๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dört Mezheb Fıkhı => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 02 Şubat 2010, 17:32:26



Konu Başlığı: Kıran, Temettü, İfrâd Ve Bunlarla İlgili Bahisler
Gönderen: Eflaki üzerinde 02 Şubat 2010, 17:32:26

Hac ve umre yapmak isteyen kişinin üç şekilde ihrama girmesi caizdir:

1- İfrâd;  Bu, kişinin yalnızca hac İçin ihrama girmesi, hac amelferini tamamladıktan sonra da umre İçin İhrama girmesi ve umrenin tavafı ile sa´yini yapmasıdır.

2- Kıran: Hakîkaten, ya da hükmen hac ile umreyi aynı ihramda bir araya getirmektir.

3- Temettü:  Önce umreyi sonra da aynı yıl içinde haccı yapmaktır. Mezheblerin bütün bunlarla ilgili ayrıntılı görüşleri aşağıya alınmıştır.

(8 ) Şâfiîler dediler ki: Hac ve umre üç şekilde edâ edilebilir:

1- Îfrâd:  Bir kimsenin hac mevsiminde kendi beldesinin mîkatında hac için ihrama girmesi; hac amellerini bütünüyle tamamladıktan sonra da um­re için ihrama girmesidir.

2- Temettü: Kişinin kendi beldesinin mîkatı olmasa da hac ayların­da yanından geçtiği mîkatta umre için ihrama girmesi; umreyi tamamladık­tan sonra da Mekke´de veya umre ihramına girdiği mîkatta veya o mesafedeki başka bir mîkatta veyşjıut da kendisine en yakın olan mîkatta hac İçin ihra­ma girmesidir. Uğradığı mîkatı geçtikten sonra umre ihramına giren ve um­reyi tamamladıktan sonra da hac için ihrama giren kimse, yine temettü yapmış olur. İhrama girmek istemekle birlikte, mîkatı ihramsiz geçtiği için günah­kâr olur ve kurban kesmesi gerekir. Bu kişiye, temettü yapmış denir. Çünkü iki ibâdet (hac ve umre) arasında ihramın mahzurlarından temettü etmiştir. 3- Kıran: Kişinin ister kendi beldesinin mîkatı, isterse yolu üzerinde bulunan bir mîkat olsun, orada hac ve umre için bir arada ihrama girmesi­dir. Eğer bu kişi Mekke´deyse ve orada hac ve umre için ihrama girerse kı­ran yapmış olur. Umre ihramına girmesi için harem dışına çıkması gerekmez. Çünkü umre, hacca tâbi olup onun içine mündemiçtir. Kişi, ister hac ayla­rında olsun, ister olmasın önce umre için İhrama girer ve umre tavafına baş­lamadan da hac mevsimi başlar ve hac ihramına girerse kıran yapmış olur. Haccın umreye eklenmesi, Önce de belirtildiği gibi kişinin umre tavafına baş­lamadan önce hacca niyet etmesi şeklinde olur. Ama umrenin hacca eklen­mesi sahîh olmaz; geçersizdir.

Haccın bu üç çeşidinden en fazîletlisi, ifrâd şeklinde yapılanıdır. İfrâd haccı, eğer o sene umre yapılmışsa daha fazîletli olur. Ama umre, hac yapı­lan seneden sonraya bırakılırsa, o takdirde ifrâd haccının fazîleti az olur. Çünkü umrenin, hac senesinden sonraya ertelenmesi mekruhtur. Kıran yapamn, yalnızca hac amellerini yapması gerekir. Peygamber Efendimizin aşa­ğıda aktaracağımız hadîsine göre, kıran yapan kişinin, hac ve umre için bir tavaf ve bir sa´y yapması yeterli olur:

Temettü yapanlarla kıran yapanların kurban kesmeleri gerekir. Yüce Al­lah bu hususta şöyle buyurmuştur:

"Her kim hac (zamanın)a kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayı­na gelen kurbanı keser. Kurbanı bulamayan kimse üç gün hacda, yedi gün de döndüğünüz zaman olmak üzere tam on gün oruç tutar.[2]

Bu âyet-i kerîme temettü yapanın kurban kesmesi gerektiğine işaret et­mektedir. Kıran yapanın kurban kesmesinin zorunluluğuna gelince, bu da Buhârî ve Müslim´in Hz.Âişe (r.a.) den naklettikleri şu rivayete istinâd et­mektedir:

"Peygamber (s.a.v.) kurban bayramında hanımları için sığır kesti. Çünkü Onlar kiran yapmışlardı.[3]

Kıran ve temettü haccını yapanların kurban kesmeleri şu şartlarla vâcib olur:

1-  Kıran veya temettü yapan kişinin Mescid-i Haram´da bulunanlardan olmaması gerekir. Mescid-i Haram´da bulunanlardan maksat, oradaki mes­kenler arasında meskeni bulunan kimse demektir. Harem´in mesafesi iki ko­naktan azdır. Bu mesafedeki alan içinde bulunup da kıran veya temettü haccı yapanların kurban kesmeleri gerekmez.

