๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dört Mezheb Fıkhı => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 02 Şubat 2010, 18:37:05



Konu Başlığı: Kurbanın Şartlari
Gönderen: Eflaki üzerinde 02 Şubat 2010, 18:37:05

Kurbanın şartları İki kısma ayrılır:

a - Sünnet oluş şartları,

b -  Sıhhat şartları.

a) Sünnet oluş şartlan:

1-  Kurban kesmeye muktedir olunmalıdır. Âciz olan kişinin kurban kes­mesi sünnet değildir. Muktedir olmanın tanımı hususunda mezheblerin detaylı görüşleri aşağıya alınmıştır.

(16) Hanefîler dediler ki: lkiyüz dirhem gümüşü olan veya meskenin­den, giyiminden ve ihtiyaç duyduğu eşyalardan artık olarak iki yüz dirhem tutarında eşyaya sâhib olan kişi kurbana muktedir olur. Bir kişinin gelir sağ­lamakta olduğu bir akan olur da ondan yıllık zahiresini elde ederse ve bu­nunla beraber fazladan anılan miktardaki nisaba sâhib olursa kurban kesmesi gerekir. Bazıları der ki: Bu akardan aylık zahiresini elde ederse, kurban kes­mesi gerekir. Eğer akar vakıf ise ondan sağlanılan gelir, nisâb miktarına va­rırsa kurban kesmek gerekir.

Hanbelîler dediler ki: Ödeme imkânına sâhib olan kimse borç ederek de olsa kurban parasını temin edebiliyorsa, kurban kesmeye muktedir de­mektir.

Mâlikîler dediler ki:  Sene içinde zarurî bir sebebten dolayı kurba­na verdiği paraya muhtaç olmayan kişi, kurban kesmeye muktedir sayılır. Ama sene içinde o paraya muhtaç olacaksa kurban kesmesi sünnet olmaz. Borç edebilecekse etmelidir. Fakat bazıları borç etmemesi gerektiğini söyle­mişlerdir.

Şafîîler dediler ki:  Kurban bayramı süresince kendi şahsının ve ge­çimlerinden sorumlu olduğu kimselerin ihtiyaçlarından fazla olarak kurban parasını temin edebilen kişi, kurbana muktedir demektir. İhtiyaçtan mak­sat, âdete göre kişinin simit, balık, kahvaltılık ve adete göre bunlara benzer şeylerinin olmasıdır.

2- Hürriyet:  Kölenin kurban kesmesi sünnet değildir, Mâlikîler kurba­nın şartlarına bir şart daha ekleyerek, kurban kesenin, Mekkelİ olsa bile hac ibâdetini edâ etmekte olan biri olmaması gerektiğini söylemişlerdir. Hacıdan başka yolcuların kurban kesmeleri sünnettir.

Hanefîler de kurbanın şartlarına bir şart daha ekleyerek, kurbanke-senin mukîm olması gerektiğini de söylemişlerdir. Misafirin kurban kes­mesi gerekli değildir. Ama gönüllü olarak keserse, bu kurban olarak gerçekleşir. Bir kişi kurban niyetiyle bir hayvan satın alır da kesim vaktin­den önce sefere çıkarsa, onu satar; kurban kesmesi vâcib olmaz. Kurban kesim vaktinin girmesiyle, kesmeden önce sefere çıkan kişi de kurban kes­mekle yükümlü olmaz. Mekke ahâlisinden olduğu gerekçesiyle, misafir olmayan hacının kurban kesmesi vâcib olur.

Baliğ olmaya gelince bu, kurbanın sünnet oluşu için şart değildir. Kur­ban İçin mâlî durumu müsait olan çocuğa, yetim bile olsa, kurban kes­mek sünnet olur. Velîsi, onun yerine keser. Mâlikîlerle Hanbelîler bu görüştedirler.Hanefîlerle Şâfiîlerİn buna ilişkin görüşleri aşağıya alınmıştı.

(17) Hanefîler dediler ki:  Baliğ olmak, kurbanın vâcib olması için şart değildir. İmam Ebû Hanife ile İmam Ebu Yûsuf´a göre, malı olan. çocuğa da kurban vâcibdir. Velisi, varsa çocuğun malından kurban keser. Baba, kü­çük çocuğunun yerine kurban kesmez. İmam Muhammed´e göre, baliğ ol­mak şarttır; malı olan çocuğa kurban vâcib olmaz. Babanın, çocuğu için kurban kesmesinin vâcib olup olmadığı hususunda sahîh addedilen iki kavil vardır. Deli de çocuk hükmündedir.

Şafiîler dediler ki:  Küçük çocuğun kurban kesmesi sünnet değildir. Sünnet olması için baliğ olmak şarttır. Akıllılık da böyledir.

b) Kurbanın sıhhat şartlan:

1- Ayıplardan salim olmak. Aşağıda mezheblerce belirtilen ayıplarla ayıplı olan hayvanın kurban edilmesi sahîh olmaz.

(18) Hanefîler dediler ki: İki veya bir gözü kör olan, kemiklerinde ilik kalmayacak derecede zayıf olan, kesim yerine yürüyemiyecek kadar topal olan hayvanın kurban edilmesi sahîh olmaz. Ama üç ayakla yürüyüp, yürü­mede ondan destele almak için dördüncü ayağı yere koyan hayvan kurban için yeterli olur.

Kulağı veya kuyruğu veya tenasül organı kesik olup, bu organlarının üçte birinden fazlası gitmiş hayvanların kurban edilmeleri sahîh olmaz. Ama üçte ikisi durup da sâdece üçte biri gitmiş ise kurban edilmeleri sahîh olur. Dişleri dökülmüş hayvanın dişlerinin yarıdan fazlası kalmamış, yaratılıştan kulaksız, meme başlan kesik, sütü kesilmiş, yaratılıştan tenasül organı ol­mayan, pisliklerle beslenip de cinsine göre değişen bir süre hapsedilip temiz yiyeceklerle beslenmeyen hayvanın kurban edilmesi sahîh olmaz. Yaratılış­tan boynuzu olmayan veya boynuzunun bir kısmı kırık hayvanın kurban edil­mesi sahîhtir. Ama bu Arıklığı iliğine ulaşan hayvan kurban edilemez. Deliliği otlamasına engel olmadan hayvanın kurban edilmesi sahîhtir. Aksi takdirde sahîh olmaz. Uyuz hayvan, eğer semiz ise kurban edilebilir. Uyuzluk nede­niyle zayıflarsa kurban edilmesi sahîh olmaz. Küçük hayvan da kurban edi­lemez. Küçüklüğün sınırı, koyun ve keçi için bir yaşından küçük olmaktır. Ancak koyun, semiz ve iri cüsseli olursa, altı aylıkken kurban edilebilir. Yalnız bu durumdaki bir koyun, bir yaşındakiyle bir araya getirilir de ondan ayır-dedilemezse kurban edilebilir. Keçi ise bir yaşını doldurup bir günle de olsa ikinci seneye girmeden kurban edilemez. Sığır ve mandaya gelince, bunların iki yaşından küçükleri kurban edilemezler. İki seneyi doldurup üçüncüye gir­meleri, kurban edilmelerinin sıhhati açısından şarttır. Develerin de beş ya­şından küçükleri kurban edilemez. Devenin kurban edilebilmesi için beş yaşını doldurup altı yaşına girmiş olması şarttır.

Koyun veya keçi bir kişi için kurban edilebilir. Sığır veya deve, her biri­ne yedide bîri verilmek şartıyla, yedi kişi için kurban edilebilir. Bu yedi kişi­den birinin hissesi yedide birden az olursa, kurban onun için geçerli olmaz.

