> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Dört Mezheb Fıkhı > Kefaletle İlgili Hükümler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kefaletle İlgili Hükümler  (Okunma Sayısı 2481 defa)
25 Şubat 2010, 19:30:57
Eflaki
Gökte oturan melek
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.997


« : 25 Şubat 2010, 19:30:57 »



Kefaletle ilgili bazı hükümler vardır ki: bunları aşağıda her mez­hebe göre detaylı olarak ayrı ayrı açıklamış bulunmaktayız.

(51) Mâlikîler dediler ki: Kefaletle ilgili hükümler çok olup bunla­rın bir kısmını şöylece sıralayabiliriz:

Borçlunun izni olmadan daman sahih olur. Adamın birinin bir başka­sında alacağı olur da üçüncü bir şahıs, borçlunun izni olmadan sözkonusu borca zâmin olursa, daman sahih ve bağlayıcı olur. Bazıları derler ki, borçlunun izni olmadan yapılan daman sahih olmaz. Aksi takdirde ödemesi ge­rekmez. Aynı şekilde bir kişinin, iznini almadan başkasının borcunu ödemesi de sahih olur. Borç sahibi alacaklı da bunu kabule zorlanır. Tabiî eğer bunu yapmaktan maksat, borçluya şefkat ve acımaksa, alacaklı bunu kabule zor­lanır. Ama bunu yapmaktan maksat, borcu onun adına ödeyenin, ödediğini istemek üzere borçluya gittiğinde onu teşhir etmekse veya aralarındaki bir düşmanlık nedeniyle ona borç vererek eziyette bulunmaksa, bu sahih olmaz. Sırf zarar vermek amacıyla başkasının borcunu kapatan kimse, borçluya gi­dip de kendisinin adına ödemiş olduğu bedeli taleb etme hakkına sahip olamaz.

Bu cümleden olmak üzere bir kişi, kendisinden talepte bulunarak onu kızdırmak ve halka teşhir etmek amacıyla bir başkasının borcunu üstlenirse sahih olmaz. Alacaklı da aslî borçlunun adına kendisine ödeme yapan şah­sa, ödediği meblağı geri vermekle yükümlüdür. Kendisine ödenilen, misli bu­lunur eşyalardansa ve zayi olmuşsa, mislini geri vermesi gerekir. Eğer kendisine verilen, değeri takdir edilen şeylerdense ve bu şeyi geri vermeden ölmüşse, ya da bulunduğu beldeden kaybolmuşsa, borçlunun borcunu üstlenip onun yerine Ödeme yapmış olan kişi, borçludan herhangi bir talepte bulunamaz. Ödemiş olduğu meblağı, hâkim, onun adına borçludan talepte bulunur; tahsil edip ona teslim eder. Ama şu da var ki satıcı, (alacaklı) borcu üstlenenden almış olduğu parayı geri vermekle yükümlü değildir. Ancak bu borcu öde­mekle, asıl borçluya zarar verme ve onu elâleme teşhir etme kasdım gütmüş olduğunu bilirse, geri vermesi gerekir. Üstlenirken bu kasdı gütmüş olduğu­nu bilmiyorduysa, o zaman borcu ona devretmesi (satması) geçerli olur ve aldığı bedeli de geri verpiesi gerekmez. Bu durumda borcu üstlenmiş (satın almış) olan kişi, alacaklıca Ödemiş olduğu meblağı, borçludan taleb etme hak­kına sahip değildir. Ancak borcu başkasına satabilir (devredebilir). Bazıları da derler ki: Alacaklı kişi, borcu üstlenenin menfî maksatlı olduğunu bilse de bilmese de bu durumda borç feshe uğrar. Ama kuvvetli olan görüş, birin­cisidir.

Adamın bîri, kayıp birisinde alacağı bulunduğunu iddia eder, bir baş­kası da: "Bu borca ben zâminim" der, sonra da kaybolan şahıs çıka gelir ve borcu inkâr eder, borç da bir beyyine ile sabit olmazsa, daman düşer. Zâ­min olan kişi de zimmetten kurtulur. Kayıp adam borcu ikrar eder ve mâlî durumu da müsaitse, daman sabit olur, zâmin için de bağlayıcı olur. Ama mâlî açıdan sıkışık ise, alacak iddiasında bulunan kişiyle birlikte zâminin ma­lım yemek için komplo düzenledikleri olasılığı nedeniyle daman sakıt olur. Zâmin de zimmetten kurtulur.