2-  Temettü haccı yapan kişinin umresi, hac aylarında vukûbulmuş ol­malıdır. Hac aylarından önce umre yapmış olan kişi, bu umresini ister hac aylarından önce tamamlamış olsun, ister hac ayları içinde tamamlamış ol­sun kurban kesmesi vâcib olmaz. Çünkü o kişi, hac mevsiminde umreyle haccı bir arada yapmış sayılmakta ve ifrâd şeklinde haccedene benzemektedir.

3- Aynı sene içinde haccetmiş olmalıdır. Hac ayları içinde umre yapıp da başka bir sene hacceden veya hiç haccetmeyen kişinin kurban kesmesi vâcib olmaz.

4- Temettü yapan kişi, umreyi tamamladıktan sonra tekrar hac ihramı­na girmek için ilk ihrama girdiği mîkata veya başka bir mîkata geri dönme-melİdir. Kıran yapan da Mekke´ye girdikten sonra, Arafat´ta vakfe veya kudüm tavafı gibi bir ibâdette de başlamadan önce mîkata dönmemelidir.

Temettü yapan kişi, hac İhramına girmek için mîkata dönerse kurban kesmesi gerekmez. Aynı şekilde kıran yapan kişi de hac ve umre için birlikte ihrama girdikten veya haccı umreye ekledikten sonra herhangi bir mîkata dönerse kurban kesmesi vâcib olmaz.

Temettü yapanın kurban kesmesinin vâcib olduğu vakit, hac için ihra­ma girdiği vakittir. Bu .vakitten önceye alması da sahîh olur. Şu halde umre­yi tamamladıktan sonra kesebilir. Ama kurban bayramının birinci günü kesmesi daha faziletli olur. Diğer ceza kurbanlarında olduğu gibi, bu kurba­nın vaktinin sonu sınırsızdır. Ya hiç bulamadığı veya bulup da parasını öde­mekten âciz kaldığı veya emsalinden fazla fiyat istendiği veyahut da ona vereceği paraya muhtaç olduğu gerekçesiyle haremde kurban kesmeye muk­tedir olamayan kişinin bütün bu durumlarda kurbana bedel olarak on gün oruç tutması gerekir. Bu on günün üçü hacda, yedisi de memleketine dön­dükten sonra tutulur. Hacdaki üç günü de, hac ihramına girdikten sonra tut­malıdır. Hac ihramına girmeden tuttuğu takdirde geçersiz olur. Ayrıca, arefe gününden önce de tutmuş olması sünnettir. Zîrâ sünnete göre arefe günü oruç­lu olmamak gerekir. Üç günlük orucu, teşrik günlerinden sonraya ertelediği takdirde günahkâr olur ve tuttuğu oruç da kaza olur. Ertelemesi nedeniyle kurban kesmesi gerekmez. Geri kalan yedi günün orucunu ise yurduna veya yurt edinmek istediği yere döndükten sonra tutmalıdır. Sözgelimi Mekke´yi yurd edinirse yedi gün orucunu orada tutar. Hac amellerini tamamlamış ol­mak şartıyla yurduna döndükten sonra yedi gün oruç tutması geçerli olur. Ama tavaf veya sa´y yapmadan yurduna dönerse oruç tutması geçersiz olur. Fakat hac amellerinden olan tıraş» yapmadan yurduna dönerse, yurdunda tıraş olduktan sonra oruç tutması geçerli olur.

Mâlikîler dediler ki: Hac ve umre yapmak isteyen kişi, bunlar için üç şekilde ihrama girebilir:

1- İfrâd:  Bu, bir kimsenin yalnızca hac için ihrama girmesidir. Hac amellerini tamamladıktan sonra umreye başlar.

2- Temettü: Bu da kişinin önce yalnızca umre ihramına girmesi; hac aylarında umre rükünlerinden en az birini yapması ve sonra da aynı sene içinde hac etmesidir. Hac aylan, Ramazanın son günü güneşin batması anında başlar. Buna göre Ramazanın son günü umre ihramına girip umre amellerini bay­ram gecesi tamamlayarak aynı sene hacceden kişi temettü yapmış olur. Ama umre amellerini Ramazanın son günü güneşin batımından Önce tamamlar da aynı sene haccederse temettü yapmış olmaz. Çünkü umre rükünlerinden hiç birini hac adayları içinde yapmamıştır.