Mâlikîler dediler ki:  İki veya bir gözü kör olan hayvanın kurban edilmesi sahîh olmaz. Körlükte ölçü, gözün sureti yerinde kalsa bile ışığının sönmü$ olmasıdır. Benzerleri olan sıhhatli hayvanlar gibi hareket edemeyen hasta hayvan da kurban edilemez. Ama hastalığı hafif olursa bir sakıncası olmaz. Açıkça görünecek kadar uyuz olan hayvan da kurban edilemez. Alı-şılagelmeyen yiyecekleri yemekle midesine dokunan ve bu nedenle ishal ol­mayan hayvan kurban edilemez. İshal olursa kurban edilmesi sahîh olur. Sürekli deli olan hayvanın da kurban edilmesi sahîh olmaz. Ama deliliği sü­rekli olmayan hayvan kurban edilebilir. Deliliğinden ötürü yerinde dönen ve sürüye tâbi olmayan hayvan da kurban edilemez. Zayıflığı, iliklerinin tü­kenmesi kertesine varan ve açık-seçik bir şekilde görünen hayvan da kurban edilemez. Benzerleri gibi yürümekten âciz olacak derecede topal olan hay­van kurban edilemez. El ve ayak gibi organlarından biri kesik olan hayva­nın, bu kesikliği yaratılıştan veya sonradan gelme olsa da, kesilen organ veya zâid olsa da, kurban edilmesi sahîh olmaz. Ama hayvanın testislerinin kesikliği bundan istisna olarak muaf sayılmıştır. Buruk hayvan kurban edi­lebilir. Böyle yapmakla ete fayda sağlanır. Burukluğun yaratılıştan veya son­radan olması arasında bîr fark yoktur. Kulağı gerçekten çok küçük olan, kuyruğu kesik olan hayvanlar kurban edilemezler. Bu kesikliğin yaratılıştan veya sonradan olması arasında bir fark yoktur. Sesi kesilmiş olan hayvan da kurban edilemez. Ancak bu, geçici bir arızadan dolayı olursa, engel sa­yılmaz. Meselâ devenin, hamileliğinin üzerinden bir kaç ay geçerse sesi kısı­lır. Bu durumdayken sesinin kısıklığı, kurban edilmesine engel olmaz. Ağzı fena kokan hayvanın da kurban edilmesi sahîh olmaz. Ancak bu kokma, yaratılıştan olursa bir sakıncası olmaz. Nitekim bu hal bazı develerde de gö­rülür. Memesi kurumuş, kulağının üçte birinden fazlası yarılmış olan hay­vanlar kurban edilemezler. Bu yarıklık, üçte bir kadar olursa kurban edilebilir. İki veya daha fazla dişi kırılmış hayvan da kurban edilemez. Ama tek dişi kırılmış hayvanın kurban edilmesi sahihtir. Aynı şekilde yaşlılık ve değişik­lik nedeniyle dişleri gitmiş olan hayvan, kurban edilebilir. Kuyruğunun üçte birden fazlası kesik hayvan kurban edilemez. Üçte bîri kadar kesilmiş olma­sı ise, kurban edilmeye engel olmaz. Biri ehlî, diğeri yabanî çiftten doğan hayvan kurban edilemez. Örneğin baba davar olur, ana da geyik olursa; ve­ya bunun tersi olursa bunlardan doğan hayvanların kurban edilmeleri esahh kavle göre caiz olmaz. Yaratılıştan boynuzsuz olan hayvan kurban edilebi­lir. Ama boynuzlan sonradan kökten kırılmış olan hayvanın kurban edilip edilemeyeceği hususunda iki görüş vardır. Tabiî bu, boynuzların yerlerinin kanlı veya kanamakta olmaması durumunda böyledir. Eğer boynuz yerle­rinde kanama varsa, bu hususta tek bir görüş vardır ki o da; böyle bir hay­vanın kurban edilmesinin sahîh olmayacağıdır. Hastalıktan değil de, fazla yağlı ve etli olmaktan ötürü yerinden kalkamayan hayvanın kurban edilme­si sahihtir. Koyunun bir (arabî) seneyi doldurmuş olanı, kurban edilebilir. Bir seneyi doldurmuş olması sırtındaki yünün, dik duruşundan sonra yat­masından belli olur. Keçinin bir seneyi doldurarak, bir ay gibi bir süreyi de açık seçik bir şekilde ikinci seneden almış olanı, sığırın üç yaşında olanı ile devenin beş yaşında olanı kurban edilebilir. Yaşlarda muteber olan, bazı ay­ları eksik olsa bile kamerî senedir.

