlerden birinin nikâhın feshi talebinde bulunması caiz olmayacaktı. Çünkü buruk, iktidarsız ve penisi kesik olan kişi, bir bakıma kadın gibidir. Kadınlarsa biribirleriyle evlenemezler. Bu anlatılanların, boşanma yoluyla da olsa, eşlerin biribirlerinden ayrılmamalarını gerekli kıldığı söylenirse, buna verilecek karşılık şudur: İslâm dininde boşanma, önemli ve zarurî olan bazı sosyal amaçlarla meşru kılınmıştır. Bu bazan vâ-cib de olur. Meselâ, eşler arasında evlilik bağlarını koparan, bunun yerine nefret ve tiksinti duygularını yerleştiren bir anlaşmazlık ortaya çıkar ve arabulucular da bu anlaşmazlığı gideremezlerse, meselenin tek çözüm yolu boşanma olur. Aksi takdirde evlilik, istenen hedefin tam tersi bir yola girer. Evlilik, birbirlerinin yüzüne bakamayacak derecede düşman olan iki kişinin değil, aralarında sevgi ve rahmet filizleri yeşeren iki dostun hayatlarını birleştirmek için meşru kılınmıştır. İlgili bölümde boşanmanın meşru kılınış hikmeti, detaylı bir şekilde açıklanacaktır. Bundan da anlaşılıyor ki şârî, eşlerin birbirlerinden ayrılmalarını ayıp ve hastalık nedenlerine bağlamamıştır. Çünkü ayıp ve hastalık, ayrılma ve eşlerin biribirlerine karşı kabalaşmalarım değil, aksine biribirlerine karşı şefkatli ve merhametli olmalarını gerektirir. Şârî, erkeğe boşama yetkisini, zorunluluk hallerinde kullanmak üzere vermiştir. Bu yetkisini kötüye kullanırsa, dünya ve ahirette Allah´ın azab ve ikâbına müstahak olur. İki durum arasındaki fark, açık ve net bir şekilde görülmektedir. Mâlîkîler dediler ki: Nikâhın feshine neden olan ayıplar onüç tane olup üç kısma ayrılmaktadırlar: Birinci kısım: Eşler arasında müşterek olan, yani bazan kocada, bazan kadında ve bazan da her ikisinde birlikte bulunabilen ayıplar ki. bunlar dört tanedir: 1- Delilik. 2- Cüzzam. 3- Alacalık. 4- Azyata. (Cinsel temas esnasında dışkı çıkması.) Eşlerden birinde bu ayıplardan bir tanesi bulunursa, kendisi de aynı şekilde ayıplı olsa bile, diğeri, nikâh feshini taleb edebilir. Zîra kendi nefsin-deki bir ayıptan tiksinmese bile, aynı ayıbı başkasında gördüğünde tiksinebilir. Delilik nedeniyle hem kadın ve hem de erkek nikâhı feshetme veya evliliği sürdürme muhayyerliğine sahip olurlar. Önce de belirttiğimiz gibi bu, müşterek bir ayıptır. Bunun üç şekli vardır: 1- Delirmenin nikâhtan önce vukûbulması. 2- Nikâhtan sonra, ama gerdekten önce vukûbulması. 3- Gerdeğe girdikten sonra vukûbulması. Bu ayıp nikâh akdinden önce eşlerden birinde vukûbulur ve diğerinin bundan haberi olmazsa, diğer eş, gerdekten önce de sonra da deli eşi reddedebilir. Yalnız, deli olan eşin vurma, eşyaları ve malı bozup ifsad etme gibi bir zarar meydana getirmiş olması şarttır. Ama sar´ahlar gibi, bazan düşüp bazan ayıhyorsa, diğer eş bu sebeple onu reddedemez. Delirme nikâh akdinden sonra vukûbulmuşsa ve deliren koca ise, kadın için muhayyerlik hakkı sabit olur. Nikâhı feshetme hakkına sahip olur. Deliren kadın İse, koca için muhayyerlik hakkı sabit olmaz. Delirmenin gerdekten önce veya sonra olması arasında hüküm bakımından bir fark yoktur. Mûtemed olan görüş budur. Bu hükmün kadınla erkeği ayirdetmesini şöyle açıklayabiliriz: Tabiatıyla kadın, erkeğe göre daha zayıf bir yaradılıştadır ve onu evde tutmak gerekir. Onu delirme nedeniyle karşılaşacağı zararlardan korumak böylelikle mümkün olur. Deli de olsa, bu durumda ondan şehevî bakımdan yararlanmak koca için mümkündür. Ama koca delirince, kadının şehevî bakımdan ondan yararlanması mümkün değildir. Şu da var ki, nikâhın düğümü kocanın elindedir. Deliren karısının zararını önlemesi mümkün olmadığı takdirde, bu düğümü çözerek onu boşaması mümkündür. Bazıları, bu durumda kadınla