3- Kıran:  Bunun iki şekli vardır:

a) Hac ve umre için birlikte ihrama girmek.

b)  Önce umre için ihrama girmek, sonra da umre tavafının iki rek´atlik namazını kılmadan haccı umrenin üzerine eklemek. Bu ekleme, ister umre tavafına başlamadan önce, ister başladıktan sonra olsun, başladıktan sonra aa ister tamamlanmasından önce» ister tamamlanmasından sonra ve fakat iki rek´atlİk namazını kılmadan önce olsun -bu durumların hangisinde olursa olsun- kişi, kıran yapmış olur. Şu var ki, umre tavafım yaptıktan sonra ve fakat iki rek´atlik namazını kılmadan önce haccın umreye eklenmesi mek­ruh olur. Tavafına başladıktan sonra haccı umreye ekleme halinde onu na­file olarak tamamlar. Umre için gerekli olan tavaf, hac tavafına dahil olur. Çünkü kıran yapana bir tavaf ve bir sa´y yeter. Aynı şekilde tavaftan sonra ve iki rekat namaz kılmadan Önce haccı umreye eklemesi halinde, yapılan tavaf nafileye dönüşür. Ama umre tavafından ve namazından sonra haccı umreye ekleyen kişinin hac ihramı lağvolur, gerçekleşmez. Yine bunun gibi fâsid bir umre üzerine eklenen haccın, ihramı da lağvolur, gerçekleşmez. Bu durumdaki kişinin fâsid umreyi tamamlaması ve sonra da acilen kaza etme­si vâcib olur. Haccın umreye eklenmesi iki şartla sahîh olur:

1-  Haccın umreye eklenmesi, umre tavafının iki rek´atlik namazının kı­lınmasından önce yapılmalıdır.

2-  Haccın eklendiği umre, sahîh bir umre olmalıdır. Bu şartlardan biri gerçekleşmediği takdirde haccın umreye eklenmesi sahîh olmaz; eklenen haccın ihramı geçerli olmaz. Ama önce hac ihramına giren kişinin haccma umre ek­lemesine gelince, bu sahîh olmaz. Geçersiz ve lağvolur. Zîrâ kuvvetli (hac) üzerine zayıfı (umreyi) eklemek doğru olmaz.

Bu sayılanlar içinde en faziletlisi ifrâd, sonra kıran, en sonra da temet­tü hacadır. Kıran yapan kişinin hac ve umre için tek şey yapması gerekir ki, bu da, hac amelleridir. Buna göre bu şahıs için bir tavaf, bir sa´y, bir tıraş, hem hac hem umre için yeterli olur. En sonunda da kıran kurbanı kes­mesi gerekir. Temettü yapan için de kurban kesmek gerekir. Zaten bu, âyet-i kerîmeyle de sabittir:

"Her kim hac zamanına kadar, umre ile faydalanmak isterse kolayına gelen kurbanı keser.[4]

Peygamber (s.a.v.) in sünnetinde de kıran yapanın kurban kesmesinin vâcib olduğu ifâde edilmiştir. Temettü veya kıran yapanların kurban kes­meleri iki şartla vâcib olur:

1-  Kıran veya temettü yapan kişi, kıran veya temettü zamanlarında, ya­ni kıranın iki şeklinden biriyle hac ve umre için ihrama girdiği zamanda, um­renin diğer şeklinde veya temettüde umre ihramına girdiği zamanda, Mekke´yi veya Mekke hükmündeki bir yeri vatan edinmiş olmamalıdır. Mekke hük­mündeki yerden maksat, Mekke´den sefere çıkan kişinin orayı geçmedikçe namazlarını kısaltmaya başlamayacağı yerlerdir. Kıran veya temettü haccını yapmakta olan kişi, o esnada Mekke´yi veya Mekke hükmündeki bir yeri vatan edinmiş ise, kurban kesmesi gerekmez. Zîrâ bu kişi, iki seferden biri­nin (yani taşrada bulunmuş olsaydı, ayrıca hac ya da umre için Mekke´ye yapacağı yolculuklardan birinin) kendisinden sakıt olması gibi bir avantaj­dan yararlanmış değildir. Zaten kıran veya temettü yapan kişi, bu iki yolculuktan birinden kurtulduğu için kurban kesmekle yükümlü olmaktadır. Âyet-i kerîmede de buna şöyle değinilmektedir:

"Bu (hüküm), ailesi (ikâmetgâhı) Mescid-i Harâm´da bulunmayanlar İçindir.[5]

Burada Mescid-i Harâm´dan maksat, Mekke veya Mekke hükmündeki yerlerdir.

2-  Aynı sene içinde haccetmiş olmalıdır. Aynı sene içinde haccetmesine engel bir durum çıkarsa, meselâ kıran veya temettü yaptıktan sonra bir düş­man tarafından veya başka bir sebeble aynı sene haccetmesi engellenir de bu engel nedeniyle ihramdan çıkarsa kurban kesmesi gerekmez.