Şâfiîler dediler ki: Etini, yağını veya yenilir başka şeylerini (sakata­tını) eksiltecek ayıplardan biri ile ayıplı olan, iki veya tek gözü kör olan hay­vanların kurban edilmeleri sahîh olmaz. Körlükte ölçü, göz ışığının sönmüş olmasıdır. Gözlerinin birinde çok miktarda beyazlık bulunan hayvan da kur­ban edilemez. Az miktarda olursa sakıncası olmaz. Çoğunlukla yakarmakla birlikte gözleri zayıf olan hayvan kurban edilebilir. Emsallerinin meraya gi­derken kendisini geçip geride bırakacakları kadar belirgin derecede topal olan hayvan kurban edilemez. Topallığı, kesme anında, hatta nefes ve yemek bo­rularını keserken meydana gelse, yine kurban edilemez. Açıkça hastalığı görülen hayvan da kurban edilemez. Bu da onun hastalanma nedeniyle zayıflaması ve etinin bozulmasıyla olur. Az miktardaki hastalığın, kurban edilmeye bir zararı olmaz. îlikleri boşalacak derecede zayıf olan hayvan kur­ban edilemez. Meraya arkasını dönüp çok az miktarda otlanan ve bu neden­le de zayıflayan hayvan kurban edilemez. Az da olsa uyuzluğu olan hayvan kurban edilemez. Çünkü uyuzluğun ete zararı vardır. Kulağının tamamı ve­ya bir kısmı veya, tenasül organı kesik hayvanlar kurban edilemezler. Kü­çüklüğünde tenasül organının bir kısmının kesilmesi, bundan muaf sayılır. Çünkü bu, onu etlenmeye zorlar. Kuyruksuz olarak yaratılmış hayvana ge­lince; bu, memesiz olarak yaratılmış olanla tenasül organsız yaratılmış hay­van gibi, kurban olmaya yeterlidir. Ama kulaksız olarak yaratılmış olan böyle değildir. Kurban edilemez. Kulağı yarılmış veya delinmiş olan hayvanın bu nedenle kulağının bir k|smı gitmemişse kurban edilmesi sahîh olur. Burul­muş hayvanın kurban edilmesi sahîhtir. Burmak da üç şartla caiz olur:

1-  Burulan, eti yenilen bir hayvan olmalıdır.

2-  Burma işi, hayvanın küçüklüğünde yapılmış olmalıdır.

3-  Burma işi normal bir zamanda yapılmalıdır. Aksi takdirde burmak haramdır.

Kırılan yer kanasa bile, bu kırılma nedeniyle eti eksilmemiş olması ha­linde boynuzu kınlan hayvan kurban edilebilir. Boynuzlusunu kurban etmek her ne kadar daha faziletli ise de, yaratılıştan boynuzsuz olan hayvanı kur­ban etmek de sahîh olur. Yaratılıştan dişsiz olan hayvan kurban edilebilir. Sonradan gelen bir arıza nedeniyle dişlerini kaybeden hayvan kurban edile­mez. Aynı şekilde, yem yemesini olumsuz yönde etkilediği takdirde, dişleri­nin bazısı gitmiş olan hayvan da kurban edilemez. Ama yem yemesini etkilemezse kurban edilebilir.

Koyunun tam olarak bir yaşını doldurmuş veya altı aydan sonra olmak şartıyla ön dişleri düşmüş olanı kurban edilebilir. Keçinin iki tam yılını dol­durmuş olanı kurban edilebilir. Sığır ve mandanın da iki tam yılını, devele­rin ise tam beş yaşını doldurmuş olanları kurban edilebilirler. Biri yabanî, diğeri ehli çiftten doğan hayvan, kurban olmaya yeterli değildir.