Borçlunun ibrası, zâminin de ibrasını gerekli kılar. Ama zâminin ibra­sı, borçlunun ibrasını gerekli kılmaz. Sözgelimi adamın biri, başkasının zim­metindeki borca zâmin olur da, alacaklı kişi bu borcu borçluya hîbe ederek veya onu ibra ederek veyahut ödenmesi gerekli sabit bir borca havale ederek bu alacağından feragat ederse, zâmin de zimmetten ibra edilmiş olur. Borç­lu olan kişi ölür de alacaklı olan kişi onun mirasçısı ise, bu durumda o borca zâmin olan kişi yine zimmetten kurtulmuş olur. Tabiî borçlunun zimmeti ibra edilmiş olduğu için, ona bağlı olarak zâmin de zimmetten kurtulur. Ama borç­lu, iflâs etmiş olarak ölürse, onun ölümüyle zâmin, zimmetten kurtulmuş olmaz. Bu saydıklarımız, borçulunun ibrâsıyla, zâminin de ibra edilmiş sa­yılacağına dâir örneklerdi.

Zâminin ibrâsıyla borçlu bazan ibra edilmiş olur, bazan da ibra edilmiş olmaz. îbrâ edilmiş olacağına şu örneği verebiliriz: Zâmin borcu öderse, her ikisi de zimmetten ibra edilmiş olurlar. Artık alacaklının ikisinde de hakkı kalmaz. Zâminin ibrâsıyla borçulunun ibra edilmiş olmayacağına şu örneği verebiliriz: Alacaklı kişi, borcu zâmine bağışlarsa zâmin ibra edilmiş olur, ama borçlu ibra edilmiş olmaz. Aksine alacaklı, borcu ondan taleb etmeye devam eder. Zâmin için hîbe, alacaklı da hîbe etmeye engel bir durumun mey­dana gelmesinden önce borcu teslim almadığı takdirde tamamlanmış olmaz. Damanın geçici bir süreyle sınırlandırılmasında da bu hüküm aynıyla geçerli-dir.Meselâ bir kişi:*´Falanın zimmetindeki borcaiki ay süreyle ben zâminim. Öyle ki, eğer bu iki ay içinde ölür veya iflâs ederse, onun borcuyla ben yükümlüyüm" derse, iki ay geçince (borçlu ölmez veya iflas etmezse) zâmin, zimmetten kurtulur. Ama aslî borçlu ibra edilmiş olmaz. Bundan da anlıyo­ruz ki damanın belli bir süreyle bağlı olması caizdir.

Alacaklı dört durum dışında zâminden talepte bulunamaz:

1- Aslî borçlu iflas etmişse,

2- Aslî borçlunun mâlî durumu müsait olur. Ancak o, borç ödemede ağır davranmak, mücâdele ve davalaşmada şiddetli davranmakla tanınmış biri ise,

3- Aslî borçlu gaipte olup, borcunu kapatmada kullanılacak bir malı yoksa o zaman alacaklı, zâminden talepte bulunabilir. Ama malı var olur da alacaklı, hiç bir zorluk ve güçlükle karşüaşmaksızın hakkını bu maldan çıkarıp alabiliyorsa, zâminden talepte bulunamaz.

4- Alacaklı kişi, borçlu ve zâminden hangisi gelirse alacağını ondan tahsil edeceğini şart koşarsa, bu durumda alacağım zâminden taleb edebilir. Borç­lunun mâlî sıkıntıya düşmesi veya ölmesi gibi belli hallerde zâminden talep­te bulunacağını şart koşarsa, bu hallerden birinin vukuunda alacağını zâminden taleb edebilir. Kuvvetli olan görüş budur. Bazıları derler ki: Her ne halde olursa olsun alacaklı, hakkını borçludan da, zâminden de taleb edebilir.

Vâdesi gelmemiş olan borç üç durumda muacceliyet kazanabilir: 1-Zâminin ölümü: Zâmin, üstlendiği borcun tamamını veya bir kısmını kapatacak kadar bir tereke bırakır. Borcun tamamını kapatacak kadar bir mal bırakmişsa, alacaklı muhayyer olur: Dilerse, alacağım zâminin tereke­sinden alır. Dilerse, aslî borçlunun peşine düşer. Zâminin terekesinden alır­sa, asıl ödeme vâdesi dolmadan, zâminin mirasçıları borçludan bir talepte bulunamazlar. Aslî borçlu hazırda bulunup mâlî durumu müsait olsa bile, talepte bulunamazlar. Çünkü bu durumda borç, varlıklı olarak ölmüş ol­ması nedeniyle, sadece zâmine nisbetle muacceliyet (İvedilik) kazanır. Zâ­min, mâlî sıkıntı içindeyken ölürse alacaklı, ödeme vâdesi dolmadan Önce herhangi bir talepte bulunamaz. Zâmin Ölür de, üstlenmiş olduğu borcun sâdece bir kısmını kapatacak kadar bir tereke bırakırsa; alacaklı, bırakmış olduğu terekeyi alır. Borcun kalan kısmım da ödeme vâdesine kadar bekler. 2- Zâminin iflâs etmesi: Bu durumda alacaklı muhayyer olur: Dilerse diğer alacaklılarla birlikte, zâminin mallarını tasfiye etmeye katılır. Kendi payına düşen kadarım alır. Zâmin, tasfiye yoluyla kendi malından alacaklı­ya intikal eden meblağı, asıl borcun ödeme vâdesi dolmadan önce borçlu­dan taleb etme hakkına sahip değildir.