Temettü yapanın kurban kesmesinin vâcib olması için bu ikisinden ayrı olarak üçüncü bir şart daha gereklidir: Bu da kişinin umre amellerini yap­tıktan sonra ve hac ihramına girmeden önce memleketine veya aynı uzaklık­taki bir yere geri dönmemesidir. Şu da var ki; temettü kurbanı, sâdece hac ihramına girmekle vâcib olur. Geri dönüldüğü takdirde bu da gerçekleşmiş olmaz. Bu durumdaki kişinin kurban kesmesinin vâcİbliği geniş sürelidir. Kur­ban bayramının birinci günü, cemrenin taşlanmasıyla da süresi daralır. Anı­lan cemreyi taşladıktan sonra vefat eden temettü yapmış kişinin vârislerinin, onun terekesiyle kurban almaları zorunlu olur. Ama taşlamadan önce vefat ederse vârislerinin; ne onun terekesinin tümünden ne de üçte birinden kur­ban almaları zorunlu olmaz. Temettü kurbanının umre ihramından sonra, hac ihramından önce kesilmesi yeterli olur. Kurban kesmekten âciz olan ki­şinin kurban yerine on gün oruç tutması vâcib olur. Bu on günün üçünü hacda, yedisini de memleketine döndüğünde tutmalıdır. Yüce Allah buyuruyor ki: "(Kurban) bulamayan kimse üç gün hac´da, yedi gün de döndüğünüz za­man olmak üzere tam on gün oruç tutar.[6] Kurban kesmekten âciz olunması da, ya kurbanın var olmaması veya alacak paranın bulunmaması veyahut da kurban parası mevcûd olmasına rağmen bu paraya özel harca­malar için ihtiyaç olması nedeniyle olur. Hacdaki üç gün orucun vakti, hac ihramına girildiği andan itibaren başlar ve kurban bayramına kadar devam eder.

Kurban bayramının birinci gününden önce bu üç günü tutmamış olan kişinin, bayramın birinci gününden sonraki üç gününde tutması vâcib olur. Ki bu günlere teşrik günleri denir. Bu orucu, mazeret olmaksızın teşrik gün­lerine ertelemek mekruhtur. Teşrik günlerinden de sonraya bırakan kişi, is­ter diğer yedi güne eklesin, ister eklemesin dilediği herhangi bir vakitte tutar. Yedi günlük orucun vakti ise cemreleri taşlamayı bitirerek hac amellerini ta­mamlamakla, memlekete dönülmüş olsa da olmasa da girer. Âyet-i kerîme­deki, dönüşten maksat, hac amellerini bitirme durumudur. Ama bu orucu, sılaya fiilen dönüşe ertelemek mendub olur. Hac amellerini tamamlamadan tutmak yeterli olmaz. İster vakfeden Önce, ister vakfeden sonra olsun hü­küm aynıdır. Hac veya umredeki bir noksanlıklarından ötürü; meselâ mîka-tı ihramsiz geçerek ihramın vâciblerinden birini terkeden veya mezîsi akan veyahut da ihram suçları bahsinde anılan, kurban gerektirici suçlardan biri­ni işleyen ve dolayısıyla kurban kesmesi vâcib olan kimseler; sonra bu kur­banı kesmekten âciz olurlarsa önce belirtilen tafsîlât çerçevesinde kurbana bedel olarak on gün oruç tutmalıdırlar. Bu on günün üçünü, kurban kesme­yi gerekli kılan sebebin Arafat vakfesinden önce vukûbulması hâlinde, teş-rîk günlerinden önce veya teşrîk günlerinde tutmalıdır. Ama kurban kesmeyi gerekli kılan sebep, Arefe gününde veya daha sonra vukubulmuşsa bu üç günlük orucu, yalnızca teşrik günlerinden sonra tutmalıdır. Üç günlük oru­ca başladıktan sonra kurban kesmeye muktedir olan kişinin, kurban kesme­ye dönmesi mendub olur. Tutmakta olduğu orucu nafile olarak tamamlar. Ama üç günlük orucu tamamladıktan sonra kurban kesmeye muktedir olur­sa kurban kesmeye dönmesi mendub olmaz. Ama döndüğü takdirde kurba­nı geçerli olur. Oruç tutmaz. (Yani geriye kalan yedi günlük orucu tutmaz.) Çünkü aslolan kurban kesmektir.

Hanbelîler dediler ki; İhrama girmek isteyen kişi, üç yoldan bi­rini uygulama seçeneğine sâhibtir:

a-  Temettü, b- İfrâd, c- Kıran. Bunların en faziletlisi temettü, sonra if-râd, daha sonra da kırandır.