Hanbelîler dediler ki:  Gözleri sûreten yerinde kalsa bile, göz nuru gitmiş olan bakar-körle, gözü tamamen batmış olan kör hayvanın kurban edilmesi sahîh olmaz. Yerinde duran gözünün üzerinde beyazlık bulunan hay­vanın kurban edilmesiyse sahîhtir. İlikleri boşalmış olan zayıf hayvan, em-salıyle birlikte meraya yürüyerek gidemeyecek derecede topal hayvan, boynuzu kırık hayvan kurban edilemez. Uyuzluk ve benzeri, etinin bozulmasına se­bebiyet veren bir hastalığa yakalanmış olan, kulağının ya da boynuzunun çoğu kopmuş olan hayvan kurban edilemez. Ama kulağı delinen veya yan­lan, yahut da yarısı veya daha azı kesilen hayvanın, kurban edilmesi mekruh olmakla birlikte sahîhtir. Bu hususta boynuz da kulak gibidir. Memeleri ku­rumuş, ön dişleri dökülmüş, boynuz kılıfı kırılmış, tenasül organının yarı dan fazlası yok olmuş hayvanlar kurban edilemezler. Tenasül organının yarası veya daha azı gitmiş olan hayvan kurban edilebilir. Yaratılıştan boynuzsuz olanla, kulakları aşın derecede küçük ya da yaratılıştan kulaksız, kuyruk­suz veya kuyruğu kesilmiş ve hayaları çıkarılmış olan hayvanların kurban edilmeleri sahîhtir. Hayalarıyla birlikte zekeri kesilmiş olan hayvana gelin­ce, onun kurban edilmesi sahîh değildir. Gebe olan-hayvan da buraya kadar belirtilen hükümlerde diğerleri gibidir. Yabanî veya biri yabanî diğeri ehlî çiftten doğan hayvan da kurban edilemez. Koyunların altı ayını doldurmuş olanları kurban edilebilir. Bunun yeterliliği, sırtındaki yünün yatık hâle gel­mesiyle belli olur. Keçilerin tam bir, sığırların tam iki ve develerin tam beş yaşım doldurup altıncı seneye girenleri kurban edilebilir. Belirtilen yaşlar­dan küçük olan hayvanlar kurban edilemezler.

2- Kurbanın sıhhat şartlarından İkincisi, belirli vakitte kesilmesidir. Vak­tinden önce veya sonra kesilen kurban sahîh olmaz. Mezheblerin bu hu­sustaki açıklamaları aşağıya alınmıştır.

(19) Hanefîler dediler ki:  Udhiye, yani kurbanın vakti, kurban bayra­mının birinci günü fecrin doğmasıyla girer ve üçüncü gününün gün batımın-dan az öncesine kadar devam eder. Aslında bu vakit, şehirde kesecek olanla köyde kesecek olana göre değişmez. Ama şehirde kesecek olanın, hutbeden önce olsa bile bayram namazından sonra kesmesi, kurbanın sıhhati açısın­dan şarttır. Ancak hutbeden sonraya ertelenmesi daha faziletlidir. Şehirde oturan bir kişi, kurbanı bayram namazından önce keserse sahîh olmaz. Kes­tiği hayvanı sırf et olarak yer. Bayram namazı kişinin bulunduğu şehirde kı-hnmazsa, namaz vakti geçinceye kadar beklenir. Namazın vakti de güneşin (doğduktan sonra bir mızrak boyu) yükselmesinden itibaren başlar ve güne­şin zeval noktasına gelmesine kadar devam eder. Kurbanı bu vakitten sonra kesmek gerekir. Köyde oturan kişi için bu şart değildir. Köylü, kurbanım bayramın birinci günü fecrin doğmasından sonra kesebilir. İnsanlar bayram gününün tesbitinde hatâya düşerek bayram namazını kılar, kurbanlarını ke­ser, sonra da o günün bayram olmadığı anlaşılırsa, namazları da kurbanları da geçerli olur. Bir kişi, kurbanlık hayvanını kesmez, kesim vakti de geçer­se, onu canlı olarak sadaka vermesi gerekir.

