Konu Başlığı: Îla Bahisleri Gönderen: Eflaki üzerinde 04 Mart 2010, 18:34:53 Tanımı: îlâ, lügatte mutlak yemin anlamına gelir. Bu yemin kocanın karısını terketmesi üzerine edilebileceği gibi, başka şey üzerine de edilebilir. Cahiliyet devrinde îlâ.terketmek üzerine yapılan yemine denirdi. Bu yeminin kendine özgü hükmü vardı. Bu şekilde yemin eden kimseye, karısı ebediyyen haram olurdu. Bir kimse: "Vallahi karımla cinsel temasta bulunmayacağım" diye yemin etseydi, cahiliyet dönemi insanlarına göre bu yeminin mânası; bu kocaya karısınınjsbediyyen haram olmasıydı. Lûgavî mâna, şer´î mânadan daha geneldir. İlânın şer´î mânası; özellikle kişinin kendi karısıyla cinsel temasta bulunmayı terketmesidir. Fıkıh-çılara göre îlâ; yemeyi, içmeyi ve benzeri şeyleri terketme anlamına gelmez.
ilânın şer´î hükmü, cahiiiyetteki hükmüne benzememektedir. Zira îlâ yemini, bilindiği gibi kadını kocasına ebedî olarak haram kılmamaktadır. Sonra îlâ, "Âlâ- mastarıdır. Tıpkı "A´tâ - Yu´ti - î´tâen" gibi. "Eliyye" kelimesi isim olup, yemin mâsmadır. "Hatiyye Hatayâ"da olduğu gibi "Eliy-ye"nin çoğulu "Elâya"dir. "İlve" veya "Ülve" veyahut "Elve" kelimesi de böyledir. Bu kelime, yemin manasınadır. Yine "Teellâ Yeteellâ" denilir. Tıpkı "Aksame - Yuksimü" gibi. Bu da yemin etmek anlamınadır. "İ´telâ - Ye´teli" de böyledir. Buna örnek olarak şu âyet-i kerîmeyi gösterebiliriz: "Sizden servet sahibi olanlar yemin etmesinler.[12] Hânın şer´î anlamına gelince; bu, kişinin kendi karısına yaklaşmamaya yemin etmesidir. Bu yemin, "Valiaht karımla cinsel temasta bulunmayacağım" cümlesinde olduğu biçimde mutlak olabileceği gibi, "ebedi" sözüyle kayıtlı da olabilir. Örneğin "ebedî olarak karım Vallahi yaklaşmayacağım" gibi. Bu yemin dört aydan fazla bir süreyle de kayıtlanabilir. "Beş ay" veya "Bir sene" veya "ömrü boyunca" veya "yer, gök durdukça Vallahi karıma yaklaşmayacağım" gibi. Böyle dediği takdirde îlâ etmiş olur. Ama bu yeminini iki, üç veya dört ayla kayıtlar da, bir gün olsun dört aylık süreye eklemede bulunmazsa; îlâ yapmış sayılmaz Allah´ın sıfatlarından biriyle yemin etmek de Allah adına yemin etmek gibidir. Allah´ın kudretine veya Allah´ın ilmine yemin ederim ki., gibi. Talâk, zi-hâr, ıtk, nezr gibi şeyler üzerine yemin etmek de Allah´ın isim ve sıfatlarına yemin etmek gibidir. Meselâ: "Karımla cinsel temasta bulunursam, o boştur" veya "Karımla cinsel temasta bulunursam, o bana anamın sırtı gibidir" veya "Karımla cinsel temasta bulunursam, Allah için haccetmek adağım olsun" veya "Karımla cinsel temasta bulunursam kölem hürdür" derse îlâ yapmış olur. İlânın şer´î tanımına gelince, mezheplerin buna ilişkin geniş açıklamaları aşağıya alınmıştır. (46) Hanefîler dediler ki: îlâ müddetinin en azı, sadece dört aydır. Buna hiç bir ekleme yapılmaz. (47) Hanbelîler dediler ki: Allah adına veya Allah´ın sıfatlarından biri üzerine yemin ederse, îlâ yapmış olmaz. (48) Hanefîler dediler ki: îlâ, süre kaydı koymaksızın veya dört aydan fazla bir süreyle kayıtlayarak veya cinsel teması, çok zor bir işin vukûbulması şartına bağlayarak kişinin kendi karısına yaklaşmayı mutlak surette terket-meye Allah ile yemin etmesidir. *´Allah ile yemin etmesidir sözü, Allah adına yapılan yeminle Allah´ın sıfatlarından biri üzerine yapılan yemini kapsar. "Kadına yaklaşmayı terketme" sözünden maksat, vaginadan yapılan cinsel teması terketmektir. Cinsel teması, çok zor bir işin vukûbulması şartına bağlamak sözü, bu teması "Seninle cinsel temasta bulunursam sen boşsun" örneğinde olduğu gibi talâka bağlamayı veya "Seninle cinsel temasta bulunursam kölem hürdür" örneğinde olduğu gibi ıtka (azad etmeye) bağlamayı veya "Seninle cinsel temasta bulunursam; haccetmek, bir gün bile olsa oruç tutmak adağım olsun" örneğinde olduğu gibi adaklara bağlamayı kapsar. Çünkü bu işler zordur. Ama "Seninle cinsel temasta bulunursam, bu ayı ve geçen ayı oruçlu geçirmek adağım olsun" sözü bunun hilâfına olup sahih olmaz. Çünkü geçmiş zamana yönelik adaklarda bulunmak sahih olmaz. îçinde bulunduğu ayın tamamlanmasından sonra karısıyla cinsel temasta bulunması mümkün olur. Çünkü bu ay, artık geçmiş zamana karışır. Karımla cinsel temasta bulunursam hediye etmek veya itikâfa girmek veya yemin etmek veya yemin keffaretİ vermek veya -belirtmeksizİn- bir köle azad etmek veya yüz rekât namaz kılmak adağım olsun demenin ve bunlara benzer olup, yapılmasında insan için meşakkat bulunan şeylerin söylenmesi de aynı hükme tabidir. Ama karımla cinsel temasta bulunursam, bir kaç rekât namaz kılmak veya cenazenin peşine takılmak veya tesbihatta bulunmak adağım olsun veya bunlara benzer olup yapılmasında zorluk bulunmayan işleri yapmayı adarsa îlâ etmiş olmaz. Allah adına yemin ederek îlâ yapmış olup da karısıyla cinsel temasta bulunursa, yemin keffareti Ödemekle yükümlü olur. Yeminini talâka bağlamış-sa, karısıyla cinsel temasta bulunduğu takdirde bu yemini ister kendi talâkına, ister karısının talâkına bağlamış olsun, karısı boşanır. Yeminini belirli bir kölenin azadına bağlamışsa, o köle azad olur. Belirsiz bir kölenin azadına bağlamışsa, bir köle azad etmesi gerekir. Başka bir şeye bağlamışsa, o şeyi yapması gerekir ve îlâ da düşmüş olur. Karısıyla cinsel temasta bulunmazsa, ileride açıklanacağı şekilce karısıyla aralan tefrik edilir. Böylece öğrenmiş oluyoruz ki îlâ ancak; talâk, azad etme, zihar, hedy, hac, oruç ve benzeri şeylerle sahih olur. Çünkü bunların yapılması insanın nefsine zor gelir. Adağa gelince; adanan şeyin yapılmasında insanın nefsine zorluk geliyorsa, bu adakla îlâ yapmak sahih olur. Zorluk gelmiyorsa, sahih olmaz. Meselâ karısına "Seninle cinsel temasta bulunursam, yirmi rekât namaz kılmak Allah için üzerime adak olsun" demekle yaptığı îlâ sahih olmaz. Açıkça görüldüğü gibi; asıl itibariyle yirmi rekât namaz kılmak, insanın nefsine zor gelmemektedir. Yirmi rekât namaz kılmak, tenbellikleri nedeniyle her ne kadar bazı kimselere zor gelse bile bu şekilde konuşmakla kişi îlâ yapmış olmaz. Ama yüz rekât kılmayı adamakla îlâ yapmış olur. Çünkü yüz rekât kılmak insanın nefsine zor gelir. Eğer desen ki: Bir kişi, "Vallahi karımla cinsel temasta bulunmayacağım*´ derse -ki îlâda asıl olan da budur- karısıyla cinsel temasta bulunduğu takdirde zor bir iş yapması gerekmemekle birlikte yine de îlâ yapmış oluyor. Bu nasıl olur? Ben de cevaben derim ki: Bu adam, yemin keffaretiyle yükümlü olur. Keffaretin de zor olduğu açıkça bilinmektedir. Bunun üzerine iki şey söz konusu olmaktadır. 1- Zımmînin "Vallahi karımla cinsel temasta bulunmayacağım" diyerek yeminle îlâ yapması: Bu kişi böyle demekle îlâ yapmış olur. İmam-ı Azam bu görüştedir. Öyle ki bu zımmînin durumu bize intikal ederse, biz onun îlâ yapmış olduğuna hükmederiz. Maamafih bu adam karısıyla cinsel temasta bulunursa, keffaretle yükümlü olmaz. Çünkü zımmî keffarete muhatap değildir. Buna cevaben denir ki: Bu adama îlâ lâzım olur. Çünkü îlâ, ibadet değil muameledir. Kendisine keffaret de lâzım gelmez. Çünkü keffaret, ibadettir. Kendisi ibadet ehlinden değildir. O, küfür arızası nedeniyle bu hükümden istisna edilmiştir. 2- Bir kimse "Vallahi dört karımla cinsel temasta bulunmayacağım." derse; üç karısıyla cinsel temasta bulunabilir ve temasta bulunduğu takdirde kefaret vermesi de gerekmez. Böylece zor bir iş yapmadan zevcelerinden îlâ etmiş olur: Buna cevaben denir ki: Bir kimse, "Vallahi dört karımla cinsel temasta bulunmayacağım" dediğinde onun bu sözü, dört karısının dördüyle cinsel temasta bulunmayı terketmeye yemin etme anlamını ifade eder. Kanlarından bazısıyla cinsel temasta bulunursa, yeminini bozmuş olmaz. Ancak her dördüyle temasta bulunursa, yeminini bozmuş olur. Üçüncüyle cinsel temasta bulunur da sadece birisiyle temasta bulunmazsa, yalnızca ondan îlâ etmiş olur. Bunun karşılığı da şöyledir: Bir kimse, Abdullah ve Murat ile konuşmamaya yemin eder, sonra sadece Abdullah ile konuşursa, yeminini bozmuş olmaz. Abdullah´tan sonra Murat´la da konuşursa, sanki her ikisiyle beraberce konuşmuş gibi, yeminini bozmuş olur. Aynı şekilde karısına ve cariyesine; "Vallahi sizinle cinsel temasta bulunmayacağım" der, sonra sadece karısı ile cinsel temasta bulunursa; îlâ yapmış olmaz. Karısından sonra cariyesiyle de cinsel temasta bulunursa, karısından îlâ yapmış olur. Çünkü yemini, ikisiyle birlikte cinsel temasta bulunmasına bağlanmıştı. Hanbelîler dediler ki: îlâ -cinsel temasta bulunma imkânına sahip-kocanın, gerdekten önce olsa bile karısıyla vaginadan cinsel temasta bulunmamaya Allah adına veya O´nun sıfatlarından biri üzerine yemin etmesidir. Bu tanımda ´Kocanın´ kaydını kullanmakla, cariyenin efendisi konumuzun kapsamı dışına çıkarılmış oldu. Çünkü efendi, cariyesiyle cinsel temasta bulunmamaya yemin ederse; îlâ yapmış olmaz. ´Cinsel temasta bulunma imkânına sahip´ kaydını kullanmakla; cinsel temasta bulunamayan küçük yaştaki koca, kapsam dışına çıkarılmış oldu. Buruk ve kesik penisli kocalar da bu hükme tabidirler. Çünkü bunların cinsel temasta bulunmamaya ilişkin yeminleri, şer´î îlâ sayılmaz. ´Allah adına veya O´nun sıfatlarından biri üzerine kaydını kullanmakla; Kabe, Peygamber, talâk, ıtk, zihar ve benzeri şeyler üzerine yapılan yeminler, kapsam dışına çıkarılmış oldu. Bunlardan biri üzerine yemin eden kişi îlâ yapmış olmaz. ´Karısıyla vaginadan cinsel temasta bulunmamaya´ kaydını kullanmakla; anusundan veya baldır arasından karısıyla cinsel temasta bulunmamaya yemin etmesi, kapsam dışına çıkarılmış oldu. Adakla yemin etmek, Allah adına veya Allah´tan başka şeyler üzerine yemin etmek gibi midir? Bu hususta ihtilâf vardır. Bir kimse karısına "Seninle cinsel temasta bulunursam, yirmi rek´at namaz kılmak, Allah için üzerime adak olsun" derse îlâ yapmış olur; onun için dört ay beklenir. Sonra da onunla, îlâ yapmış kimse gibi muamele olunur. Bazıları da derler ki; bu kişi böyle demekle îlâ yapmış olmaz. Çünkü adakla yemin etmek, diğerleriyle yemin etmek gibi yemin değildir. Kuvvetli olan görüş budur. Zîra Hanbelîler derler ki: îlâ, yemindir. Yemin de ancak Allah adına veya O´nun sıfatlarından biri üzerine yapılır. Cinsel temasta bulunmama yeminini talâka (boşamaya) bağlanırsa; meselâ karısına "Seninle cinsel temasta bulunursam, sen boşsun" derse veya bu yemin ıtka (azad etmeye) bağlanırsa, meselâ karısına "Seninle cinsel temasta bulunursam, kölem hürdür" derse; veya bu yemin zihara bağlanırsa; meselâ karısına "Seninle cinsel temasta bulunursam, sen bana anamın sırtı gibisin" derse; veya bu yemin bir adağa bağlanırsa; meselâ karısına "Seninle cinsel temasta bulunursam, bir defa haccetmek üzerime adak olsun" veya "...sadaka vermek üzerime adak olsun" derse; bütün bu yeminlerle îlâ yapmış olmaz. Çünkü söylenen sözü şarta bağlamakta yemin mânası yoktur. Bu nedenle bunlarda kasem harfi kullanılmamıştır. Bunu söyleyenin gayesi; yemini, fiili terketmek veya fiili işlemekten menetmek için müşterek anlamda kullanmaktır. Bu sözün yemin anlamında kuşanılması mecazîdir. Yeminini şarta bağlayan kimse, Kabe´ye yemin etmiş gibidir. Şu bakımdan ki; bunların her ikisi de kasem değildir. Bir kimse bu şeylerden biri üzerine yemin eder ve sonra karısıyla cinsel temasta bulunursa, cezasını çeker. Talâk şartına bağlamışsa karısı boşanır. Itka bağlamışsa, kölesi azâd olur. Adakta bulunmuşsa, adağı yerine getirmekle yükümlü olur. Namaz kılmayı adamişsa namaz kılması, oruç tutmayı adamışsa oruç tutması gerekir. Karısıyla cinsel temasta bulunmazsa, îlâ yapmış olmaz. Ama şu da var ki; îlâsız dahi olsa kocası kendisini dört ay süreyle terkederse; kadın durumunu, kendisiyle cinsel temasta bulunması veya boşaması ve hâkimin kocasına gerekli emri vermesi için hâkime arzeder. Nitekim bu, îlânın hükmünde de anlatılacaktır. Bir kimse karısına, "Seninle cinsel temasta bulunursam, Allah için dün oruç tutmak adağım olsun" derde, karısıyla cinsel temasta bulunursa; kendisine bir şey gerekmez. Çünkü geçmiş zamanın adağını yerine getirmek lâzım değildir. Yine bunun gibi bir kimse karışma: "Seninle cinsel temasta bulunursam, bu ayın orucunu tutmak adağım olsun" der ve bu ayın sona ermesinden sonra karısıyla cinsel temasta bulunursa, kendisine bir şey lâzım gelmez. Çünkü kasdettiği ay, artık maziye karışmıştır. Ama bir kimse karısına; "Seninle cinel temasta bulunursam, temasta bulunduğum ayın orucunu tutmak adağım olsun" der, sonra temasta bulunursa; o ayın kalan kısmında oruç tutması gerekir. Karısına; "Allah dilerse vallahi seninle cinsel temasta bulunmayacağım" der, sonra cinsel temasta bulunursa; bir şey gerekmez. Çünkü ´Allah dilerse´ istisnası ona fayda verir. Bundan da anlaşılıyor ki; şarta bağlı sözlerin muhakkak görüşe göre yemin olmadığı hususunda Hanbelîler, Hanefilerle diğer mezhep imamlarına muhalefet etmektedirler. Onlar bu şartlı sözleri îlâ saymazlar. Bununla birlikte öne sürülen şartlı fiilin yapılması durumunda gerekli cezayı da vâcib kılmaktadırlar. Şu var ki; bunun sonucu hususunda Han-bclîlerle diğerleri arasında görüş ayrılığı yoktur. Çünkü onlar, bu şekilde yemin eden kimsenin dört aydan sonra karısıyla cinsel temasta bulunmasını veya boşamasını -îlâ etmiş olmasa bile- zorunlu kılmaktadırlar. Mâlikîler dediler ki: Şer´an îlâ; cinsel temasta bulunabilecek mükellef ve müslüman kocanın, emzikli olmayan karısıyla; eğer hür ise dört aydan fazla süreyle, eğer köleyse iki aydan fazla süreyle cinsel temasta bulunmamaya yemin etmesidir. "Kocanın yemin etmesidir. sözü üç meseleyi kapsar: I-Allah adına veya O nun sıfatlarından biri üzerine yemin etmek: Örneğin "Vallahi seninle asla cinsel temasta bulunmayacağım veya "Beş ay süreyle seninle cinsel temasta bulunmayacağım" gibi. "Allah´ın ilmine "Allah´ın kudretine yemin ederim ki..." demek de böyledir. 2- Üstlenilmesi sahih olan talâk, ıtk, sadaka, namaz, oruç gibi belirli bir işi üstlenmek: Örneğin "Eğer seninle cinsel temasta bulunursam, sen boşsun" veya "...falan kölemi azad etmek adağım olsun veya "...bin lira sadaka vermek adağım olsun" veya "...yüz rekât namaz kılmak adağım olsun" veya "...bir ay oruç tutmak adağım olsun veya .Mekke´ye kadar yürümek adağım olsun" derse bu, muayyen nezir (adak) olur. 3- Belirsiz bir işi üstlenmek: Örneğin bir kimsenin karısına; "Seninle cinsel temasta bulunursam, üzerime bir adak olsun" veya "...sadaka vermek adağım olsun" demesi gibi. Ama "Üzerime adak olsun ki; seninle cinsel temasta bulunmayacağım" veya "Sana yaklaşmayacağım. derse; bu hususta ihtilâf edilmiştir. Bazıları, bunu söyleyen kimsenin îlâ yapmış olduğunu; diğer bazılarıysa bunu söyleyen kimsenin îlâ yapmış olmayacağını söylemişlerdir. |