Temettü: Hac ayları içinde umre ihramına girmek ve bu ihramdan çıkmakla umre amellerini tamamlamaktır. Hac ayları içinde ihrama girilmediği takdirde temettü yapılmış olmaz. Ayrıca temettü´nün gerçekleşmesi İçin ay­nı sene içinde haccedilmesı de şarttır. Zîrâ aşağıda nakledeceğimiz âyet-i ke­rimenin zahirinden de umre ile haccın peşpeşe yapılması ve aralarına fasıla konumlamasının,temettü için şart olduğu anIaşılmaktadır:* Herkim hac(za-manın)a kadar umre ile faydalanmak isterse.[7]

İfrâd:  Kişinin yalnızca hac için ihrama girmesi, hac amellerini tamam­ladıktan sonra, eğer zimmetinde kalmışsa vâcib olan umre için ihrama gir­mesidir.

Kıran:  Bu da kişinin hacc ve umre için birlikte ihrama girmesidir ve­ya umre ihramına girip, tavafına başlamadan önce, haccı umre üzerine ekle-mesidir. Ancak beraberinde kurbanı varsa, umre sa´yini yaptıktan sonra olsa bile haccı umre üzerine eklemek sahih olur. Ve böyle yapmakla da kıran ya­pılmış olur. Hacc ayları dışında umre ihramına girilmiş olsa bile haccı umre­ye eklemek sahih olur. Ama önce hacc ihramına girip sonra umre ihramına girerek umreyi hacca eklemek sahih olmaz. Bu ihramı geçersiz olur. Kıran yapmış da sayılmaz. Kıran yapan kişi, yalnızca hac için gereken amellerden fazlasını yapmaz; bir tavaf ve bir sa´y yapar. Temettü yapanın şu âyet-i kerîme uyarınca kurban kesmesi vâcibtir:

"Her kim hac (zamanın)a kadar umre ile faydalanmak isterse kolayına gelen kurbanı keser.[8]

Yalnız şunu belirtelim ki; bu, ceza kurbanı değil, ibâdet kurbanıdır. Ve bu kurbanı kesmek de yedi şartla vâcib olur:

1-  Temettü yapan kişi, Mekke ahâlisinden veya orayı yurt edinmiş biri ya da harem halkından olmamalıdır. Ayrıca kendisiyle harem arasında, se-ferîlikte namazı kısaltmayı gerekli kılacak kadar bir mesafe bulunmamalı­dır. Eğer bu söylediklerimizin tersi olan bir durum söz konusuysa kurban kesmesi vâcib olmaz.

2- Temettü yapan kişi, umresini hac aylarında yapmış olmalıdır.

3- Önce de belirtildiği gibi aynı sene içinde haccetmelidir.

4-Umreyle hac arasında, namazı kısaltmayı gerekli kılacak uzaklıktaki bir yere sefere gitmemelidir. Eğer bu kadar veya daha fazla uzaklıktaki bir yere sefer eder de sonra hac ihramına girerse kurban kesmesi gerekmez.

5-  Hac ihramına girmeden, umre ihramından çıkmış olmalıdır. Umre İhramından çıkmadan hac ihramına girerse temettü değil de kıran yapmış olur. Dolayısıyla kıran kurbanı kesmesi vâcib olur.

6- Umre ihramına, kendi beldesine özgü mîkatta veya kendisiyle Mek­ke arasında namazı kısaltmayı gerekli kılacak bir mesafenin bulunduğu yer­de girmelidir. Eğer buralardan sonra ihrama girerse, Mescid-i Haram halkının statüsüne girer. Yalnız, mîkatı ihramsız olarak geçmesi nedeniyle kurban kes­mesi vâcib olur.