Malikîler dediler ki:  imamdan başkasının kurban kesme vakti, bay­ramın birinci günü imamın kurbanını kesip tamamlamasından sonra başlar. İmamın kurban kesme vakti ise, bayram namazı hutbesini irâd ettikten son­ra başlar. İmamın kurban kesmemesi hâlinde başkalarının kesim vakti, ima-mm kurban kesebileceği kadar bir vaktin geçmesinden sonra başlar ve bayramın üçüncü gününün sonuna kadar devam eder. Güneşin batmasıyla vakit sona ermiş olur. İkinci günü kurban kesecek olan kişinin, imamın kur­ban kesebileceği kadar bir zamanın geçmesini beklemesi gerekmez. Güneşin doğmasından ve bir mızrak boyu kadar yükselmesinden sonra kesebilir. Fe cirden sonra kesse de geçerli olur. Birinci gün, kasten imamdan önce kesen kişinin kurbanı geçerli olmaz. Yeniden bir kurban kesmesi gerekir. Kasten olmamasına gelince, bu da şöyle olur: Kişi, kurbanı kesip kesmediği belli olmayan en yakın imamın durumunu araştırdıktan sonra kurban kestiğini zannederek kendi de keser ve sonra da kendisinin imamdan önce kestiği an­laşılırsa kurbanı geçerli olur. İmam, meşru bir mazeretten dolayı kurban kes­meyi ertelerse, başkaları onu, zevale yakın bir zamana kadar bekler. Öyle ki zevale, kurban kesebilecek kadar bir zaman kalmış olmalıdır. Bu vakte kadar bekleyen kişi, imam kesmese bile kendi kurbanını keser.

Hanbelîler dediler ki: Kurban kesme vakti, bayramın birinci gü­nü, bayram namazının kılınmasından sonra ve hutbenin okunmasından ön­ce başlar. Ama en faziletlisi, namazın ve hutbenin bitmesinden sonra kesilmesidir. Bayram namazı aynı şehirde bir kaç yerde kılmıyorsa, her ta­rafta namazın tamamlanmasını beklemek gerekmez. Bİr yerde kılınan, di­ğerlerinden önce tamamlanırsa, o namazdan sonra kesmek caiz olur. Bayram namazı kılınmayan, göçebe ve bedevîler gibi bayramları olmayan bir yerde bulunuluyorsa kurban kesme vakti, bayram namazı kılınacak kadar bir za­manın geçmesiyle başlar. Eğer güneşin zevale varması nedeniyle bayram na­mazı kaçırılmışsa, kurban zeval vaktinde kesilir. Kurban kesmenin son vakti, teşrik günlerinin İkincisidir. Bumezhebe göre kesim vakti, bayramın birinci günü ile, bundan sonraki iki gündür. Birinci günden sonraki iki teşrik gün­lerinin gecelerinde de kurban kesilebilir. Ama gündüzleyin kesmek daha fa-zîletlidir.

Şafiîıier dediler kî:  Kurban kesme vakti, bayramın birinci günü, -bir mızrak boyu yükselmese bile- güneş doğduktan sonra iki rek´at namaz kılıp iki hutbeyi okuyacak kadar zamanın geçmesini müteakiben başlar. Ama en faziletlisi, bu sürenin, güneşin bir mızrak boyu yükselmesinden sonra geç­mesidir. Kesim vakti, teşrik günlerinin üçüncüsünün sonuna kadar devam eder. Vakti girdikten sonra kesimin gece veya gündüz yapılması caizdir. An­cak gündüzleyin kurban kesmeye engel bir meşguliyetin bulunması veya yok­sulların et almak için geceleyin daha kolayca gelebilmeleri gibi maslahat olursa, geceleyin kurban kesmek mekruh olmaz. Aksi takdirde mekruh olur.