kocası arasında bir fark bulunmaması gerektiğini söylemişlerdir. Nikâh akdinden sonra vukûbulan delilik, gerdeğe girilmiş olsun olmasın, eşlere nikâhı feshetme muhayyerliği hakkım kazandırır. Diğer bazıları da derler ki: Delilik, gerdeğe girmeden vukûbulmuşsa ve deliren kocaysa, kadın evliliği reddedebilir. Ama deliren kadınsa, koca evliligi reddedemez. Gerdekten sonra vukûbulursa, tıpkı koca gibi o da reddedemez. Kadında olsun erkekte olsun, nikâh akdinden sonra vukûbulan delirme nedeniyle evliliğin reddedilemeyeceğini söyleyenler de olmuştur. Böylece görüşlerin sayısı dörde çıkmış oldu ki, bunların mûtemed olanı, birincisidir. Cüzzama gelince; bu az da olsa çok da olsa, erkekte nikâh akdinden önce veya sonra da mevcut olsa, gerçekten bulunması şartıyla, zevceye muhayyerlik hakkını veren bir ayıptır. Ama erkekte mevcut olan ayıbın (veya hastalığın) cüzzam olup olmadığı hususu şüpheli olursa, bu sebeple evlilik reddedilemez. Bu hüküm ittifakla sabittir. Erkeğe gelince; o, cüzzamın nikâhtan önce veya nikâh esnasında kadında bulunması durumunda, az olsun çok olsun, evliliği feshetme hakkına sahip olur. Nikâhtan sonra kadında vu-kûbulan cüzzam nedeniyle erkek, mutlak surette fesih hakkına sahip olmaz. Cüzzamın kalıtım yoluyla evjada geçeceği kesin olmadığı için, bu husus dikkate alınmaz. I Alacalık, beyaz olsun siyah olsun, bilinen bir hastalık olup, nikâh akdinden önce ve çok olarak mevcut ise, eşlerden her birine fesih muhayyerliğini verir. Az miktarda olduğu takdirde kadın, ittifakla evliliği reddedebilir. Kocanın, kadındaki alacalık nedeniyle evliliği feshetme muhayyerliğine sahip olup olamayacağı hususunda iki görüş vardır. Bu, alacalığın nikâhtan önce mevcut olması durumunda sözkonusu olan hükümdür. Alacalık nikâhtan sonra ve az miktarda vukûbulursa, erkekte olsun kadında olsun, eşlere evliliği reddetme hakkım kazandırmaz. Alacalık fazla miktarda ve erkekte vukûbulursa, kadın evliliği feshetme hakkına sahip olur. Kadında vukûbulursa, mezhebin kuvvetli görüşüne göre erkek, fesih hakkına sahip olmaz. Çünkü boşama yetkisi kocanın elindedir. Kadındaki alacalık nedeniyle mutazarrır olursa, boşayarak kadından ayrılabilir. Alacalığın nikâh akdinden önce vukûbulmasıyla nikâh akdinden sonra vukûbulması arasındaki fark açıktır. Çünkü, kadının nikâhtan önce tiksindirici ve nefret ettirici ayıplardan salim bulunması esastır. Nikâhtan sonra vukûbulan alacalık, eşlerin mâruz kalabilecekleri musibetlerden birisidir. Zevce, kocanın boşayarak ayrılabilme yetkisine sahip olmasının aksine böyle bir yetkiye sahip değildir. Konu Başlığı: Ynt: Nikâhın Feshine Neden Olan Ayıplar Gönderen: Zehra Hüner üzerinde 05 Ekim 2018, 12:55:37 Rabbim evliliklere bereket huzur versin ins ..Fıkhi meselelerde zihnimizi açsın dikkat etmeyi uygulamayi nasip etsin ins..
Konu Başlığı: Ynt: Nikâhın Feshine Neden Olan Ayıplar Gönderen: Ceren üzerinde 05 Ekim 2018, 14:47:10 Esselamu aleykum. Helal dairede evlilik yapan yada evliliğini islama göre hakkiyla bozan kullardan olalim inşallah. ..
Konu Başlığı: Ynt: Nikâhın Feshine Neden Olan Ayıplar Gönderen: Mehmed. üzerinde 11 Aralık 2018, 14:41:32 Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri İslam a uygun yaşayan kullarından eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun
Konu Başlığı: Ynt: Nikâhın Feshine Neden Olan Ayıplar Gönderen: Ceren üzerinde 11 Aralık 2018, 20:48:04 Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun paylasimdan kardeşim. ..
Konu Başlığı: Ynt: Nikâhın Feshine Neden Olan Ayıplar Gönderen: Sevgi. üzerinde 12 Aralık 2018, 01:59:20 Aleyküm Selam. Rabbim tüm yuvalara sağlık sıhhat ve huzur nasip etsin inşaAllah
|