7-  Temettü´ye umre başlangıcında veya umre esnasında niyet etmelidir. Temettü ve kıran kurbanı, kurban bayramının birinci günü fecrin doğma­sıyla vâcib olur. Kıran yapan kişi eğer Mescid-i Haram halkından değilse ayrıca nüsûk kurbanı kesmekle de yükümlüdür. Fâsid olmaları halinde kıran ve temettünün kurbanları sakıt olmaz. Haccın kaçırılmasıyla da sakıt olmaz. Kıran yapan kişi, vaktini kaçırdığı haccı kaza ederken iki kurban kesmeli-dir. Biri, birinci kıranı; diğeri ikinci kıranı içindir. Temettü yapan kişi kur­banı sevkederse de umre ihramından çıkamaz. Umre tavafını ve sa´ymi yapmış olsa da tıraş olarak ihramdan çıkmadan önce hac için ihrama girer. Kurban bayramının birinci günü, kurbanı kestikten sonra hem umrenin, hem haccın ihramından çıkar. İster hac ayları içinde olsun, isterse olmasın, kendisiyle birlikte kurbanı bulunsa bile umre yapan kişi, gereken işleri tamamladıktan sonra, temettü yapanın tersine ihramdan çıkar. Eğer beraberinde kurbanı varsa, onu Merve yanında keser. Harem´in herhangi bir yerinde kesmesi de caiz olur. Satılık kurban bulamadığı veya bulduğu halde parasını temin ede­mediği için kurban kesmekten âciz kalan kişinin, kurbana bedel olarak on gün oruç tutması gerekir. Bunun üç gününü hac aylarında, kalan yedi gününü de memleketine döndüğünde tutar. Üç günlük orucun son gününün are-feye rastlaması çok daha faziletli olur. Bu üç günlük orucu kurban bayramının birinci gününden önce tutmamış olan kişinin, bayramın son üç günü olan Minâ günlerinde tutması gerekir. Bu nedenle kurban kesmesi icâb etmez. Minâ günlerinde de tutmazsa on günü tam olarak bir arada tutması gerekir. Hac-cın vâciblerinden birini vaktinden sonraya ertelediği için de kurban kesmesi vâcİb olur. Üç günlük orucu umre ihramına girdikten sonra ve hac ihramına girmeden önce tutması caiz olur. Ama umre ihramına girmeden önce tutma­sı caiz olmaz. Üç günlük orucun vücûb vaktine gelince bu, kurbanın vücûb vaktidir ki, kurban bayramının birinci günü fecrin doğması anıdır. Geri ka­lan yedi günlük orucu hac ihramına girdikten sonra ve hac amellerini tamam­lamadan önce tutmak sahîh olmaz. Minâ günlerinde, Minâ günlerinden sonra ve ziyaret tavafından önce de tutulması sahîh olmaz. Ama ziyaret tavafın­dan ve sa´y´den sonra tutulması sahîh olur. Üç ve yedi günlük oruçların her gün peşpeşe, ya da aralıklı tutulması vâcib değildir. Üzerine bu orucun vâ-cib olmasından sonra kişi, kurban bulursa, oruçtan kurbana intikal etmese, oruca başlamamış olsa bile vâcib olmaz. İsterse kurban keser, isterse oruç tutar.

Hanefîler dediler ki:  İhrama girmek isteyen kişi, ifrad, kıran ve te-mettü´den birini yapma seçeneğine sâhibtir. Yalnız, kıran, diğer ikisinden daha faziletlidir. Temettü de ifraddan daha faziletlidir. Kıran, ihramın sa­kıncalı durumlarına düşülmesinden korkulmadığı takdirde diğer ikisinden daha fazîletü olur. Çünkü kıran haccında, ihramda kalınması gerekli günle­rin sayısı çoktur. İhramh kişi, bu sakıncalı durumlardan birine düşmekten korktuğu takdirde, ihramhlık günlerinin az olması nedeniyle, temettü haccı daha faziletli olur. Bu durumda insan kendine hâkim olabilir.

İfrada gelince bu, yalnızca hac için ihrama girmektir. Kıran lügatte, iki şeyi bir araya getirmek anlamını ifâde eder. Istılahta ise hakîkaten veya hük­men hac ve umre için birlikte ihrama girmektir. İkisinin hakîkaten bir araya getirilmesi, hac ile umrenin aynı anda tek ihramla bir araya getirilmesidir. Hükmen ikisinin bir araya getirilmesi ise hac ihramına, umre ihramından sonra girmek ve bilâhare ikisinin fiillerini bir arada yapmak demektir. Şöyle ki: Önce umre için ihrama girilir. Bundan sonra umre tavafının dört şavtını yapmadan hac ihramına girilir. Umre tavafının dört şavtını yaptıktan sonra hac ihramına giren kişi, kıran değil de temettü yapmış olur. Tabiî eğer tava­fını hac ayları içinde yapmışsa... Aksi takdirde ne kıran ne de temettü yap­mış olur. Ama önce hac için ihrama girer de, sonra kudüm tavafından önce umreye niyet ederse kıran yapmış olur. Ama bu, iyi bir davranış değildir. Kudüm tavafından sonra umreye niyet ederse kurban kesmesi gerekir. Kı­ran yapan kişinin, mîkatta veya mîkattan Önce ihrama girmesi sahîh olur. lhramsız olarak mîkatı geçenin bir kurban kesmesi gerekir. Ancak ihramh olarak mîkata dönerse bu cezadan kurtulur. Hac aylarında veya daha önceden ihrama girmek sahîh olur. Fakat hac aylarından önce ihrama girmekte mekruhluk vardır. Kıran yapan kişinin hem hac hem de umre amellerini hac aylan içinde yapması, yani umre tavafım veya bu tavafın dört şavtını, sa´yi-njn tamamını ve hac sa´yini hac ayları içinde yapması zorunludur. Niyette şöyle demesi sünnettir: :

"Allah´ım! Ben umre ve hac yapmak istiyorum. Onları bana kolaylaştır ve benden kabul buyur."