Bazı mezhebler, kurbanın sıhhat şartlarına bazı şartlar daha eklemiş­lerdir ki, bu ek şartlar aşağıda anlatılmıştır. Parasında olsun, sevâbın da olsun kurbana ortak olmak, Mâlikîler dışındaki diğer mezheblerin ittifakıyla sahîhti.

Kurbanlık hayvan sığır veya deve ise, ortaklık sahîh olabilir. Her biri­nin payı yedide birden az olmamak kaydıyla, yedi kişinin, sığır veya de­vede ortak olmaları sahihtir. Yedi kişiden fazla olurlarsa sahîh olmaz. Ama yedi kişiden daha az olurlarsa sahîh olur. Deve, sığır, manda, koyun ve keçiden başka hayvanlar kurban edilemezler. Kurban edilebilecekler ara­sında hangisinin daha efdâl olacağına ilişkin mezheblerin detaylı görüşleri aşağıya alınmıştır.

(20) Malikîler, kurbanın sıhhat şartlarına, gündüzleyin kesilmesi şartı­nı eklemişlerdir. Geceleyin kesilirse kurban sahîh olmaz. Bu şart, bayramın ilk gününe nisbetle ihtilafsız olarak gereklidir. Diğer günlerine gelince kur­banın geceleyin kesilmesinin sahîh olup olmayacağı hususunda ihtilâf var­dır. Meşhur olan görüşe göre, ilk günden sonraki günlerin gecelerinde kesilen kurban yeterli olmaz.

İkinci ek sıhhat şartına gelince, kurban kesen, müslüman biri olmalıdır. Ehl-i kitap birinin kestiği kurban geçerli olmaz. Sırf et olarak yenilebilir.

Ayrıca kurban kesen kişinin kurbanına, başkaları ortak olmamalıdır. Aynı konutta beraber oturan ve geçimlerinden sorumlu olduğu kimseler, pa­rasında değil de sevabında kurbanına ortak olabilirler. Aksi takdirde sahîh olmaz. Mâlikîlerin meşhur görüşü budur.

Hanefîler kurbanın sıhhat şartlarına, bayramın birinci veya üçün­cü günü kesilmesi hâlinde, gündüzleyin kesilmesini eklemişlerdir. Birinci ve­ya dördüncü günü geceleyin kesilmesi hâlinde sahih olmaz. Ortadaki iki gecede kesilmesi ise tenzîhen mekruhtur.

(21) Mâlikîler dediler ki: Kurbanın parasını vermeye ortak olmak sahîh değildir. Ama önceki dipnottaki şartlar çerçevesinde sevabına ortak olmak sahihtir.

(22) Hanefîler dediler ki:  Bir koyun kurban etmek, değer ve etleri eşit olduğu takdirde, sığırın ve devenin yedide birinden daha faziletlidir. Yine para ve değer bakımından eşit olurlarsa koç, koyundan daha faziletlidir. Değer bakımından eşit olurlarsa dişi keçi, tekeden daha faziletlidir. Dişi deve ve sığır, değer bakımından eşit olurlarsa erkeklerinden daha faziletlidirler.

Şafııler dediler ki:  Kurbanın en faziletlisi, bir kişi için yedi koyun veya keçi veyahut da bir deve ya da sığırdır. Kurbanın kemâl derecesinin sı­nırı yoktur.

Hanbelîler dediler ki: Kurbanın en faziletlisi, eğer ortaksiz olarak yapılacaksa bir deve veya bir sığır, sonra bir davar, sonra ortaklaşa kurban edilen erkek veya dişi bir deve,,sonra ortaklaşa kurban edilen bir sığırdır. Bunların tümünün en faziletlisi en semiz olanı, sonra en pahalı olanıdır. Bun­ların çrkeğiyle dişisi aynı seviyededir.

Mâlikîler dediler ki:  Kurbanın en faziletlisi mutlak olarak koyun, sonra keçi, sonra sığır ve sonra da devedir. Kuvvetli görüşe göre sığır, deve­ye tercih edilir. Buruk olan daha semiz değilse, erkek olanı kurban etmek daha faziletli olur. Eğer buruk semizse, semiz olan erkekten daha faziletli olur.