๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dört Mezheb Fıkhı => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 08 Şubat 2010, 19:13:15



Konu Başlığı: Mudâribin Bir Başkasıyla Da Mudârebe Yapması
Gönderen: Eflaki üzerinde 08 Şubat 2010, 19:13:15

Muhammed, ticâret yapması için Hâlid´e mudârebe olarak bir miktar mal verir. Hâlid de, ticâret yapması için bu malı mudârebe ola­rak, kârın bir bölümü karşılığında başkasına verirse ne gibi bir du­rum ortaya çıkar? Bu meseleyle ilgili olarak mezheblerin geniş açıklamaları aşağıya alınmıştır.

(27) Hanefîler dediler ki:  Mudârib (işçi), başkasıyla da mudârebe yapar­sa, sermâye sahibinden ya izin almıştır veya almamıştır. İzin almaksızın yap­mışsa akid fâsid olur. İkinci mudârib, sermâye ile henüz ticarî çalışmaya başlamâmışsa, birinci mudârib tazminatla yükümlü olmaz. Yukarıda veri­len örnekteki Hâlid, mudârebe yapmak amacıyla aldığı sermâyeyi, yine mu­dârebe yapmak amacıyla başkasına verirse, bu başkası da ticarî çalışmaya başlamadan önce aldığı sermâye elinde telef olursa, Hâlid tazminat ödemekle yükümlü olmaz. Çünkü malı üçüncü şahsa teslim etmesi, emânet bırakma hükmündedir. Mudâribse, aldığı mudârebe malını başkasının yanına emânet bırakma hakkına sahiptir. Şahıs, aldığı sermâye ile bilfiil çalışınca, mu-dârib oluşu kesinlik kazanır. Sermâye sahibinden izin almaksızın mudârib, başkalarıyla mudârebe yapamaz. Ama örnekteki Hâlid, başkasıyla fâsid mu-dârebe yapar da, mudârebe malı, ikinci mudâribin elinde telef olursa, mu­dârib (işçi), tazminatla yükümlü olmaz. Şundan ki: Mudârebe akdinin fâsidliği, mudâribİ ücretli işçi pozisyonuna sokmaktadır. Mudârib, ticarî ça­lışmada kendisi için çalışacak birini kiralama hakkına sahibtir. İkinci mu­dârib, birinci mudârib olan Hâlid´ten ecr-i misil alır. Hâlid de sermâye sahibi ile birlikte, aralarında anlaştıkları oranda kârı paylaşır. Adamın biri, ikinci mudâribten mal gasbederse, o malın bedelini gasbeden kişinin ödemesi ge­rekir. İkinci mudârib, kendisine Hâlid tarafından teslim edilen mudârebe ma­lını telef eder veya başkasına hîbe ederse, sâdece kendisinin bedel tazmin etmesi gerekir. Mudârib, sermâye sahibinin iznini aldıktan sonra başkasıyla mudâ­rebe yaparsa, meselâ örnekteki Hâlid, kendisine mudârebe için sermâye ve­ren Muhammed´den, elindeki sermâyenin tümünü veya bir bölümünü, kârın bir bölümü karşılığında ticâret yaptırmak üzere mudârebe olarak başkasına vermek için izin ister ve sermâye sahibi Muhammed de, kendisine izin verir­se sahih olur. Şu da var ki Muhammed, Hâlîd´e mudârebe sermâyesi verir­ken: "Allah´ın bize nasib edeceği kârı aramızda yan yarıya paylaşırız" diyerek kârın yarısı üzerine akidleşmişse; Hâlid, üçüncü kişiye mudârebe malından sermâye verirken, kârın üçte birini ona vermeyi şart koşmuşsa, bu durumda toplam kârın yarısı sermâye sahibi Muhammed´in, üçte biri de Hâlİd´in ken­disine sermâye verdiği kişinin, geriye kalan sâdece altıda birlik kâr payı Ha-lid´İn olur. Ama sermâye sahibi olan Muhammed, Hâlid´e mudârebe sermâyesi verirken: "Allah´ın sana nasib edeceği kârı aramızda yarı yarıya paylaşırız demişse, bu durumda; Hâlİd´in kendisiyle mudârebe akdi yaptı­ğı üçüncü şahıs, Hâlid´in kendisine vermeyi şart koştuğu üçte birlik kâr pa-ymı alır. geri kalan kân, Hâlid ile Muhammed yarı yarıya paylaşırlar. Böylece her biri üçte bir kâr payı almış olur. Yine bunun gibi sermâye verirken Mu­hammed, Halid´e: "Sağlayacağın kâr aramızda olsun" veya: "Senin için ken­disinde kazanç bulunan şey ikimizin arasında olsun" der, sonra da Hâlid bu sermâyeyi, üçte bir kâr payı karşılığında üçüncü bir şahsa verirse; ikinci mudârib kendisi için şart koşulmuş olan üçte bir kâr payını alır. Geri kalan kârı Muhammed ile Hâlid yarı yarıya paylaşırlar. Yine bu üç kişi, kârın üçte birer payını almış olurlar. Muhammed sermâyeyi Hâlid´e verirken: "Allah´ın bize kısmet edeceği kâr, aramızda yarı yarıya olsun" der de ondan sonra Hâ­lid, aldığı sermâyeyi kârın yarısı karşılığında üçüncü şahsa mudârebe olarak verirse; Muhammed kârın yarısını alır. İkinci mudârib de kârın geri kalan yarısını alır. Hâlid, hiç kâr alamaz.

Şâfiîler dediler ki:  Mudârib (işçi), aldığı mudârebe sermâyesini, yi­ne mudârebe olarak ticâret yapması için üçüncü bir şahsa verirse, bunu ya­parken, sermâye sahibinden ya izin almıştır veya almamıştır, izin alarak

1- Birinci mudârib, ikinciyle mudârebe akdi yaparken onun kendisine çalışmada ve kârda ortak olması şartını koşar. Bir kavle göre bu şekilde ya­pılan akid sahihtir. Diğer bir kavle göre fâsiddir. Kuvvetli olan görüş de bu­dur. İkinci mudârebe akdinin fâsid olması durumunda birincisi, olduğu gibi sahih kalmakta devam eder. Sonra ikinci mudârib kârdan pay alamaz. Ak­sine kârı sermâye sahibi ahr. İkinci mudârib, sermâye sahibinin izniyle ça­lışmıştır. Mudâriblerin ikisi beraberce çalışacak olurlarsa, birincisi çalışması oranında kâr payı alır. Geri kalan kârı, sermâye sahibi alır. İkinci mudârib-se, birinciden ecr-i misil alır. Ama birinciye (meccânen) yardım etmeyi kas-detmişse hiç bir şey alma hakkına sahip olamaz.

2-  Birinci mudârib, ikincinin tek başına çalışmasını şart koşarak onunla akidleşmişse, yapılan akid sahih olur. Birincisi, böylece devreden çıkmış olur. Yalnız bu durumda akdin sahih olması için, mudârebe sermâyesinin, kendi­siyle akdin sahih olduğu şartları taşıması gerekir. Sözgelimi sermâye, nakıd olmalıdır. Ticâret eşyası değil... Ve daha diğer şartları hâiz olmalıdır. Mu­dârib, kendisine sermâye vermiş olan kişinin iznini almadan, üçüncü bir şa­hısla mudârebe akdi yaparsa; ikinci akid fâsid olur. İkinci mudârib, elindeki mudârebe malıyla bir şey satm.alır veya satar ve buna benzer akidler yapar­sa, yaptığı akidler bâtıl olur. Çünkü akidler fuzûli ve geçersizdir. Kârın üçte biri kendisinindir diye akid bâtıl kılınmamıştır. Sebep bu değildir. Tasarruf­ta bulunduğu mallan tazmin etmesi gerekir. Çünkü kendisi gasbedici hük­mündedir. Birinci mudârib, vermiş olduğu malı ikinciden zorla çekip alabilir ve ilk mudârebe akdine dayanarak o malla ticârete devam etmesi sahih olur. Ama kendi zimmeti üzerine borca satın aldığı malın bedelini, mudârebe ser­mâyesinden ödememişse ve bu, birinci mudâribin şartıysa, ikinci mudâribin satın aldığı eşyanın bütün kârı, birinci mudâribin olur. Ne ikinci mudârib, ne de sermâyenin asıl sahibi bu kârda hak sahibi olamazlar. İkinci mudârib, sâdece ecr-i misil alır. Bu ecr-i misli de birinci mudârib öder. Ama kendi adına bir şey satın alırsa, kârı kendisine âit olur. Birinci mudâribe bir şey Ödemesi gerekmez.

Mâlikîler dediler ki: Mudârib, bir başkasına elindeki sermâyeyi ve­rerek mudârebe yaparsa ve bunu sermâye sahibinin izniyle yapmışsa, yaptı­ğı mudârebe akdi sahih olur. Sermâye sahibinin iznini almadan yapmışsa, yaptığı mudârebe akdi fâsid olur. Diyelim ki Muhammed ticâret yapması için Hâlid´e bir miktar sermâye verir, Muhammed´in iznini almadan Hâlid de mudârebe olarak çalışması için bu sermâyeyi üçüncü bir şahsa verirse, meydana gelecek telefiyatın tazminatını ödemekten Hâlid sorumlu olur. Mu­dârebe mah telef olur veya zarar ederse, sahibine Hâlid´in bedel ödemesi ge­rekir. Kâr edilmesi durumunda Hâlid, kârdan pay alamaz. Elde edilen kâr, ikinci mudârible sermâye sahibi arasında paylaşılır.

Hâlid ile Muhammed kârı yarı yarıya bölüşme şartıyla, mudârebe yapmak üzere akidleşirler. Sonra da Hâlid, kârın üçte ikisini kendisine verme karşılığında, üçüncü bir şahısla mudârebe akdi yaparsa; elde edilen kazanç, ikinci mudârible sermâye sahibi arasında yarı yarıya paylaşılır. Kârın yarı­sıyla üçte biri arasındaki farkı, ikinci mudâribe Hâlid´in kendi kesesinden ödemesi gerekir. Hâlid, bu ikinci mudârible daha az bir kâr oranı, meselâ; üçte bir ile anlaşırsa, kârı sermâye sahibi ile yarı yarıya paylaşmayı şart koş­muş olsalar bile Hâlid, kârdan pay alma hakkına sahip olamaz. Kâr, ikinci mudârible sermâye sahibi arasında paylaşılır. Sermâye sahibi, kârın üçte iki­sini; ikinci mudârib, kârın üçte birini alır. Birinci mudârib, yani Hâlid hiç bir şey alamaz. Kâr sağlanmamışsa, ikinci mudârib, kesinlikle bir şey ala­maz. Zîrâ kural gereği olarak mudârib, kârdan başka bir şey alamaz. Kâr edilmemişse, alacağı da olmaz.

Hanbelîler dediler ki: Sermâye sahibinin izni olmadan mudârib, elindeki sermâye ile başkasıyla mudârebe yapamaz. Yaptığı takdirde mudâ­rebe akdi fâsid olur. Ama sermâye sahibinden izin alarak bu şekilde ikinci bir mudârebe akdini başkasıyla yapması caiz olur. Hem kendisinin, hem ikinci mudâribin yapacağı tasarruflar sahih olur.