Bu niyette, hacdan önce umreyi söylemesi müstehabtır. Amelde umreyi öne almasıysa vâcibtir. Çünkü hac amelleri, umre amelleri için yeterli olmaz. Şu halde önce umre için yeci tur (şavt) tavaf etmeli. Bu tavafın tamamının, ya da yarıdan çoğunun hac ayları içinde´yapılması şartıyla, ilk üç turunda remel yapılmalıdır. Bu durumdaki bir kişi, umre tavafını yaparken hac ta­vafına niyet etse bile, tavafı umre tavafı olarak geçerli olur. Zîrâ kişi, niyet etsin veya etmesin, vakti içerisinde bir tavafta bulunursa o tavaf aslına göre geçerli olur. Sonra sa´y edilir. Böylece umre ameli tamamlanmış olur. An­cak hac ihramında da bulunduğu için ihramdan çıkamaz. Şu halde ihram­dan çıkabilmesi, hac amellerini de tamamlamasına bağlı kalır. Bu arada tıraş olursa, iki ihrama karşı suç işlediği gerekçesiyle iki kurban kesmesi gerekir.

Umre amellerini tamamladıktan sonra hac amellerine başlar. (Kıran ya­pan kişi) önce umre için, sonra hac için tavaf eder; bunun ardı sıra umre için, sonra da hac için sa´y ederse sahîh olur. Ama bu iyi bir davranış değil­dir. Bu nedenle kurban de gerekmez. Kıran için yedi şart gereklidir:

1- Umre tavafının tümünü veya yarıdan çoğunu yapmadan önce hac ih­ramına girilmelidir. Ama umre tavafının çoğunun yapılmasından sonra hac ihramına girilirse kıran yapılmış olmaz.

2-  Umrenin fâsid olmasından önce hac için ihrama girilmelidir.

3-  Umre tavafının tümü veya yarıdan çoğu, Arafat´ta vakfeden önce yapılmalıdır. Arefe günü zevalden sonra vakfeye kadar bu tavafı yapmamış olanın umresi kalkar; kıranı boşa gider. Umre için gerekli olan kurban kes­me yükümlülüğü de düşer. Ama umre tavafının yarıdan çoğunu yaptıktan sonra Arafat´ta vakfe yapan, tavafının kalan kısmım ziyaret tavafından ön­ce tamamlar.

4- Hac ve umreyi fâsid olmaktan korumalıdır. Sözgelimi Arafat´ta vak­feden önce cinsel ilişkide bulunursa veya bu ilişkiyi umre tavafının yarıdan Çoğunu ifâ etmeden önce yaparsa kıranı bâtıl olur; kurban kesme yükümlü­lüğü düşer.

5- Umre tavafının tamamını veya yarıdan çoğunu hac ayları içinde yap­malıdır. Bu tavafın yarıdan çoğunu hac ayları girmeden önce yaparsa kıran yapmış olmaz.

6-  Mekkeli olmamalıdır. Mekkeli´Ierin kıranı sahîh olmaz. Meğer ki hac ayları girmeden önce Mekke´den çıkıp başka tarafa gitmiş olsunlar.

7-  Haccı kaçırmamalıdır. Aksi takdirde kıran yapmış olmaz. Kurban kesme yükümlülüğü de düşer. Kıran´in sahîh olması için, kişinin, ev halkına varmayı kasdetmiş olmaması şart koşulmaz. Umre tavafını yapıp umre ihramından çıkmaksızın memleketine dönen kişinin kıranı sahîh olur.

Şer´an temettünün tanımına gelince bu, ilkin hac aylarında, ya da önce umre ihramına girmek; umre tavafının yarıdan çoğunu hac aylarında yap­mak şartıyla hakîkaten veya hükmen bir seferde hac için de ihrama girmek­tir. Bu da umreden sonra asla beldesine dönmemesi veya döndükten sonra Mekke´ye ikinci kez geri dönmesi iki sebebten ötürü kendisinden istenme­siyle olur:

1-  Kurbanı Mekke´ye sevketmiş olması. Çünkü kurban, bayramın bi­rinci gününden önce ihramdan çıkmaya engel olur.

2-  Tıraş olmadan memleketine dönmüş olması. Bu durumda, tıraşın ha­remde yapılmasının vâcib oluşu nedeniyle, tiarem´e dönmesi kaçınılmazdır ve memleketine dönen kişi, ihram içinde kalmış olur. Memleketinde tıraş ol­madan hacca dönerse temettü yapmış olur. Çünkü onun memleketine inme­si sahîh değildir. Memleketinde tıraş olursa temettüsü bâtıl olur. Kurban sevkederek umre yapan kişi, ya kurbanını bayramın birinci gününe erteler veya ertelemez. Bayramın birinci gününe ertelerse temettüsü sahîh olur. Mem­leketine dönsün veya dönmesin kendisine bu kurbandan başka bir şey lâzım gelmez. Acele eder de bayramın birinci gününden önce keserse, bu durumda ya memleketine dönmüş veya dönmemiştir. İster o sene içinde haccetsin is­ter etmesin, memleketine dönmüşse temettüsü bâtıl olur. Başka bir şey ge­rekmez. Memleketine dönmemiş ve aynı sene içinde de haccetmemişse, yine kendisine bir şey lâzım gelmez. Eğer aynı sene haccederse biri temettü, diğe­ri de zamanından önce ihramdan çıktığı için iki kurban kesmesi gerekir. Te­mettünün sahîh olması için bazı şartlar gereklidir:

1-  Umre tavafının tamamını veya yandan çoğunu hac ayları İçinde yap­malıdır.