3- Borçlunun, mâlî durumu müsait olarak ölmesi: Bu durumda alacak­lı, ödeme vâdesi dolmamış olsa bile borcu, ölünün terekesinden tahsil edebi­lir. Ama borçlu mâlî sıkıntı içindeyken ölürse, ödeme vâdesi dolmazdan önce alacaklı, borçulunun zâmininden talepte bulunamaz. Çünkü asıl borçlu için vâdenin dolmuş olması, zâmin için de vâdenin dolmuş olmasını gerektirmez. Zâmin, borcu alacaklıya ödediğinde bu ödemeyi yapmış olduğuna daîr bir beyyine veya alacaklı tarafından: "Borcumu teslim aldım" şeklinde bir ikrar alarak gerekli saptamayı yaptıktan sonra borçluya müracaat ederek, ödediği meblağı taleb edebilir. Böyle bir saptamada bulunmadıkça borçluya müracaat edip talepte bulunamaz. Sonra eğer daman konusu olan borç elbi­se ve kumaş gibi değer biçilen şeylerdense ve zâmin de borcu, aslî borçlunun almış olduğu kumaş cinsinden bir kumaşla Ödemişse, borçludan ancak onun emsali bir kumaşı alma hakkına sahip olur. Ama eğer zâmin kumaşın değe­rini ödemişse ve bu değer de kumaştan az ise aslî borçlu, alacaklıya Ödenmiş olan kıymeti zâmine vermekle yükümlüdür. Ama bu değer kumaştan faz­laysa aslî borçlu, zâmine değeri değilde, sâdece kumaşı vermekle yükümlü olur. Bu, zâminin kumaşı kendi yanından vermiş olması durumunda söz ko­nusudur. Ama iltimas etmeksizin, rayice uygun bir fiyatla, kumaşı başka­sından satın alarak alacaklıya ödemişse bu takdirde borçlu, kumaşların bedelini ödemekle yükümlü olur. Bu hükümde ihtilâf yoktur. Fakat zâmin bu kumaşı iltimas yaparak, aşırı derecede yüksek bir fiyatla satın almışsa borçlu, sadece rayiç bedeli ödemekle yükümlü olur. Meselâ; on bin liraya satın aldığı kumaşın rayiç değeri beş bin liraysa, aslî borçlu, zâmine sadece beş bin lira ödemekle yükümlü olur. On bin Ura değil.

Hanefîler dediler ki: Kefaletle ilgili hükümler çoktur. Ancak bu hü­kümlerin belli başlılarım şöylece sıralayabiliriz:

Borçlunun emri olmaksızın kefalet sahih olur. Adamın biri, kendisin­den emir almaksızın başkasına kefil olursa, kendisinden taleb edemez. Ya­bancı bir şahsın emriyle, borçlu birisine kefil olmak da böyledir. Meselâ Abdullah, Murad´a "Ahmed´in borçlusu olan Mehmed´e kefil ol" derse ve Murat da Mehmed´e kefil olursa, ona teberruda bulunmuş olur. Mehmed´-in adına ödemiş olduğu borcu ne Mehmet´den ne de yabancı pozisyonunda­ki Abdullah´dan taleb edebilir. Ama emri üzerine borçluya kefil olursa, borçlunun adına ödemiş olduğu borcu, ancak iki şartla borçludan taleb edebilir:

1- Kefilin ödeyeceği bedel...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kefaletle İlgili Hükümler
« Posted on: 19 Nisan 2024, 14:30:23 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kefaletle İlgili Hükümler rüya tabiri,Kefaletle İlgili Hükümler mekke canlı, Kefaletle İlgili Hükümler kabe canlı yayın, Kefaletle İlgili Hükümler Üç boyutlu kuran oku Kefaletle İlgili Hükümler kuran ı kerim, Kefaletle İlgili Hükümler peygamber kıssaları,Kefaletle İlgili Hükümler ilitam ders soruları, Kefaletle İlgili Hükümlerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes