๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dört Mezheb Fıkhı => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 02 Şubat 2010, 18:15:10



Konu Başlığı: İhsâr Ve Fevât
Gönderen: Eflaki üzerinde 02 Şubat 2010, 18:15:10

İhsan

Lügatte men´etmek, engellemek anlamını ifâde eder. Istılahta ise, ih-ramlı kişiyi hac amellerini edâ etmeden, ihramın gereklerini yerine getir­mekten engellemektir,

Fevât:

İhramlı kişinin, Arafat´ta vakfe yapma vaktini kaçırmasıdır. İhsâr ve fevât hükümlerine ilişkin olarak mezheblerin detaylı görüşleri aşağıya alın­mıştır.

(13) Hanefîler dediler ki: Hac ibâdetinin amellerini tamamlamayı engel­leyen sebepler, şer´î ve hissî olmak üzere iki kısma ayrılır:

1- Şer´î olan sebepler:  Kadının ihrama girdikten sonra boşanma veya ölüm nedeniyle kocasını veya mahremini kaybetmesidir. Kocasının, hanımını ta­tavvû haccmdan men etmesi de böyledir. Yürümeye muktedir olamayan ha­cı adayının, nafakasını (yol harçlığını) yitirmesi de bu cümledendir.

2- Hissî olan sebepler:  Bu da insan veya insandan başka bir düşmanın, ihramlımn, hac ibâdetlerini edâ etmek üzere gideceği yolu kesmesi, veya ih-ramlıda hastalık ve hapis gibi bir arazın vâki olmasıdır.

îhsânn hükmü:  Hac yapması engellenen kişi, bir hedyi veya hedy tutarı olan parayı, onunla hedy alınıp kesilmek üzere hareme göndermelidir. Hed­yin kesilmesinden önce ihramdan çıkmak caiz olmaz. Durumun belirgin ol­ması için de, hedyi gönderen kişiyle hedyi götüren kişinin kesim günü hususunda anlaşmaları gerekir ki, ihramlıhk hâli pek uzamasın. Bu durum­daki kişi, hedyin kesilmesinden önce ihram yasaklarından birini çiğnerse, ih-sârda olmayan normal ihramlı kimseler gibi gereken cezaya çarptırılır. İhsârdaki kişi, hedyini götüren kişiyle kesim için sözleştîkleri gün gelince ihramdan çıkar ve sonra hedyin kesilmemiş olduğu anlaşılırsa, vaktinden ön­ce ihramdan çıktığı için ayrıca bir kurban kesmesi gerekir. Ama hedyi götüren kişi, onu sözleşme gününden önce keserse, bu caiz olur. İhramdan çıkış için tıraş olmak şart değildir. Ama tıraş olmak iyi olur. Hedy göndererek ihram­dan çıkan ihsârlı kişi, eğer ifrâd haccma aday idiyse ve hac süresi geçinceye kadar ihsâr kalkmazsa, ertesi sene yeniden bir hac ve bir umre yapması ge­rekir. Eğer sadece umre adayı idiyse ertesi sene yalnızca onun yerine bir um­re yapar. Eğer kıran haccma aday idiyse, iki kurban kesmekle ihramdan çıkar. Bir sonraki sene de iki umre ve bir hac yapar. Bu anlatılanlar, ihsârlı kişinin hedy göndererek ihramdan çıkmasıyla ilgilidir.

Eğer umre ile ihramdan çıkarsa ve yalnızca ifrâd haccma aday idiyse, ertesi sene yalnızca bir hac yapması gerekir. Eğer kıran haccma aday idiyse, ertesi sene bir hac ve bir umre yapması gerekir. Hedyi gönderdikten sonra üzerinden ihsâr kalkan kişi, ya ihramhlığm geri kalan hususlarını ve hedy ile ilgili işlemleri tamamlamaya, veya bu ikisinden birinin gereklerini tamam­lamaya imkân bulabilir veyahut da bu imkânlardan hiç birini bulamaz. Eğer imkân bulursa, ibadetinin geri kalan kısmını tamamlamaya koyulur ve hedy hususunda da dilediğini yapar. Eğer yalnızca hedy ile ilgili işlemleri yürüt­meye imkân bulursa, asıl maksat elden kaçırılmış olduğundan artık hedyin peşi sıra gitmek gerekmez. Umre yapmakla ihramdan çıkar. Eğer nüsükü (hac amellerini) yapmaya imkân bulursa bunları yapmaya devam etmesi ve­ya ihramdan çıkması caiz olur. Fakat sonuncu durumda olursa, ihsâr kalk­tıktan sonra ihramdan çıkar. Dilerse umre yaparak ihramdan çıkar. Vakfe zamanı dışında vakfe yaparak haca elden kaçıran kimse tavaf ve sa´y edip ihramdan çıkmalıdır. Bu kişi, ertesi sene haccı kaza eder. Bu nedenle kur­ban kesmesi de gerekmez.

Hanbelîler dediler ki: Hac ihramında bulunan bir kişinin üzerine kurban bayramının birinci gününün fecri doğmuş da, mazereti olsun olma­sın vaktinde Arafat´ta vakfede bulunmamışsa, o sene haccı kaçırmış olur. Hac ihramı da, eğer ertesi sene onunla haccetmek maksadıyla içinde kalma­yı yeğlemezse umre ihramına dönüşür. Hacdan dönüşen bu umre, (umrenin farz olduğunu savunanlara göre) umretü´l-islâm yani farz olan umre yerine geçerli olmaz. Bu durumda haccı kaçırmış olan kişinin, nafile de olsa o hac-cini kaza etmesi gerekir. Haccı kaçırmış olan kişinin, hedyi, kaza haccmi yap­tığı zamana erteleyerek o zaman kesmesi gerekir. Vâcib olduğu vakitte (ki o vakit kurban bayramının ilk günü fecrin doğuş vaktidir) hedy bulamayan kişinin temettü yapanlarınki gibi oruç tutması gerekir. Kâbe-i Muazzama´ ya gitmekten alıkonulan kimsenin -ki buna muhsar adı verilir- ister Ara­fat´ta vakfe yaptıktan önce, ister sonra ahkonulsun, ya da menedilmesi umre ihrammdayken olmuş olsun ihramdan çıkmak niyetiyle hedy kesmesi gere­kir. Kesecek hayvan bulamayan kişinin on gün oruç tutması gerekir. Oruç tutmakla ihramdan çıkar. Bir ihtiyaç nedeniyle de ihramdan çıkmak mubah olur. Bu da bir müslümana veya kâfire veya savaş için çok miktarda mal vermek veyahut da müslüman için değil de kâfir için az miktarda mal ver­mek gibi bir ihtiyaç olur. Haccın vaktinin kaçırılmasından önce ihramdan çıkan veya ihramhyken deliren ya da bayılan kişiye kaza gerekmez. Hac vakti kaçırıldıktan sonra ihsârdan kurtulan kişinin haccı kaza etmesi gerekir. Zi­yaret tavafından menedilen kişi ancak Arafat´da vakfe yapmış, cemreleri taş­lamış ve tıraş olmuşsa ziyaret tavafını yaptıktan ve sa´yettikten sonra ihramdan çıkabilir. Yalnızca sa´yden alıkonulmuş olan kişi de ancak bu şekilde ihram­dan çıkabilir. Çünkü şeriat, bütün yasaklan haram kılan ihramdan, şartla­rının tümüne riâyet edildikten sonra çıkılabileceğini karara bağlamıştır. Bu da sadece kadınları haram kılar. Vâciblerden birini yapmaktan veya cemre­leri taşlamaktan alıkonulan kişi ihramdan çıkmış olmaz. Kendi iradesiyle va­cibi terketmiş olduğundan dolayı kendisine kurban lâzım gelir. Hac ihramında bulunan bir kişi Arafat´taj vakfe yapma imkânını elde edemez veya Mekke´­ye kavuşma fırsatını bulursa, umre amelini işleyerek ihramdan çıkar, başka bir şey yapması da gerekmez. Arafat´ta vakfe yapmayı kaçırıp da daha ön­ceden tavaf ve sa´y etmiş olan kişinin, yeniden tavaf ve sa´y ederek ihram­dan çıkması vâcib olur. Hastalanarak veya yol harçlığını yitirerek veya yolu çıkaramayarak hacdan geri kalan kişi, Kâbe-i Muazzama´ya ulaşıncaya ka­dar ihramlı kalır. Çünkü ihramdan çıkmakla, bir halden daha güzel bir hale geçme istifâdesine mazhar olmamaktadır. Haccı kaçıran kişi, umre yaparak ihramdan çıkar. Beraberindeki hedyi de yalnızca haremde keser. Düşman tarafından muhasara edilmiş gibi değildir.

Buraya kadar anlatılan hususların tümünde küçük çocuklar da bâlîğ olan­larla aynı hükümlere tabidirler. Bir kişi ihrama girdiği ilk anda; "Hac (veya umre) ibâdetine niyet ettim. Allah´ım! Sen onu bana kolaylaştır. Ve benden kabul buyur. Birisi beni hapsederse, hapsedildiğim yer, ihramdan çıkış ye­rim olsun" derse, buraya kadar sayılan durumların tümünde cezasız olarak ihramdan çıkabilir. Kendisine kaza da gerekmez.

Şafiîler dediler ki: Hacı adayı, Arafat´ın bir yerinde vakfe etmeden önce kurban bayramının birinci günü fecir doğarsa haccı kaçırmış olur. Yalnız hac ihrammdaysa ve kıran haccma adaysa bu kişinin bir hedy kesmesi vâcib olur. Arafat vakfesini kaçıran kişinin umre yaparak ihramdan çıkması vâ­cib olur. Yani bu kişi vakfe dışındaki hac amellerini ihramdan çıkma niye­tiyle yapar. Tavaf eder, sa´y etmemişse sa´yi de yapar. Haccı kaçırmış olduğu için, Minâ ve Müzdelife´de geceleme, cemreleri taşlama zorunluluğu kalkar. Umre niyeti olmaksızın tıraş olur. Yapılan bu umre, (umrenin farz olduğu­nu savunanlara göre) umretü´l-islâm, yani farz olan umre yerine geçerli ol­maz. Nafile de olsa, mazeretsiz de olsa, kaçırmış olduğu haccı ertesi sene, mâlî durumu elverişli olmasa, kendisiyle Mekke arasında İki konaklık bir mesafe de olsa acilen kaza etmesi vâcib olur. Kaza ile beraber, temettü kur­banı gibi bir kurban kesmesi de gerekir. Yalnız bunu, haccın kaçırıldığı sene kesmek sahih olmaz. Kıran haccım yapmakta olan bir kişi, Arafat vakfesini kaçırırsa kendisine üç kurban lâzım gelir:

a)  Vakfeyi kaçırma kurbanı.

b) Kıran kurbanı.

c) Kaza kurbanı. Kaza ederken kıran yapmayıp ifrâd haccı yapsa bile bu kurbanı kesmesi vâcib olur. Çünkü ihrama girmekle, kıran haccına bağ­lanmış olur.

Arafat vakfesinin kaçırılması ihsâr nedeni ile olmuşsa; meselâ düşman saldırısı veya bir yöneticinin zulmen, ya da ödeyemediği bir borç için, (sı­kıntı içinde bulunduğunu isbatlayan bir belgenin de yanında bulunmaması hâlinde) hapsetmesi şeklinde mahsur kalmışsa ve hacı adayiysa hacca ulaşa­cak kadar bir süre içinde, umre adayıysa üç gün içinde bu ihsârın kalkacağı­na gâlib zanla kanaat getirmezse, ihramdan çıkmak için kurban keser. Sonra da tıraş olur ve hem kurban hem tıraşla ihramdan çıkmaya niyet eder. Tabiî eğer kurban bulursa... Eğer kurban bulamazsa ve fakirliğinden ötürü (kur­bân yerine) dağıtmak için yiyecek de bulamazsa yalnız tıraş olarak ihram­dan çıkar.

Mahsur kalmış umre adayının, ihramdan çıkma hususunda sabretmesi evlâdır. Hacı adayının da eğer zaman müsaitse ihramdan çıkmakta acele et­memesi uygundur. Aksi takdirde, haccı kaçırma korkusu nedeniyle acele et­mesi evlâ olur. Eğer hacda ise ve ihsârın da hacca ulaşmaya zaman kalacak bir süre içinde ortadan kalkacağına veya umredeyse ihsârın üç gün içinde ortadan kalkacağına gâlib zanla kanaat getirilirse ihramdan çıkmak caiz olmaz.

İhramdan çıkmayı caiz kılan mazeretlerden biri de hastalıktır. Bir kim­se ihrama girerken, *´hastalandığımda ihramdan çıkmış olurum" derse, salt hastalanmakla ihramdan çıkmış olur. Ama "hastalanırsam ihramdan çıkarım" derse bu bir şart cümlesi olduğu için bundaki ihramdan çıkış şartı hedye bağlı olursa; hedyi keserek, sonra da tıraş olarak her ikisiyle birlikte ihramdan çıkmaya niyet eder. Ama hedyi şart koşmaz veya hedyi kesmeyi başlangıçtayken reddederse yalnız tıraş olmakla ihramdan çıkar.

Yolu kaybetmek ve yol harçlığının tükenmesi de ihramdan çıkmayı mu­bah kılan mazeretlerdendir. Mahsur kalan kişi, mahsur kaldığı yerde, - harem dışındaki bir yerde olsa bile- kurbanını keser veya kesilmesi için hareme gönderir. Ama gönderdikten sonra, kesildiğini Öğrenmeden ihramdan çık­ması caiz olmaz. Kurbanı gönderirken de haremden başka yere göndermek caiz olmaz. Eğer haremde mahsur kalırsa orada kesmesi mecburi olur. Yapmakta olduğu hac veya umre nafile ise kaza etmesi gerekmez. Eğer farz ise, daha önceleri olduğu gibi zimmetinde kalmakta devam eder. Arafat´ta vak­fe yapmaktan men edilip de Mekke´ye girmesine karışılmayan kişinin Mek­ke´ye girip umre yaparak ihramdan çıkması vâcib olur. Arafat´a gitmesine değil de Mekke´ye girmesine engel olunan kişinin Arafat´ta vakfe yapıp ih­ramdan çıkması gerekir, her iki durumda da kaza gerekmez. Kuvvetli görüş budur. İhsârda, kurban olabilen bir davar kesmek vâcibtir. Hissen veya şer´an kurban kesmekten âciz olan kişi, fıtır sadakası olarak verilebilen gıda mad­delerinden bir davar değeri miktarınca oranın yoksullarına dağıtır. Bunu da yapmaktan âciz olursa, her yarım sagıda maddesi karşılığında bir gün oruç tutar. Bu işte, yani ihsârda kendisinin bir eylem ve kastı söz konusu olmadı­ğından fidye vermesi vâcib olmaz.

Mâlikîler dediler ki:  İhsâr, hac veya umre amellerini yapmaktan menetmektir. Meselâ umre yapacak kimsenin Mekke´ye girmesinin yasak­lanması. Tıpkı Hudeybiye senesinde olduğu gibi. O zaman müşrikler, Peygamber (s.a.v.) i umre için ihrama girdikten sonra Mekke´ye girmekten menetmişlerdi. Yine bunuKgibi, haccedecek birinin beyti tavaf etmekten veya Safa ile Merve arasında sVy etmekten veya Arafat´ta vakfe yapmaktan ve­yahut da bunların tümünü yapmaktan menedilmesine de ihsâr denir. Bu men ediş ister zulmen olsun, ister hakla olsun, aynı sonucu doğurur. Zulmen ih-sâra örnek: Kâfirlerin müslümanlarla Mekke arasına girerek yolu kesmeleri veya müslümanlar arasına fitne girerek âsî zümre hükmü ele geçirip; müslü-man halkla Mekke ve civarındaki kutsal topraklar arasındaki ulaşımı kes­meleri gibi. îhsârm hakka dayalı olarak yapılmasına örnek: Borçlunun ödemeye muktedir olmasına rağmen zimmetindeki borcu ödemekte ağır dav­ranması ve borcunu ödemesi için de hapsedilmesi gibi. İşte bu kişi, hacca gitmekten haklı olarak menedilmiş olmaktadır.

Fevat; Fevat, Arafat´ta vakfe yapmaya engel bir hastalık ya da, o hac mevsiminde hacıların Zilhiccenin 8. günü vakfe yapmaları ve hatalarını an­cak vakfe vakti bittikten sonra anlamaları (Daha önce de geçtiği gibi bu onun­cu gecedir) gibi nedenlerle haccı eda edememelerine denir. İşte haccı elden kaçırmak bu iki şekilde olur. Çünkü hacı, Arafat vakfesine yetiştikten son­ra hacca kavuşmuş olur. Vakfeden sonraki tavaf ile sa´yin her zaman yapılması sahihtir. Bunların belirli bir vakti yoktur.

Umre yapmakta olan bir kişi, umre ibâdetini edâ etmek için gitmesi ge­reken yerlere gitmekten alıkonulursa, veya hac ihramında bulunan bir kişi hem Kabe´ye, hem Arafat´a gitmekten alıkonulursa ve bu ahkonuluşu da zulmen olursa niyetle ihramdan çıkması, yani ihramdan çıkmaya niyet ede­rek ihram yasaklarını kendisine helâl hale getirmesi daha faziletlidir. İhram­dan çıkmaya niyet ederek ihramdan çıktıktan sonra artık serbest olur. Kadınla cinsel ilişki kurabilir, avlanabilir, koku sürünebilir; ihramlıya yasak olan şey­lerin tümünü yapabilir... İhramdan çıkmak için tıraş olması sünnet olur. Be­raberinde hedy varsa ve Mekke´ye gönderme imkanı da yoksa bulunduğu yerde kesmelidir. Mekke´ye gönderebilme imkanına sahipse, göndermesi ge­rekir. Ama beraberinde hedyi yoksa, kesmesi vâcib olmaz. Bununla ilgili ola­rak âyet-i kerimede şöyle buyurulur:

"Eğer (düşman veya hastalık gibi bir engelle) çevrilmiş olursanız kola­yınıza gelen kurbanı (gönderin).[11]

Buradaki hedyin vâcib olması; mahsur kalan kişinin nafile niyetiyle sevkederek daha Önce beraberinde hedy bulunması durumuyla ilgilidir. Mahsur kalan kişinin ihramdan çıkması, üç şartla mubah olur:

1-  Mahsur kalan kişi, herhangi bir engelleme ile karşılaşacağını, ihrama girmeden önce bilmemelidir. İhrama böyle bir engellemeyle karşılaşacağını bilerek girerse, meselâ ihrama girerken ileride karşısına bir düşmanın çıkıp kendisini hac veya umre yapmaktan alıkoyacağını bilirse; mahsur kalma ha­linde ihramdan çıkması mubah olmaz. Aksine, ertesi seneye kalsa bile ibâ­detini edâ etmek için ihramda kalması gerekir. Çünkü bu işe kendisi girmiştir.

2- Hac vaktinin çıkmasından önce engelin ortadan kalkacağından ümit kesilmelidir. Yani mahsur kalan kişi, karşısındaki engelin Arafat vakfesinin vaktinin kaçırılmasından önce ortadan kalkmayacağını bilmeli veya zannet-melidir. Engelin ortadan kalkacağından ümidini kesmediği takdirde, kalka­cağı ümidiyle ihramda beklemesi gerekir.

3-  İhram esnasında hacca ulaşmak için vakit geniş olmalıdır. Öyle ki, engellenmemiş olması halinde hac ibâdetini edâ etmeye kavuşması mümkün olmalıdır. Ama mahsur kalmayacağını varsayarak, normal olarak hac amel­lerini tamamlayamayacak olduğu halde ihsârla karşılaşırsa ihramdan çıkması mubah olmaz. Çünkü bu kişinin, daha ihram başlangıcında, ertesi seneye kalacağı kaçınılmaz şekilde ortadadır.

Eğer engelleme, meselâ alacaklı olan kişinin, hac veya umre yolunda olan borçlusunu hapsetmesi gibi haklı bir sebebe dayanıyorsa, bu borçlu, eğer borcunu ödemeye muktedir ise ihramdan çıkması helâl olmaz. Çünkü bu engelden kurtulup hac veya umre yoluna devam etmesi mümkündür. Bor­cunu ödemediği takdirde ihramda kalmakta devam eder. Borcunu ödemek­ten âciz ise zulmen men edilen kimse gibi olur. Onun için en faziletli olan, niyet ederek ihramdan çıkmaktır. Dilerse ihramda kalmakta devam da ede­bilir. Ama efdâl olan davranışa ters düşmüş olur. Bir kimse Arafat´ta vakfe yaptıktan sonra Müzdelife, Minâ, Safâ-Merve gibi Kabe´den sonraki ibâdet yerlerine gitmekten ahkonulursa da haccı tamamlanmış olur. Ancak ziyaret tavafım ve kudüm tavafının ardı sıra sa´y etmemişse sa´yi ifâ etmeden ih­ramdan çıkması câİz olmaz. Müzdelife´ye inmeyi, cemreleri taşlamayı, taş­lama gecelerinde Minâ´da gecelemeyi kaçıracak kadar mahsur kalan kişinin bütün bunların her biri başlı başına birer vâcib olmaları dolayısıyla, hepsi için bir kurban kesmesi gerekir. Bu kısımdaki engelleme, hapis veya başka bir engelleme şeklinde de olsa; zulmen veya haklı bir sebeple de olsa herhangi bir fark sözkonusu olmayıp, haccı tamamlayıncaya kadar -ki bu sene­lerce sürse bile-ihramda kalmak gereklidir.

Herhangi bir sebeple Arafat´a gitmekten engellenen kişi, Kâbe-i Muaz-zama´ya ulaşma imkânına sâhibse ihramdan çıkabileceği gibi, ertesi seneye kadar öylece de kalabilir. Eğer Mekke´den uzaktaysa, onun için ihramdan çıkmak daha faziletli olur. İhramlı olarak kalması, evlâ olan davranışın ter­si olur. Eğer Mekke´ye yakınsa ve Mekke´ye girerse ihramlı olarak kalması mekruh olur. Sonra bu kısımdaki engellemelerden ötürü ihramdan çıkmak, Mekke´den uzakta olunmaması hâlinde umre yapmakla olur. Mekke´den uzakta olunursa niyet etmekle ihramdan çıkılır; umre yapmakla yükümlü olun­maz. Harem bölgesinde önce hac ihramına girmiş olan kişinin, mahsur kal­ma nedeniyle umre yaparak ihramdan çıkması için, umre ihramındayken Harem dışına çıkması gerekir. Zîrâ her ihramda harem ile harem dışının (hıll) birleştirilmesi vâcibtir. Mahsur kalan kişinin üzerinden farz olan İslâm hac­cı ve umresi sakıt olmaz. Hac veya umre yapmaktan engellenerek ihramdan çıkan kişinin haccı kaza etmesi vâcib, umreyi kaza etmesi ise sünnet olur. Engellenme nedeniyle yapamadığı hac veya umreyi kaza ederken de bir kur­ban kesmesi gerekir. Muayyen olmayan nezir de bu durumdaki kişinin zim­metinden düşmez. Ama muayyen olan nezir böyle değildir. Böyle bir hac veya umre ibâdeti, engelleme nedeniyle yapılamadığı takdirde kaza etmek gerekmez. Hac veya umre ihramına girerken, ileride herhangi bir engelleme olduğu takdirde ihramdan çıkılmış olacağına niyet edilirse; yani, "Allah´­ım! ihramdan çıkış yerim, hapsedildiğim yer olacaktır" denilirse bunun bir faydası olmaz. Engelleme olması hâlinde ihramdan çıkmak için yeniden ni­yet etmek gerekir. Ya da önce belirtilen tafsilât çerçevesinde umre yapılır. Engelleyen kâfir bile olsa, yolu açma karşılığında istediğini vermek caizdir. Çünkü haccın engellenmesindeki zillet, baç (haraç) verme zilletinden çok daha şiddetlidir. Hac ihrammdaki bir kişi, kurban bayramının ilk günü akabe cem­resini taşladıktan sonra mahsur kalırsa, kadınlara yanaşma ve avlanma dı­şında, ihrâmlıyken yasak olan şeylerin tümünü yapabilir. Yalnız koku sürünmesi mekruh olur. Buna küçük helâl oluş denir. Büyük helâl oluş -ki onunla cinsel ilişki ve avlanma dâhil olmak üzere her şey serbest olur.- Zi­yaret tavafıyla gerçekleşir. Tabiî eğer sa´yi daha önce Kudüm tavafının ardı sıra yapmışsa. Aksi takdirde ihramdan tam olarak çıkmış olmaz. Ancak Zi­yaret tavafının ardı sıra sa´y de yaparsa her şey kendisine serbest olur. Eğer tıraş olmuş ve Akabe cemresini taşlamış veya tıraş olmamış ve taşlamamış da vakitleri geçmişse... vakitleri de kurban bayramının ilk günüdür. Tıraş­tan ve taşlamadan önce cinsel ilişkide bulunursa bir kurban kesmesi gerekir. Ama avlanırsa bir şey gerekmez. İhramın başka mahzurlarını yaparsa da her­hangi bîr şey gerekmez.