2-  Umre İhramım haccmkinden öne almalıdır.

3- Umre tavafının tamamını veya yandan çoğunu hac ihramından önce yapmalıdır.

4- Umre, bozulmuş olmamalıdır.

5- Hac, bozulmuş olmamalıdır.

6-  Önce de belirtildiği gibi sahih bir dönüşle ehline dönmeyi kasdetmiş olmamalıdır.

7-  Hac ve umre aynı sene içinde edâ edilmelidir. Hac ayları içinde umre tavafını yapıp başka bir sene hacceden kişi temettü yapmış sayılmaz. Hac yapıncaya kadar memleketine dönmeyip ihramda kalsa bile hüküm değişmez.

8-  Mekke, yurt edinilmiş olmamalıdır. Umre yaptıktan sonra sürekli ola­rak Mekke´de ikamete niyetlenen kişi temettü yapmış sayılmaz. Aksi takdir­de sayılır.

9-  Mekke´de İhramsızken hac ayları girmiş olmamalıdır. Çünkü bu du­rumda Mekkeliler gibi temettüye ehil olmaz. Hac ayları dışında umre tava­fının tamamını veya yandan çoğunu yapmış olup da ihramhyken hac ayları girmiş olmamalıdır.

Temettü yapmakta olan kişi, umre amellerini tamamladıktan sonra di­lerse tıraş olarak veya saçlarını kısaltarak ihramdan çıkabilir. Zilhiccenin se­kizinci (terviye) gününe .kadar ihramsız kalır. Çünkü terviye günü, Mekkelilerin İhrama giriş günleridir. İhramsızlığı Zilhicce´nin dokuzuncu gü­nüne, yani arefe gününe ertelemesi de, Arafat´ta zamanında vakfe yapabilecekse, caiz olur.

Kıran yapanın da, temettü yapanın da kurban bayramının ilk günü akabe cemresini taşladıktan sonra kurban kesmeleri vâcib olur. Âyet-i kerîmede buna işaretle şöyle buyurulmaktadır:

"Her kim hac (zamanın)a kadar umre ile faydalanmak isterse kolayına gelen kurbanı keser. Fakat kesecek kurbanı bulamayan kimse üç gün hacda, yedi gün de döndüğünüz zaman olmak üzere, tam on gün oruç tutar.[9]

Kıran da anlam bakımından temettü gibidir. Bulunduğu takdirde kıran için de kurban kesilir, kesilmediği takdirde kurbana bedel olarak, aralıklı da olsa -peşpeşe olması daha faziletlidir- hac aylarında üç gün oruç tutu­lur. Bu orucun umre ihramından çıktıktan sonra tutulması şarttır. Daha ön­ce tutulması geçersizdir. Ayrıca hac amelleri tamamlandıktan sonra da yedi gün oruç tutmak vâcibtir. Bunların peşpeşe tutulması daha fazîietlidir. Ön­ceki üç günlük orucun, kurban bayramına üç gün kalıncaya dek ertelenme­si, bu süreden önce elde edildiği takdirde kurban kesmenin caiz olup oruca gerek kalmayacağı dolayısıyla daha faziletli olur. Yedi günlük oruca gelin­ce; bunu, hac amelleri tamamlandıktan sonra teşrik günleri gibi yasak va­kitler dışındaki vakitlerin herhangi birinde tutmak mümkündür. Yasak vakitlerde tutulması halinde geçersiz olur. İlk etaptaki üç günlük orucu, kurban bayramına kadar tutmayan kişi, artık oruç tutamaz; kurban kesmesi ge­rekir. Kurban kesmeye muktedir olmazsa ihramdan çıkar. Fakat biri kıran veya temettü için, diğeri de kurban kesmeksizin ihramdan çıktığı için, zim­metine iki kurban geçer. Tıraş veya saçı kısaltmakla hac ihramından çıkma­dan önce kurban kesmeye muktedir olan kişinin orucu bâtıl olur ve kurban kesmesi gerekir. Bilindiği gibi harem dâhilinde ikamet eden kimselerin kıran veya temettü yapmaları şu nakledeceğimiz âyet-i kerîmede de bildirildiği gi­bi sahîh olmaz:

"Bu (hüküm), ailesi Mescid-i Haram (cîvarın)da oturmayanlar içindir."[10]

Âyet-i kerîmede Mescid-i Haram´da ikamet edenlerden maksat, mîkatlar bölgesinde oturanlardır.